1. | Makale Özetleri Summaries of Articles Sayfalar 72 - 76 Makale Özeti | İngilizce Tam Metin |
DERLEME | |
2. | Akut Miyokard İnfarktüsünde Trombolitik Tedavinin Sol Ventrikül Yeniden Şekillenmesi Üzerine Etkileri Investigations Effects of Early Thrombolytic Therapy on Left Ventricular Remodeling in Acute Myocardial Infarction Kadir GÜRKAN, Ahmet NARİN, Güvenç YÜKSEL, Bahadır DAĞDEVİREN, Fırat DURU, F.Tanju ULUFER, Sami ÜNALSayfalar 77 - 81 Akut miyokard infarktüsünde (AMİ) başarılı erken ve geç trombolitik tedavi ile infarkttan sorumlu arter açıklığının sağlanmasının, ventrikül hacimleri üzerine tehdit altındaki miyokardı kurtarmadan da öte etkileri iddia edilmiştir. Bu "açık arter hipotezini" irdelemek üzere, ilk kez hastalanan ve erken dönemde intravenöz strepkokinaz tedavisi uygulanan, anjiyografik olarak sol ön inen koroner arter (LAD) lezyonu sorumlu kabul edilen 42 anterior AMİ olgusu incelenmiştir. Hastalar, anjiyogramlarında infarkttan sorumlu arterlerinin açık veya kapalı oluşuna göre iki gruba ayrılmıştır. Sol ventrikül hacimleri ve ejeksiyon fraksiyonları (EF), 30 derece RAO pozisyonda alınan ventrikülogramların projeksiyonları üzerinden, tek plan alan-uzunluk elipsoid yöntemi kullanılarak bulunmuştur. İnfarkt alanları (İA) ise sol ventrikülü 24 eşit parçaya ayıran çaplardan, fraksiyonel kısalmaları normal kişilerin ortalama değerlerinden 2 standart sapma daha aşağıda olanlarının toplamı ile bulunmuştur. LAD reperfüzyonu sağlananlarda İA, sistol sonu ve diyastol sonu volüm indeksleri anlamlı olarak düşük iken (p<0.01, p<0.001, p<0.001), EF ve sol ventrikül basınçlarında iyileşme gözlenmemiştir (p>0.05, p>0.02, p>0.3). Sol ventrikül hacimlerinin İA ile önemli linear ilişki göstermesinden ötürü, erken reperfüzyonun infarktlı doku genişleme ve incelmesini azalttığı düşünülebilir. Fakat perfüzyon sağlanamayan gruptaki İA değerleri (İA>5) gözönne alınırsa, her iki grubun İA arasında anlamlı fark olmazken (p>0.01), perfüzyonlu grupta sistol sonu volüm indeksi (ESVİ) daha düşük bulunmuştur (p<0.02). Bu bulgular trombolitik tedavi ile infarkt yapan arter reperfüzyonunun, esas etkisi olan miyokard kurtarılmasından öte sol ventrikül boşluklarını küçülttüğünü, tedavinin başarısı yönünden de EF yerine ESVİ'nin tetkik edilmesinin uygun olacağını düşündürmektedir. |
3. | Hipertansiyonlu Kişilerde Nitrendipin'in Glikoz Metabolizmasına Etkileri The Effects of Nitrendipine on Glucose Metabolism in Patients with Hypertension Sezer Müniboğlu KARCIER, Metin CANER, Gülden CANDAN, Gülçin GÜLDAMLASayfalar 82 - 84 Hafif ve orta derecede esansiyel hipertansiyonlu yaşları 38-70 arasında (54.4±10.6) vücu kitle indeksi ortalama 27.7±7.9 olan hastada nitrendipin'in 2 (NT) 3 glikoz metabolizmasına etkileri araştırıldı. 15 günlük ilaçsız bir devreden sonra 1 hafta süreyle placebo, bilhare günde 20 mg NT verildi. NT'den önce ve sonra 75 gr glikozla 4 saatlik OGTT yapıldı. Açlık ve OGTT'nin 1. ve 3. saatlerinde insülin ve peptide, açlık ve OGTT'nin 1. saatinde eritrosit Na+ ve K+ düzeyleri ölçüldü. NT'den önce ve sonra yapılan OGTT esnasında serum glikoz düzeyleri arasında anlamlı bir değişiklik olmadı. NT'den önce açlık, 1. ve 3. saat insulin düzeyleri sırasıyla 12.4±5.8 µU/ml, 88.6±51.3 µu/ml ve 15±9.5 µU/ml, NT'den sonra ise 15.9±15.4 µU/ml, 87.2±48.1 µU/ml ve 18.2±12.9 µU/ml bulundu. Yine NT'den önce açlık, 1. ve 3. saat C peptide düzeyleri sırasıyla 2.8±0.8 ng/ml, 6.7±1.7 ng/ml, 4.4±2 ng/ml, ng/ml NT'den sonra ise 2.6±1 ng/ml, 4.9±2.2 ng/ml olarak saptandı. İnsülin ve C reptid düzeylerinde NT tedavisiyle anlamlı bir değişiklik olmadı. NT'den önce ve sonra serum sodyum ve potasyum düzeyleri normal sınırlarda bulundu. NT'den önce açlık ve OGTT'nin 1 saatindeki eritrosi Na+ düzeyleri (mg Na+/mgHb) sırayla 2.7±1 ve 2.8±0.9, eritrosit K+ düzeyleri (mgK+/MgHb) ise 13.7±2 ve 14±1.8 iken NT'den sonra eritrosit Na+ 3±1.2 ve 3.4±2 eritrosit K+ ise 13.7±1.9 ve 13.98±1.8 bulundu. NT tedavisiyle açlık ve OGTT esnasında ölçülen eritrosit Na+ ve K+ düzeylerinde anlamlı bir değişiklik olmadığı görüldü. Sonuç olarak, hipertansif hastalarda bir kalsiyum antagonisti olan NT'nin glikoz metabolizmasını anlamlı olarak değiştirmediği kanısına varıldı. |
4. | Talasemili Hastalarda Sol Ventrikül Diyastolik Fonksiyonunun Doppler Ekokardiyografi ile Değerlendirilmesi Doppler Echocardiographic Assessment of Left Ventricular Diastolic Function in Patients with Thalassemia Nazan ÖZBARLAS, Arman BİLGİÇ, Fatma GÜMRÜK, Çiğdem ALTAYSayfalar 85 - 89 Çalışmamız, hastanemizde izlenmekte olan talasemi majör ve intermedialı hastaların kardiyak değerlendirmesini yapmak, pulsed Doppler ekokardiyografik inceleme ile sol ventrikül diyastolik disfonksiyonu olanları belirleyerek kalp tutulumunu erken dönemde saptamak, serum ferritin düzeyi ile kardiyak fonksiyonlar arasında ilişki varlığını araştırmak ve talasemi majör ile intermedialıları kardiyak yönden karşılaştırmak amacıyla planlanmıştır. Talasemi intermedialı 15 hasta (5-23 yaş) ve hipertransfüzyon programı uygulanmakta olan talasemi majörlü 50 hasta (1-21 yaş) ile kontrol grubu olarak aynı yaş ve cinsteki 65 sağlıklı çocuk incelenmiş, hastaların hematolojik verileri (transfüzyon tedavisine başlama yaşı, toplam transfüzyon sayısı, ferritin düzeyi) izlem kartlarından öğrenilmiştir. Talasemili 65 hastanın 36'sının kardiyak değerlendirmesi, transfüzyon öncesi 2. saatte ve sonrası 4. saatte olmak üzere 2 kez, diğer hastaların ise transfüzyon öncesi veya sonrası bir kez yapılmıştır. Elektrokardiyografik ve telekardiyografik değerlendirmeden sonra, M-mode ekokardiyografik inceleme ile sol ventrikül sistolik fonksiyonları, pulsed Doppler ekokardiyografik inceleme ile sol ventrikül diyastolik doluşuna ait akım örnekleri kaydedilmiştir. Transfüzyon öncesi ve sonrası ekokardiyografik ölçümler anlamlı farklılık göstermemektedir. Talasemi majör ve intermedialı hastaların ekokardiyografik ölçümleri kontrol grupla karşılaştırıldığında sistolik disfonksiyon olmaksızın sol ventrikül diyastolik doluş örneğinin restriktif özellik gösterdiği, pik erken diyastolik akım velositesinin (E) arttığı, pik geç (atriyal) diyastolik akım velositesinin (A) azaldığı, bu iki velosite oranının (E/A) yükseldiği saptanmıştır (p<0.05). Talasemi majörlü ve intermedialı hastaların sistolik ve diyastolik fonksiyonları ile ilgili ölçümler istatistiksel olarak belirgin bir farklılık göstermektedir. Ferritin düzeyleri 2000 ng/ml'nin altında ve üzerinde olan hastaların sol ventrikül diyastolik doluşu ile ilgili ölçümleri arasında anlamlı farklılık (p<0.05) saptanmış, ferritin düzeyi 200 ng/ml'nin üzerinde olanların restriktif bozukluğunun daha belirgin olduğu bulunmuştur. Sonuç olarak, çalışmamızda talasemi intermedialı 15 hastanın 6'sında (% 40), talasemi majörlü 50 hastanın 16'sında (% 32) sistolik disfonksiyon gelişmeden, diyastolik doluşun resriktif özellikte bozulduğu "pulsed Doppler" ekokardiyografik inceleme ile gösterilmiştir. |
5. | Açık Kalp Cerrahisinde Aort Kros Klempi Kaldırıldıktan Sonra Oluşan Ventriküler Fibrilasyonun Önlenmesi Prevention of Ventricular Fibrillation After Aortic Declamping During Cardiac Surgery Ergun SALMAN, Murat ÖZEREN, Mete HIDIROĞLU, Ertan YÜCELSayfalar 90 - 92 Kalp cerrahisinde aort kros klempi kaldırıldıktan sonra ventriküler fibrilasyon oluşması sık rastlanan bir durumdur. Ventriküler fibrilasyon ve konturşoklar ile tedavisi ise miyokardial injuriye katkıda bulunan olaylardır. Aort kros klempi kaldırılmadan önce verilen intravenözlidokainin etkilerini araştırmak için çalışma grubu olarak seçilen 20 hastaya aort kros klempi kaldırılmasından üç dakika önce 200 mg. intravenöz lidokalin verildi. Kontrol grubundaki 22 hastaya ise herhangi bir medikasyon yapılmadı. Multipl temel değişkenler (klemp zamanları, medikasyonlar, cerrahinin yaygınlığı ve tipi) her iki grupta benzerdi. Aort kros klempi kaldırıldıktan sonra çalışma grubundaki 20 hastanın 5 inde, kontrol grubundaki 22 hastanın ise 17 sinde ventriküler fibrilasyon oluştu (p<0.05). Fibrile olgularda çalışma grubunda ortalama 1.46 konturşok, kontrol grubunda ise ortalama 2.66 konturşok gerekti (p<0.05). Serum potasyum seviyesi keza lidokainden bağımsız olarak ventriküler fibrilasyon insidensini etkiledi. Yüksek serum potasyum seviyeleri daha düşük ventriküler fibrilasyon insidensi ile birlikte idi. Bütün potasyum seviyelerinde lidokain bağımsız olarak koruyucu etki gösterdi, lidokain ve yüksek serum potasyum seviyesi kombinasyonu ise fibrilasyondan korumada en büyük etkiye sahipti. |
6. | Heparinin Kan Basıncı ve İyonize Kalsiyum Seviyesi Üzerine Etkileri The Effect of Heparin on Ionized Calcium Level and Blood Pressure Ergun SALMAN, Murat ÖZEREN, Mete HIDIROĞLU, Ertan YÜCELSayfalar 93 - 95 Heparin in vitro olarak iyonize kalsiyumu bağlar, intravenöz bolus verildiğinde vazodilatatör etki gösterir. Heparinin in vivo etkilerini araştırmak için açık kalp ameliyatı planlanan 30 hasta iki gruba ayrıldı. Birinci gruptaki 20 hastaya 300 IU/kg intravenöz bolus heparin verildi. Bu grupta heparin verilmesinden sonra ortalama arteryel basınç ve iyonize kalsiyum seviyelerinde önemli azalmalar meydana geldi. İkinci gruptaki 10 hastaya ise bolus heparin verilmesinden hemen önce 125 mg kalsiyum klorid verildi. Bu grupta iyonize kalsiyum seviyelerinde yükselme oldu, ortalama arteryel basınçta bir değişme olmadı. Bu verilerden açık kalp cerrahisinde özellikle riskli hastalarda kardiopulmoner bypass öncesi iyonize kalsiyum seviyelerine özel dikkat edilmesinin, heparinin yavaş enjeksiyonunun faydalı olacağı sonucuna varıldı. |
7. | Sirozlu Hastalarda Sol Ventrikül Diyastolik Fonksiyonunun Doppler Ekokardiyografi ile İncelenmesi Doppler Echocardiographic Assessment of Left Ventricular Diastolic Function in Cirrhotic Patients Osman YEŞİLDAĞ, Abdulhalim BAKİ, Ender ÖRNEK, Olcay SAĞKANSayfalar 96 - 99 Kardiyak ve pulmoner patolojileri bulunmayan siroz tanısı almış ve asiti bulunan 16 hastada pulsed Doppler ekokardiyografi ile sol ventrikül diyastolik fonksiyonları ölçülmüş ve parasentezle en az 4 lt sıvı alındıktan 1 saat sonra ölçümler tekrarlanmıştır. Sirozlu hastalarda parasentez öncesi ortalama E hızı (cm/sn) 52.64±3.4, ortalama A hızı 64.4±3.2; parasentez sonrası ortalama E hızı 54.68±0.07, A hızı 64.95±0.03 cm/sn bulunmuştur. İstatistiki olarak parasentezin ölçülen parametreleri değiştirmediği gösterilmiştir (p>0.05). Kontrollerde ortalama E hızı 59.73±1.6 cm/sn, A hızı 44.20±1.4 cm/sn bulunmuş ve hasta grubuyla karşılaştırıldığında sirotik hastalarda mitral erken doluş hızı kontrollere göre farklı bulunamamış (p>0.05), atrial hızın hasta grubunda arttığı tespit edilmiştir (p<0.05). Sirotik hastalarda sol ventrikül diyastolik fonksiyonun bozulduğu ve parasentezle bu durumun düzelmediği gösterilmiş, muhtemelen volüm yüklenmesi dışında bazı hormonal ve metabolik faktörlerin de mevcut kardiyak anormallikten sorumlu olabileceği düşünülmüştür. |
8. | Sol İntern Mammarya Arter: Koroner Cerrahi Öncesi Anjiyografik Bulgular Left Internal Mammary Artery Evaluation of Preoperative Angiographic Data in 100 Patients Oktay ERGENE, Ömer KOZAN, Tuğrul OKAY, İsmet DİNDAR, Nuri ÇAĞLAR, Ubeydullah DELİGÖNÜLSayfalar 100 - 104 Şubat 1992 ile Mayıs 1992 tarihleri arasında Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi hemodinami laboratuvarında koroner anjiyografi uygulanan hastalardan, randomize seçilen 100 olguya sol intern mammarya arter (İMA) anjiyografisi yapıldı. Hastalar fizik aktivitelerine göre hafif, orta ve ağır fizik aktiviteli olarak gruplandırıldı. Sol İMA'in subklavian arterden ayrıldıktan sonraki ilk 3 cm'lik kısmında ve beşinci interkostal aralığa (5. İKA) rastlayan bölümündeki (muhtemel anastomoz yeri) çapları ölçüldü. Bu değerler arterin orjininde hafif, orta ve ağır fizik aktiviyete sahip olgularda sırasıyla 2.51±0.3, 2.75±0.32 ve 2.93±0.27 mm olarak belirlendi. Bu çaplar 5. interkostal aralıkta (İKA) yine sırasıyla 1.93±0.19, 2.07±0.16 ve 2.2±0.19 mm idi. Ağır ve orta derecede fizik aktiviteye sahip olguların İMA çaplarının, gerek ilk 3 cm'lik bölümünde, gerekse 5. İKA rastlayan bölümündeki çaplarının hafif fizik aktiviteye sahip olgulara göre istatistik olarak anlamlı derecede büyük olduğu saptandı (p<0.05). Kadınlarda orjindeki ortalama İMA çapı 2.45±0.37 mm. 5. İKA'ta 1.88±0.31 olarak saptandı. Onbeş hastada (% 15) sol İMA anomalisi kaydedildi. Olguların hiç birinde lümende daralmaya neden olan aterosklerotik lezyon saptanmadı. Düşük fizik aktiviteye sahip olgularda, arter çapının diğer gruplara göre belirgin olarak düşük bulunması nedeniyle, koroner yatağın distal ve posterior bölümlerinin İMA ile kanlandırılması gereken hallerde ve/veya koroner arter hastalığı ile birlikte sol ventrikül hipertrofisinin olduğu durumlarda preoperatif İMA anjiografisinin yararlı olabileceğini düşünüyoruz. |
9. | Hafif ve Orta Derecede Esansiyel Hipertansiyonlu Hastalarda Çeşitli Kalsiyum Antagonistlerinin İzometrik Egzersiz Sırasında Kan Basıncı, Kalp Hızı ve "İkili Çarpım" Üzerine Etkileri Effects of Calcium Antagonists on Blood Pressure, Heart Rate and Double Product After Isometric Exercise Sezer M.KARCIER, Nilgün GÜRSES, Ufuk YURDALAN, Burhan POLAT, Metin CANER, Serdar KÜÇÜKOĞLUSayfalar 105 - 108 Komplikasyonsuz hafif ve orta derecede esansiyel hipertansiyonlu yaşları ortalama 48±8 olan 16 hastada 3x20 mg nikardipin'in (NC), ortalama 53 olan 20 hastada 1x20 mg nitrendipin'in (NT) ve 53±10 olan 12 hastada da 1x240 mg verapamil SR'nin (VR) izometrik egzersiz sırasındaki antihipertansif etkileri araştırıldı. İki haftalık ilaçsız ve bir haftalık placebo devresi sonunda istirahatte ve izometrik egzersiz esnasında kan basıncı ve kalp hızı (KH) ölçüldü ve ikili çarpım (DP) hesaplandı. İki haftalık antihipertansif tedaviden sonra izometrik egzersiz ve ölçümler tekrarlandı. Tedaviden sonra her üç grubun izometrik egzersiz esnasındaki başlangıç ve maksimal ortalama sistolik kan basıncı (SKB) ve diyastolik kan basıncı (DKB) değerleri anlamlı farklılık göstermedi. KH NC grubunda VR grubundakinden anlamlı olarak yüksek, DP ise VR grubunda anlamlı olarak düşük bulundu. Tedaviden önce 3 grup arasında SKB ve DKB nin inisiyalden maksimale artış ortalama değerleri (D) arasındaki anlamlı bir fark yokken, tedaviden sonra VR grubunda diğer iki gruba göre anlamlı olarak düşük bulundu. KH D değerleri tedaviden önce NC grubunda anlamlı düşüklük gösterirken, tedavi sonrası bu fark ortadan kalktı. Bu bulgulara göre her üç kalsiyum antagonisti de izometrik egzersiz sırasında kan basıncı artışı üzerine etkili olmakta, kardiyovasküler cevabı ve O2 tüketimini azaltmaktadır. Yalnız VR hem KB, hem KH'nı azaltıcı etkisi nedeniyle miyokardın 0 tüketimini değer iki ajana göre daha çok azalmaktadır. |
10. | Tip 1 Diabetik Adolesan Hastalarda Sol Ventrikül Fonksiyonlarının Doppler Ekokardiyografi ile İncelenmesi Evaluation of Left Ventricular Functions by Doppler Echocardiography in Adolescents with Type 1 Diabetes Mellitus Emir DÖNDER, Ali AYATA, Oğuz AYHAN, Harika ÇELEBİ, Ramiz ÇOLAK, Nadi ARSLANSayfalar 109 - 112 Bu çalışmada Tıp 1 diabetes mellituslu (Tip 1 DM) 16 hastada (9 erkek, 7 kız, ortalama 12.31±0.51 yaş) sol ventrikül diyastolik ve sistolik fonksiyonları (LVDF, LVSF) Doppler ekokardiyografi ile incelendi ve kontrol grubu (KG) (10 erkek, 8 kız, ortalama 12.66±0.49 yaş) ile karşılaştırıldı. Tip 1 DM'lu hastalarda KG'na göre LVDF parametrelerinden erken diyastolik ortalama ve zirve akım hızlarının (EVM, p<0.025, EVP, p<0.0005), E/A oranının (p<0.0005), EVM integralin (p<0.025) anlamlı olarak azaldığı, geç diyastolik akımının akselerasyon (AAA, p<0.0005) ve deselerasyon (ADA, p<0.005) averajlarının arttığı, fakat LVSF parametrelerinin etkilenmediği gözlendi. Sonuç olarak, Tip 1 DM'lu hastalarımızda LVDF'un etkilendiğini, fakat LVSF'nun etkilenmediğini söyleyebiliriz. |
11. | SCI'ce Taranan Dergilerde 1991'de Türk Tıp Yayınları Medical Publications of Turkey in 1991 Covered by Science Citation Index Altan ONATSayfalar 113 - 122 Ünlü Science Citation Index'in taradığı dergilerde 1991 yılında yer alan Türkiye'den kaynaklı 1080 adet bilim ve teknoloji yayınından 398'i (% 37'si) tıp alanının ilgilendiriyordu. Bir önceki yıla göre % 15'lik artış kaydedildi. Editöre mektup türünden ziyade, tam metinli makale sayısının daha fazla yükselmesi memnuniyet vericiydi. İç hastalıkları, nükleer tıp, radyoloji ile nöroloji 1991'de paylarını en çok arttıran bilim dallarıydı. Kardiyoloji bütünüyle 11 tam metinli makale ile orta düzeyini korudu. Kurumlarımızdan Ankara, Gazi, GATA ve Cerrahpaşa tıp fakülteleri hamle yapanlardandı. Son on yıllık dönemde tıp merkezlerimizin literatüre katkı paylarında, eski büyük fakültelerin aleyhine gelişme çarpıcıydı: hem daha yeni kurulan fakülteler, hem de üniversite-dışı kurumlar uluslararası yayınlardan paylarını önemli ölçüde arttırdı. |
12. | Derlemeler Koroner Arter Anevrizmaları Reviews Coronary Artery Aneurysms Nazım ARSLAN, Deniz DEMİRKANSayfalar 123 - 126 Koroner arter anevrizmaları (KAA)'nın oluşumundan sıklıkla hızlı ilerleyen ateroskleroz sorumlu tutulmaktadır. Yaygın tromboze, emboli ve rüptür en sık görülen komplikasyonlarıdır. Hastaların hayatta kalma oranı, bir veya iki koroner arteri anlamlı derecede daralmış hastalarla aynı olmaktadır. Bu yazıda KAA'nın klinik ve laboratuvar bulguları ile tedavi yaklaşımları sunulmaya çalışılmaktadır. |
13. | Akut Miyokard İnfarktüsünde Trombolitik Tedaviye İlişkin Sorunlar Current Problems in Thrombolytic Treatment in Acute Myocyardial Infarction Güneş AKGÜNSayfalar 127 - 131 Akut miyokard infarktüslü hastalarda üç farklı plazminojen aktivatörü ile elde edilen sonuçlar kısaca gözden geçirildi. Reperfüzyon sağlanmış koroner arterin, özellikle ilk saatteki yeniden tıkanması bellibaşlı bir sorun olarak sürmektedir. Antitrombotik ve antiagregan tedavinin (heparin ve aspirin) kısıtlamaları ve değeri irdelendi. Akut miyokard infarktüslü hastaların daha büyük bir bölümünü trombolitik tedavi yararlarına ekspoze etmek amacıyla, akut iskemili hastaların hastaneye daha erken ulaşmalarına yol açabilecek daha iyi bir eğitim ve organizasyona erişme gereğine dikkat çekildi. |
OLGU | |
14. | İki Boyutlu Ekokardiografi ile Saptanan İndiferansiye Mezanşim Hücreli Sarkom Olgusu Case Report Primary Sarcoma of the Heart Diagnosed by 2-D Echocardiography: A Case Report Oktay ERGENE, Ömer KOZAN, Mehmet ÖZKAN, Türkan Y.ERBENGİ, Aydın SAVA, Cevat YAKUTSayfalar 132 - 134 Primer kalp tümörleri nadir görülür. Burada, iki boyutlu ekokardiografi ile saptanıp ameliyat olmuş, histopatolojik ve elektron mikroskopik olarak indiferansiye mezankimal hücreli kardiak sarkom tanısı konmuş bir sağ ventrikül kitlesi olgusu bildirilmiştir. Hasta postoperatif dönemde kaybedilmiştir. Kalp tümörlerinin klinik belirtilerinin değişkenliği nedeniyle tanıya varmada iki boyutlu ekokardiografi değerli bir araç ve düşüncemize göre erken tanı için zaruridir. Yazarların bilgisine göre elektron mikroskopik tetkiki yapılmış primer kalp sarkomu olgusu, ülkemizde ilk kez bildirilmektedir. |
Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi