ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 29 (3)
Cilt: 29  Sayı: 3 - Mart 2001
1. 
İngilizce Özetler
Summaries of Articles

Sayfalar 134 - 137
Makale Özeti |Tam Metin PDF

2. 
Daha İlgi Çekici Olmaya Doğru: Arşiv Yayın Kurulu'nun Dergimizle İlgili Önerileri
Altan ONAT
Sayfa 138
Makale Özeti |Tam Metin PDF

3. 
Marmara Bölgesi Kohortunda Apolipoprotein C-III Düzeyleri ve Diğer Risk Faktörleri ile İlişkileri
Apolipoprotein C-III Levels and Interrelation with Other Risk Factors in Residents of the Marmara Region
Altan ONAT, Köksal CEYHAN, Gülay HERGENÇ, Ömer UYSAL, Beytullah YILDIRIM, Vedat SANSOY, İbrahim KELEŞ, Ali ÇETİNKAYA
Sayfalar 139 - 145
TEKHARF çalişmasını Marmara bölgesi örnekleminin bir rastgele bölümünde kesitsel yaption bu araştırmada, 259 erkek ve kodmda (ortalama yaş 50±12) trigliseridden zengin lipoprotein (TZL) metabolizmasını yakından etkileyen apolipoprotein C-lll (apoCJ/1) düzeyleri incelendi. Total apoClll ve HDL-apoC/ll tiirbidimetrik kit ile otoanalizörde ölçüldü; HDLdışt-apoClll hesaplandı. Diğer risk parametreleri ve koroner kalp lwstaltğl (KKH) tamst, TEKHARF çalişmastmn mutad yöntemleriyle belirlendi. Ortalama HDLdışı-apo C/Il nomıolipidemik (trigliserid <200 mg/di) 72 erkek ve 84 kadında Sirasiyle 7.8±3.2 ve 7.7 (3.6 mg/d/ iken, hipertrigliseridemik erkek ve kadınlarda sırasiyle 17.6±6.6 ve 16.3±6.7 mg/c// olarak bulundu. HDL'ye bağli apoClll normo/ipidemi/i kişilerde strasiyle 0.83±0.5 ve 1.0±0.5 mg/d/, yüksek trigliseridli erkek ve kadınlarda 0.94±0.5 mg/d/ idi. Batılı toplumdakilere kıyasla, HDLdışı -apoC/ll konsantrasyonlanmil bizde yan yanya yüksek olmasına karşılık, HDL'ye bağli apoCIII hem mutlak, hem de nisbi olarak diişiiktii. Bu gözlem, örnekleme/ e apoCIII'iin HDL'den apoB içeren lipoproteinlere göçtiiğiine işaret etmektedir. HDLdışı -apoCill her iki cinsiyette - başta trigliserid ve apo B olmak üzere - lipid, lipoproteinler, antropometrik ölçümler ve kan basmc1 ile ve kadmlarda C-reaktif protein ile iyi korelasyon gösterdi. Her iki apoCill böliimii de koroner riski anlamlı biçimde yükler gibi göriinnıedi. Sonuç olarak toplumumuz erişkin/eri, HDL'den VLDL'ye biiyiik bir apoCIII dağı/im kusuru ile karakterize olan bir TZL metabolizması bozukluğu sergilemektedir. HDLdışıapaCIII ile TZL arasmda güçiii bir bağm da gösterildiği toplumumuzda, bu sakınca/ı görünen profilin gerçekten KKH olasıliğını etkileyip etkilemediği sorusu, daha gen iş katılımcı ya dayanan ilerki çalışmaları bek/emelidir.

4. 
Aort Yetersizliğinde Transözofajiyal Ekokardiyografi ile Ölçülen Vena Kontrakta Genişliğinin Kantitatif Doppler ve Anjiyografik Derecelendirme ile Karşılaştırması
Comparison of Vena Contracta Width by Multiplane Transesophageal Echocardiography with Quantitative Doppler and Angiographic Grading to Assess Aortic Regurgitation
Bülent MUTLU, Cem ERMEYDAN, Nuri KURTOĞLU, Mustafa KARABULUT, Yelda BAŞARAN
Sayfalar 146 - 152
Aort yetersizliği (AY) değerlendirmesinde birçok ekaDoppler metodu kullanılmaktadır. Bu yöntemlerle kaçak ;eti büyüklüğü, kaçak alam, kaçak akımı ve hacmi hesaplanarak AY ciddiyeti hakkında karar verilmektedir. Özellikle senıikantitatif yöntemler olmak üzere tüm yöntemlerin hemodinamik ve teknik sımrlamaları vardır. Son dönemde mitral yetersizliğinde kullanılan vena kontrakta (VK) yönteminin hemodinamik değişkenlerden az etkilendiği ve anjiografik, kantitatif Doppler sonuçla rı ile iyi korelasyon gösteren pratik bir ölçüm olduğu gösterilmiştir. Ancak AY'de transtorasik ekokardiyografiele (TTE) VK'nın net olarak görüntülenemenıesi nedeniyle az sayıda çalışma vardır. Transözofajiyal ekokardiyografi (TÖE) ile VK'mn incelendiği tek çalışma bulunmaktadır. Bu amaçla TÖE uygulanan 50 AY'likli vaka incelendi. VK genişliği renkli Doppler ekokardiyografiele kapak koaptasyonu sonrasmdaki AY jetinin en dar olduğu kısım olarak ölp"ildii. VK genişliği TTE ile vakaların 24'ünde (%48), TOE ile vakalarm 44'iinde (%88) net olarak görüntiilendi. VK genişliği, kantitatif Doppler ile hesaplanan kaçak hacmi (r=0.91, p 40 ml) tamsmda 3.8 mm üzerindeki VK genişliğinin duyarlılığı %100 ve özgiillüğii %84.6 olarak bulundıt. Sonuç; TÖE ile AY VK görüntülenmesi vakalarm önemli bölümünde yapılabilmektedir. Ölçülen VK genişliği anjiyografik ve kantitatif Doppler metotları ile iyi korelasyon göstermektedir. Kolay ve hızlı bir şekilde ölçülebilen VK genişliğinin AY saptanması ve değerlendirilmesinde güvenilir ve pratik bir yöntem olarak klinikte kullamlabileceği görüldü.

5. 
Miyokard İnfarktüsü Sonrası Kalp Hızı Değişkenliğinin Klinik ve Ekokardiyografik Bulgularla İlişkisinin Değerlendirilmesi
Relation of Heart Rate Variability with Clinical and Echocardiographic Parameters After Acute Myocardial Infarction
Abdi BOZKURT, Ahmet BİRAND, Gulmira Z. KUDAİBERDİEVA
Sayfalar 153 - 157
Akut miyokard infarktüsü (AMİ) sonrası prognozu etkileyenfaktörlerden biri kalp hızı değişkenfiği (KHD)'dir. Bu çalışmada AMİ sonrası sol ventrikiil (SV) sisto/ik fonksiyonları korunmuş ve bozulmuş olan iki hasta grubundaki KHD komponentlerindeki değişikliklerin ve KHD'nin klinik ve ekokardiyografık parametrelerle ilişkisin inin değerlendirilmesi amaç/andı. Çalışmaya AMİ sonrası SV sisto/ik fonksiyonlan korunmuş 20(18 E, 2 K yaş ortalanıası 49.2±8.2) (Grup /) ve bowlmuş olup, kalp yetersizliği (KY) olan 20(18 E, 2 K, yaş ortalaması 51 .5±7.7) hasta (Grup ll) ile kontrol gmbu olarak 20 sağlıklı birey ( 18 E, 2 K yaş o rtalanıası 50.5±7.9) alındı. Kontrol grubuy/a karşılaştırıldığmda SV sisto/ikfonksiyonları korunmuş ve bozulmuş Mİ grubunda yüksek frekans/ı giiç (HFP ), diişiik frekans/ı güç (LFP ), çok diişiik frekans/ı güç (VLFP) ve toplam giiç (TP)'iin daha düşük, sempatik aktivasyonu yansifon LFP!HFP orammn ise daha yiiksek olduğu gözlendi (p<0.05). Sol ventrikiil sisto/ik fo nksiyonlan bozulmuş Mİ grubu, SV sisto/ikfonksiyonları korunm uş grup ile karşı/aşun/dığın da LFP!HFP'nin anlamlı derecede daha yüksek olduğu saptandı. Yine bu grupta HFP'nin diyastol sonu voliimii ile negatif, atını voliimii ile pozitif, ayrıca VLFP'nin kalp hızı ve NYHA ev resi ile negatif bağmtılı olduğu saptandı. Sonuç olarakAMİ sonrası klinik ve prognoz göstergelerinden olan parasempatik aktivite sol ventrikül fonksiyonlanndan bağımsı z olarak azalmakta, sempatik aktivite artmakta ve KHD'i baskı/anmaktadır. Sol ventrikiil sistolik fonksiyonlan bozulmuş olan hastalarda bu değişiklikler daha belirgindir. Ayrıca KHD komponentlerinden parasempatik aktiviteyi gösteren HFP'nin sol ventrikiil sistolik fonksiyonlan ile anlamlı derecede ilişkisi bulunmaktadır.

6. 
Esansiyel Hipertansiyonu Olan Stabil Angina Pektorisli Olgularda Adenozin Difosfat ve Epinefrinle Uyarılmış İn-Vitro Trombosit Aggregasyon Yanıtı
Response of In-vitro Platelet Aggregation Induced by Adenosine Diphosphate and Epinephrine in Stable Angina Pectoris with Essential Hypertension
Abdi SAĞCAN, Meral KAYIKÇIOĞLU, Serdar Bedii OMAY, Mustafa AKIN
Sayfalar 158 - 163
Hipertansiyon, koroner arter hastalığı (KAH) için cinsiyet farkı olmaks ı zın bağımsız bir riskfaktörüdür. Hem hipertansiyoncia hem de KAH'mn gelişimi s ı rasmda trombositlerin aktivasyonu söz konusudur. Çalışmamızda stabil angina pektarisli (SAP) olgularda, kontrol altmda bulunan sınıf 1-2 hipertansiyonun in vitro trombosit agregasyon ya111tı üzerine olan etkilerinin araştminıası amaç/andı. Çalışmaya klinik verileriyle SAP, koroner anjiyografi ile KAH tanısı almış toplam 103 hasta alı ndı. Kontrol edilmiş esansiyel hipertansiyonu olan 45 KAH o/gus11 Grup !'i oluşturdu. Grup ll ise hipertansif olmayan 58 KAH olgusundan oluşuyordu. Olgulardan sabah aç karnına ve oda ı slSi n da alınan venöz kan örnekleri sanırifüje edilerek trombosiuen zengin plazma (TZP) örnekleri lıaz ırlandı. TZP daha sonra in-vitro adenozin elifosfat (ADP) ve epinefrinle muamele edildi. Bohr'11n Turbidometrik yöntemi kullamlarak trombosit agregasyon eğrileri oluşturu/dil ve özel milimetrik kağ ıtlara yazdırı ldı. Eğrilerden primer ve sekonder dalgaların aktivite yüzdeleri (% amplitüd) ve siireleri (sn) hesaplandı. Gruplar arasındaki veriler 1 testi ile karşılaştırıldı. Grup 1 grup ll ile kıyaslandığmda, epinefrin ve ADP ile indiik/enmiş in vitro trombosit agregasyon ya ml yüzdelerinin (A %) lı em primer hem de sekonder dalga için anlamlı oranda arttığı gözlendi (p<0.05, p<0.0001, p<0.05, p0.05), sekonder dalga sürelerinin grup /'de an lamlı oranda artış gösterdiği belirlendi (p<0.05, p=0.01 ). Konveriing enı im inhibitörii, Ca-kanal blokeri ve B-bloker gibi antihipertansif ajan kul/amm ı mn tranıbosil agregasyon ya nılılll anlamlı olarak farklılaşurmadığı belirlendi (p>0.05). Hipertansif SAP'li olgularda, tedavi edilmiş olsalar bile, hipertansif olmayan SAP olgularıyla karşılaşllrı /dığmda , an lamlı derecede artmış tranıbosil agregasyon ya11111 oluşmaktadır. Sonuç olarak; bu olgularda allliagregan özelliği olan antihipertansif ajaniarta birlikte, daha etkili antiagregan sağaltımm uyg11lannıası ge rekliliği sonlleıma varabitmek için, daha geniş sayıda ve homojen amilıipertansif sağaltını verilen hasta grupları nda in vivo ve prospektif çalışmalara gereksinim bulunmaktadır.

7. 
İDİYOPATİK VE SEKONDER VENTRİKÜLER TAŞİKARDİ'Lİ HASTALARDA RADYOFREKANS KATETER ABLASYONU SONUÇLARININ KARŞILAŞTIRILMASI
Comparison of Results of Radiofrequency Catheter Ablation in Patients with Idiopathic and Secondary Ventricular Tachycardia
Kamil ADALET, Fehmi MERCANOĞLU, Mehmet MERİÇ, Murat SEZER, Önal ÖZSARUHAN, Faruk ERZENGİN
Sayfalar 164 - 172
Bu çalışmanı n amacı, idiyopatik ve sekonder ventriküler taşikardi (VT)'Ii hastalarda radyofrekans kateter abiasyon u (RFA) son uçları nlll karşılaştmlnıasıdır. Çalışma kapsanıma mononıoıfik VT'/i 66 hasta ( 11 kadın, 55 erkek; ort. yaş. 35.5±1 5.6 yıl, yaş aralığ ı 10-75 yıl) alındı. Kırk bir hastada idiyopatik (21 sağ ventrikül ç ıkış yolu taşikardisi, 20 sol ventrikültaşikardisi) ve 25 hastada sekonder VT (12 iskemik, 5 aritmojenik sağ ventrikiil displazisi, 3 dilale kardiyomiyopati, 1 hipertrafik kardiyomiyopati, 2 bu nd/e branch reentrant taşikardi, 1 mitral kapak prolapsusu, 1 post-operalif VT) söz konusu idi. Ortalama senıptom süreleri idiyapalik VT grubunda 73.1±77.5 ay ve sekonder VT grubunda 37.0±37.8 ay idi (p<0,03). Idiyapalik VT grubunda daha önce ortalama 2 .79±1 .54 antiari fmik ilaç, ve sekonder VT grubunda ise ortalama 3 .63±1 .6 ilaç etkisiz bulunmuştu. Primer başarı oranı idiyopatik VT grubunda %92.6 (38141 hasta) ve sekonder VT grubunda %80 (20125 hasta) idi. İşlem esnasında uygulanan akım sayıları, idiyopatik VT grubundaki hastalarda (5.1±5.8), sekonder VT grubuna göre (12.2±10.2) dalıa az idi (p=0.02). Total işlem süresi idiyopatik VT'de 1 14.5±43.0 dakika, sekonder VT'de 144.0±75.3 dak bulundu. Hiçbir hastada ciddi konıplikasyon oluşmadı. İdiyopatik VT grubundaki hastalara 28.3±19.3 ay, sekonder VT'Iiler ortalama 50.3±20.7 ay takip edildiler (p<0.01 ). Nüks oram idiyapalik VT'Iilerde %5.2 (2/38 hasta), sekonder VT gru bunda %50 (101 20 hasta) idi (p<0.05 ), bu suretle uzım süreli başarı o ram idiyopatik VT'de %90.2, sekonder VT'de %48 bulundu (p<0.01 ). Sekonder VT'Ii hasta grubunda (%36), idiyopatik VT'Iilere (%2.4) göre dalıa sı k olarak implante edilebilen kardiyoverter-defibrilatör (!CD) imp/ante edildi (p<0.05). Sonuç olarak, RFA işleminin her iki grupta da etkili ve emin bir metod olduğu , ancak idiyopatik VT'li grupta başarı şansmm daha çok, sekonder VT'Ii grupta nüks oranı nlll dalıa yüksek ve uzun süreli başarı ihtimalinin daha düşük olduğ u ve hastaların önemli bir bölümünde !CD implantasyonu gerekebi/eceği kanısma varıldı.

8. 
Sol Ventrikül Hipertrofisi ile Diyastolik Fonksiyonları Arasındaki İlişkinin Yeni Ekokardiyografik Yaklaşımlarla Değerlendirilmesi
Evaluation of Relationship Between Left Ventricular Hypertrophy and Diastolic Functions by New Echocardiographic Methods
Sinan DAĞDELEN, Nevnihal EREN, Hasan KARABULUT, İlyas AKDEMİR, Mehmet ERGELEN, Murat AKÇAY, Cem ALHAN, Nuri ÇAĞLAR
Sayfalar 173 - 180
Çalışmamızın amacı sol ventriküllıipertrofi (SVH) derecesi ile diyastolik fonksiyonları arasmda direkt bir ilişki olup olmadığım yeni ekokardiyografi k yaklaşımlarla ince/ emektir. Bu amaçla koroner anjiyografsinde anlamlı koroner darlığı olmayan ( <%40 dar/ık) ve ekokardiyografide SVH olduğu gösterilen [sol vemrikül kitle indeksinin (SVKİ) erkekle >134 gfm2, kadmda >1 10 glnı2 olması] 28'i hipertansi/ ve Tsi nornıotansiftop/am 35 vaka (16 K, 19 E; yaş ortalanıas ı 55.9 ± ll .7 yı l) çalışmaya alındı. Hastaların SVKİ ortalanıası 158.4 ± 28.9 gtmı idi. Hastalara Aloka SSD 2200 ile yapılan ekokardiografide; mitral E ve A velositeleri ve zaman integralleri (E ve Avll), izovolunıetrik relaksasyon zanıam (İVRT) , E deselerasyon zamam (EDT), A akım süresi (A-t), pulmoner ven geri akım süresi (PA -t) ölçüldü. Mitral kapak lateral anulusunun doku Doppler görüntü/emesinde erken diastolik ve geç diastolik akım ve/asite/eri (Em, Anı) , Em deselerasyon zamalll (EnıDT), Anı akını süresi (Anı-t) ve apika/ dört boşlukta mitral akımlll renkli M-Mode incelemesinde propagasyon velositesi (Vp) ve Vp akselerasyon süresi (Vp-at) ölçüldü. SVKİ ile EDT, A-t, EfA, PA -t ve Anı-t arasında anlamlı korelasyon bulunmaz iken (sırasıyla r=0.22, 0.23, -0.16, 0.28 ve 0.31 ), IVRT ve Evtı!Avtı arasmda hafif korelasyon tespit edildi (s ırasıyla r=0.45, -0.39). Bununla beraber SVKİ ile Em/Am, EmDT, Vp ve Vp-at arasmda daha iyi bir korelasyon tespit edildi (sırasıyla r= -0.66, 0.54, - 0.65, ve 0.57). Hipertansif olan ve olmayanlar karşılaştı rıldığında, hipertansil grupta Em/Am daha düşük , EmDT daha uzun, Vp daha düşük ve V p-at daha uzun bulundu. Sol ventrikiil diyasto/ik fonksiyonlarını değerlendirmede, doku Doppler göriintüleme ve renkli M-Mode ile yap ılan ölçümler, konvansiyonel ölçüm/ere göre SVKİ ile daha iyi bir kore/asyana sahiptir.

9. 
Homosistein ve Kardiyovasküler Hastalıkları
Homocysteine and Cardiovascular Disease
Murat SUCU, A. Aziz KARADEDE, Nizamettin TOPRAK
Sayfalar 181 - 190
Homosistein metiyonin metabolizması s ıras ında oluşan siilfiir içeren bir aminoasillir. Remetilasyon ve transsiilfi· rasyon yoluyla metabolize olur. Genel popülasyonda açlıktaki normal değerle ri 5-15 pmol/L'dir. Plazma homosistein değerleri genetik faktörler kadar diyeilen de oldukça etkilenir. Hiperhomosisteineminin aterojenik özelliği· nin endotel fonksiyon bowkluğ u ve hasarı ndan kaynaklandığı düşünülmektedir. Homosistein ile kardiyovaskiiler hastalı klar arasmdaki ilişkiyi gösteren oldukça fazla epidemiolojik veri olmakla birlikte, bu ilişki prospektif çalışmala rın tiimii tarafından desteklenmemektedir. Ayrıca folik asit a lınıımn artmlnıas ıyla homosistein eliizeyinde belirgin diişiiş olmasma rağmen , diyet veya vitamin tedavisiyle plazma homosistein dii zeyini diişiirmenin kardiyovaskiiler h astalık riskini a za/tıp a z altmayacağı bilinmemektedir. Homosistein 15 Jlmol!L'den yiiksek diizeyde olduğunda, 400 pgrfolattek başına veya diğer B vitaminleriyle birlikte verilerek tedavi edilebilir

10. 
Anteriyor Miyokard İnfarktüsü Tablosu ile Gelen Takayasu Arteriti Olgusu
Takayasu Arteritis Presenting as Anterior Myocardial Infarction
Sait ALAN, Mehmet Sıddık ÜLGEN, A. Aziz KARADEDE, Bircan ALAN, Nizamettin TOPRAK
Sayfalar 191 - 194
Takayasu arıeriti, aorta. aortamn majör dal/an, pulmoner arıeri ıuıan ve nadir göriilen bir arteriıtir. Tutulan damar segmenılerinde daralma, Ilkanma reya aneı-rizmalik dilatasyona yol açar. Renal arter lullllunıu sık olmakla b irlikıe koroner arter tutulumu nadir fakat ciddi bir tablo oluşturur. Bu yazıda, ciddi hipertansiyonla birlikte aklll anteriyor mi yokard enfarktiisii tablosu ile başvuran ve aktif dönemde renal artere anjiyop/asti uygulanan hir Tal-:.a yasu arteriri olgusu sun ulnıakta, akut miyokard infarktiisiiniin nadir sebeplerinden biri olan Takayasu arteritine dikkat çekilnıektedir.



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama

Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi