EDITÖRYAL YORUM | |
1. | Editöryal Yorum - 2014 Avrupa Kardiyoloji Derneği Hipertrofik Kardiyomiyopati Kılavuzu üzerine Editorial - 2014 European Society of Cardiology Guidelines on Hypertrophic Cardiomyopathy Murat ÖzdemirPMID: 25620328 doi: 10.5543/tkda.2014.34984 Sayfalar 693 - 697 Makale Özeti | |
2. | Editöryal Yorum - Kardiyologların “yetkisiz” görüldüğü “kardiyak” rehabilitasyon Editorial - “Cardiac” rehabilitation that cardiologists are not “authorized” Mehmet UzunPMID: 25620329 doi: 10.5543/tkda.2014.51436 Sayfalar 698 - 700 Makale Özeti | |
ARAŞTIRMA | |
3. | Koroner aterosklerozu yükü ile asimetrik dimetilarjinin, karotis intima medya kalınlığı ve endotel fonksiyonu arasındaki ilişki The association between coronary atherosclerotic burden and asymmetric dimethylarginine, carotis intima media thickness and endothelial function Fatma Can, Murat Ziyrek, Şükran Erdem, Murat Civan, Uzay Görmüş, Sinan Şahin, Zeydin Acar, Çavlan ÇiftçiPMID: 25620330 doi: 10.5543/tkda.2014.03272 Sayfalar 701 - 709 Amaç: Aterosklerozun şiddetinin ve yaygınlığının basit ve invaziv olmayan yöntemlerle tespiti oldukça önemlidir. Ateroskleroz yükü Gensini skor sistemi (GSS) kullanılarak belirlenebilmektedir. Karotis intima medya kalınlığı (KİMK), plazma asimetrik dimetilarjinin (ADMA) seviyesi ve endotel fonksiyon bozukluğu aterosklerozun iyi bilinen belirteçleridir. Bu çalışmanın amacı GSS ile tespit edilen ateroskleroz yükü ile ADMA, KİMK ve endotel fonksiyon bozukluğu arasındaki ilişkiyi incelemektir. Çalışma planı: Koroner anjiyografi yapılmış olan ardışık hastalar değerlendirildi. Akut koroner sendromlu (AKS) 50 hasta, stabil koroner arter (SKA) hastalığı olan 50 ve koroner arterleri normal (NKA) 50 olgu çalışmaya alındı. Çalışmaya alınan tüm olguların GSS, ADMA, KİMK ve endotel fonksiyonları ölçüldü ve karşılaştırıldı. Bulgular: GSS değerleri AKS grubunda SKA grubuna göre daha yüksekti (75.4 ve 54.9; p<0.001). KİMK AKS ve SKA gruplarında NKA grubundan daha yüksekti (sırasıyla, 0.98, 0.96, 0.78 mm; p<0.001). Endotel bağımlı vasodilator yanıt (EBVY) AKS ve SKA gruplarında NKA grubundan daha düşüktü (sırasıyla, %3.5±2.1, %3.3±1.8, %7.2±3.5; p<0.001). AKS ve SKA gruplarındaki plazma ADMA konsantrasyonu NKA grubundakinden daha düşüktü (sırasıyla, 0.928, 0.992, 0.475 μmol/l; p<0.001). GSS ile plazma ADMA konsantrasyonu arasında zayıf pozitif korelasyon (r=0.293; p=0.002), GSS ile KİMK arasında orta derecede pozitif korelasyon (r=0.508; p<0.001), GSS ile EBVY arasında orta derecede negatif korelasyon saptandı (r=-0.662; p<0.001). Sonuç: Bu çalışmada, plazma ADMA konsantrasyonu, KİMK ve endotel fonksiyon bozukluğu ile koroner arter hastalığı arasındaki ilişki gösterilmiş olmasına rağmen AKS ve SKA grupları arasında yalnızca GSS açısından anlamlı farklılık saptanmıştır. |
4. | Akut miyokart enfarktüsü sonrası kardiyak rehabilitasyon sol ventrikül diyastolik fonksiyonlarını düzeltir mi? Does cardiac rehabilitation improve left ventricular diastolic function of patients with acute myocardial infarction? Rezzan Deniz Acar, Mustafa Bulut, Sunay Ergün, Mahmut Yesin, Hayati Eren, Mustafa AkçakoyunPMID: 25620331 doi: 10.5543/tkda.2014.76282 Sayfalar 710 - 716 Amaç: Bu çalışmada akut miyokart enfarktüsü (AME) geçirmiş ve perkütan koroner girişimle yeniden kanlandırma yapılmış olgularda kardiyak rehabilitasyonun (KR) sol ventrikül diyastolik fonksiyonları üzerine olan etkisi değerlendirildi. Çalışma planı: Toplam 82 hasta çalışmaya dahil edildi. AME sonrası KR programını tamamlayan 42 olgu hasta grubu ve ilk seanstan sonra sürdüremeyen 40 adet hasta kontrol grubu olarak çalışmaya alındı. Mitral dolum akımlarını oluşturan erken diyastol pik akım hızı (E) ve geç diyastolik pik akım hızı (A), E/A oranı, erken diyastol pik akım hızı azalma süresi (DT) ve mitral A dalgasının süresi ölçüldü. Apikal pencerelerden mitral anulus doku hareket hızları doku Doppler ile değerlendiridi. Erken diyastol hareket hızı e’ olarak tanımlandı. E/e’ hesaplandı ve doku Doppler incelemesi ile izovolümik gevşeme zamanı (IVGZ) ölçüldü. Pulmoner ven akımı ileri dalga formlarının erken sistol pik hızı (S) ve diyastol pik hızı (D) tespit edilerek S/D oranları alındı. Atriyum geri akım süresi (Ar) ile mitral -A dalgası süresi arasındaki fark hesaplandı. Bulgular: E/A oranı ve septal e’ dalgası hızının kardiyak rehabilitasyon ile anlamlı olarak iyileştiği görüldü (sırasıyla p=0.048 ve p=0.006). E/e’ ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadı (p=0.138). Sol ventrikül diyastolik fonksiyonu kardiyak rehabilitasyon ile kısmen düzelmiş olarak değerlendi. Enfarktüsten sorumlu damar ile sol ventrikül diyastolik fonkiyonları arasında herhangibir ilişki kurulamadı. Hipertansiyon ile E/A arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulundu (p=0.000). Sonuç: KR, AME geçirmiş ve yeniden kanlandırma yapılmış olgularda sol ventrikül septal e’ ve E/A dalgasında anlamlı iyileşmeye neden olmakta ve bu iyileşme özellikle hipertansiyonu olan olgularda ön plana çıkmaktadır. |
5. | Kronik Böbrek Yetmezliği Hastalarında Hemodiyaliz Öncesi ve Sonrası Sağ Ventrikül Sistolik Fonksiyonlarının Farklı Ekokardiyografik Yöntemler ile Değerlendirilmesi Assessment of right ventricular systolic function in patients with chronic renal failure before and after hemodialysis by means of various echocardiographic modalities Abdurrahman Akyüz, Abdulkadir Yıldız, Mehmet Ata Akıl, Mehmet Zihni Bilik, İsmail Yıldız, Zülfikar Yılmaz, Yaşar Yıldırım, Ümit İnci, Fetullah Kayan, Önder Bilge, Mehmet Sıddık ÜlgenPMID: 25620332 doi: 10.5543/tkda.2014.57609 Sayfalar 717 - 725 Amaç: Bu çalışmadaki amacımız kronik böbrek yetersizliği (KBY) hastalarında önyükteki azalmanın sağ ventrikül sistolik fonksiyonlarını belirlemede kullanılan yeni ve eski ekokardiyografik parametreler üzerine etkisini araştırmaktır. Çalışma planı: Yaş ortalaması 48±15, 19’u kadın toplam 30 KBY’li hasta çalışmaya alındı. Hastaların hemodiyaliz öncesi ve sonrasında ekokardiyografi ile; sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (SVEF), sol atriyum hacmi, sağ atriyum alanı, sağ ventrikül diyastol sonu alanı, sistolik pulmoner arter basıncı, sağ ventrikül fraksiyonel alan değişikliği (FAD), nabız sağ ventrikül miyokard performans indeksi (Tei indeksi), sağ ventrikül doku dopler S’ velositesi, izovolumetrik miyokardiyal akselerasyon (IVA), triküspit anuler plan yerdeğiştirme (TAPSE), sağ ventrikül çıkış yolu sistolik yerdeğiştirme (RVOT SE) parametreleri değerlendirildi. Bulgular: Sağ ventrikül sistolik fonksiyonlarını belirlemeye yarayan sağ ventrikül S’ velositesi ve RVOT SE parametrelerin hemodiyaliz sonrası anlamlı bir değişiklik olmadığı (sırası ile p=0,919 ve p=0,186); FAD, Tei indeksi, IVA ve TAPSE değerlerinin ise belirgin bir şekilde arttığı (tümü için p<0,001) bulundu. Ayrıca TAPSE ile çekilen sıvı miktarı arasında pozitif korelasyon (r=0,375 ve p=0,041) saptandı. Sonuç: Sağ ventrikül sistolik fonksiyonlarının değerlendirilmesinde kullanılan sağ ventrikül S’ velositesi ve RVOT SE'nin önyükten bağımsız; FAD, Tei indeksi, IVA ve TAPSE'nin önyük bağımlı olduğu belirlenmiştir. Ayrıca sadece TAPSE’nin çekilen sıvı miktarı ile korele olduğu saptanmıştır. |
6. | ST yükselmesiz miyokart enfarktüslü hastalarda başvurudaki 12-derivasyonlu elektrokardiyografide fragmente QRS varlığı ile uzun dönem mortalite arasındaki ilişki Relationship between presence of fragmented QRS on 12-lead electrocardiogram on admission and long-term mortality in patients with non-ST elevated myocardial infarction Adem Bekler, Emine Gazi, Gökhan Erbağ, Tezcan Peker, Ahmet Barutçu, Burak Altun, Ahmet Temiz, Mustafa YılmazPMID: 25620333 doi: 10.5543/tkda.2014.79438 Sayfalar 726 - 732 Amaç: Fragmante QRS’in koroner arter hastalığında kardiyak olayların öngördürücüsü olduğu daha önce gösterilmiştir. Bu çalışmada biz ST yükselmesiz miyokart enfarktüslü (STYzME) hastalarda başvuru 12 derivasyonlu elektrokardiyografisindeki (EKG) fragmente QRS (fQRS) varlığının kötü sonlanımları öngördürebileceğini göstermeyi amaçladık. Çalışma planı: STYzME’li 149 hasta (112 erkek, 37 kadın) geriye dönük incelendi. fQRS paterni majör koroner arter sahasından sorumlu birbirini takip eden 2 derivasyonda başlangıçtaki R’, S dalgasının sonunda çentikleşme olması, RS fragmantasyonu veya QS kompleksleri olması olarak tanımlandı. Başvuru sırasında kaydedilen 12-derivasyonlu EKG’de fQRS varlığı ile birincil (kardiyovasküler ölüm) ve ikincil (tekrarlayan enfarkt ve perkütan veya cerrahi yolla hedef damar revaskü- larizasyonu) sonlanım noktaları arasındaki ilişki incelendi. Ortalama takip süresi 18 (13-24) aydı. Bulgular: fQRS olan ve olmayan gruplardaki hastalarda yaş hariç bazal özellikler ve laboratuvar bulguları arasında anlamlı fark yoktu. fQRS grubunda hastalar daha yaşlıydı [64 yıl ve 59 yıl, p=0.048]. Ortalama 18 aylık takipte, kardiyovasküler ölüm ve tekrar enfarkt geçirme fQRS grubunda anlamlı olarak daha yüksekti (sırasıyla, %26.1 ve %8.7, p=0.005; %23.9 ve %10.7, p=0.035). Toplam 149 hastada çoklu değiş- ken analizi ile; yaşın ≥65 olması ve başvurudaki 12-derivasyonlu EKG’de fQRS varlığının kardiyovasküler mortalitenin güçlü, bağımsız öngördürücüsü olduğu bulundu (sırasıyla, HR: 4.91, %95 CI: 1.60-15.03, p=0.005; HR: 2.77, %95 CI: 1.02-7.50, p=0.044). Sonuç: Başvuru EKG’sinde fQRS olması STYzME’li hastalarda uzun dönem mortalitesinin artışı ile ilişkilidir. |
7. | Hipertansiyonu olan diyabetik hastalarda kan basıncı kontrolü ve antihipertansif tedavi yaklaşımları Rate of blood pressure control and antihypertensive treatment approaches in diabetic patients with hypertension Nihan Kahya Eren, Ece Harman, Devrim Dolek, Aliye Pelin Tütüncüoğlu, Sadık Volkan Emren, Fatih Levent, Gülten Korkmaz, Selcen Yakar Tülüce, Cem NazlıPMID: 25620334 doi: 10.5543/tkda.2014.53384 Sayfalar 733 - 740 Amaç: Hipertansiyon, tip 2 diyabeti olan hastalarda sık olarak eşlik eden bir hastalıktır. Hipertansiyonun tedavisi, diyabetin makro ve mikrovasküler komplikasyonlarının azaltılmasında oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu çalışmanın amacı hipertansiyonu olan diyabetli hastalarda kan basıncı kontrol (<140/85 mmHg) düzeyini saptamak ve antihipertansif ilaçların reçetelenme biçimini değerlendirmektir. Çalışma planı: Bu çalışma, Türkiye’de üçüncü basamak bir merkezde yürütülen ileriye dönük, kesitsel, gözlemsel bir çalışmadır. Yediyüz yedi diyabetli hasta içinden hipertansiyonlu 500 hasta hipertansiyon kontrolü ve tedavi yaklaşımlarının belirlenmesi için değerlendirildi. Lojistik regresyon analizi kullanılarak her bir antihipertansif ilaç sınıfının makro ve mikrovasküler hastalıkların varlığı açısından reçetelenme olasılığı araştırıldı. Bulgular: Hastaların çoğu (%95) antihipertansif ilaç kullanmakla birlikte sadece %41’i hedef kan basıncı değerlerine (<140/85 mmHg) ulaşmıştı. Renin anjiyotensin sistemi (RAS) blokerleri en sık (%82.4) reçete edilen antihipertansif ajanlardı ve RAS blokerleri ile diüretik kombinasyonu en sık tercih edilen kombinasyon tedavisi idi. Hastaların çoğu bir veya iki antihipertansif ilaç kullanmaktaydı (sırasıyla, %39.5; %44.7). Koroner arter hastalığı olan hastalarda beta bloker kullanımı daha olası idi (Odds oranı=3.6; %95 güvenlik aralığı=2.3-5.6; p<0.001). Sonuç: Diyabetli hipertansif hastaların çoğu hipertansiyon tedavisi almalarına rağmen, yarıdan fazlasında kan basıncı kontrol altında değildir |
8. | Genç erişkinlerde dumansız tütün “Maraş otu” ve sigaranın aort esnekliği üzerine etkileri The effects of smokeless tobacco “Maras powder” and smoking on aortic elasticity in young adults Arif Süner, Durmuş Eren Cabioğlu, Hakan Kaya, Sedat Köroğlu, Gülizar Sökmen, Abdullah SökmenPMID: 25620335 doi: 10.5543/tkda.2014.87935 Sayfalar 741 - 746 Amaç: Günümüzde ekokardiyografi gibi girişimsel olmayan yöntemler kullanılarak aort esnekliği göstergeleri olan beta sertlik indeksi (BSİ), aortik strain (AS) ve distensibilitenin (AD) hesaplanması mümkündür. Bu çalışmada Maraş otu ve sigaranın aort esnekliği üzerine etkisini genç erişkinlerle incelemeyi amaçladık. Çalışma planı: Çalışmaya yaşları 18-40 yaş arası 90 erkek birey alındı. Bunlardan 30 kişi kontrol grubu (yaş ortalaması 29±2), 30 kişi sigara kullananlar (yaş ortalaması 28±2) ve 30 kişi de Maraş otu kullananlar (yaş ortalaması 32±2) olarak ayrıldı. Hastaların sistolik ve diyastolik kan basınçları ölçüldü. Ekokardiyografi ile parasternal uzun eksen görüntüsünden çıkan aortanın M-mod kayıtları alınarak aortun sistolik ve diyastolik çapları ölçüldü. Yapılan ölçümlerden; AS, AD ve BSİ standart formüllerle ile hesaplandı. Her üç grubun ölçülen ve hesaplanan parametreleri karşılaştırıldı. Bulgular: Guruplar arasında demografik ve klinik özellikler, kan basınçları, lipit profili ve serum kreatinin değerleri açısından anlamlı bir fark yoktu (p>0.05). Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında Maraş otu ve sigara kullananlarda AS ve AD daha düşük ve BSİ daha yüksek olmasına rağmen bu farklılık istatistiksel olarak önemli değildi (AS için sırasıyla: 17.61±2.22, 17.75±1.93, 18.48±2.02, AD için sırasıyla: 9.03±1.12, 9.14±0.96, 9.9±1.12, BSİ için sırasıyla 2.72±1.07, 2.59±0.88, 2.37±0.71 hepsi için p>0.05). Sonuç: Kırk yaşın altındaki bireylerde sigara ve Maraş otu aort esnekliği üzerinde belirgin bir değişikliğe yol açmamaktadır. |
OLGU BILDIRISI | |
9. | Perkütan mitral balon valvüloplastinin komplikasyonu olarak gelişen perikart sıvısı ve kalp içi trombüsü: Olgu sunumu A case of percutaneous mitral balloon valvuloplasty complicated by pericardial effusion and thrombus formation on the interatrial septum İsa Öner Yüksel, Selçuk Küçükseymen, Göksel Çağırcı, Şakir ArslanPMID: 25620336 doi: 10.5543/tkda.2014.82026 Sayfalar 747 - 750 Perkütan mitral balon valvüloplasti (PMBV) kontrendikasyonu olmayan ve uygun kapak anatomisine sahip mitral darlıklı hastalarda birincil tedavi yöntemidir. Perikart sıvı birikimi, kalp tamponadı ve trombüs oluşumu bu işlemin nadir görülen ancak ciddi komplikasyonlarıdır. Literatürde PMBV işlemi ile ilişkili mortalite oranı %1 olarak bildirilmiştir. Kalp içi trombüs varlığı PMBV için kontrendikasyon olup işlem esnasında trombüs oluşumu oldukça nadir bir durumdur. Bu yazıda, romatizmal mitral darlığı olan ve valvüloplasti işlemi sırasında sol atriyum tavanında yırtılma ile perikart sıvı birikimi ve aynı zamanda kalp içi trombüs gelişen bir olgu sunuldu. |
10. | Koroner baypaslı hastada, akut ön yüz kalp krizi ve sol kol iskemisine yol açan subklavya atardamarı pıhtısının tedavisi Management of a subclavian artery thrombosis causing acute anterior wall infarction and concurrent left arm ischemia in a patient with prior coronary bypass Çağdaş Akgüllü, Ufuk Eryılmaz, Cemil Zencir, Hasan GüngörPMID: 25620337 doi: 10.5543/tkda.2014.80524 Sayfalar 751 - 755 2007 yılında koroner arter baypas operasyonu öyküsü olan ve akut ön yüz kalp krizi geçiren 57 yaşında bir hasta sunuyoruz. Hastanın aynı zamanda eşlik eden ciddi sol kol ağrısı ve siyanozu da bulunmaktaydı. Bir ay önce pankreastan kaynaklanan adenokarsinom tanısı konan hastaya, bir hafta önce gemsitabin ve 5-florourasil içeren kemoterapinin ilk kürü uygulanmıştı. Anjiyografide sol subklavya atardamarı başlangıcında yer alan ve sol iç meme atar damarı sol ön inen koroner arter baypas greftinin ve sol kol atardamarının akımını engelleyen dev bir pıhtı parçası görüntülendi. Sol subklavya arterinin başlangıç kısmına stent yerleştirilerek iyi bir akım sağlandı. Sol iç meme atardamarı aracılığıyla, ötesi olası pıhtı göçü ile tıkanmış sol ön inen koroner atardamara ulaşıldı ve perkütan anjiyoplasti yapıldı, ne var ki “no reflow” fenomeni izlendi. Sol koldaki pıhtı parçası Fogarty kateteri ile başarılı bir şekilde uzaklaştırıldı. İşlemden yaklaşık yarım saat sonra, sürekli fraksiyone olmayan heparin ve nitrogliserin infüzyonu altında hastanın hem göğüs ağrısı, hem de EKG’deki ST segment yükselmeleri geriledi. Ancak hasta, yatışının yedinci gününde sepsis nedeniyle hayatını kaybetti. Bu klinik olay ile ilgili literatürde ancak birkaç sunu mevcuttur. Bu sunuda, bu klinik olayın etiyolojisi, başvuru şekli ve olası yönetim stratejileri sunulmaktadır. |
11. | Kalp yetersizliğinin nadir bir nedeni: Lomber disk hernisi ameliyatına bağlı aortokaval fistül A rare cause of heart failure: aortocaval fistula associated with herniated lumbar disc surgery Aksüyek Savaş Çelebi, Alper Tosya, Barış Uymaz, Kenan Ömürlü, Tayfun AybekPMID: 25620338 doi: 10.5543/tkda.2014.83027 Sayfalar 756 - 758 Aortokaval fistül çoğunlukla abdominal aort anevrizmasının bir komplikasyonu olarak karşımıza çıkmakla beraber nadiren lomber disk hernisi ameliyatı sonrası komplikasyon olarak da görülebilir. Özellikle büyük arteriyovenöz fistüller zamanla yüksek debili kalp yetersizliğine neden olmaktadır. Bu yazıda, lomber disk hernisi ameliyatına bağlı olarak gelişen aortokaval fistülün neden olduğu yüksek debili kalp yetersizliği tanısı konan bir olgu sunuldu. |
12. | Sinüs Valsalva yırtılması olan bir hastada perkütan kapama için geriye doğru yaklaşım Retrograde approach for percutaneous closure in a patient with ruptured sinus of Valsalva Erdogan İlkay, Özlem Özcan Celebi, Fehmi Kaçmaz, Kutluk PampalPMID: 25620339 doi: 10.5543/tkda.2014.45202 Sayfalar 759 - 762 Biz bu yazıda sinüs valsalva yırtılması olan 37 yaşında erkek hastayı sunduk. Hasta yırtığın geriye doğru yaklaşımla kapatılması ile tedavi edildi. İşlem 26 dakika içinde başarıyla sonuçlandırıldı. Biz gelecekte geriye doğru yaklaşımın öne doğru yaklaşım yerine kullanılabileceğini düşünmekteyiz. |
13. | Takayasu arteriti ve normal sol ventrikül fonksiyonu olan hastada dev trombüsün trombolitik ile başarılı şekilde tedavisi Successful treatment of a huge thrombus with thrombolytic therapy in a patient with normal left ventricle function and Takayasu arteritis Taner Şeker, Ahmet Oytun Baykan, Abdurrezzak Börekçi, Mustafa Gür, Murat ÇaylıPMID: 25620340 doi: 10.5543/tkda.2014.60687 Sayfalar 763 - 766 Bu yazıda, normal ventrikül fonksiyonuna sahip Takayasu arteritinde sol ventrikül içerisindeki dev trombüsün trombolitik tedavi ile başarılı şekilde tedavisi sunuldu. Takayasu arteriti öyküsü olan hasta her iki bacağında güçsüzlük ve ağrı ile başvurdu. Doppler ultrason incelemesi her iki popliteal arterde subtotal trombotik tıkanma ile uyumlu bulundu. Transtorasik ekokardiyografi incelemesinde normal sol ventrikül fonksiyonu ve boyutlarına rağmen sol ventrikül içerisinde dev trombüs tespit edildi. Daha kötü sonuç doğurabilecek embolilerden kaçınmak için hastaya cerrahi tedavi önerildi fakat hasta cerrahi tedaviyi kabul etmedi. Trombolitik tedavi uygulama kararı verildi. Üçüncü günde sol ventrikül içerisindeki trombüsün tamamen kaybolduğu ve her iki ayak dolaşımının da normale döndüğü gözlendi. |
14. | Hipertrofik kardiyomiyopati ve Costello sendromu: Olgu sunumu eşliğinde literatürün gözden geçirilmesi Hypertrophic cardiomyopathy and Costello syndrome: review of recent related literature with case report Osman Güvenç, Fatma Sevinç Şengül, Murat Saygı, Yakup Ergül, Alper GüzeltaşPMID: 25620341 doi: 10.5543/tkda.2014.55506 Sayfalar 767 - 770 Costello sendromu büyüme gelişme geriliği, mental motor gerilik, tipik yüz görünümü, makrosefali, kısa boyun, el ve ayak çizgilerinde belirginleşme, yumuşak ve gevşek deri ile birlikte kıllanma artışı gibi bulgularla karşımıza çıkan, nadir görülen bir sendromdur. Hastaların yaklaşık üçte ikisinde kalp tutulumu olduğu ve bunun prognozu belirlediği bildirilmektedir. En sık görülen kalp bozuklukları pulmoner kapak darlığı, hipertrofik kardiyomiyopati, atriyal ve ventriküler septal defekt ile aritmilerdir. Bu olgu sunumunda, hipertrofik kardiyomiyopatisi olan, klinik ve genetik olarak Costello sendromu olduğu gösterilen 14 aylık kız hasta, son literatür bilgileriyle birlikte sunuldu. |
DAVETLI DERLEME | |
15. | Türkiye’de kalp transplantasyonunun güncel durumu Current status of heart transplantation in Turkey Tahir Yağdı, Çağatay Engin, Mustafa ÖzbaranPMID: 25620342 doi: 10.5543/tkda.2014.42027 Sayfalar 771 - 778 Kalp veriminin düşmesine bağlı olarak, kalbin doku ve organlara yeterli kan gönderememesi sonucu ortaya çıkan klinik tablo kalp yetersizliği olarak adlandırılmaktadır. Son dönem kalp yetersizliği yaşam süresini ve kalitesini olumsuz olarak etkilemektedir. Kalp transplantasyonu kılavuzlara uygun tıbbi tedaviye rağmen semptomlu olan hastaların çoğunda hala en iyi tedavi yöntemidir. Bu derlemede Türkiye’de kalp transplantasyonunun güncel durumu tartışılmaktadır. |
NASIL YAPALIM? | |
16. | Transradial giriş nasıl yapılır? Performing radial artery puncture Veysel Kutay Vurgun, Başar CandemirPMID: 25620343 doi: 10.5543/tkda.2014.42383 Sayfalar 779 - 785 Makale Özeti | |
OLGU GÖRÜNTÜSÜ | |
17. | Akut anterolateral ST yükselmeli miyokart enfarktüsle sunulan non-Hodgkin lenfoma’nın kardiyak metastazı Cardiac metastasis of non-Hodgkin’s lymphoma presenting with acute antero-lateral myocardial infarction with ST-segment elevation Mehmet Mustafa Tabakcı, Cüneyt Toprak, Muzaffer Kahyaoğlu, Anıl Avcı, Halil İbrahim DurmuşPMID: 25620344 doi: 10.5543/tkda.2014.03746 Sayfa 786 Makale Özeti | |
18. | Varfarine bağlı cilt nekrozu: Eski bir soruna yeni bir çözüm Warfarin-induced skin necrosis: a ‘novel’ solution to an old problem Emir Cantürk, Oğuz Karaca, Onur Omaygenç, Filiz Kızılırmak, Ekrem GülerPMID: 25620345 doi: 10.5543/tkda.2014.82342 Sayfa 787 Makale Özeti | |
19. | Ruptured pseudoaneurysm of mitral-aortic intervalvular fibrosa to aorta simulated paravalvular leakage Ali HosseinsabetPMID: 25620346 doi: 10.5543/tkda.2014.82025 Sayfa 788 Makale Özeti | |
20. | Uzun kordaya sekonder gelişen trikuspit kapak prolapsusunun ekokardiografik olarak değerlendirilmesi Tricuspid valve prolapse secondary to excessive long chordae evaluated by transthoracic echocardiography Hayati Eren, Macit Kalçık, Gökhan Kahveci, Mehmet ÖzkanPMID: 25620347 doi: 10.5543/tkda.2014.65948 Sayfa 789 Makale Özeti | |
21. | İnfektif endokardite bağlı akut böbrek yetersizliği ile başvuran çift-çemberli sağ ventrikül ve ventrikülo-atriyal şant Double-chambered right ventricle and ventriculo-atrial shunt presenting as acute renal failure due to infective endocarditis Özgür Ulaş Özcan, Elif Ezgi Üstün, Sibel Turhan, Ercan Tutar, Çetin ErolPMID: 25620348 doi: 10.5543/tkda.2014.39338 Sayfa 790 Makale Özeti | |
22. | Uzman Yanıtları - 2014 yılı itibariyle PFO kapatma endikasyonları nelerdir? Answers of specialist Teoman KılıçSayfa 791 Makale Özeti | |
23. | Kardiyoloji yayınlarında gündem ve yorumlar Comment on cardiology publications Ertan UralSayfa 792 Makale Özeti | |
Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi