ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 47 (7)
Cilt: 47  Sayı: 7 - Ekim 2019
GÖRÜŞ
1. 
Türk Kardiyoloji Yeterlik Kurulu’nun Kardiyoloji Yeterlik Bilgi Sınavı’na ilişkin görüş ve önerileri
The opinion and recommendations of Turkish Board for Accreditation in Cardiology on Board Examination
Aylin Yıldırır, Armağan Altun, Dilek Ural, Murat Özdemir, Özgür Aslan, Haldun Müderrisoğlu
PMID: 31582681  doi: 10.5543/tkda.2019.67457  Sayfalar 549 - 551
Makale Özeti |Tam Metin PDF

EDITÖRYAL YORUM
2. 
Uzun dönem statin kullanan hastalarda periferik polinöropati gelişimi
Peripheral polyneuropathy in patients receiving long-term statin therapy
Öner Özdogan
PMID: 31582676  doi: 10.5543/tkda.2019.52735  Sayfalar 552 - 553
Makale Özeti | İngilizce Tam Metin

ARAŞTIRMA
3. 
Uzun dönem statin kullanan hastalarda periferik polinöropati gelişimi
Peripheral polyneuropathy in patients receiving long-term statin therapy
Ibrahim Halil Özdemir, Özge Copkiran, Hakan Tıkız, Canan Tıkız
PMID: 31582682  doi: 10.5543/tkda.2019.78379  Sayfalar 554 - 563
Amaç: Periferik nöropati, statinlerin önemli bir yan etkisidir. Çalışmamızda hiperkolesterolemi nedenli atorvastatin veya rosuvastatin kullanan hastalarda perferik polinöropati insidansını ve bunun tedavi dozu ve süresi ile ilişkisini araştırdık.
Yöntemler: Statin kullanan 50 hasta ve hiçbir zaman statin kullanmamış olan cinsiyet ve yaş ile eşleştirilmiş 50 sağlıklı kontrol grubu alındı. Polinöropati, nörolojik muayene ve elektronöromiyografi (ENMG) ile değerlendirildi.
Bulgular: Kontrol grubunda polinöropati saptanmazken, statin grubunda 33 (%66) hastada (p<0.01) polinöropati saptandı. Statin grupları arasında nörolojik muayene, ENMG bulguları ve polinöropati insidansı arasında anlamlı fark yoktu (sırasıyla, p=0.288 ve p=0.720). Nörolojik muayenede ilk yıl içinde nöropati gözlendi (rosuvastatin %50, atorvastatin %18). Polinöropatinin şiddeti atorvastatin grubunda tedavi süresi ile arttı (p=0.030).
Sonuç: Çalışmamız uzun süreli statin kullanımı ile periferik nöropati riskinin arttığını ortaya koymuştur (bir yıldan fazla). Kontrol grubundaki bireylere göre uzun süreli statin tedavisi alan hastalarda sinir iletim çalışmalarında motor ve duyusal sinirlerde elektrodiyagnostik değişiklikler saptanmıştır. Periferik nöropati ile ilişkili olarak yürüme sırasında ellerde ve ayaklarda karıncalanma, uyuşma, ağrı ve titreme gibi nörolojik semptomların değerlendirilmesi uzun süreli statin tedavisi alan hastaların takibinde yararlı olabilir. Periferik nöropatinin erken saptanması ile hiperkolesterolemi tedavisi değiştirilerek kalıcı sinir hasarı önlenebilir.

4. 
Persistan atriyal fibrilasyonlu hastalarda serum galektin-3 seviyeleri başarılı elektriksel kardiyoversiyondan sonra erken nüksü öngördürür
Serum galectin-3 level predicts early recurrence following successful direct-current cardioversion in persistent atrial fibrillation patients
Kadri Murat Gürses, Muhammed Ulvi Yalçın, Duygu Koçyiğit, Hande Canpınar, Ahmet Hakan Ateş, Uğur Canpolat, Hikmet Yorgun, Dicle Güç, Kudret Aytemir
PMID: 31582678  doi: 10.5543/tkda.2019.58399  Sayfalar 564 - 571
Amaç: Atriyal yeniden şekillenmenin elektriksel kardiyoversiyondan sonra atriyal fibrilasyon (AF) nüksünde katkısı bulunduğu düşünülmektedir. Daha önceki çalışmalarda, enflamasyon ve ektraselüler matriks döngüsü ile ilişkili belirteçlerin elektriksel kardiyoversiyon sonrası AF nüksü ile ilişkisi incelenmiştir. Buna karşın, kardiyak fibrozis de dahil çeşitli fibrotik durumlarda rol oynadığı bilinen galektin-3 ile ilgili yeterli veri yoktur. Bu çalışmada, serum galektin-3 düzeyinin başarılı elektriksel kardiyoversiyon sonrası AF nüksünü öngörmedeki rolü araştırıldı.
Yöntemler: Elektriksel kardiyoversiyon planlanan persistan AF’li 90 hasta çalışmaya alındı. Hastaların serum örneklerindeki galektin-3 seviyeleri elektriksel kardiyoversiyondan önce ELISA yöntemi ile ölçüldü. Hastalar, elektriksel kardiyoversiondan sonra, AF nüksü açısından üç ay süreyle takip edildi.
Bulgular: Başarılı elektriksel kardiyoversiyon uygulanan 90 AF’li hasta (55.33±7.94 yıl; %53.33 erkek) çalışmaya alındı. Üç aylık takip sürecinde 28 (%31.11) hastada erken AF nüksü saptandı. AF nüksü olan hastalarda, daha büyük sol atriyum hacim indeksi (33.35±2.45 ve 29.21±3.08 mL/m2, p<0.001) ve daha yüksek serum galektin-3 düzeyleri (0.88 [0.52–1.32] ve 0.60 [0.38–0.91] ng/mL, p<0.001) saptandı. Çok değişkenli analizde elektriksel kardiyoversiyon uygulama sayısı (HR: 1.879, %95 GA: 1.052–3.355, p=0.033), sol atriyum hacim indeksi (HR: 1.180, %95 GA: 1.028–1.354, p=0.018) ve serum galektin-3 düzeyleri (HR: 11.933, %95 GA: 1.220–116.701, p=0.033) erken AF nüksünün bağımsız öngördürücüleri olarak bulundu.
Sonuç: Dolaşımda bulunan galektin-3 seviyesi, elektriksel kardiyoversiyon uygulanan hastalarda erken AF nüksüyle ilişkili olabilir.

5. 
Son dönem böbrek hastalarında hemodiyaliz etkinliğinin ventriküler repolarizasyon üzerine etkisi
The effect of hemodialysis adequacy on ventricular repolarization in end-stage kidney disease
Belma Kalaycı, Engin Onan, Saime Paydaş, Bülent Kaya, Ülkü Adam, Serkan Besli, Süleyman Kalaycı, Fürüzan Köktürk
PMID: 31582680  doi: 10.5543/tkda.2019.64359  Sayfalar 572 - 580
Amaç: Ventriküler repolarizasyon belirteçleri ventriküler aritmileri ve kardiyak arresti öngörebilir. Bu çalışma hemodiyaliz hastalarında hemodiyaliz seansının ve hemodiyaliz etkinliğinin akut etkilerinin ventiküler repolarizasyon üzerine etkisini araştırmayı amaçlamıştır.
Yöntemler: İki üniversite hastanesinde gerçekleştirilen çalışma kesitsel olarak düzenlendi, 83 hemodiyaliz hastasında ventriküler repolarizasyon belirteçleri hemodiyaliz seansının öncesinde ve sonrasında ölçüldü. Bunlar: QT, QTc, QT minimum, QT maksimum, QT dispersionu (QTd), Tp-e intervali ve Tp-e/QT. İkinci jenerasyon Daugirdas formülü ile hesaplanan Kt/V diyaliz etkinliğini yansıtır. Hastalar Kt/V değerine göre grup 1 ≤1.6 standart diyaliz dozu olarak ve grup 2 >1.6 yüksek diyaliz doz alarak ikiye ayrıldı.
Bulgular: Otuz altı hasta grup 1’de ve 47 hasta grup 2’deydi. Kadın hastalar istatistiksel açıdan anlamlı olarak grup 2’de daha fazlaydı (p=0.016). Hemodiyaliz sonrası kalp hızı arttı ve kan basıncı azaldı, QT, QTc, QT maksimum, QTd, Tpe intervali ve Tpe/QT ise hemodiyaliz seansı sonrasında uzuyordu (p<0.05). Ventriküler repolarizasyon belirteçleri iki grup arasında benzer bulundu. Diyabetik hastalarda da ventriküler repolarizasyon belirteçleri Kt/V değerlerinden etkilenmiyordu.
Sonuç: Hemodiyaliz seansı hemodiyaliz etkinliğinden bağımsız olarak ventriküler repolarizasyon parametrelerini uzattığı için hemodiyaliz hastalarında kardiyak arest için bir risk faktörü olabilir. Yüksek hemodiyaliz dozu kalp için her zaman en iyisi olmayabilir.

6. 
Komplikasyonsuz miyoperikardit geçiren genç hastaların klinik özellikleri ve orta süreli izlem sonuçları
Clinical characteristics and intermediate-term outcomes of young patients with uncomplicated myopericarditis
Kudret Keskin, Gökhan Çetinkal, Süleyman Sezai Yıldız, Serhat Sığırcı, Güneş Melike Doğan, Kadriye Orta Kılıçkesmez
PMID: 31582679  doi: 10.5543/tkda.2019.63306  Sayfalar 581 - 586
Amaç: Her ne kadar miyoperikarditin uzun dönem prognozunun iyi oldugu bildirilmiş olsa da, nüks gelişimi sorun olmaya devam etmektedir. Ayrıca, ampirik olarak kullanılan anti-enflamatuvar ilaçların güvenilirliği için de bazı endişeler bulunmaktadır. Bu nedenle, çalışmamızda komplikasyonsuz miyoperkardit geçirmiş ve çoğunluğu nonsteroid antienflamatuvar ilaç ve kolşisin ile tedavi edilmiş genç hastaların klinik sonuçlarını araştırdık.
Yöntemler: Mayıs 2015 ile Mayıs 2018 tarihleri arasında, miyoperikardit nedeniyle hastaneye yatan, normal sol ventrikül fonksiyonuna sahip, 18–40 yaş arası hastalar çalışmaya dahil edildi. Çalışmanın birincil sonlanım noktası, tüm nedenlere bağlı ölüm, miyoperikardit nüksü, aritmi, kalp yetersizliği ve kardiyak tamponad gelişimini içeren majör kardiyak olaylardı. Çalışmaya toplam 60 hasta dahil edildi. Ortalama izlem süresi 19 aydı.
Bulgular: Majör kardiyak olaylar hastaların %11.7’sinde meydana gelmiş olup bu oran, esas olarak miyoperikardit nüksüne bağlıydı. Hiçbir hastada kalp yetersizliği, belirgin aritmi, kalp tamponadı ve tüm nedenlere bağlı ölüm izlenmedi. Hastaların çoğu nonsteroid antienflamatuvar ilaçlar ve kolşisin ile tedavi edildi (sırasıyla, %96 ve %95). Tek değişkenli Cox regresyon analizinde, sadece hastane içi maksimum C-reaktif protein düzeyleri, nüks gelişimi ile ilişkili bulundu (HR: 1.01 [1.01–1.02, %95 GA], p=0.04).
Sonuç: Miyoperikarditin prognozu orta vadede mortalite açısından çok iyi olmasına rağmen nüks bir sorun olmaya devam etmektedir. C-reaktif proteinin özellikle nüks üzerindeki rolü daha fazla araştırılmalıdır.

7. 
Mukopolisakkaridoz tip VI’lı çocuklarda kardiyovasküler bulgular ve enzim replasman tedavisinin etkisi
Cardiovascular findings and effects of enzyme replacement therapy in patients with mucopolysaccharidosis type VI
Emine Azak, Mehmet Gündüz
PMID: 31582674  doi: 10.5543/tkda.2019.44502  Sayfalar 587 - 593
Amaç: Mukopolisakkaridozlar (MPS) önemli bir lizozomal depo hastalığı grubu olup, kardiyovasküler sistemde en sık kalp kapakçıkları ve koroner arterlerde tutulum ile kendilerini gösterirler. Bu çalışmada, MPS tip VI tanısıyla izlenen çocuklarda kardiyak tutulumun değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Yöntemler: Mukopolisakkaridoz tip VI tanısı ile 2016−2018 yılları arasında izlenen 13 olgunun fizik muayene, elektrokardiyografi ve standart transtorasik ekokardiyografi bulguları geriye dönük olarak değerlendirildi. Hastaların (8 erkek, 5 kız) yaş aralığı 2–17 yaş (medyan 9) idi.
Bulgular: Hastaların EKG’lerinde ritim bozukluğu ve iskemi bulgusu saptanmadı. Ekokardiyografide mitral kapakta yetersizliği en sık görülen bulgu idi. Olguların 12’sine (%92.3) aort kapak yetersizliği, dördüne (%30.8) triküspit kapak yetersizliği eşlik ediyordu. İzole septal hipertrofi iki olguda mevcut idi. Bir olguda kapak tutulumuna ek sol ventrikül sistolik fonksiyonlarında bozulma görüldü.
Sonuç: Mukopolisakkaridozda kardiyak tutulum herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir. Mitral kapak deformasyonu en sık görülen bulgudur. MPS’li olgularda belirgin yakınma ve fizik muayene bulgusu olmasa dahi, ekokardiyografik incelemede kardiyak tutulum saptanmaktadır. Bu nedenle olguların kardiyovasküler değerlendirmeleri düzenli olarak yapılmalıdır.

8. 
Dünya Pulmoner Hipertansiyon Kongresi yeni pulmoner hipertansiyon tanımlamasının pre-kapiller pulmoner hipertansiyon prevalansına etkisi
The impact of the new World Symposium on Pulmonary Hypertension definition of pulmonary hypertension on the prevalence of pre-capillary pulmonary hypertension
Ümit Yaşar Sinan, Özge Çetinarslan, Alev Arat Özkan, Murat Kazım Ersanlı, Mehmet Serdar Küçükoğlu
PMID: 31582683  doi: 10.5543/tkda.2019.80027  Sayfalar 594 - 598
Amaç: 1. Dünya Pulmoner Hipertansiyon Kongresi’nde (Genova, 1973) pulmoner hipertansiyon (PH), sağ kalp katateri ile istirahatte supin pozisyonunda ölçülen ortalama pulmoner arter basıncının (PAB) ≥25 mm Hg olması olarak tanımlandı. Bu sene düzenlenen 6. Dünya Pulmoner Hipertansiyon Kongresi’nde (Nice, 2018) ise bu tanımın, ortalama PAB >20 mm Hg, pulmoner kapiller uç basıncı (PKUB) <15 mm Hg ve pulmoner vasküler direnç (PVR) >3 WU olarak güncellenmesi önerildi. Bu çalışmada, yeni tanımlamayla birlikte pre-kapiller PH hasta sayımızdaki artış miktarını araştırmayı amaçladık.
Yöntemler: 2017–2018 yılları arasında, hastanemizde çeşitli endikasyonlarla yapılan sağ kalp kateteri raporları tarandı. Hem 2015 Avrupa Kardiyoloji ve Solunum Derneği (ESC/ERS) hem de 6. Dünya Pulmoner Hipertansiyon Kongresi PH tanı kriterleri kullanılarak, PH tanısı alan hasta sayısı (%) hesaplandı.
Bulgular: Bir yıllık periyotta hastanemizde 58 hastaya sağ kalp katateri uygulandı. İşlemlerin çoğunluğu PH ayırıcı tanısı endikasyonuyla (n=52) uygulandı. Diğer endikasyonlar arasında kalp kapak hastalığı ve sol kalp hastalıkları yer almaktaydı (n=6). Hastaların 40’ı kadın (%69), 18’i erkek (%31) hastalardan oluşmaktaydı. Çalışma grubunun ortalama yaşı 53.3±16.6 idi. Sağ kalp kataterinde ortalama PAB 36.4±16.4 mm Hg, ortalama PKUB: 12.6±3.9 ve ortalama PVR: 4.9±4.4 WU olarak saptandı. 2015 ESC ve ERS PH kılavuz tanı kriterlerine göre PH tanısı alan hasta sayısı 43/58 (%74.1) iken, bu oran 6. Dünya Pulmoner Hipertansiyon Kongresi PH tanı kriterlerine göre 50/58 (%86.2) olarak saptandı.
Sonuç: 6. Dünya PH Kongresinde yeni hemodinamik pre-kapiller PH tanımlamasıyla hasta sayısındaki artışın <%10 olacağı ön görülürken, bizim çalışmamızda bu artış daha belirgin (%12.1) olarak saptandı.

9. 
Dislipidemi kılavuzuna uyumun, bilgi ve hasta algı düzeylerinin gerçek yaşamda saptanması
Evaluation of perceptions, knowledge and compliance with guidelines in real-life practice: A survey on the under-treatment of hypercholesterolemia
Volkan Doğan, Özcan Başaran, Bülent Özlek, Oğuzhan Çelik, Eda Özlek, Cem Çil, Ibrahim Halil Özdemir, Ibrahim Rencüzoğulları, Fatma Özpamuk Karadeniz, Lütfü Bekar, Mujdat Aktas, Mubariz Murat Resulzade, Macit Kalçık, Gökhan Aksan, Göksel Çinier, Kadriye Halli Akay, Kadir Ugur Mert, Murat Biteker, Meral Kayıkçıoğlu
PMID: 31582673  doi: 10.5543/tkda.2019.39293  Sayfalar 599 - 608
Amaç: Türkiye’de dislipideminin suboptimal yönetimini az sayıda çalışma doğrudan değerlendirmiştir. Bu çalışma, hastaların yüksek kolesterol algısını ve lipit yönetim stratejileri ile ilgili olarak hekimlerin kolesterol hakkındaki bilgi ve farkındalığını değerlendirmek amacıyla yapıldı.
Yöntemler: Çalışma gözlemsel ve çok merkezli bir çalışmadır (ClinicalTrials.gov identifier: NCT02608645). En az 18 yaşında olan, kardiyoloji kliniklerine başvuran ikincil korunma (SK) grubunda ve çok yüksek, yüksek riskli birincil korunma (PK) grubundaki ardışık hastalar çalışmaya alındı. Çalışma popülasyonu, Türkiye’de 40 bölgeden 1868 hasta içermektedir. SK grubunda hastaların üçte ikisine (%67.5) statin verildi, PK hastalarının sadece %30.1’ine statin tedavisi verildi (p<0.001).
Bulgular: Düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol (LDL-C) düzeyi önerilen düzeyde olan hastaların oranı PK’da %10.6, SK’da %18 idi (p<0.001). Hastaya özgü anket, PK ve SK gruplarındaki hastaların neredeyse yarısının kolesterol seviyelerinin yüksek olduğunu bildiğini ortaya koydu. Medya programlarındaki statin tedavisi ile ilgili olumsuz bilgiler (%9.4) tedavinin kesilmesinin en yaygın nedeniydi.
Sonuç: Gerçek yaşam pratiğinde birincil ve ikincil korunma ile ilgili algı, bilgi ve uyum artmıştır, ancak istenen seviyelerin çok altındadır. Hastalar ve hekimler hiperlipideminin tedavisi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalıdır. Ayrıca, medya programlarını kontrollerinin sağlanması, hastaların yanlış bilgilendirilmesini önleyebilir.

OLGU BILDIRISI
10. 
Poliüretan kaplı stent ile koroner anevrizmanın dışlanması
Exclusion of a coronary aneurysm with a polyurethane-covered stent
Murat Çimci, Fabio Rigamonti, Laura Varotto, Anne-Lise Hachulla, Marco Roffi
doi: 10.5543/tkda.2018.02446  Sayfalar 609 - 611
Koroner arter anevrizması randomize kontrollü çalışmalardan elde edilen kanıtların yetersizliğine bağlı olarak zorlayıcı bir klinik durumdur. Olgumuzda, sirkümfleks arter orta segmentteki anevrizmanın PK Papyrus (Biotronik, AG, Bulach, Switzerland) greft stent ile dışlanmasını takdim ettik. Bitiş görüntüleri uygundu.

11. 
Perkütan iliyak stent sonrası olan parapleji: Bu nasıl oldu?
Paraplegia after percutaneous iliac stenting: How did that happen?
Emre Ozdemir, Mustafa Karaca, Ayşen Suzen Ekinci
PMID: 31582671  doi: 10.5543/tkda.2019.10452  Sayfalar 612 - 615
Perkütan iliyak anjiyoplasti sonrası spinal kord iskemisi (SKİ) ve parapleji çok nadir bir komplikasyondur. İki taraflı iliyak stent sonrası gelişen SKİ ve paraplejinin olduğu nadir bir olguyu sunarak, yaygın aterosklerozu varlığında spinal kan akımının değişimi ile böyle bir komplikasyonun olabileceğinin akılda olması gerektiğini vurgulamak istedik.

12. 
Olağan dışı bir kalp pili uyarı artefaktı
An unusual pacing artifact
Amjad Abualsuod, Hakan Paydak, Naga Venkata Pothineni
PMID: 31582675  doi: 10.5543/tkda.2018.52386  Sayfalar 616 - 618
İmplante edilebilir elektronik kardiyak cihazlar (İEEKC’ler) güncel uygulamada yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu cihazların elektrokardiyografik paternlerini analiz etmek ve artefaktlar hakkında bilgi sahibi olmak, uygun CIED yönetimi için kritik önemdedir. Otuz iki yaşındaki kadın hasta rutin takip ziyareti için cihaz kliniğine başvurdu. Sinüs düğümü disfonksiyonu için 12 yıl önce kendisine çift odacıklı bir kalp pili takılmıştı. İlk çekilen 12 derivasyonlu elektrokardiyogramında (EKG), çoklu, hızlı kalp pili uyarı artefaktlarının döngüsel paterni kaygı nedeni olmuştu. Cihazın incelenmesi genelde kalp pili fonksiyonunun normal olduğunu gösterdi. EKG makinesini kalp pili uyarılarına kapatma artefaktı ortadan kaldıramadı. Hastanın tıbbi öyküsü incelendiğinde, önceden doğuştan santral hipoventilasyon sendromu ve pulmoner hipertansiyon tanısı aldığı ve bu nedenle diyafragma pili takıldığı tespit edildi. Diyafragma pilinin incelenmesi programlanan parametrelerin EKG’de belirtilen artefaktın sıklığı ile ilişkili olduğunu ortaya koydu. Kalp pili çalışırken yeterli eşikte tek bir uyarı artefaktı miyokardı etkileyebilir. Bununla birlikte, diyafram pilinin uyarı hızını yakalamak, eşiğin üstünde birden fazla uyarı dizisinin varlığını gerektirir. Bu nedenle, İEEKC’leri potansiyel olarak engelleyebilecek çeşitli elektrikli cihazların pacing konfigürasyonlarının anlaşılması uygun hasta yönetimi için kritik önem taşır.

13. 
Ciddi pulmoner stenozu olan gebede pulmoner balon valvüloplasti uygulaması
Pulmonary balloon valvuloplasty in a pregnant woman with severe pulmonary stenosis
Yusuf Ziya Şener, Levent Şahiner, Metin Okşul, Ergün Barış Kaya, Kudret Aytemir
PMID: 31582677  doi: 10.5543/tkda.2018.55136  Sayfalar 619 - 621
Pulmoner stenoz nadir bir valvüler hastalık olup tüm doğuştan kalp hastalıklarının %7–%12’sini oluşturur. Hafif ve orta derecede pulmoner stenoz genellikle semptomsuz olup hastalar sıklıkla başka nedenle yapılan ekokardiyografik değerlendirme sırasında tesadüfen tanı alırlar. Ciddi pulmoner stenoz ise artmış sağ ventrikül basıncı ve sağ ventrikül yetersizliği ilişkili semptomlar ile kendini gösterir. Gebelik sürecinde kardiyovasküler sistemde kalp hızında ve ekstraselüler sıvıda artış ile birlikte büyüyen uterusun inferiyor vena kavaya basısı sonucu venöz geri dönüşte azalma gibi fizyolojik değişiklikler meydana gelir ve bu nedenle kapak hastalıkları gebelerde artmış kardiyovasküler morbidite ve mortalite ile ilişkilidir. Hafif ve orta derecede pulmoner stenoz gebelikte iyi tolere edilirken ciddi pulmoner stenoz maternal ve fetal perinatal komplikasyonlarda artış ile ilişkilidir. Bu yazıda üçüncü trimesterde başarılı pulmoner balon valvüloplasti uygulanan ciddi pulmoner stenozlu bir gebe hasta sunduk.

NASIL YAPALIM?
14. 
3-boyutlu ekokardiyografi bölüm II: İyi görüntü için pratik öneriler
3-dimensional echocardiography part II: Practical clues for optimum imaging
Zehra Gölbaşı, Kumral Çağlı
PMID: 31582670  doi: 10.5543/tkda.2019.06698  Sayfalar 622 - 629
Makale Özeti |Tam Metin PDF | Video

OLGU GÖRÜNTÜSÜ
15. 
Coronary artery fistula mimicking an interventricular septal defect
Alimohammad Hajizeinali, Ali Hosseinsabet
PMID: 31582672  doi: 10.5543/tkda.2019.28846  Sayfa 630
Makale Özeti | İngilizce Tam Metin | Video

16. 
Sag internal iliyak arterden, sağ ayak bileğine kadar uzanan iyi gelişmiş kollateral ağı
Well-developed curly collateral arteries from the right internal iliac artery to the right ankle diagnosed with multimodality imaging
Semih Kalkan, Ahmet Karaduman, Nuri Havan, Ferhat Keten, Elnur Alizade
PMID: 31582684  doi: 10.5543/tkda.2019.98105  Sayfa 631
Makale Özeti | İngilizce Tam Metin | Video

DIĞER YAZILAR
17. 
Kardiyoloji yayınlarında gündem ve yorumlar
Comment on cardiology publications
Ertan Ural
Sayfa 632
Makale Özeti |Tam Metin PDF



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama

Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi