ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 38 (8)
Cilt: 38  Sayı: 8 - Aralık 2010
ARAŞTIRMA
1. 
Prehipertansif hastalarda atriyal ileti süresinin doku Doppler ekokardiyografi ve P dalga dispersiyonu ile değerlendirilmesi
Evaluation of atrial conduction time by P wave dispersion and tissue Doppler echocardiography in prehypertensive patients
Necip Ermiş, Nusret Açıkgöz, Erdoğan Yaşar, Hakan Taşolar, Jülide Yağmur, Mehmet Cansel, Halil Ataş, Hasan Pekdemir, Ramazan Özdemir
PMID: 21248451  Sayfalar 525 - 530
Amaç: Prehipertansiyon gelecekte gelişebilecek hipertansiyon için öngördürücüdür ve artmış kardiyovasküler morbidite ve mortalite riski taşır. P dalgası dispersiyonu (PD) ve doku Doppler ekokardiyografi (DDE) ile gösterilebilen atriyum içi/atriyumlar arası ileti zamanı uzaması atriyum fibrilasyonu gelişimi ile ilişkilidir. Çalışmamızda prehipertansif hastalarda atriyal ileti zamanını PD ve DDE ile değerlendirmeyi amaçladık.
Çalışma planı: Çalışmamızda prehipertansif 46 hastada (22 erkek, 24 kadın; ort. yaş 56.5±12.3) ve normotansif 39 sağlıklı gönüllüde (19 erkek, 20 kadın; ort. yaş 55.8±11.7) P dalga süresi ve dispersiyonu 12 derivasyonlu elektrokardiyografi ile ölçüldü ve atriyal elektromekanik çiftleşme aralığı (PA) DDE ile değerlendirildi.
Bulgular: Maksimum P dalga süresi (Pmaks) ve PD prehipertansiflerde kontrol grubuna göre daha uzun bulundu (Pmaks için 110.1±13.8 ve 91.4±7.7 msn, p<0.001; PD için 55.7±11.1 ve 36.8±5.7 msn, p<0.001). Lateral ve septal mitral halkalardan ölçülen atriyal PA kontrol grubuna kıyasla prehipertansif grupta daha uzun idi (Lateral PA için 76.5±10.1 ve 65.4±10.4 msn, p<0.001; septal PA için 59.0±6.4 ve 53.5±7.5 msn, p=0.002). Hem atriyumlar arası (lateral PA-triküspit PA) hem de atriyum içi (septal PA-triküspit PA) ileti zamanları prehipertansif grupta kontrol grubuna kıyasla uzamış bulundu (sırasıyla 25.8±9.3 ve 17.0±9.5 msn, p<0.001; 9.2±3.7 ve 6.7±3.0 msn, p=0.008). Korelasyon analizinde, Pmaks ve PD atriyumlar arası (sırasıyla r=0.38, p<0.001 ve r=0.40, p<0.001) ve atriyum içi (sırasıyla r=0.31, p=0.01 ve r=0.38, p<0.001) elektromekanik gecikme ile anlamlı ilişki gösterdi.
Sonuç: Atriyal elektromekanik çiftleşme zamanı ve PD’nin prehipertansiflerde anlamlı derecede uzamış olması, prehipertansif hastalarda atriyum fibrilasyonu gelişme riskine işaret edebilir.

2. 
Safen ven greft tıkanıklığı nedeniyle ST yükselmeli miyokart enfarktüsü gelişen hastalarda primer perkütan koroner girişimin etkinliği ve sonuçları
Efficacy and outcome of primary percutaneous coronary intervention in patients with ST-elevation myocardial infarction due to saphenous vein graft occlusion
Mehmet Ergelen, Hüseyin Uyarel, Mehmet Gül, Ayça Türer, Ersin Yıldırım, Mehmet Bozbay, Deniz Demirci, Duygu Ersan, Ceyhan Türkkan, Mahmut Uluganyan, Tuna Tezel
PMID: 21248452  Sayfalar 531 - 536
Amaç: Safen ven greft (SVG) tıkanıklığına bağlı ST yükselmeli miyokart enfarktüsü (STYME) gelişen hastalarda, primer perkütan koroner girişimin (PKG) etkinliği ve sonuçları değerlendirildi.
Çalışma planı: 2003-2009 yılları arasında, STYME nedeniyle primer PKG uygulanan ardışık 2646 hasta (ort. yaş 56.6 ±11.8) çalışmaya alındı. Hastaların tüm klinik ve anjiyografik verileri ve hastane içi ve uzun dönem (ortanca 22 ay) sonuçları geriye dönük olarak toplandı. Primer PKG’nin SVG’lere (n=21) ve doğal damarlara (n=2625) uygulanmasına göre hastalar iki gruba ayrıldı.
Bulgular: Safen ven grefti tıkanıklığı olan grupta, doğal damarlara girişim yapılan gruba göre koroner baypas (%100 ve %2.3, p<0.001), geçirilmiş miyokart enfarktüsü (%52.4 ve %10.8, p<0.001) ve diabetes mellitus (%52.4 ve %25.1, p=0.002) öyküsü oranları daha yüksek, anteriyor miyokart enfarktüsü sıklığı daha düşük (%9.5 ve %49.3, p<0.001) bulundu. Tirofiban kullanımı (%71.4 ve %48.2, p=0.01) ve üç damar hastalığı (%81 ve %25.6, p<0.001) oranları SVG lezyonu olan grupta daha yüksekti. Doğal damarlarla kıyaslandığında, SVG lezyonlarında başarılı primer PKG oranı daha düşüktü (%61.9 ve %84.7, p=0.01). İki grup arasında hastane içi ve uzun dönem kardiyovasküler olay ve mortalite açısından anlamlı fark saptanmadı (p>0.05). Çokdeğişkenli regresyon analizinde primer PKG’nin SVG’ye uygulanması başarısız işlem için bağımsız bir belirleyici olarak bulundu (OO 6.76, %95 GA 2.05-22.21; p=0.002).
Sonuç: Primer PKG’nin tıkalı SVG’lerdeki işlem başarısı doğal damarlara göre daha düşük olmasına karşın, bu durum STYME ile başvuran hastalarda girişim sonrası kardiyovasküler olay ve mortalite oranlarını olumsuz etkilememiştir.

3. 
Doğuştan kalp cerrahisinde tiroit fonksiyonları ve interlökin-8değerlerinin prognoz üzerine etkisi
The effects of thyroid hormones and interleukin-8 levels on prognosis after congenital heart surgery
Ayşe Baysal, Ahmet Şaşmazel, Ayşe İnci Yıldırım, Tuncer Koçak, Hasan Sunar, Rahmi Zeybek
PMID: 21248453  Sayfalar 537 - 543
Amaç: Bu çalışmada doğuştan kalp hastalığı nedeniyle kardiyopulmoner baypas (KPB) ile ameliyat edilen hastalarda tiroit fonksiyonları ve interlökin-8 değerlerinin prognoz üzerine etkileri değerlendirildi.
Çalışma planı: Çalışmaya ardışık 41 hasta (19 erkek, 22 kız; ort. yaş 3.4±3.1; dağılım 0.3-12) alındı. Ameliyat sonrasında düşük kardiyak debi durumu (DKDD) gelişmesine göre hastalar iki ayrı gruba ayrıldı. Düşük kardiyak debi durumu tanımında oliguri, taşikardi, metabolik asidoz gelişimi ve plazma laktat düzeyinde artış yer aldı. Ameliyat öncesinde ve ameliyat sonrası 48. saatte plazma total tiroksin (tT4), total triiyodotironin (tT3), serbest triiyodotironin (fT3), serbest tiroksin (fT4), tiroit stimülan hormon (TSH), interlökin-8 (IL-8) düzeyleri ölçüldü.
Bulgular: Ameliyat sonrasında dokuz hastada (%22) DKDD gelişti. Ameliyat öncesi tiroit hormon düzeyleri, laktat ve IL-8 düzeyleri iki grupta benzer bulunurken, DKDD gelişen grupta tT3 ve fT3 düzeyleri anlamlı derecede düşük, laktat ve IL-8 düzeyleri anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.05). Korelasyon analizinde, ameliyat sonrası IL-8 düzeyi, KPB süresi (r=0.66), mekanik ventilasyon süresi (r=0.68), inotropik destek ihtiyacı (r=0.59) ile anlamlı ilişki gösterdi (p<0.001). Öte yandan DKDD ile anlamlı ilişki gösteren parametreler şunlardı: Ameliyat öncesi tT4 (r=-0.32, p=0.043), ameliyat sonrası fT3 (r=-0.44, p=0.004), mekanik ventilasyon süresi (r=0.56, p<0.001), yoğun bakımda kalış süresi (r=0.45, p=0.003) ve kros-klemp süresi (r=0.43, p=0.005). Regresyon analizinde DKDD’yi belirleyen en önemli bağımsız belirtecin ameliyat öncesi tT4 düzeyi (t=-2.092, p=0.045) olduğu görüldü. Dört hasta (%9.8) ameliyat sonrası erken dönemde kaybedildi. Bu hastaların hepsi DKDD gelişen gruptaydı.
Sonuç: Bulgularımız, doğuştan kalp cerrahisi sonrasında DKDD gelişiminin, 48. saatteki düşük tT3 ve fT3 düzeyleri ve artmış IL-8 düzeyi ile ilişkili olduğunu, ameliyat öncesi tT4 düzeyinin ise bağımsız belirleyici olduğunu göstermektedir.

4. 
Tip 2 diyabetiklerde ve ikincil koruma hastalarında statin kullanımına uyum ve LDL-kolesterol hedefine ulaşma düzeyleri: Eğitim ve bilgi düzeyinin rolü
Adherence to statin therapy and LDL cholesterol goal attainment in type 2 diabetics and secondary prevention patients: the role of education and knowledge
Ömer Yiğiner, Namık Özmen, Fatih Özçelik, Tuğrul İnanç, Ejder Kardeşoğlu, Ömer Uz, Zafer Işılak, Mustafa Aparcı, İrfan Şahin, Erol Arslan, Bekir Sıtkı Cebeci
PMID: 21248454  Sayfalar 544 - 550
Amaç: Lipit düşürücü tedavi gören hastaların büyük kısmında lipit değerleri kılavuzlara uygun şekilde kontrol altında değildir. Çalışmamızda tip 2 diyabetik ve ikincil koruma hastalarında statin kullanımına uyum ve LDL-kolesterol hedefine ulaşma düzeyleri değerlendirildi.
Çalışma planı: Hedef LDL-kolesterol değeri 100 mgr/dl altı olan ve en az bir yıldır statin tedavisi gören 194 hastaya (131 erkek, 63 kadın; ort. yaş 57±11) iki bölümden oluşan bir anket uygulandı. Birinci bölümde hastaların demografik ve klinik özellikleri, hiperlipidemi süresi, diyetisyen ile görüşme durumu, risk faktörleri ve varsa antilipidemik ilacı kesme nedenleri irdelendi. İkinci bölüm ise hastaların hiperkolesterolemi konusunda bilgi düzeylerini ölçen 23 sorudan (toplam puan 30) oluşmaktaydı.
Bulgular: Çalışma grubunun %31.4’ü (n=61) birincil korumadaki diyabetik hastalar, %68.6’sı (n=133) ikincil koruma hastalarıydı. LDL-kolesterol ortalaması 122.6±28.7 mgr/dl ve hedef değere ulaşma oranı %23.7 (n=46) bulundu. Diyabetik hastalarda hedef değere ulaşma ikincil koruma hastalarından anlamlı derecede düşüktü (%6.6 ve %31.6, p<0.0001). Bilgi skoru ortalaması 18.2±5 bulundu. Ortanca değer (18 puan) eşik olarak alındığında, hedefe ulaşma oranı, puanı ≥18 olanlarda (%32), <18 olanlara (%14.9) göre anlamlı derecede yüksekti (p=0.0066). Diyetisyenle görüşmüş hasta sayısı 77 idi (%40). Lise ve üstü eğitimli hastalarda ve diyetisyenle görüşmüş hastalarda bilgi puanı ≥18 olanların oranı eğitimi daha düşük düzeyli ve diyetisyenle görüşmemiş hastalara oranla daha yüksekti (p<0.0001). Hastaların %56.2’sinin (n=109) bir dönem ilacı kestiği belirlendi. Bu durumun en sık nedeni kolesterol değerinin normale düşmesi (%35) idi.
Sonuç: LDL-kolesterol hedefine hastaların ancak yaklaşık %24’ünde ulaşılmıştır. Hiperkolesterolemi hakkındaki bilgi düzeyi arttıkça hedef değere ulaşma oranları da artmaktadır.

5. 
İnen torasik aortun renkli M-mod yayılım hızının egzersiz elektrokardiyografi testinin tanısal değerine katkısı
Incremental diagnostic value of color M-mode propagation velocity of the descending thoracic aorta to exercise electrocardiography
Yılmaz Güneş, Hasan Ali Gümrükçüoğlu, Yüksel Kaya, Mustafa Tuncer
PMID: 21248455  Sayfalar 551 - 557
Amaç: Egzersiz elektrokardiyografi testinin (EET) duyarlığı ve özgüllüğü sınırlıdır. Son zamanlarda inen torasik aortun renkli M-mod yayılım hızının (AYH) koroner arter hastalığı (KAH) ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada EET pozitif saptanmış olan hastalarda KAH’yi öngörmede AYH’nin ek katkısı olup olmadığı araştırıldı.
Çalışma planı: Çalışmada, göğüs ağrısı olan ve orta derecede KAH olasılığı nedeniyle EET yapılan 342 hastada AYH ölçüldü. Egzersiz testi pozitif bulunan 199 hastaya koroner anjiyografi yapıldı.
Bulgular: Ortalama AYH değeri EET pozitif olan hastalarda 44.5±20.8 cm/sn, normal olan hastalarda 63.5±19.6 cm/sn idi. Yüz otuz dört hastada (%67.3) ciddi KAH saptandı; bunların 41’inde tek damar, 52’sinde iki damar, 41’inde üç damar hastalığı vardı. Normal koronerleri olan hastalara göre KAH saptananlarda AYH anlamlı olarak daha düşüktü (33.8±13.2 ve 66.6±15.6 cm/sn, p<0.001). Koroner arter hastalığını öngörmede AYH ≤41 cm/sn değerinin duyarlığı %85.1, özgüllüğü %93.8 bulunurken, AYH >61 cm/sn değeri ise %94 özgüllük ile normal koroner arterleri öngörmekteydi. Egzersiz elektrokardiyografi testi pozitif, fakat AYH değeri yüksek olan hastalarda, AYH eşiği >41 cm/sn ve >61 cm/sn olarak alınmış olsaydı, hastaların sırasıyla %30.7’sinde (61/199) ve %21.6’sında (43/199) gereksiz anjiyografi yapılmamış olacaktı (negatif öngörü değerleri sırasıyla %75.3 ve %84.3). Korelasyon analizinde AYH, Duke skoru (r=0.587, p<0.001) ve tutulan koroner arter sayısı (r=-0.767, p<0.001) ile anlamlı ilişki gösterdi. Diğer ekokardiyografik parametreler ile AYH arasında anlamlı ilişki saptanmadı.
Sonuç: Renkli M-mod AYH ölçümü özellikle yanlış pozitif EET’lerin dışlanmasını sağlayarak EET’nin tanısal değerini artırabilir, klinisyenleri KAH’nin değerlendirilmesinde diğer invaziv olmayan yöntemleri kullanmaya yönlendirebilir.

OLGU BILDIRISI
6. 
Esansiyel trombositozlu bir hastada paklitaksel salınımlı stent yerleştirme sonrası gelişen geç stent trombozu
Late stent thrombosis after paclitaxel-eluting stent placement in a patient with essential thrombocytosis
Talat Keleş, Nihal Akar Bayram, Tahir Durmaz, Engin Bozkurt
PMID: 21248457  Sayfalar 558 - 560
Bu yazıda, esansiyel trombositozlu bir hastada ilaç salınımlı stent yerleştirme sonrası gelişen geç stent trombozu sunuldu. Üç ay önce sol ön inen artere paklitaksel salınımlı stent yerleştirilen 51 yaşındaki erkek hasta şiddetli retrosternal göğüs ağrısı yakınmasıyla başvurdu. İki ay öncesinde hastanın trombosit sayımı yüksek (1063000/mm3) bulunmuş ve durumu esansiyel trombositoz olarak yorumlanmıştı. Hasta standart ikili antitrombosit tedavi (aspirin ve klopidogrel) görmekteydi. Elektrokardiyografide V1-V6 derivasyonlarında ST-segment yükselmesi izlendi. Acil koroner anjiyografide paklitaksel salınımlı stent yerinde trombotik tam tıkanıklık gözlendi. Balon anjiyoplasti uygulanan hastada başarılı sonuç alınarak TIMI 3 akım elde edildi. İşlem sonrasında hastanın göğüs ağrısı yakınması kayboldu. Trombosit sayımı 388000/mm3 idi. Sorunsuz bir işlem sonrasında medikal tedavi verilerek hasta taburcu edildi. Esansiyel trombositozlu hastalarda ilaç salınımlı stent kullanımı uygun olmayabilir.

7. 
INR’si 4.4 olan bir hastada çok geç dönem ilaç salınımlı stent trombozu
Very late drug-eluting stent thrombosis in a patient with an INR of 4.4
Başar Candemir, Sadi Güleç, Aydan Ongun Özdemir, Deniz Kumbasar
PMID: 21248458  Sayfalar 561 - 563
İlaç salınımlı stent yerleştirme sonrası ikili antitrombosit tedavinin ne kadar sürdürüleceği hala kesin yanıt bekleyen önemli bir konudur. Elli yaşında erkek hasta ani başlangıçlı göğüs ağrısıyla yatırıldı ve çok geç dönem stent trombozuna bağlı akut anteriyor miyokart enfarktüsü tanısı kondu. Hastaya 38 ay önce sol ön inen koroner arter proksimaline iki adet sirolimus salınımlı stent yerleştirilmişti. Düzenli olarak warfarin ile birlikte 75 mgr/gün klopidogrel tedavisi gören hasta, 10 gün önce basit bir diş tedavisi nedeniyle klopidogrel kullanmayı bırakmıştı. Fizik muayene bulguları ve laboratuvar testleri, INR değerinin 4.4 olması dışında normaldi. Hastaya 300 mgr klopidogrel yükleme dozu verildi ve acil olarak kateter laboratuvarına alındı. Sol sistem anjiyografisinde, proksimal stent bölgesinde sol ön inen arter proksimalinde tam tıkanıklık görüldü. Başarılı revaskülarizasyon işlemi sonrasında hasta semptomsuz olarak taburcu edildi.

8. 
Aksesuvar mitral papiller kasın yol açtığı ileri aort yetersizliği
Accessory mitral papillary muscle causing severe aortic insufficiency
Alper Ucak, Burak Onan, İbrahim Alp, Ahmet Turan Yılmaz
PMID: 21248456  Sayfalar 564 - 567
İnterventriküler septumdan köken alan aksesuvar mitral papiller kas nadir bir doğuştan bozukluktur. Yirmi yaşındaki erkek hasta eforla gelişen nefes darlığı yakınmasıyla başvurdu. Kalp muayenesinde sağ üst parasternal bölgede 3/4 dereceli diyastolik üfürüm duyuldu; apikal pulsasyonlar prekordiyum üzerinde kolayca alınabiliyordu. Transtorasik ekokardiyografide ciddi aort yetersizliği, sol ventrikül genişlemesi ve kordu ile birlikte aksesuvar papiller kas saptandı. Kordun interventriküler septumdan sol ventrikül çıkış yolunda (SVÇY) anteriyor mitral yaprakçığa kadar uzandığı gözlendi. Mitral yetersizlik yoktu. Renkli Doppler görüntülemede anormal mitral bağlantının türbülans oluşturduğu izlendi ve SVÇY’de 20 mmHg’lik hafif basınç gradiyenti ölçüldü. Hastanın aort kapağını değiştirmek için yapılan ameliyatta aort yaprakçıklarında dejeneratif değişiklikler görüldü. Mitral kapak fonksiyonunun korunması için aksesuvar papiller kas yerinde bırakıldı ve iki yaprakçıklı mekanik prostetik aort kapağı takıldı. Sekiz aylık takip döneminde hastada sol ventrikül sistolik disfonksiyonu ve mitral yetersizliğe ait bir bulguya rastlanmadı, prostetik kapağın fonksiyonu normal idi.

9. 
Somatomedin C eksikliği ve tam kalp bloku ile kendini gösteren Kearns-Sayre sendromu
Kearns-Sayre syndrome presenting as somatomedin C deficiency and complete heart block
Yakup Ergül, Kemal Nişli, Arda Saygılı, Aygün Dindar
PMID: 21248459  Sayfalar 568 - 571
Kearns-Sayre sendromu (KSS) en sık nöromusküler doku, endokrin bezleri ve kardiyak ileti sisteminin tutulduğu nadir bir mitokondri hastalığıdır. On bir yaşında erkek çocuk, son iki saat içinde gelişen bilinç bulanıklığı, solunum düzensizliği ve bradikardi nedeniyle yatırıldı. Hastaya hemen entübasyon yapıldı. Tıbbi öyküsünde hastada altı yıldır büyüme geriliği ve uzağa refraksiyon defekti olduğu, somatomedin C eksikligi nedeniyle 15 aydır tedavi gördüğü ve üç aydır iki taraflı pitozis olduğu öğrenildi. Fizik muayenede bilinci kapalı olan hastanın zirve kalp hızı 40/dk, kan basıncı 60/20 mmHg ve nabzı zayıf idi. Laboratuvar incelemesinde kan laktat ve piruvat düzeyleri yüksek, laktat/piruvat oranı artmış bulundu. Elektrokardiyografide tam atriyoventriküler blok, ekokardiyografide mitral kapakta sarkma saptandı. Hastaya acilen geçici transvenöz kalp pili takılması sonrasında kalp hızı ve klinik durumunda düzelme görüldü. Daha ileri inceleme için yapılan kraniyal manyetik rezonans görüntülemede, her iki beyin yarıküresinde subkortikal beyaz cevherde, ikitaraflı talamus, putamen, beyinsapı, dorsal medulla ve ortabeyinde hiperintens sinyal değişiklikleri izlendi. Tipik klinik ve manyetik rezonans bulguları KSS öntanısını kesinleştirdi. Hastanın sağ ventrikülüne kalıcı kap pili takıldı.

10. 
Akut koroner sendromu taklit eden ve H1N1 influenza A virüs enfeksiyonuile ilişkili miyokardit: Olgu sunumu
A case of myocarditis mimicking acute coronary syndrome associated with H1N1 influenza A virus infection
Durmuş Yıldıray Şahin, Mesut Demir, Behice Kurtaran, Ayhan Usal
PMID: 21248460  Sayfalar 572 - 575
H1N1 influenza virüsüne bağlı miyokardit daha önce bildirilmemiştir. Bu yazıda, akut koroner sendromu taklit eden ve H1N1 influenza virüsünün neden olduğu akut fulminant miyokarditli bir olgu sunuldu. Elli yaşında erkek hasta üç gündür var olan nefes darlığı, ateş, öksürük, kusma, ve atipik göğüs ağrısı ile yatırıldı. Vücut ısısı 39.2 °C, nabzı 115 atım/dk ve kan basıncı 80/40 mmHg olan hastanın elektrokardiyografisinde anteriyor derivasyonlarda sinüs taşikardisi, 1 mm ST-segment yükselmesi ve R dalga yokluğu, anterolateral derivasyonlarda ise ST çökmesi görüldü. Göğüs radyogramında iki taraflı, yaygın alveolar infiltratlar izlendi. Kardiyak enzimleri yükselmiş idi. Aspirin, klopidogrel, düşük molekül ağırlıklı heparin, metoprolol ve ACE inhibitörü ile tedaviye rağmen, yatışın ilk gününde hastada hemodinamik instabilite gelişti. Ekokardiyografik incelemede anteroseptal, apikal ve lateral duvarda hipokinezi, sol ventrikül diyastolik disfonksiyonu ve tüm kalp odacıklarında genişleme saptandı. Koroner anjiyografide anormal bulguya rastlanmadı. Miyokardit öntanısıyla antikoagülan ve antiagregan tedaviler kesilerek, ampirik olarak geniş spektrumlu antimikrobiyal tedaviye ve oseltamivir (2x75 mgr/gün) ile antiviral tedaviye başlandı. Hastanın klinik durumu belirgin derecede düzeldi. Nazofarengeal örneklerin inceleme sonucu H1N1 influenza A virüsü için pozitif bildirildi. Hasta yatışın 15. gününde durumu iyi olarak taburcu edildi.

11. 
İki olguda kıvrımlı arter (tortuosity) sendromu
Arterial tortuosity syndrome in two cases
Abdullah Erdem, Nurdan Erol, Cenap Zeybek, Ahmet Çelebi
PMID: 21248461  Sayfalar 576 - 579
Kıvrımlı arter (tortuosity) sendromu (KAS), büyük ve orta boyutlu arterlerde uzama, kıvrımlaşma, anevrizma oluşumu ve darlık lezyonlarıyla kendini gösteren, otozomal resesif geçişli, oldukça nadir bir bağ dokusu hastalığıdır. Bu yazıda üfürüm nedeniyle inceleme sırasında KAS tanısı konan iki olgu sunuldu. İlk olgu 11 yaşında bir erkek idi. Olguda tipik yüz görünümü ve hiperelastisite vardı ve daha önce inguinal herni nedeniyle ameliyat edilmişti. Ekokardiyografide ana pulmoner arterde anevrizmatik genişleme ve periferik darlıklar gözlendi. Anjiyografide ve bilgisayarlı tomografi anjiyografide pulmoner arter sisteminde anevrizmatik ve stenotik lezyonlar ve aortun ana dallarında yaygın kıvrımlaşma saptandı. Olguya ana pulmoner arter ve dallarına rekonstrüksiyon cerrahisi uygulandı. İkinci olgu üç aylık bir kız bebek idi. Tipik yüz görünümü, hiperelastisite ve belirgin hipotoni olan hastanın ekokardiyografisinde aortik arkus net olarak görüntülenemedi. Anjiyografik görüntülemede distal pulmoner arterlerde ikitaraflı hafif darlık, arkus aorta ve tüm ana dallarında yaygın kıvrımlaşma saptandı.

DERLEME
12. 
Pulmoner arter hipertansiyonunda egzersiz kapasitesinin değerlendirilmesi
Evaluation of exercise capacity in pulmonary arterial hypertension
Rengin Demir, Mehmet Serdar Küçükoğlu
PMID: 21248462  Sayfalar 580 - 588
Pulmoner arter hipertansiyonu (PAH) pulmoner vasküler dirençte artışla karakterize, sağ ventrikül yetersizliğine yol açan ve yaşamı tehdit eden bir hastalıktır. En sık klinik semptomları dispne ve egzersiz intoleransıdır. Bu hastalarda egzersiz kapasitesinin ölçülmesi hastalığın rutin takibinde ve hastalık şiddetinin belirlenmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Maksimal, semptomla sınırlı kardiyopulmoner egzersiz testi (KPET) egzersiz kapasitesinin değerlendirilmesinde altın standart olarak kabul edilmektedir. Bu testle egzersiz sırasında kardiyovasküler, solunum ve metabolik sistemlerin fonksiyonu değerlendirilebilir. Bununla birlikte, egzersize fizyolojik sınırlılıkları en doğru şekilde belirleyebilmek için hastanın maksimal efor yapmasını gerektirir, bu da bazı hastalar için zor ve riskli olabilir. Ayrıca, özel egzersiz cihazları ve ölçüm sistemleri, deneyimli ve eğitimli personel gerektirir. Bu nedenle, PAH’li hastalarda egzersiz kapasitesini değerlendirmek için KPET’nin klinikte rutin kullanımı her zaman mümkün olmayabilir. Egzersiz kapasitesini belirlemek için KPET’ye pratik ve basit bir seçenek 6 dakika yürüme testidir (6DYT). Kolay uygulanabilir, güvenilir ve tekrarlanabilir bir test olan 6DYT, KPET’den farklı olarak, günlük fiziksel aktiviteler için gereken eforla daha uyumlu olan submaksimal egzersiz düzeyini yansıtır. Bu derlemede PAH’li hastalarda KPET ve 6DYT’nin takip ve prognozdaki rolü ele alındı.

OLGU GÖRÜNTÜSÜ
13. 
Kalbe bası yapan dev sklerozan akciğer hemanjiyomu
Giant sclerosing hemangioma of the lung causing compression to the heart
Ahmet Çelik, Mahmut Akpek, Bekir Çalapkorur, İbrahim Özdoğru
PMID: 21248463  Sayfa 589
Makale Özeti |Tam Metin PDF

14. 
Sağ parasternal ekokardiyografik pencere ile saptanan dev aort anevrizması ve diseksiyonu
Huge aortic aneurysm and dissection detected by the right parasternal echocardiographic window
Murat Başkurt, Nihan Turhan, Serdar Küçükoğlu
PMID: 21248464  Sayfa 590
Makale Özeti |Tam Metin PDF

15. 
Subklavyen arterde yalancı anevrizma
Pseudoaneurysm of the subclavian artery
Kutay Vurgun, Cansın Tulunay Kaya, Mustafa Kılıçkap, Sadık Bilgiç
PMID: 21248465  Sayfa 591
Makale Özeti |Tam Metin PDF

OLGU BILDIRISI
16. 
Kor triatriatum deksteri taklit eden dev östaki kapağı
Giant Eustachian valve mimicking cor triatriatum dexter
Çağdaş Akgüllü, Ercan Erdoğan
PMID: 21248466  Sayfa 592
Makale Özeti |Tam Metin PDF

OLGU GÖRÜNTÜSÜ
17. 
İnterventriküler septumda hidatik kist
Hydatid cyst of the interventricular septum
Erkan Ayhan, Emre Akkaya, Ahmet Ekmekçi, Gökhan Çiçek
PMID: 21248467  Sayfa 593
Makale Özeti |Tam Metin PDF

DIĞER YAZILAR
18. 
Kardiyoloji Yayınlarında Gündem ve Yorumlar
Comment on cardiology publications
Ertan Ural
Sayfa 594
Makale Özeti |Tam Metin PDF



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama



Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi