ARAŞTIRMA | |
1. | Deprem Bölgesinde Deprem Öncesi ve Deprem Sonrası İlk Aydaki Akut Koroner Sendromların Karşılaştırılması: Tek Merkezli Retrospektif Bir Analiz Comparison of Acute Coronary Syndromes in the Earthquake Zone before and in the First Month after the Earthquake: A Single-center and Retrospective Analysis Fuat Polat, Ünal ÖztürkPMID: 38221835 doi: 10.5543/tkda.2023.98033 Sayfalar 1 - 9 Amaç: Depremler, akut koroner sendromların (AKS) görülme sıklığını ve yönetimini önemli ölçüde etkileyebilir. Bu çalışmada AKS’li hastaların klinik ve anjiyografik özellikleri üzerine depremin etkilerinin incelenmesi amaçlandı. Bunun için deprem öncesi ve sonrasındaki AKS vakalarının klinik ve anjiyografik özelliklerini karşılaştıran bir geriye dönük gözlemsel kohort tasarımı kullanıldı. Yöntem: Bu çalışmada koroner anjiyografi yapılan 260 AKS hastasını içeren retrospektif gözlemsel kohort tasarımı kullanıldı. Hasta özellikleri, klinik değişkenler ve prosedür ayrıntıları tıbbi kayıtlardan çıkarıldı. İstatistiksel analizler, hastane içi mortalite ve komplikasyonlar gibi sonuçları değerlendirerek deprem öncesi ve sonrası ACS gruplarını karşılaştırdı. Bulgular: Deprem sonrasında AKS hastaları daha yaşlı ve çoğunlukla erkek cinsiyetteydi. AKS alt tiplerinin dağılımı gruplar arasında benzer kaldı. İşlem öncesi antikoagülan kullanımı deprem sonrasında azaldı, diğer ilaç kullanımları ise benzerdi. Deprem sonrası non-kritik koroner arter insidansı daha azdı ve bu grupta invaziv girişim daha az yapıldı. Sol ön inen koroner arter müdahalesi deprem sonrasında daha sık görüldü. Hastane içi ölüm, deprem sonrası AKS, belirli AKS alt tipleri, başlangıçta şok hali, bifurkasyon stentlemesi ve no-reflow fenomeni ile ilişkiliydi. Tam revaskülarizasyonun mortaliteyi azalttığı görüldü. Yoğun bakım ünitesi süresi deprem öncesi daha uzundu, ancak hastanede ölüm deprem sonrasında daha yüksekti. Koroner ektazi deprem sonrası kadın hastalarda daha sık izlendi. Sonuçlar: Depremler, AKS vakalarının klinik ve anjiyografik özelliklerine etkilerinin yanısıra mortalite oranları ve revaskülarizasyon sonuçlarını da etkiler. |
2. | Transkateter Aort Kapağı İmplantasyonu Sonrası Mitral-Triküspit Yetersizliği Değişimi ve Bunun Mortalite ve Hospitalizasyona Etkisi Mitral-Tricuspid Regurgitation Change After Transcatheter Aortic Valve Implantation and Its Effect on Mortality and Hospitalization Samir Adıgözelzade, Serkan Asil, Ömer Faruk Keskin, Sıddık Erdoğan, Suat Görmel, Salim Yaşar, Serdar Fırtına, Erkan Yıldırım, Barış Buğan, Murat Çelik, Cem Barçın, Uygar Çağdaş YükselPMID: 38221830 doi: 10.5543/tkda.2023.08130 Sayfalar 10 - 17 Amaç: Transkateter aort kapağı implantasyonu (TAVİ) uygulanan hastaların yaklaşık %20-60’ına orta-ciddi mitral yetersizliği (MY) ve triküspit yetersizliği (TY) eşlik eder. Bu çalışmada, TAVİ uygulanan hastalarda TAVİ’nin MY ve TY, pulmoner hipertansiyon ve ters kardiyak yeniden şekillenme üzerindeki etkisini değerlendirmeyi amaçladık. Yöntem: TAVİ uygulanan 240 hastadan dahil etme ve hariç tutma kriterlerini karşılayan 79 hasta analiz edildi. Bulgular: Çalışmamızda hastaların %46,8’i (n = 37) erkekti. Hastaların 19’u (%24,1) iki yıl içinde öldü. TAVİ öncesi orta-ciddi MY’si olan 34 (%43) hasta varken işlem sonrası bu sayı 18’e (%22,7) düştü (P < 0,05). TAVİ öncesi 26 hastada (%32,9) orta-ciddi TY mevcuttu, işlem sonrası bu oran 12’ye (%15) düştü (P < 0,05). Hastaların %50,6’sı (n = 40) işlem sonrası hiç hastaneye başvurmazken, 25’i 1, 12’si 2, 2’si 3 kez hastaneye yatırıldı. Hastaların işlem öncesi ve sonrası ortalama sistolik pulmoner arter basıncı (sPAB) değerleri sırasıyla 44,30 ±14,42 mmHg ve 39,09±11,77 mmHg idi (Z=-3,506, P <0,001). TAVİ sonrası MY ve TY derece değişiklikleri ile takip sırasında mortalite ve hastaneye yatış ihtiyacı arasında korelasyon yoktu. TAVİ öncesi ve sonrası triküspit anüler plane sistolik ekskürsiyon (TAPSE), serbest duvar anüler S’ hızı ve sol atrial volüm (LAV) ve indeksi (LAVİ) arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. Sonuç: TAVİ sonrası orta-ciddi MY ve TY hastalarında anlamlı bir azalma oldu, ancak bu, hastaneye yatış ve mortaliteyi etkilemedi. TAVİ öncesi ve sonrası sağ ventrikül sistolik fonksiyonları ve LAV ve LAVİ’de anlamlı fark yoktu. |
3. | Kalp Yetersizliğinin Yönetiminde Hasta Algı, Bilgi ve Adaptasyonu: Çok Merkezli, Kesitsel, Gözlemsel, Ankete Dayalı Çalışma: ADAPTATION HF Patient Perception, Knowledge and Adaptation in The Management of Heart Failure: A Multicenter, Cross-Sectional, Observational, Questionnaire-Based Study: ADAPTATION HF Selda Murat, Yüksel Çavuşoğlu, Mehmet Birhan Yılmaz, Özlem Yıldırımtürk, Nedret Ülvan, Ahmet Çelik, Murathan Küçük, Barış Kılıçaslan, Sanem Nalbantgil, Zerrin Yiğit, Hakan AltayPMID: 38221834 doi: 10.5543/tkda.2023.53574 Sayfalar 18 - 26 Amaç: Bu çalışmanın amacı, kalp yetersizliği (KY) hastalarının hastalık hakkındaki algı ve bilgi düzeyleri ile hastalık sürecine ve tedaviye adaptasyonlarını hasta perspektifinden ortaya koymaktır. Yöntem: Kesitsel, çok merkezli ve ankete dayalı çalışmaya 10 merkezin kardiyoloji kliniklerine başvuran en az altı aydır KY tanısı olan hastalar dâhil edildi. Hastalara KY ile ilgili bilgisini, semptomlarını, klinik takip hakkındaki bilgi ve deneyimlerini, tedavi uyumu ve farkındalığını değerlendiren bölümlerden oluşan bir anket uygulandı. Bulgular: Çalışmaya yaş ortalaması 59,8 ± 14,9 yıl (erkek/kadın: 360/144, %71,4/%28,6) olan 504 hasta dâhil edildi. Hastaların %61,2’si KY hastalığını daha önceden duyduğunu belirtti. Hastaların büyük bir kısmı nefes darlığı, yorgunluk ve çarpıntı şikâyetlerinin KY’ye bağlı gelişebilecek şikâyetler olduğunu biliyordu (sırasıyla; %95,4, %92,7 ve %89,7). Hastaların en büyük endişesi KY’nin sonuçlarından çok kendi öz bakımlarını başka bir kişinin desteği olmadan sağlayamaması idi (%67,5). Hastaların çoğunluğu (%37,6) en kötü hastalığın serebrovasküler olay geçirmek olduğunu düşünürken; sadece %10,9’u KY’nin en kötü hastalık olduğunu ifade ediyordu. Hastaların %98,8’i KY ilaçlarını düzenli kullandığını belirtirken, büyük bir kısmı ilaçların böbrek fonksiyonları (%68,5) ve kan basıncı üzerine (%76,9) etkili olduğunu bilmiyordu. Hastaların günlük pratiğinde kilo takibi yapan hasta oranı %35,5, kan basıncı takibi yapan hasta oranı %26,9, düzenli egzersiz yapan hasta oranı ise %27 idi. Hastaların %73,3’ü diyetle aldığı tuz miktarına dikkat ettiğini belirtmekle birlikte %33,5’i tamamen tuzsuz yemek yediğini bildirdi. Pittsburgh Uyku Kalite İndeksi, bilgi skoru düşük ve yüksek gruplar arasında farklılık göstermiyordu (P > 0,005). Medikal öyküsünde miyokart enfarktüsü olan olguların bilgi düzey skorunun anlamlı olarak daha yüksek olduğu görüldü (P = 0,002). Sonuç: Toplumumuzdaki KY hastalarının büyük bir kısmı KY belirti ve bulgularının farkında olup, hekimlerinin önerilerine uymakta, ilaçlarını düzenli kullanmaktadır. Hastalar tedavi yönetiminin non-farmakolojik kısmında yer alan kan basıncı takibi, kilo takibi, diyet ve sodyum kısıtlaması, egzersiz gibi konularda da daha fazla bilgi sahibi olmalıdır. |
4. | Farklı Kardiyoselektif ß-Blokerler ve Egzersiz Sırasında Abartılı Kan Basıncı Yanıtının Önlenmesi: Retrospektif Bir Kesitsel Çalışma Different Cardio-Selective ß-Blockers and the Prevention of Exaggerated Blood Pressure Response During Exercise: A Retrospective Cross-Sectional Study Gurbet Özge Mert, Emre Şener, Ahmet Serdar Yılmaz, Furkan Yetmiş, Ezgi Çamlı, Fatih Enes Durmaz, Muhammet Dural, Yüksel Çavuşoğlu, Selda Murat, Bülent Görenek, Kadir Uğur MertPMID: 38221832 doi: 10.5543/tkda.2023.73480 Sayfalar 27 - 35 Amaç: Egzersiz sırasında sempatik sinir sistemi aktivitesindeki artış dengelenemezse kan basıncında (KB), belirgin bir abartılı kan basıncı cevabı (aKBC) artışı olabilir. Bu çalışmanın amacı, egzersizle tetiklenen kan basıncı artışlarını yönetmede çeşitli ß-blokerlerin rolünü analiz etmektir. Bu fenomenin önemine rağmen, aKBC’yi kontrol etmede ß-bloker etkinliği hakkında sınırlı veri bulunmaktadır. Yöntem: Çalışmamız, retrospektif ve kesitsel bir çalışma olup Ocak 2016-Şubat 2018 arasında koşu bandı egzersiz testi yapılan 2803 bireyi içeren verilerin alt-grup analizidir. Kardiyo-selektif farklı ß-blokerlerin aKBC üzerindeki etkisini değerlendirmek için ß-bloker tedavisi altındaki 1258 hastanın sonuçları karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Bulgular: Sonuçlarımız, ß-blokerlerin aKBC’nin ortaya çıkmasını önlemede spesifik ß-bloker türüne bakılmaksızın önemli bir rol oynadığını (P = 0.026) göstermiştir. Ayrıca, farklı ß-bloker grupları arasında aKBC gelişiminde anlamlı bir değişiklik gözlenmemiştir (sistolik BP için P = 0.532 ve diyastolik BP için P = 0.068). Bu bulgu, 992 hipertansif hastanın arasında da tutarlıdır, ß-bloker türü ve aKBC gelişimi arasında belirgin bir ilişki bulunmamıştır (sistolik BP için P = 0.736, diyastolik BP için P = 0.349). ß-bloker kullanan hastaların farklı klinik ve demografik özelliklere sahip olduğunu belirtmek önemlidir. Sonuç: Çalışmamız, ß-blokerlerin fiziksel aktivite sırasında aKBC gelişimini engelleyebileceğini öne sürmektedir, bu fayda tüm ß-bloker türleri arasında tutarlıdır. Bu araştırma, aKBC’yi yeni bir tedavi hedefi olarak kullanma üzerine prospektif-randomize çalışmalar için bir öncül oluşturabilir. |
5. | Enfektif Endokarditli Hastalarda Septik Emboli Gelişimini Öngörmek İçin Yeni Bir Potansiyel Biyobelirteç: Sistemik Koagulasyon İnflamasyon İndeksi A Novel Potential Biomarker for Predicting the Development of Septic Embolism in Patients with Infective Endocarditis: Systemic Coagulation Inflammation Index Uğur Özkan, Muhammet GürdoğanPMID: 38221833 doi: 10.5543/tkda.2023.30344 Sayfalar 36 - 43 Amaç: Septik embolilerin erken teşhisi, bu durumla ilişkili morbidite ve mortaliteyi önlemek için çok önemlidir. Bu çalışma, İE hastalarında sistemik pıhtılaşma inflamasyon indeksi (SCII) ile septik emboli arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçladı. Yöntem: Üçüncü basamak hastanemizde Ocak 2007 ile Ocak 2023 tarihleri arasında tedavi edilen 167 İE hastasının verileri retrospektif olarak incelendi. Semptomlar, komorbiditeler, predispozan kapak hastalıkları, protez kapak, cihaz, enjekte edilebilir ilaç kullanım öyküsü, kan kültürü sonuçları, ekokardiyografik bulgular ve komplikasyonlara ilişkin veriler toplandı. SCII indeksi [trombosit sayısı (PLT) × fibrinojen seviyesi (g/L)/ beyaz küre sayısı (WBC)] şeklinde hesaplandı. Bulgular: Ortalama hasta yaşı 61 idi ve romatizmal kapak hastalığı en sık predispozan faktördü. En sık etiyolojik mikroorganizma Staphylococcus türleriydi. Septik emboli gelişme oranı %25,7 idi. En sık emboli yerleşim yeri serebral sistemdi (%46,5). SCII’nin septik emboli gelişimi için bağımsız bir belirteç olduğu bulundu. ROC eğrisi analizi, SCII için optimal değer olan 59,8’in %65,1 duyarlılık ve %59,6 özgüllükle septik emboli öngördüğünü doğruladı (ROC eğrisi altındaki alan: 0,649 [%95 GA: 0,556–0,743], P = 0,004). Sonuç: Yüksek SCII düzeylerinin EE’li hastalarda septik emboli gelişimi için bağımsız bir belirleyici olduğunu gösterdik. |
6. | Avrupa Kardiyoloji Derneği’ne Üye Ülkeden Kardiyoloji Uzmanlarının Kardiyolojide Dijital Sağlık Teknolojilerinin Kullanımına İlişkin Bakış Açıları: Anket Sonuçları Perspectives on the Use of Digital Health Technologies in Cardiology Among Specialists from an ESC Member Country: Results from a Survey Duygu Koçyigit Burunkaya, Nurgül Keser, Evrim Şimşek, Serdar Bozyel, Yalçın Dalgıç, Mehmet Şeker, Yetkin Korkmaz, Arda Güler, Tufan Çınar, Mehmet ErtürkPMID: 38221831 doi: 10.5543/tkda.2023.13660 Sayfalar 44 - 51 Amaç: Kardiyolojide dijital sağlık teknolojilerinin (DST) kullanılmasının nedenlerini ve algılanan zorlukları tespit etmek. Yöntem: Türk Kardiyoloji Derneği üyesi kardiyologlara (n = 2789) 43 çoktan seçmeli sorudan oluşan çevrimiçi anket 10 Ocak-3 Mart 2022 tarihleri arasında gönderildi. Bulgular: Ankete 308 kişi yanıt verdi (%27,6 kadın, %62,0 30-44 yaş arası). %42,5 ve %44,8’i sırasıyla üniversite ve devlet hastanelerinde çalışmaktaydı. 136/308’i (%44,2) kişisel sağlıklarını izlemek için akıllı cihazlar kullanmaktaydı. Sırasıyla 117/290 (%40,3) ve 193/299’u (%64,6) hastaları ve diğer hekimlerle tıbbi bilgi paylaşımı için sosyal medyayı kullandığını bildirdi. Giyilebilir cihazlar, kardiyak implante edilebilir elektronik cihaz ile teletakibi, mobil sağlık uygulamaları ve telekonsültasyon/televizit teknolojilerinin kişiler tarafından belirtilen önerilme sıklığı, DST’yi hem hastalar hem de hekimler için faydalı bulan katılımcıların oranından daha düşüktü. Hekimlerin en sıklıkla karşılaştıklarını ifade ettikleri engeller; artmış iş yükü ve sorumluluklar (193/245, %78,8), maddi karşılığın olmaması (164/245, %66,9) ve ilişkili eğitim sürecinin eksikliği (163/245, %66,5) idi. Düşük teknolojik uyum yeteneği (200/245, %81,6), düşük sağlık okuryazarlığı (197/245, %80,4) ve düşük alım gücü (195/245, %79,6) hastayla ilgili en sık bahsedilen engeller olurken, teknolojilerin maliyeti (170/245, %69,4), veri gizliliği ve güvenliği ile ilgili endişeler (141/245, %57,6) ve veri depolamadaki zorluklar (118/245, %48,2) en sık karşılaşılan teknik engellerdi. Sonuç: Bulgular, hekimlerin çoğunun DST’nin hem kendileri hem de hastaları için yararlı olduğuna inanmasına rağmen, hastalara öneri sıklığının düşük kaldığını göstermektedir. Kardiyolojide DST’nin klinik pratikte uygulanmasının önündeki güçlüklerin üstesinden gelmek için çok yönlü bir iş birliğine ihtiyaç vardır. |
DERLEME | |
7. | Kalp Yetersizliği Tanı ve Takibinde Dijital Teknolojiler Digital Technologies in Heart Failure Management Evrim Şimşek, Yetkin Korkmaz, Serdar Bozyel, Arda Güler, Duygu Koçyiğit Burunkaya, Mehmet Ertürk, Nurgül KeserPMID: 38221836 doi: 10.5543/tkda.2023.79776 Sayfalar 52 - 60 Kalp yetersizliği ülkemizde ve dünyada önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dekompansasyon nedeniyle hastaneye yatışlar mortalite artışı ile ilişkilidir. Sağlık alanında giyilebilir teknolojiler başta olmak üzere dijital teknolojilerin kullanımı artmaktadır. Hekimlerin bu cihazları hastalarında kullanması ile hastaların yakın takibi sağlanmakta ve klinik semptom vermeden ya da semptom başlangıcında dekompansasyon farkındalığını sağlayarak hastaneye yatışlar ve mortalite önlenmeye çalışılmaktadır. Bu derlemede kalp yetersizliği hastalarında kullanılan ya da kullanılabilecek olan dijital biyobelirteçler, dijital teknolojiler, uzaktan takip sistemleri ve bunların kullanılmasını destekleyen kanıtlar, yapay zekâ uygulamaları ve bunların klinik pratikte kullanımını kısıtlayan nedenler ele alınmıştır. |
OLGU BILDIRISI | |
8. | Transkateter Aort Kapak İmplantasyonu Sonrası Geç Gelişen Aort Diseksiyonu Delayed Aortic Dissection After Transcatheter Aortic Valve Implantation Sinan Şahin, Hatice Ayça Ata KorkmazPMID: 38164774 doi: 10.5543/tkda.2023.26783 Sayfalar 61 - 63 In high-risk patients with aortic stenosis, transcatheter aortic valve implantation (TAVI) provides functional improvement. Vascular complications after TAVI are known to occur frequently. Aortic dissection is a rare but life-threatening vascular complication of TAVI. Here, we present a case of delayed aortic dissection following a successful TAVI procedure. |
9. | Dikişsiz Aort Kapak Replasmanı Sonrasında Oluşan Aorta Sağ Ventrikül Fistülünün Perkütan Yolla Başarılı Bir Şekilde Kapatılması: Olgu Sunumu Successful Percutaneous Closure of an Aorto-right Ventricular Fistula After Sutureless Aortic Valve Replacement: A Case Report Oğuzhan Birdal, Levent Pay, Emrah Aksakal, Ferhat Kanbay, Yavuzer Koza, Serdar SevimliPMID: 38221838 doi: 10.5543/tkda.2023.81524 Sayfalar 64 - 67 Sinüs valsalva anevrizma (SVA) rüptürü ve sonrasında görülen aorta-sağ ventrikül fistülü (ASVF) nadir görülen bir durumdur ve tedavi edilmediği takdirde yüksek morbidite ve mortalite oranlarına sahiptir. SVA rüptürünün sağ kalp boşluklarına açılması pulmoner hipertansiyon ile sonuçlanabilir. Sutureless (dikişsiz) aort kapak replasmanı sonrasında ASVF gelişen ve perkütan yolla başarılı bir şekilde tedavi edilen bir olgu sunuyoruz. |
10. | Superior Sinüs Venosus Atriyal Septal Defektin Cerrahi Tedaviye Alternatif Olarak Perkütan Yolla Kapatılması Percutaneous Closure of a Superior Sinus Venosus Atrial Septal Defect as an Alternative to Surgical Treatment Nazmi Narin, Mehmet Ali Astarcıoğlu, Rahmi Özdemir, Taner Şen, Kaan Yıldız, Mevlüt Demir, Mehmet Korkmazdoi: 10.5543/tkda.2023.25755 Sayfalar 68 - 71 Superior sinüs venosus atriyal septal defekt (SVASD), superior vena kava’nın (SVK) arka duvarını oluşturan atriyal duvar ile sağ üst pulmoner venin (SÜPV) ön duvarının eksikliğinden kaynaklanır. SÜPV’nin arka duvarı normalde sol atriyuma bağlıdır. SVASD için genellikle cerrahi tavsiye edilirken, SVASD’li seçilmiş hastalarda perkütan teknik cerrahiye alternatif olabilir. SVK’nın kusurlu arka duvarının greft kaplı stent ile perkütan olarak kapatılmasını bildiriyoruz. Bunun sonucunda superior SVASD kapatıldı ve anormal SÜPV stentin arkasından sol atriyuma yeniden yönlendirildi. |
OLGU GÖRÜNTÜSÜ | |
11. | Mitral ve Triküspit Kapak Cerrahisi Sonrası Sağ Atriyal Trombüsü Dışlamak için Multimodalite Görüntüleme Multimodality Imaging to Exclude Right Atrial Thrombus Post Mitral and Tricuspid Valve Surgery Alexandra Liakopoulou, Christos Papanastasiou, Konstantinos Theodoropoulos, Konstantinos Kouskouras, Vasilis Grosomanidis, Paschalis Tossios, Georgios KarapanagiotidisPMID: 38221829 doi: 10.5543/tkda.2023.54600 Sayfalar 72 - 73 Makale Özeti | |
12. | Persistan Sol Süperiyor Vena Kavası Olan Bir Hastada İki Farklı Tip Atriyal Aritmi Two Different Types of Atrial Arrhythmia in a Patient with Persistent Left Superior Vena Cava Serkan Çay, Özcan Özeke, Fırat Özcan, Meryem Kara, Elif Hande Özcan Çetin, Ahmet Korkmaz, Serkan TopaloğluPMID: 38221828 doi: 10.5543/tkda.2023.32970 Sayfalar 74 - 76 |
EDITÖRE MEKTUP | |
13. | Stent Optimizasyonunda Yeni Bir Teknik: Kademeli STENT PUFF İşareti ve POT PUFF İşareti A Novel Technique for Stent Optimization: A Stepwise STENT PUFF Sign and POT PUFF Sign Mutlu Vural, Emirhan HancıoğluPMID: 38221837 doi: 10.5543/tkda.2023.58966 Sayfalar 77 - 78 |
EDITÖRDEN | |
14. | Comments on Cardiology Kardiyoloji Yayınlarında Gündem ve Yorumlar Ertan UralPMID: 38221839 Sayfa 79 Makale Özeti | |
HAKEM LISTESI | |
15. | Hakemlerimize Teşekkürler Thanks to our Reviewers Sayfa 80 Makale Özeti | |
Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi