ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 21 (3)
Cilt: 21  Sayı: 3 - Mayıs 1993
1. 
Makale Özetleri
Summaries of Articles

Sayfalar 140 - 143
Makale Özeti | İngilizce Tam Metin

DERLEME
2. 
Radyonüklid Ventrikülografi Sırasında İntravenöz Dipiridamol ve İzometrik Egzersizin Koroner Arter Hastalığı Tanısındaki Değeri
Clinical Investigations Usefulness of Dipyridamole-Handgrip Radionuclide Ventriculography Test For Detecting Coronary Artery Disease
Mefküre PLATİN, Vedat SANSOY, Burhan POLAT, Deniz GÜZELSOY, Cem DEMİROĞLU
Sayfalar 144 - 149
Çalışmamızda 11 normal, 36 KAH'lı olguda intravenöz (İV) Dipiridamol (Dp) sonrasında ve handgrip ile izometrik egzersiz (İHE) sırasında uygulanan radyonüklid ventrikülografinin (RVg) koroner arter hastalığı (KAH) tanısındaki değeri araştırıldı. Test öncesi, IV Dp sonrası ve ardından İHE sırasında RVg yapıldı. Normal olgularda Dp sonrasındaki ve İHE sırasındaki ortalama ejeksiyon fraksiyonu (EF) artışları KAH'lı olgulara göre anlamlı olarak yüksekti (% 6.6±2.6 ya % 2.6±4.0 p<0.001 ve % 5.6±1.9 a %-0.4±4.3). EF'daki % 5 den düşük artış anormal cevap olarak kabul edildiğinde tek başına Dp'un duyarlılığı % 72, özgüllüğü % 73 bulundu. İHE, Dp ile birlikte uygulandığında duyarlılık % 83'e yükselirken özgüllükte değişme olmadı. KAH'lı olguların 5'inde (% 14) Dp'den sonra, 12'sinde (% 33) İHE sırasında yeni duvar hareket bozukluğu oluştu. Sonuç olarak IV Dp ile birlikte yapılan İHE sırasındaki RVg'nin KAH tanısında değerli bir yöntem olduğu kanısına varıldı.

3. 
Akut Miyokard İnfarktüslü Hastalarda Atriyal Natriüretik Peptid Düzeyleri
Atrial Natriuretic Peptide Levels in Patients with Acute Myocardial Infarction
Y.Emrullah BAŞAR, Metin KILINÇ, Ali ERGİN, Servet ÇETİN, Muzaffer ÜSTDAL, Ahmet H.KÖKER
Sayfalar 150 - 154
Akut miyokard infarktüsü nedeniyle yoğun bakım ünitesinde takip edilen 17 hastada (15 erkek, 2 kadın) atriyel natriüretik peptid (ANP) düzeyleri ölçüldü. Kan örnekleri, göğüs ağrısı başladıktan sonraki 12, saatte alındı ve kontrol grubunu oluşturan 10 sağlıklı kişinin (8 erkek, 2 kadın) ANP düzeyleriyle karşılaştırıldı. Hasta grubunun ANP düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.01). inferior miyokard infarktüsünde ANP düzeyleri anterior miyokard infarktüsüne göre anlamlı şekilde yüksekti (p<0.05). Trombolitik tedavi alanlarda ANP, almayanlara oranla anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.01). Bu bulgular, ister direkt miyokard hasarına, isterse infarktüs nedeniyle gelişen fonksiyon bozukluğuna bağlı olsun, akut miyokard infarktüsünde ANP düzeylerinin yükseldiğini göstermektedir.

OLGU
4. 
Perkütan Transluminal Koroner Anjiyoplasti: 505 Olgunun Erken Dönem Sonuçları
Percutaneous Transluminal Coronary Angioplasty: Short-term Results of 505 Cases
Ömer KOZAN, Oktay ERGENE, Tuğrul OKAY, Ubeydullah DELİGÖNÜL, Nuri ÇAĞLAR, Oktay SANCAKTAR, Mustafa ŞENOCAK, Mehmet ÖZDEMİR
Sayfalar 155 - 159
1988-1991 yılları arasında 69'u kadın (% 14), 436 sı erkek (% 86) 505 olguya koroner anjiyoplasti uygulandı. Yaş ortalaması 51±7 idi (26-81). Olguların 304'ü (% 60) tek damar, 145'i (% 29) iki damar, 56'sı (% 11) 3 damar hastası idi. Olguların 485'inin (% 96) ejeksiyon fraksiyonu % 50'nin üstündeydi. Girişimde bulunulan 505 olgunun 444 (% 88) ünde klinik başarı sağlandı. Anjiyoplasti uygulanan 604 lezyonun 530 (% 87.3) unda başarı sağlandı. "Stepwise regression" analizi, primer hedef darlığın modifiye ACC/AHA klasifikasyonu ve diabet'in bulunmasının işlem başarısını belirleyen bağımsız değişkenler olduğunu gösterdi (modifiye ACC/AHA skor, p<0.0001, diabet p=0.004). Tip A lezyonlarda % 90.8, tip B1 lezyonlarda % 89.6, tip B2 lezyonlarda % 70.6, tip C lezyonlarda % 55.6 başarı oranları saptandı. Sonuç olarak klinik önemi olan ara risk grubunu B1 ve B2 olarak ayırmak standart ACC/AHA şemasından daha bilgilendiricidir. Lezyon karakteristiklerinden ayırım yeri lezyonları, sıkı (% 80-99) darlık lezyonları, total oklüzyonlar ve lezyon uzunluğu işlem başarı oranını ters yönde etkilemektedir.

DERLEME
5. 
Beşyüzbeş Olguda Koroner Anjiyoplasti Komplikasyon ve Öngördürücüleri
Coronary Angioplasty Complications in 505 Cases and Their Predictors
Ömer KOZAN, Oktay ERGENE, Tuğrul OKAY, Ubeydullah DELİGÖNÜL, Nuri ÇAĞLAR, Oktay SANCAKTAR, Mustafa ŞENOCAK, Mehmet ÖZDEMİR
Sayfalar 160 - 164
1988-1991 yılları arasında 69'u kadın (% 14), 436'sı erkek (% 86) 505 olguya koroner anjiyoplasti uygulandı. Yaş ortalaması 51±7 idi (26-81). Olguların 304'ü (% 60) tek damar, 145'i (% 29) iki damar, 56'sı (% 11) 3 damar hastası idi. Olguların 485'inin (% 96) ejeksiyon fraksiyonu % 50'nin üstündeydi. Major komplikasyon 505 olgunun 31 (% 6.1) inde görüldü. Ölüm oranı % 1.2 idi. "Stepwise regression" analizi, primer hedef darlığın modifiye ACC/AHA klasifikasyonu ve diabetin bulunmasının işlem komplikasyonunu belirleyen bağımsız değişkenler olduğunu gösterdi (Modifiye ACC/AHA skor p=0.0002, diabet p=0.0001). Tip A lezyonlarda % 3, tip B1 lezyonlarda % 7.5, tip B2 lezyonlarda % 13.8, tip C lezyonlarda % 22 komplikasyon oranları saptandı. Sonuç olarak, klinik olarak önemli olan ara risk grubunu B1 ve B2 olarak ayırmak, standart ACC/AHA şemasından daha bilgilendiricidir. Ayrım yeri lezyonları ve yüksek dereceli darlık (% 80-99) lezyonları komplikasyon açısından önemlidir.

6. 
Postperikardiotomi ve Diğer Akut Perikarditlerin Tedavisinde Colchicine
Colchicine in the Treatment of Postpericardiotomy and Other Acute Pericarditis
Hüsniye YÜKSEL, Gülgün GÖKTUNA, Ahmet SERT, Sinan ÜNER, Cem DEMİROĞLU
Sayfalar 165 - 168
Colchcine akut gut artritinin tedavisinde kullanılan antienflamatuar bir ilaçtır. Kollajen sentezi ve sekresyonunu inhibe ettiği, kollajenaz aktivitesini artırdığı için enflamasyon ve fibroziste seyreden hastalıkların tedavisinde tavsiye edilmektedir. Biz de akut idiyopatik perikarditlerde tedavi değerini saptamak amacıyla nonsteroidal antienflamatuar tedaviye yanıt vermeyen 15 hastada (9 erkek, 6 kadın, yaş aralığı 23-60 yıl, ortalama yaş 44) colchicine kullandık. Perikardit 10 hastada postperikardiyotomi sendromu, 2 hastada Dressler, 2 hastad idiyopatik, bir hastada Tbc perikarditi idi. Birinci gün yükleme dozu şeklinde 3 mg/gün, 2 gün 2 mg/gün ve 3. günden itibaren 1 mg/gün idame dozunda 8 hafta süreyle verildi. Tbc perikarditi dışında tüm olgularda olumlu sonuç alındı. Güçlü antienflamatuar etkisi nedeniyle akut idiyopatik veya immunolojik mekanizmanın rol oynadığı perikarditlerin tedavisinde ilk seçilecek ilaç olduğu yargısına varılmakla birlikte, nonsteroidal antienflamatuar ajanlarla yapılacak kontrollü çalışmalarla doğrulanması gerektiği düşünüldü.

7. 
Cilazapril'in Kan Basıncı, Sol Ventrikül Hipertrofisi ve Sol Ventrikül Fonksiyonları Üzerine Etkileri
Effects of Cilazapril on Blood Pressure, Cardiac Hypertrophy and Left Ventricular Functions
Ayhan USAL, Esmeray ACARTÜRK
Sayfalar 169 - 173
Bu çalışmada, ekokardiyografik olarak sol ventrikül hipertrofisi (SVH) gelişmiş hafif ve orta dereceli hipertansiyonlu hastalarda cilazapril'in uzun süreli kullanımının kan basıncı, SVH, sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonları üzerine olan etkileri araştırıldı. Bu amaçla, yaşları 42-64 (ortalama 56±4) arasında değişen 10 erkek, 16 kadın hasta çalışmaya alındı. Hastalara günde tek doz 2.5-5 mg cilazapril başlandı. Tedaviden önce ve tedavinin 1,2,3,4,5 ve 6. aylarında hastaların kan basınçları ölçüldü, nabız vuruları sayıldı, tedaviden önce ve tedavinin 1,2,3 ve 6. aylarında EKG, telegrafi ve kan biyokimyaları incelendi. M-mode, 2D ve renkli Doppler ekokardiyografik değerlendirmeleri yapıldı. Hastaların 17'sinde (% 64) kan basıncı kontrolü için günde 5 mg cilazapril gerekti. Tedavi sonunda sistolik ve diyastolik kan basınçlarında önemli düşme gözlendi (p<0.05). Kalp hızında önemli değişiklik olmadı. Tedavi ile sol ventrikül kitle indeksinde önemli azalma meydana geldi (önce: 173±24, sonra: 136±18 gr/m2, p<0.01). Cilazapril, diyastolik fonksiyon parametrelerini olumlu yönde etkiledi; izovolumetrik relaksasyon zamanı (IRZ) ile E dalgası deselerasyon zamanı (DZ) değerlerinde istatistiksel olarak önemli azalma ve E:A oranında önemli artış saptandı (p<0.05). EKG'de ve laboratuvar değerlerinde değişiklik olmadı. Yedi (% 27) hastada öksürük (3), çarpıntı (2) ve yüzde ödem (2) gibi yan etkiler görüldü, bunlardan 2 (% 7) hastada ilaç kesilmesi gerekti. Sonuç olarak, SVH gelişmiş hafif ve orta dereceli hipertansiyonda cilazapril ile etkin kan basıncı kontrolü yanında SVH'nde gerileme ve sol ventrikül diyastolik fonksiyonlarında önemli düzelme sağlandığı, sol ventrikül sistolik fonksiyonlarının değişmediği kanısına varıldı.

8. 
Normal Kişilerde Pulsed Doppler ve Renkli Akım ile Kapak Yetersizlikleri Sıklığı
Age-related Prevalence of Valve Regurgitations by Pulsed Doppler Echocardiography and Color-flow Imaging Among Normal Subjects
Ömer KOZAN, Mehmet ÖZKAN, Ali Rıza KAZAZOĞLU, Ahmet DİRİCAN, Oral PEKTAŞ
Sayfalar 174 - 177
Yaş ortalaması 41±13 yılı (15-71) olan, 68'i (% 39.8) kadın, 103'ü (% 60.2) erkek toplam 171 normal olgu çalışmaya alındı. 15-29 yaş grubunda 45, 30-39 yaş grubunda 42, 40-49 yaş grubunda 36, 50-59 yaş grubunda 24, 60 ve yukarı yaş grubunda 24 olgu vardı. Fizyolojik mitral yetersizliği, pulsed Doppler ile % 40.9, renkli akım ile % 43.3 (p>0.05); triküspid yetersizliği pulsed Doppler ile % 53.2, renkli akım ile % 54.9 (p>0.05); aort yetersizliği her iki yöntemle de % 4.7 (p>0.05) olarak bulundu. Olguların % 35.1 inde tek kapak, % 29.3 ünde çift kapak, % 7'sinde üç kapak % 0.5 inde dört kapakta fizyolojik yetersizlik vardı. Yetersizlikli kapak sayısı yaşlı olgularda daha fazlaydı. Türk toplumundan bir kesit olarak, normal olgularda fizyolojik yetersizlik prevalansının diğer toplumlardan anlamlı farklılık göstermediği, renkli Doppler uygulamanın daha kapsamlı ve daha az zaman alıcı olduğu sonucuna varıldı.

9. 
Anjiyografik ve Operatif Muayene ile Belirlenen Arterioskleroz Obliterans ile Bazı Ateroskleroz Risk Faktörlerinin İlişkisi
Correlates of Risk Factors in Arteriosclerosis Obliterans Confirmed by Angiographic by Angiographic and Operative Examination
Y.Berrin ÇETİNARSLAN, Baki KOMSUOĞLU, Zerrin UZUN, Kaan KULAN, Fahri ÖZCAN
Sayfalar 178 - 181
Lipid ve lipoprotein seviyeleri ve diğer bazı risk faktörleri, anjiografik ve operatif muayene ile obliteratif aterosklerotik arteriopati saptanan 35 hastada incelendi. 72 asemptomatik normal kişi kontrol grubu olarak seçildi. Serum kolesterol ve trigliserid ortalama düzeyleri kontrol grubunda sırasıyla 168±31 mg/dl ve 144±81 mg/dl iken hasta grubunda 191±44 mg/dl ve 183±76 mg/dl olarak bulundu ve iki gruptan elde edilen bu ortalama değerler arasındaki farkın istatistik olarak anlamlı olduğu görüldü. Kontrol ve hasta grubunda ortalama serum HDL-kolesterol, LDL-Kolesterol, Apo-AI, Apo-B düzeyleri arasında istatistik olarak anlamlı fark bulundu. Arterioskleroz obliterans saptanan hastaların % 77'si sigara içiyordu, % 37'si hipertansif, % 14'ü obes ve % 5.7'si diabetikti. Serum HDL-kolesterol seviyeleri kontrol grubundaki sigara içenlerde içmeyenlere göre anlamlı şekilde daha düşüktü; bu, çoğu sigara içen arterioskleroz obliterans olan hastalarda azalmış HDL oranını açıklayabilir.

10. 
"Beyaz Gömlek" Hipertansiyonuna Yaş ve Cinsiyetin Etkisi
The Effect of Age and Sex on White-coat Hypertension
İstemi NALBANTGİL, Bülent KILIÇCIOĞLU, Remzi ÖNDER, Bahar BOYDAK, Ender TERZİOĞLU, Mehmet İŞLER
Sayfalar 182 - 183
İlk muayenelerinde sistolik kan basıncı 140-160 mmHg, diyastolik kan basıncı 90-105 mmHg olan 300 hastada ambulatuvar kan basıncı ölçümleri yapılarak beyaz gömlek hipertansiyonu ensidansı araştırıldı. 300 vakanın 54'ünde (% 18) beyaz gömlek hipertansiyonu tanısı kondu. Ayrıca kadınlarda beyaz gömlek hipertansiyonu ensidansının aynı yaş erkeklere göre daha fazla olduğu saptandı. Erkeklerde bu ensidans yaşa bağımlı olduğu saptandı. Erkeklerde bu ensidans yaşa bağımlı olmaksızın % 12 civarında iken, 40 yaşın altındaki kadınlard % 26.4, kırk yaşın üstündeki kadınlarda ise % 20.9 bulundu (p<0.05). Hastaların ilk muayenelerinde hipertansiyon saptayan hekimin, beyaz gömlek hipertansiyonu tanısını her zaman için hatırlaması üzerinde duruldu.

11. 
Derleme Miyokard Perfüzyon ve Fonksiyonunu Değerlendiren Nükleer Kardiyolojik Yöntemlerdeki Gelişmeler
Review Advances in the Methods of Nuclear Cardiology Assessing Myocardial Perfusion and Function
Y.Vedat SANSOY, Deniz GÜZELSOY
Sayfalar 184 - 192
Bu yazıda, klinik uygulamaya ağırlık verilerek nükleer kardiyolojideki son gelişmelerden kısaca söz edilecektir. Son beş yılda miyokard perfüzyon ve fonksiyonunun değerlendirilmesinde önemli gelişmeler olmuştur. Geliştirilen "single photon emission tomography" yöntemi ile koroner arter hastalığının tanısı ve lokalizasyonunun belirlenmesinde duyarlılık artmıştır. Gama kamera görüntülemesi için ideal olan, hem perfüzyonu hem fonksiyonu gösteren Tc-99m ile işaretlenen yeni ajanlar görüntü kalitesi ve tanı değerinin arttırılmasında umut vadetmektedirler. Yaygın olarak benimsenen T1-201 ile görüntüleme canlılığı belirlemedeki değerini son çalışmalarda daha da arttırmıştır. Dipiridamole ek olarak adenozin ve dobutamin de stres amacıyla kullanılmaya başlanmış, tanı değerleri ve güvenilirlikleri ispatlanmıştır. Pozitron emisyon tomografi, hassas kantitatif olanaklarıyla perfüzyon ve metabolizma görüntülemesinde yeni bir teknik olarak gelişmektedir. Nükleer kardiyolojik yöntemler, elektrokardiyografi, ekokardiyografi ve kalp kateterizasyonunun yanında kardiyoloğun temel tanı araçları arasındaki yerini almıştır. Ülkemizde ise, nükleer kardiyoolji laboratuarlarının sayısının kısıtlı oluşu, bazılarının yeterli kalite kontrolu veya deneyime ulaşamamaları nedeniyle perfüzyon sintigrafilerinde görülen sık yalancı pozitif sonuçlar, ne yazık ki kardiyologların bir bölümünü bu yöntemlerden soğutan nedenler olmuştur.

OLGU
12. 
Olgu Bildirisi Bir Sol Ventrikül Anevrizma Rüptürü Vakası ve Cerrahi Tedavisi
Case Report Early Detected Rupture of Left Ventricular Aneurysm
Y.Osman YEŞİLDAĞ, Mikail YÜKSEL, Y.Ferşat KOLBAKIR, Ender ÖRNEK, Bedri KANDEMİR, Olcay SAĞKAN
Sayfalar 193 - 197
52 yaşında erkek hasta acil polikliniğe kardiyojenik şok tablosunda getirildi. İki boyutlu ekokardiyografi ile posterolateral duvarda sol ventrikül anevrizma rüptürü ve hemoperikardiyum saptandı. Hasta derhal ameliyata alınarak defekt kapatıldı. Hasta 10 gün sonra sağlıklı bir şekilde taburcu edildi. Dört ay sonra hastaya sol ventrikülografi ve koroner anjiyografi yapıldı. Koroner damarlar genel olarak ince bulundu. Sol ön inen arterin proksimal 1/3'ünde % 50 darlık saptandı. Sol ventrikülografide anterolateral ve posterolateral hipokinezi mevcuttu. Hasta halen semptomsuz olup aktif yaşamına devam etmektedir. Bu vaka, ülkemizde yayınlanmış, başarılı bir şekilde cerrahi yolla tedavi edilen ilk anevrizma rüptürü vakasıdır.



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama



Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi