ÖN SAYFA | |
1. | Ön Sayfa Front Matter Sayfalar I - II |
EDITÖRDEN | |
2. | How to Manage Heart Failure Patients with Not Reduced Ejection Fraction Based on Available Evidence? Dilek Uraldoi: 10.5543/tkda.2022.EE1 Sayfalar 237 - 238 Makale Özeti | İngilizce Tam Metin |
EDITÖRYAL YORUM | |
3. | Coronary Slow Flow İbrahim Akın İzgidoi: 10.5543/tkda.2022.22485 Sayfalar 239 - 241 Makale Özeti | İngilizce Tam Metin |
ARAŞTIRMA | |
4. | Koroner Yavaş Akım Fenomeni ile H2FPEF Skoru ile Arasındaki Ilişki The Relationship Between H2FPEF Score and Coronary Slow Flow Phenomenon Caner Türkoğlu, Taner Şeker, Ömer Genç, Abdullah Yıldırım, Mustafa Topuzdoi: 10.5543/tkda.2022.21291 Sayfalar 242 - 249 Amaç: Diyastolik disfonksiyon; koroner yavaş akım ve kalp yetersizliği tanısında kullanılan H2FPEF skorunun patofizyolojisinde temel rol oynamaktadır. Amacımız; stabil anjinası olan ve koroner anjiyografi uygulanan hastalarda H2FPEF skoru ve koroner yavaş akım arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Yöntemler: Çalışmaya 228 hasta alındı [%60,5 erkek, ortalama yaş 52,6 (10,1)]. Uygulanan koroner anjiyografi sonrası ciddi tıkanıklığı olmayan koroner arter hastalığı tanısı alan hastalar, normal koroner akım (n: 112) ve koroner yavaş akım (n: 116) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Bu hastaların H2FPEF skorları hesaplandı. Bulgular: Koroner yavaş akım grubunda normal akım grubuna göre erkek oranı (%75'e karşı %45.5, P <.001) ve vücut kitle indeksi [30.5 (2.9)’e karşı 29.3 (2.8), P =.001] daha fazlaydı. H2FPEF skoru anlamlı olarak koroner yavaş akım grubunda yüksekti [2 (2-4) vs 0 (0-1), P <.001]. Ayrıca, H2FPEF skoru ile TIMI kare sayısı arasında pozitif korelasyon vardı (r = 0.725, P <.001). Çok değişkenli lojistik regresyon analizinde, erkek cinsiyet (OO) = 4.580; %95 GA = 1.700-12.336, P =.003), sigara kullanımı (OO = 2.398; %95 GA = 1.064-5.408, P =.035), total kolesterol (OO = 1.011; %95 GA = 1.001-1.021, P =.026) ve H2FPEF skoru (OO = 3.111; %95 GA = 2.160-4.480, P <.001) koroner yavaş akımı öngörmede bağımsız belirteçler olduğu izlendi. Sonuç: Şüpheli iskemik kalp hastalığında; diyastolik disfonksiyonu tespit etmede kullanılan H2FPEF skorunun koroner yavaş akım ile bağımsız bir şekilde ilişkili olduğunu bulduk. |
5. | Ortalama Düzeltilmiş TIMI Kare Sayısı Koroner Yavaş Akım Fenomeni Olan Hastalarda İstenmeyen Majör Kardiyovasküler Olayları Öngördürebilir The Mean Corrected TIMI Frame Count Could Predict Major Adverse Cardiovascular Events in Patients with Coronary Slow-Flow Phenomenon Esra Poyraz, Göktuğ Savaş, Aysun Erdem, Lale Dinç Asarcıklı, Selçuk Yazıcı, Altuğ Ösken, Özge Güzelburç, Sait Terzidoi: 10.5543/tkda.2022.21309 Sayfalar 250 - 255 Amaç: Bu çalışmanın amacı, koroner yavaş akım fenomeni olan hastalarda ortalama düzeltilmiş TIMI kare sayısı ile majör istenmeyen kardiyovasküler olaylar arasındaki ilişkiyi araştırmaktı. Yöntemler: 2015-2020 yılları arasında dahil edilme kriterlerini karşılayan koroner yavaş akım fenomenine sahip toplam 98 hasta retrospektif olarak analizlere dahil edildi. Hastalar ortalama düzeltilmiş TIMI kare sayısı değerlerine göre sıralandı ve bunlara göre çeyreklere ayrıldı. Grup-1 ortalama düzeltilmiş TIMI kare sayısı değeri >36,68 (ü.üncü çeyrek) olan hastalardan, grup-2 ise ortalama düzeltilmiş TIMI kare sayısı değeri ≤36,68 (birinci çeyrek+ikinci çeyrek) olan hastalardan oluşturuldu. Gruplar arasında mortalite ve fatal olmayan kardiyovasküler olaylar karşılaştırıldı. Bulgular: Ortalama takip süresi 3,93 Å} 1,50 yıldı. Grup-1’de Grup-2’ye kıyasla tekrarlayan göğüs ağrısı ve majör istenmeyen kardiyovasküler olaylar artmıştı (sırasıyla, P ≤,001, P ≤,001). Cox regresyon analizine g.re hipertansiyon (Odds oranı (OR) 2,627. P =,033), hiperlipidemi (OR 2,469, P =,028), ve ortalama düzeltilmiş TIMI kare sayısı (OR 1,106, P =,002) tekrarlayan göğüs ağrısının bağımsız öngördürücüleriydi. İleri yaş (OR 1,125, P =,011), hipertansiyon (OR 6,081, P =,026), hiperlipidemi (OR 12,308, P =,019) ve ortalama düzeltilmiş TIMI kare sayısı (OR 1,476, P =,001), koroner yavaş akım fenomenine sahip hastalarda majör istenmeyen kardiyovasküler olaylar ile anlamlı olarak ilişkili bulunmasına rağmen, ortalama CTFC (OR 1,161, P =,021), Cox regresyon analizinde majör istenmeyen kardiyovasküler olayların bağımsız öngördürücüsüydü. Sonuç: Daha yüksek ortalama düzeltilmiş TIMI kare sayısı, koroner yavaş akım fenomenine sahip hastalarda majör istenmeyen kardiyovasküler olayları öngördürebilir. |
6. | Tek veya Çift Stent Sol Ana Bifürkasyon PCI Sonrası Yeni Başlangıçlı Atriyal Fibrilasyonun Prognostik Etkisi Prognostic Impact of New-Onset Atrial Fibrillation After Single or Double Stent Left Main Bifurcation PC Gianluca Rigatelli, Marco Zuin, Claudio Picariello, Filippo Gianese, Gianni Pastore, Enrico Baracca, Francesco Zanon, Loris Roncondoi: 10.5543/tkda.2022.21203 Sayfalar 256 - 263 Amaç: Sol Ana (LM) bifürkasyon hastalığında tekliye karşı çift stent stratejisinden sonra yeni başlangıçlı atriyal fibrilasyonun (NOAF) insidansı ve prognostik değeri henüz araştırılmamıştır. Yöntemler: Merkezimize 1 Ocak 2008 ile 1 Mayıs 2018 arasında komplex LM bifürkasyon hastalığı ile sevk edilen, Cross-over provizyonel stentleme, T veya T-ve-Protrüzyon (TAP), Culotte ve Nano-inverted-T (NIT) teknikleri kullanılarak tedavi edilen hastaların prosedürel ve tıbbi verilerini geriye dönük olarak analiz ettik. Farklı stent stratejilerinin takip döneminde NOAF riski üzerindeki rolünü değerlendirmek için çok değişkenli Cox-regresyon analizi kullanıldı. Bulgular: Beş yüz iki hasta (316 erkek, ortalama yaş 70,3 ± 12,8 yıl, ortalama Syntax skoru 31,6 ± 6,3) değerlendirildi. Ortalama 37,1 ± 10,8 aylık (aralık 22,1-39,3 ay) takipte hedef lezyon başarısızlık (TLF) oranı %10,1 idi. Stent trombozu ve kardiyovasküler mortalite vakaların sırasıyla %1,2 ve %3,6’sında gözlendi. 502 hastanın 23’ünde (%4,6) NOAF gelişti. NOAF’li hastalar daha sıklıkla kadın, yaşlı, obez, diyabetikti ve sıklıkla TLF ve kardiyovasküler ölüm yaşadılar. NOAF’sız sağkalım, tekliye karşı çift stent tekniği ve diğerlerine kıyasla çift stent teknikleri arasında NIT lehineydi. Çok değişkenli analizde tek stent stratejisinin çift stent tekniğine kıyasla daha düşük NOAF riski vardı (HR: 1,14, %95 GA: 1,10-1,19, P <,001 vs HR: 1,28, %95 GA: 1,23-1,32, P <,0001). Sonuç: PCI ile tedavi edilen distal LM bifürkasyon hastalığında NOAF düşük bir insidansa sahipti, ancak çift stentleme tekniğinden sonra, tek stentleme tekniğine kıyasla, daha sık sonuçlandı ve daha kötü sonuçlarla ilişkiliydi. |
7. | Düşük Ozmolar ve İzo-ozmolar Kontrast Maddenin Kontrast Fraksiyonel Akış Rezervi Ölçümünün Diagnostik Performansı Üzerindeki Etkisi The Influence of Low and Iso-osmolar Contrast Media on Diagnostic Performance of Contrast Fractional Flow Reserve Measurement Reza Rahmani, Mohammad Ramezani, Akbar Shafieedoi: 10.5543/tkda.2022.21273 Sayfalar 264 - 269 Amaç: Fraksiyonel akış rezervi ölçümü için, adenosine alternatif olarak kontrast madde kullanılabilir. Ancak, farklı fiziksel özelliklere (örneğin ozmolalite ve viskozite) sahip kontrast maddelerin hiperemi üzerinde farklı etkileri olabilir. Kontrast fraksiyonel akış rezervi tanısal doğruluğunun yaygın olarak kullanılan iki kontrast maddeden (Visipaque ve Ultravist) etkilenip etkilenmediğini belirlemeyi amaçladık. Yöntemler: Bu tanısal çalışmada, orta düzeyde koroner lezyonu olan koroner anjiyografi adayları kaydedildi ve fraksiyonel akış rezervi ölçümü için izo-ozmolar kontrast madde (Visipaque) veya düşük ozmolar kontrast madde (Ultravist) verilmek üzere randomize edildi. Altın standart, adenozin ile ölçülen FFR (aFFR) idi. Daha sonra gruplar arasında cFFR ve aFFR karşılaştırıldı ve her iki kontrast maddenin tanısal değerleri hesaplandı. Son olarak, her iki grupta da cFFR için aFFR≤0.8 tanısı için kesme noktası hesaplandı. Bulgular: Kırk altı hasta incelendi (24 hasta Ultravist ve 22 hasta Visipaque aldı). aFFR’de gruplar arasında anlamlı fark yoktu. Ayrıca, ortalama cFFR, her iki grupta da ortalama aFFR’den farklı değildi. Kontrastların her biri için cFFR ve aFFR arasında güçlü bir korelasyon vardı (Ultravist için r = 0,937 ve Visipaque için r = 0,927). Her iki kontrastın da FFR≤0,8 teşhisi için yüksek özgüllüğü (özgüllük=1) vardı ve cFFR’nin Ultravist ve Visipaque için sensitiviteleri sırasıyla %83,3 ve %94,7 idi. Adenozin FFR≤0,80’i tahmin etmek için kesme noktası, Ultravist için 0.845 ve Visipaque için 0.835 idi. Sonuç: Hem izo-ozmolar hem de düşük ozmolar kontrast madde, cFFR’nin ölçümünde kabul edilebilir bir tanısal doğruluğa sahiptir. |
8. | Ailesel Hiperkolesterolemide LDL-Kolesterol Hesaplaması için Denklemlerin Karşılaştırılması: İran Kayıtlarından Elde Edilen Veriler Comparison of Equations for the Calculation of LDL-Cholesterol in Familial Hypercholesterolemia: Data from Iranian Registry Golnaz Vaseghi, Parastesh Rezvanian, Marzieh Taheri, Mohammad Amin Sadri, Atefeh Amerizadeh, Shaghayegh Haghjooy Javanmard, Masoud Shekarchizadeh, Ramesh Hosseinkhani, Ali Pourmoghadas, Jamshid Najafian, Nizal Sarrafzadegandoi: 10.5543/tkda.2022.21159 Sayfalar 270 - 275 Amaç: Düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol (LDL-C), insanlar arasında en yaygın otozomal dominant bozukluk olan ailesel hiperkolesterolemili (AH) hastaların tanı, tedavi ve takibinin temelidir. Referans ölçüm yöntemi (ultrasantrifüjleme) zaman alıcı ve pahalı olduğundan, LDL-C seviyelerini hesaplamak için birçok formül ortaya çıkmış ve laboratuvarlarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Yöntemler: Üç LDL-C hesaplama denkleminin performansını direkt bir yöntemle (enzimatik fotometrik test) karşılaştırmak için, İran’da AH kaydına sahip 1148 hastanın Lipid profilleri geriye dönük olarak analiz edildi, bunların 270’i Hollanda kriterlerine göre muhtemel veya kesin AH tanısı almıştı. Direkt yöntem kullanılarak ölçümün yanı sıra, LDL-C seviyelerini Friedewald, Chen ve Anandaraja formüllerini kullanarak hesapladık. Bulgular: Sonuçlarımız, her üç formülün de direkt yöntem ile oldukça ilişkili olduğunu ve Chen formülünün, tümü arasında en yüksek sınıf içi korelasyon katsayısını gösterdiğini gösterdi (hiperkolesterolemili tüm hastalar arasında 0.954 ve AH popülasyonu arasında 0.947). Ayrıca, Chen formülü en duyarlı olandı ve Friedewald formülü, AH hastalarında 100’lük bir LDL-C cut-off kullanan en spesifik formüldü. Sonuç: Bulgularımız, AH hastaları için daha iyi klinik kararlar almak için Friedewald formülüne ek olarak Chen formülünün uygulanmasını teşvik etmektedir. |
9. | Hipertansiyon: Hindistan’da Ulusal Kesitsel Bir Çalışma Hypertension: A National Cross-Sectional Study in India Sayantan Chakraborty, Gainel Ussatayeva, Ming-shinn Lee, Koustuv Dalaldoi: 10.5543/tkda.2022.21207 Sayfalar 276 - 283 Amaç: Hipertansiyon küresel bir halk sağlığı sorunudur. Bu makale, Hindistan’da hem kadınlar hem de erkeklerde ulusal hipertansiyon prevalansını tahmin etmeyi amaçladı. Çalışma ayrıca hipertansif kadın ve erkeklerin demografik ve sosyoekonomik durumunu da incelemiştir. Yöntemler: Çalışma, Hindistan’ın her yerinden Ulusal Aile Sağlığı Araştırması 4’ü kullandı. 661 771 kadın (15 - 49 yaş) ve 104 357 erkek (15-54 yaş) bireyin hipertansiyonu ve bunların demografik ve sosyoekonomik değişkenleri değerlendirildi. Çapraz tablolama, ki-kare testleri ve çok değişkenli lojistik regresyon kullanıldı. Bulgular: Kadınlarda ve erkeklerde hipertansiyon prevalansı sırasıyla %11,40 ve %18,10 idi. Eyalet bazında Sikkim maksimum prevalansa sahipti. Daha yaşlı kadınlar (45 - 49 yaş) ve erkekler (50 - 54 yaş) tüm yaş grupları arasında en yüksek hipertansiyon prevalansına sahiplerdi. Kentlerde yaşayanlar, kırsalda yaşayanlara göre orantılı olarak daha fazla hipertansiyon göstermişti. Eğitim, çalışma durumu ve daha zengin ekonomik statü önemli risk faktörleri olarak bulundu. Daha düşük eğitim düzeyine sahip kadınlar ve daha yüksek eğitim düzeyine sahip erkeklerin hipertansif olma olasılığı daha yüksekti. Çalışanların, çalışmayan akranlarına göre daha hipertansif oldukları belirlendi. Ekonomik olarak güçlü erkekler, yoksul olanlardan daha hipertansifti. Hipertansif insanlar tıbbi bakıma daha fazla erişmekteydi. Sonuç: Hipertansiyon ile ilişkili çeşitli değiştirilebilir riskte sosyoekonomik faktörler vardır. Politika yapıcılar, daha etkili önleyici planlamalar için mevcut bulguları değerlendirebilirler. Çalışmada belirlenen risk faktörleri doğru şekilde değerlendirilmelidir. |
DERLEME | |
10. | Kardiyak Cerrahi Sonrası Düşük Kardiyak Debi Sendromu: Çocuk Yoğun Bakım Uzmanlarının Perspektifinden Hayatı Tehdit Eden Bir Durum Low Cardiac Output Syndrome After Cardiac Surgery: A Life-Threatening Condition from the Perspective of Pediatric Intensivists Nagehan Aslan, Dinçer Yıldızdaşdoi: 10.5543/tkda.2022.21212 Sayfalar 284 - 292 Düşük kardiyak debi sendromu, metabolik ihtiyacı karşılamak için dokulara yetersiz oksijen sunumu, miyokart disfonksiyonu ve kardiyovasküler yetmezlikten kaynaklanan bir klinik tablodur. Doğuştan kalp hastalıkları nedeniyle düzeltici veya palyatif cerrahi uygulanan pediatrik hastaların yaklaşık %25’inde düşük kardiyak debi sendromu görülür. Kalp cerrahisi geçiren pediatrik hastalarda ameliyattan tipik olarak 6-18 saat sonra ortaya çıkan ve organ yetmezliğine, hastanede ve yoğun bakımda yatış süresinin uzamasına, kaynak kullanımının artmasına ve mortaliteye neden olan bir klinik durumdur. Bu ciddi komplikasyonun erken dönemde saptanması ve doğru yönetimi çok önemlidir. Ancak bu hasta grubunun takibi ve düşük kardiyak debi sendromu tanımı konusunda net bir fikir birliği veya konsensus raporu bulunmamaktadır. Klinisyenler genellikle kendi yaklaşımlarına göre düşük kardiyak debi sendromu tanımlarını üretmişlerdir. Bu derlemede, düşük kardiyak debi sendromuna dikkat çekmeyi ve çocuk yoğun bakım ünitesinde hayatı tehdit eden düşük kardiyak debi sendromunun patofizyolojisi, etiyolojisi, klinik tanımı ve tedavi seçeneklerini özetlemeyi amaçladık. |
OLGU BILDIRISI | |
11. | Stent Perkütan Koroner Girişim Sırasında Stentin Yerinden Çıkması: Halka Nasıl Çıkarılır? Stent Dislodgement During Percutaneous Coronary Intervention: How to Get the Ring Off? Ziad Dahdouhdoi: 10.5543/tkda.2022.21199 Sayfalar 293 - 299 İyatrojenik koroner arter diseksiyonu, perkütan koroner girişim sırasında nadir görülen ancak ciddi bir komplikasyondur. Stentin yerinden çıkması veya stent kaybı, belirli koşullar altında ortaya çıkabilecek başka bir potansiyel komplikasyondur. Biz bu çalışmada iyatrojenik bir sol ana koroner arter diseksiyonunu tedavi etmek amacıyla yerleştirilen bir stentin yerinden çıkma vakasını sunuyoruz. Bu tür bir komplikasyonun yönetimi için çeşitli perkütan teknikler tartışılmış ve vakamızda kullanılan yaklaşımın bir örneği sunulmuştur. |
12. | Akut Miyokart Enfarktüsü ile Başvuran Nadir Bir Primer Kardiyak Lenfoma Vakası: Üzülmeli mi? Sevinmeli mi? A Rare Case of Primary Cardiac Lymphoma Presenting with Acute Myocardial Infarction: to Be Happy or to Be Sorry? Dilay Karabulut, Gülsüm Türkyılmazdoi: 10.5543/tkda.2022.21217 Sayfalar 300 - 303 Kalbin primer malign tümörleri arasında primer kardiyak lenfomalar oldukça nadirdir. Spesifik olmayan semptomları sıklıkla gecikmiş tanıya ve kötü prognoza yol açtığından, primer kardiyak lenfoma vakalarında erken tanı çok önemlidir. Bu olgu sunumunda, akut miyokart enfarktüsü ile başvuran bir hastanın ekokardiyografisi sırasında fark edilen bir primer kardiyak lenfoma olgusunu sunduk. 32 yaşında erkek hasta, akut anterior ST yükselmeli miyokart enfarktüsü ile acil servise başvurdu. Anjiyografide, proksimal sol ön inen arter tam tıkalı iken diğer koronerler tamamen normal idi. Kılavuz tel ile total oklüzyon geçildikten sonra sadece yoğun trombüs izlendi. Bu nedenle embolik bir kaynaktan şüphelenildi. Ekokardiyografide interatriyal septuma yapışık dev bir kitle (6 × 2,5 cm) saptandı. Hasta kitle rezeksiyonu için erken cerrahiye sevk edildi. Rezeke edilen örneğin histopatolojisi ve immünohistokimyası, B hücreli Hodgkin olmayan lenfoma ile uyumlu geldi. Pozitron emisyon tomografisi ve bilgisayarlı tomografide lenf nodu ve organ tutulumu görülmedi. Ameliyattan iki hafta sonra hasta taburcu edildi ve kemoterapi için hematoloji bölümüne sevk edildi. Altı kür kemoterapi sonrası, yedinci ay kontrolunde PET taramasında anormal bir birikim görülmedi ve tam remisyon kabul edildi. Bir buçuk yıl sonraki kontrolde de hastanın klinik durumu iyiydi. Akut miyokart enfarktüsü, primer kardiyak lenfoma gibi nadir bir antite ile ortaya çıkabilir, bu nedenle enfarktüste her zaman embolik kaynak da düşünülmelidir. Bu vaka, başarılı cerrahi ve kemoterapi uygulanan, patolojik tanısı olan bir kardiyak lenfoma hastasıdır. |
OLGU GÖRÜNTÜSÜ | |
13. | Akut Koroner Sendrom ile Karışan Kardiyak Metastaz Cardiac Metastasis Masquerading as Acute Coronary Syndrome Zübeyir Bulat, Hidayet Ozan Arabacı, Mehmed Emin Gökçe, Abdallah Ömer Ebeoğlu, Ümit Yaşar Sinandoi: 10.5543/tkda.2022.22406 Sayfalar 304 - 305 Makale Özeti | İngilizce Tam Metin |
EDITÖRE MEKTUP | |
14. | Akut Miyokart Enfarktüslü Hastalarda Hastalık Algısı ve Yaşam Kalitesi Evaluation of the Perception of Illness and Quality of Life in Patients with Acute Myocardial Infarction doi: 10.5543/tkda.2022.22421 Sayfalar 306 - 307 Makale Özeti | İngilizce Tam Metin |
15. | 350 mg/dL Üstündeki TG’li Hastalarda LDL-C Ölçümü İçin Cordova Formülü Martin Formülünden Daha İyi Bir Alternatif Cordova Formula, A Better Alternative to Martin’s Formula for the Calculation of LDL-C in Patients with TG above 350 mg/dL Sojit Tomo, Shrimanjunath Sankanagoudardoi: 10.5543/tkda.2022.22368 Sayfalar 308 - 309 Makale Özeti | İngilizce Tam Metin |
DIĞER YAZILAR | |
16. | Kardiyoloji Yayınlarında Gündem ve Yorumlar Comments on Cardiology Ertan UralSayfalar 310 - 311 Makale Özeti | İngilizce Tam Metin |
Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi