ARAŞTIRMA | |
1. | TEKHARF Taramasında ölüm yaşı: 56700 Kişi-yıllık izlemede dönemsel eğilim ve bölgesel dağılım Age at death in the Turkish Adult Risk Factor Study: Temporal trend and regional distribution at 56,700 person-years’ follow-up Altan Onat, Murat Uğur, Mustafa Tuncer, Erkan Ayhan, Zekeriya Kaya, Zekeriya Küçükdurmaz, Serkan Bulur, Hasan KayaPMID: 19553737 Sayfalar 155 - 160 Amaç: TEKHARF Çalışması’nın 18 yıllık takibinde tüm-nedenli ölümdeki yaş verilerinin zaman dilimine ve bölgelere bağlı değişimi ve cinsiyete özgü ve belirli yaş kesimindeki koroner mortalite değerlendirildi. Çalışma planı: TEKHARF Çalışması’nın çift yıllarda taranan kohortu 2008 Ağustos ayında yeniden izlendi. Taramaya giren kohortun toplam sayısı 1582 kişi idi ve ülke genelinde hayatta bulunan izlenecek TEKHARF kohortunun yarısını oluşturuyordu. Ölüm konusunda birinci derece akraba ve/veya sağlık ocağı personelinden bilgi alındı; yaşayanlarda bilgi edinmekten başka, fizik muayene ve 12-derivasyonlu EKG kaydı yapıldı. Toplam takip süresi 56700 kişi-yılıydı. Bulgular: Örneklemin 868’i (431 erkek, 437 kadın) muayene edildi, 604 kişi hakkında bilgi edinildi ve 47 kişinin (26 erkek, 21 kadın) öldüğü belirlendi. Ölümlerin 22’si koroner kalp hastalığı (KKH) kökenli sayıldı. Tüm kohortun 18 yıllık takibinde 45-74 yaş kesiminde KKH kökenli ölümler erkeklerde 1000 kişi-yılında 7.64, kadınlarda 3.84 düzeyinde bulundu ve böylece 30 Avrupa ülkesi içinde en yüksek seviyede süregeldiği gözlemlendi; oysa, genel mortalitedeki gerileme daha yüksek orandaydı. Ortalama ölüm yaşı Türkiye genelinde 12 yıl içerisinde erkeklerde 7.4 yıl, kadınlarda altı yıl ertelenerek, 2003-08 döneminde sırasıyla ortalama 71.9 ve 74.8’e ulaştı. Ortalama ömürdeki bu uzama kentsel ve kırsal kesimler ile coğrafi bölgelerde benzerdi. Sonuç: Yetişkinlerimizde koroner mortalite az gerilemiş, ama ömür süresi son 12 yılda yedi yıla varan belirgin uzama göstermiştir; bu uzamanın erkek-kadın, kent-kır sakinleri ve coğrafi bölgelerde önemli farklar sergilemediği gözlenmiştir. |
2. | Atriyal fibrilasyonlu hastalarda oral antikoagülan kullanımı Oral anticoagulant use in patients with atrial fibrillation Faruk Ertaş, Hamza Duygu, Halit Acet, Nihan Kahya Eren, Cem Nazlı, Asım Oktay ErgenePMID: 19553738 Sayfalar 161 - 167 Amaç: Oral antikoagülan tedavinin atriyal fibrilasyonlu (AF) hastalarda vasküler olay riskini düşürdüğü gösterilmiştir. Bu çalışmada AF tanısı konmuş hastalarda oral antikoagülan tedavinin uygulanma sıklığı, oral antikoagülan tedavi görenlerin etkili INR değerlerine ulaşıp ulaşmadığı ve hastaların hangi nedenle oral antikoagülan ilaç kullanmadığı araştırıldı. Çalışma planı: Çalışmada Ekim 2007- Kasım 2008 tarihleri arasında polikliniğimize AF tanısıyla başvuran ardışık 426 hasta (256 kadın, 170 erkek; ort. yaş 66±11) değerlendirildi. Hastaların warfarin ve/veya aspirin kullanıp kullanmadığı, oral antikoagülan kullanmıyorsa nedeni sorgulandı. Ayrıca, oral antikoagülan kullanan hastaların INR değerleri ölçüldü. Bulgular: Hastaların %72.8’inde sürekli/kalıcı AF, %27.2’sinde paroksismal AF vardı. Hastaların %32.4’ü 75 yaş ve üstü gruptaydı. İnme gelişim riski açısından hastaların %69.3’ü yüksek, %21.8’i orta, %8.9’u düşük risk grubundaydı. İnme açısından hipertansiyon (%66.7) en sık görülen risk faktörüydü. Hastaların 107’si (%25.1) aspirin ve warfarin, 21’i (%4.9) sadece warfarin, 237’si (%55.6) sadece aspirin kullanırken, 61 hasta (%14.3) hiçbirini kullanmamaktaydı. Oral antikoagülan kullanma oranı %30.1 bulundu. Yetmiş beş yaş ve üstü hastalarda (p=0.0001), hipertansiyon (p=0.023) ve koroner arter hastalığı (p=0.004) olanlarda oral antikoagülan kullanımı anlamlı derecede azdı. Oral antikoagülan kullanan hastaların %47.7’si (n=61) kılavuzların önerdiği hedef INR değerlerine ulaşabilmişti. Cinsiyet, yaş, klinik risk faktörleri ve sosyoekonomik parametrelerin hiçbiri hastaların hedef INR değerine ulaşmasında etkili bulunmadı. Oral antikoagülan kullanmama nedenleri arasında ilk sırada ilacın hekim tarafından reçetelendirilmemesi (%74.3), ikinci sırada tıbbi kontrendikasyonlar (%9.8) gelmekteydi. Sonuç: Özellikle inme riski yüksek olan AF’li hastalarda yetersiz oral antikoagülan kullanımının en önemli nedeninin hekimlerden kaynaklandığı görülmekte; bu durum kılavuzların klinik uygulamaya yeterince yansımadığını düşündürmektedir. |
3. | Yüksek serum gama-glutamiltransferaz aktivitesi ile yavaş koroner akım arasındaki ilişki Relationship between elevated serum gamma-glutamyltransferase activity and slow coronary flow Nihat Sen, Mehmet F Ozlu, Nurcan Basar, Firat Ozcan, Omer Gungor, Osman Turak, Ozgul Malcok, Kumral Cagli, Orhan Maden, Ali R Erbay, Ahmet D DemirPMID: 19553739 Sayfalar 168 - 173 Amaç: Çalışmamızda yavaş koroner kan akımı (YKA) olan hastalarda serum gama-glutamiltransferaz (GGT) aktivitesi ile koroner kan akımı arasındaki ilişki araştırıldı. Çalışma planı: Çalışmaya YKA saptanan 90 hasta (47 erkek, 43 kadın; ort. yaş 50.8±9.4) ve koroner arter hastalığı (KAH) olan 88 hasta (45 erkek, 43 kadın; ort. yaş 50.8±9.4) alındı. Yavaş koroner kan akımı ve KAH tanıları koroner anjiyografi ile kondu. Koroner arter hastalığı olan grupta normal koroner akım vardı. Tüm hastalarda koroner akım düzeltilmiş TIMI kare sayısı ile değerlendirildi ve serum GGT düzeyleri ölçüldü. Sonuçlar, yaş ve cinsiyet uyumlu ve koroner arterleri ve koroner akımı normal bulunan 86 hastadan oluşan kontrol grubuyla karşılaştırıldı. Bulgular: Gruplar arasında beden kütle indeksi, hipertansiyon ve diyabet varlığı, lipit profili ve açlık kan şekeri açısından fark yoktu. Koroner arter hastalığı olan grupta ilaç kullanımı anlamlı derecede fazlaydı (p<0.01). Kontrol grubuyla karşılaştırıldığında, serum GGT aktivitesi YKA’lı ve KAH’li gruplarda anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.01); ancak, iki grup arasında bu açıdan fark yoktu (p=0.71). Epikardiyal koroner arterlerde ölçülen TIMI kare sayıları ve ortalama TIMI kare sayısı YKA grubunda anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.01). TIMI kare sayıları açısından KAH grubu ile kontrol grubu arasında fark yoktu. Ortalama TIMI kare sayısı serum GGT düzeyi ile orta düzeyde pozitif ilişki gösterdi (r=0.326; p<0.001). Regresyon analizinde, serum GGT aktivitesi ortalama TIMI kare sayısını öngörmede tek bağımsız değişken idi (β=0.309; p<0.001). Sonuç: Çalışmamızda artmış serum GGT aktivitesi ile YKA arasındaki ilişki ilk kez gösterilmiş olmaktadır. Serum GGT aktivitesinin YKA’da tam patofizyolojik rolünü ortaya koymak için ileri çalışmalara ihtiyaç vardır. |
EDITÖRYAL YORUM | |
4. | Editöryal Yorum: Yavaş koroner akım Editorial Comment: Slow coronary flow Mehmet AğırbaşlıPMID: 19553740 Sayfalar 174 - 176 |
ARAŞTIRMA | |
5. | Ekokardiyografi rehberliğinde apikal yaklaşımla perikardiyosentez Echocardiography-guided pericardiocentesis with the apical approach Orhan Hasan Özer, Vedat Davutoglu, Musa Çakıcı, Adnan Doğan, İbrahim Sarı, Mustafa Oylumlu, Mehmet AksoyPMID: 19553741 Sayfalar 177 - 181 Amaç: Bu çalışmada perikart efüzyonu nedeniyle ekokardiyografi rehberliğinde apikal yaklaşımla perikardiyosentez uygulamalarımızın değerlendirilmesi amaçlandı Çalışma planı: Çalışmaya, tanı amacıyla veya perikardiyal tamponad ya da semptomatik perikart efüzyonu nedeniyle ekokardiyografi rehberliğinde apikal perikardiyosentez yapılan ardışık 29 hasta (15 erkek, 14 kadın; ort. yaş 49; dağılım 18-72) alındı. Toplam 32 perikardiyosentez uygulaması, işlem başarısı, boşaltılan sıvı miktarı ve komplikasyonlar yönünden değerlendirildi. Bulgular: Perikart sıvısının sık nedenleri malignite (n=6), postperikardiyotomi sendromu (n=5), idiyopatik (n=5), kronik renal yetersizlik (n=4) ve akut miyokard enfarktüsü (n=3) idi. Boşaltılan sıvı miktarı 120 ile 2200 ml arasında değişmekte idi. Kateterin perikartta kalma süresi 24 ile 144 saat arasındaydı. İşleme bağlı mortalite olmadı. Bir hastada ekokardiyografik kontrolde lateral duvarda efüzyon kaldığı görüldü ve kateterin floroskopi altında buraya yönlendirilerek kalan sıvının tamamının boşalması sağlandı. Bir hastada perikart boşluğundan aşırı septasyon ve fibrinöz sıvı içeriğine bağlı olarak yeterli sıvı boşaltılamadığından işlem başarısız kabul edildi. Uygulanan apikal perikardiyosentez işlemlerinde başarı oranı %96.9 idi. Birer hastada sırasıyla tüp drenajı gerektiren hemopnömotoraks, vazovagal reaksiyon, devamlı olmayan ventrikül taşikardisi ve sık ventrikül erken atımları izlendi. Bir hastada sol ventrikül ponksiyonu, bir hastada kateterin plevraya yerleştirilmesi nedeniyle ponksiyon tekrarlandı. Sonuç: Ekokardiyografi rehberliğinde perikardiyosentezde apikal yaklaşım, kateter laboratuvarına ihtiyaç duymadan yatakbaşında rahatlıkla yapılabilmesi, işlem başarısının yüksek, komplikasyonların düşük olması nedeniyle ve özellikle sıvının kalbin anteriyorunda biriktiği olgularda gereksiz cerrahi girişimi azaltacağından mutlaka düşünülmelidir. |
6. | Enfektif endokarditli olguların klinik ve epidemiyolojik özellikleri Clinical and epidemiological characteristics of infective endocarditis Serkan Çay, Özgül Malçok Gürel, Şule KorkmazPMID: 19553742 Sayfalar 182 - 186 Amaç: Enfektif endokarditli (EE) olguların klinik ve laboratuvar özellikleri değerlendirildi. Çalışma planı: Kliniğimizde beş yıllık süre içinde (Ocak 2002-Aralık 2006) 96 hasta (56 erkek, 40 kadın; ort. yaş 47±15; dağılım 16-81) EE tanısıyla tedavi edildi ve izlendi. Tüm hastalar transtorasik ekokardiyografi ve transözofageal ekokardiyografi ile değerlendirildi. Hastaların klinik özellikleri, laboratuvar bulguları belirlendi. Protez kapak endokarditlerinin tümü geç dönem EE idi. Kültürler aerob ve anaerob ortamlara ekilerek 21 güne kadar inkübasyon sağlandı. Enfektif endokardit tanısı Duke ölçütlerine göre kondu. Bulgular: Erkek/kadın oranı 1.4 bulundu. Başvuru sırasında en sık yakınma (n=58, %60.4) nefes darlığı idi; bunu ateş (n=20, %20.8) ve halsizlik (n=16, %16.7) izlemekteydi. Ortalama izlem süresi 21±12 gün (dağılım 2-52 gün) idi. Transtorasik ekokardiyografi 69 hastada (%71.9) vejetasyon saptanmasında yeterli olurken, EE’ye ait kitle lezyonları 27 hastada (%28.1) transözofageal ekokardiyografi ile saptanabildi. En sık mitral kapak tutulumu (%54.2) izlendi; doğal kapak tutulumu (%79.2) protez kapak tutulumundan fazlaydı. Kırk dokuz hastada (%51) cerrahi endikasyonu kondu. Hastane içi mortalite 12 hastada (%12.5) görüldü. Enfektif endokardit tanısı konan hastaların kardiyoloji servislerine yatan tüm hastalara oranı %0.13 bulundu. Hastaların yalnızca 36’sında (%37.5) sorumlu mikroorganizma kültürde gösterilebildi. En sık etken stafilokoklar (%33.3) idi, bunu enterokoklar (%27.8), brusella (%22.2) ve streptokoklar (%11.1) izlemekteydi. Sonuç: Enfektif endokarditin tanı ve tedavisinin planlanmasında, ülkemizdeki epidemiyolojik ve klinik verilerin diğer ülkelerdekinden farklılıklar gösterdiği dikkate alınmalıdır. |
OLGU BILDIRISI | |
7. | İnteratriyal septumda lipomatöz hipertrofi: Olgu sunumu Lipomatous hypertrophy of the interatrial septum: a case report Tayfun Şahin, Teoman Kılıç, Umut Yengi Çelikyurt, Ulaş BildiriciPMID: 19553743 Sayfalar 187 - 189 İnteratriyal septumda lipomatöz hipertrofi, interatriyal septumda yağ birikimi nedeniyle oluşan genellikle benign bir bozukluktur. Öyküsünde hipertansiyon ve hiperlipidemi olan 56 yaşında, asemptomatik bir kadın hastaya ekokardiyografik inceleme yapıldı. Transtorasik ekokardiyografide sol ventrikül hipertrofisi ve sol ventrikül gevşeme bozukluğu izlenirken, sol ventrikül sistolik fonksiyonu normal bulundu. Apikal dört boşluk görüntüde, interatriyal septumda hiperekojenik bir kitleye rastlandı. Lipomatöz hipertrofiden şüphelenilerek yapılan transözofageal ekokardiyografide, interatriyal septumda 22 mm kalınlığında, dumbel şeklinde hipertrofi görüldü; fossa ovalis tutulumu yoktu. Süperiyor ve inferiyor vena kava akım hızlarında düşüşe ya da pulmoner venlerde akım bozukluğuna rastlanmadı. Kardiyak manyetik rezonans görüntülemede, interatriyal septumda ve subepikardiyal bölgede kalınlaşma ile birlikte lipomatozis izlendi. |
8. | Doğuştan Valsalva sinüsü anevrizmasının aşırı egzersiz sonrası ani yırtılması Acute rupture of a congenital sinus of Valsalva aneurysm after severe exercise Mustafa Tuncer, Beyhan Eryonucu, Ünal Güntekin, Hasan Ali GümrükçüoğluPMID: 19553744 Sayfalar 190 - 192 Valsalva sinüsü anevrizmasının yırtılması ani başlangıçlı semptomlara yol açabilir. Daha önce herhangi bir kardiyak sorunu olmayan 22 yaşında bir erkek hasta, bir futbol maçından sonra ortaya çıkan nefes darlığı, bitkinlik, solunum güçlüğü yakınmalarıyla başvurdu. Transtorasik ekokardiyografide, sağ Valsalva sinüsünde sağ ventrikül yönüne doğru anevrizmal genişleme izlendi. Renkli Doppler görüntülemede, aort kökünden sağ ventriküle doğru, soldan sağa belirgin bir türbülan akım görüldü. Sürekli Doppler görüntülemede de soldan sağa kesintisiz sistolodiyastolik şant saptandı. Hasta, cerrahi onarım için kardiyovasküler cerrahi bölümüne sevk edildi. |
9. | Kawasaki hastalığı olan bir olguda MR koroner anjiyografinin sol ön inen arter anevrizması tanısına katkısı The contribution of MR coronary angiography to the diagnosis of a left anterior descending artery aneurysm in a patient with Kawasaki disease Dilek Öncel, Güray ÖncelPMID: 19553745 Sayfalar 193 - 196 Bu yazıda altı ay önce Kawasaki hastalığı tanısı konan 4 yaşında bir erkek çocuk sunuldu. Tanı sırasında yapılan transtorasik ekokardiyografide koroner arter anevrizmasına rastlanmamıştı. Rutin ekokardiyografik kontrolde sol ön inen arterde genişlemeden şüphelenildi; ancak, kesin tanıya ulaşılamadı. Manyetik rezonans (MR) koroner anjiyografi ile incelenen hastada, sol ön inen arterin proksimal segmentinde 9 mm çapında fuziform anevrizmatik genişleme görüldü. Cerrahi tedaviyi planlamak için yapılan koroner anjiyografi MR anjiyografi bulgularını doğruladı. Hastanın ebeveynlerinin cerrahi onarım önerisini kabul etmemesi üzerine, tromboz oluşumunun önlenmesi için antitrombotik tedaviye başlandı. Anevrizma tanısından sonraki yedi ay içinde hastada herhangi bir komplikasyon görülmedi. |
10. | İnterpole ventriküler ektopik atıma bağlı gizli ileti nedeniyle elektrokardiyografide yanıltıcı AV blok görünümü Misleading ECG appearance of AV block due to concealed AV nodal conduction caused by interpolated ventricular ectopic beats Hasan Arı, Selma Arı, Vedat Koca, Tahsin BozatPMID: 19553746 Sayfalar 197 - 200 Gizli ileti genellikle, atriyoventriküler (AV) düğüme retrograd olarak giren interpole ektopik atım nedeniyle oluşur; bu durumda, bir sonraki sinüs vuruşu AV ileti sistemindeki artmış refrakterlik nedeniyle venriküle iletilemez ya da uzamış PR aralığı ile iletilir. Altmış yedi yaşında erkek hasta, hareket sonrası bitkinlik ve istirahatte çarpıntı yakınmalarıyla başvurdu. Kan basıncı 110/70 mmHg, kalp hızı 70 atım/dk idi. Oskültasyonda apeks üzerinde hafif derecede sistolik üfürüm duyuldu, ritmi düzensiz idi. Elektrokardiyogramı, sağ dal bloku morfolojisi gösteren sık ventrikül erken atımları (VEA) dışında normaldi. Ekokardiyografik değerlendirmede sadece derece 1 mitral yetersizlik saptandı. İleri tetkik amacıyla 24 saatlik Holter ile izlenen hastada, bigeminal ritim gösteren sık interpole VEA görüldü. Her bir VEA arkasından PR intervalinde Mobitz tip 1 AV blok ile sonlanan belirgin uzama vardı. Uygulanan metoprolol tedavisi hastanın semptomlarında hızlı ve belirgin iyileşme sağladı. Tedavi sonrası yapılan Holter kaydında birkaç adet VEA görülürken, PR mesafesinde uzama veya AV blok yoktu. |
11. | Koroner ven darlığına başarılı balon anjiyoplasti sonrası sol ventrikül elektrodu yerleştirilmesi: İki olgu sunumu Implantation of the left ventricular pacemaker lead after successful balloon angioplasty for coronary vein stenosis: a report of two cases Ahmet Vural, Teoman Kılıç, Ertan Ural, Dilek UralPMID: 19553747 Sayfalar 201 - 204 Koroner ven darlıkları kardiyak resenkronizasyon tedavisinin temel aşamalarından biri olan sol ventrikül elektrodu yerleştirilmesi işlemini başarısız kılabilmektedir. Koroner ven darlık bölgesine stent uygulaması ve cutting balon anjiyoplasti işlemi sonrası sol ventrikül elektrodu takılan olgular bildirilmiştir. Bu yazıda, birinde posterolateral, diğerinde posterior ven darlığı nedeniyle başarılı balon anjiyoplasti işlemi uygulandıktan sonra sol ventrikül elektrodu takılan iki olgu sunuldu. |
12. | Geçici iskemik atak sonrası saptanan süngerimsi miyokart (noncompaction) Myocardial noncompaction recognized following a transient ischemic attack Ahmet Karabulut, İsmail Erden, Emine Erden, Mahmut ÇakmakPMID: 19553748 Sayfalar 205 - 208 Süngerimsi miyokart (noncompaction) bir ya da daha fazla ventrikül segmentinde aşırı derecede çıkıntılı trabeküler ağ ve derin intertrabeküler girintilerle karakterize, nadir görülen bir doğumsal kardiyomiyopati şeklidir. Yirmi beş yaşında erkek hasta, sol kol ve bacakta güçsüzlük şikayetiyle nöroloji polikliniğine başvurdu. Sol üst ve alt ekstremitede hafif kas kuvveti kaybı saptandı. Akut serebrovasküler olay öntanısıyla takibe alınan hastanın şikayetleri uygulanan aspirin ve enoksaparin tedavisinden iki saat sonra düzeldi. Elektrokardiyografide sinüs ritmi, sol ventrikül hipertrofisi bulguları ve prekordiyal derivasyonlarda R dalgası progresyon kaybı izlendi. Transtorasik ekokardiyografide apikal hipokinezi ve belirgin sol ventrikül hipertrofisi saptandı. Sol ventrikül çapları normal sınırlarda iken, apeks ve lateral ve inferiyor duvar apikalinde yaygın trabekülasyon ve trabeküller arasında derin girintiler (noncompaction) vardı. Renkli Doppler ile trabeküller arasındaki girintilerde kan akımı izlendi. Ayrıca, hafif mitral yetersizliği ve restriktif tip diyastolik disfonksiyon saptandı. Aspirin ve warfarin tedavisine başlanan hasta poliklinik takibine alındı. |
OLGU GÖRÜNTÜSÜ | |
13. | Gerçek zamanlı, üçboyutlu transözofageal ekokardiyografi ile gösterilen mitral protez kapak trombüsü Case images: Prosthetic mitral valve thrombosis demonstrated by real-time 3D transesophageal echocardiography Mehmet Özkan, Hasan Kaya, Murat Biteker, Nilüfer Ekşi DuranPMID: 19553749 Sayfa 209 Makale Özeti | |
14. | İzole persistan sol süperiyor vena kavanın çokkesitli bilgisayarlı tomografi ile üçboyutlu görüntülenmesi Demonstration of isolated persistent left superior vena cava by three-dimensional multislice computed tomography Hasan Kocatürk, Leyla KaracaPMID: 19553750 Sayfa 210 Makale Özeti | |
15. | Yağ aldırma işleminin nadir bir komplikasyonu: Pulmoner emboli Pulmonary embolism as a rare complication of liposuction Tayfun Şahin, Yengi Umut Çelikyurt, Eser Acar, Teoman KılıçPMID: 19553751 Sayfa 211 Makale Özeti | |
16. | Sol atriyal apendikste dev intraperikardiyal anevrizma Huge intrapericardial aneurysm of the left atrial appendage Taylan Akgün, Gökhan Kahveci, Ahmet Güler, Oya AndaçoğluPMID: 19553752 Sayfa 212 Makale Özeti | |
EDITÖRE MEKTUP | |
17. | Editöre Mektup Letter to the Editor Mustafa Gürkan Kutucularoğlu, Ziya ŞimşekSayfa 213 Editöre Mektup |
18. | Editöre Mektup Letters to Editor Mustafa Gürkan Kutucularoğlu, Ziya ŞimşekPMID: 19553753 Sayfalar 213 - 217 Makale Özeti | |
19. | Gebelerde protez kalp kapağı trombozunun tedavisi Treatment of prosthetic heart valve thrombosis in pregnancy Mehmet Özkan, Murat Biteker, Ali Emrah Oğuz, Nilüfer Ekşi DuranPMID: 19553754 Sayfalar 215 - 216 Gebelerde protez kalp kapağı trombozunun tedavisi |
DIĞER YAZILAR | |
20. | Kardiyoloji yayınlarında gündem ve yorumlar Answers of Specialist Ertan UralSayfa 218 Makale Özeti | |
Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi