ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 19 (3)
Cilt: 19  Sayı: 3 - Mayıs 1991
1. 
Makale Özetleri
Summaries of Articles

Sayfalar 164 - 168
Makale Özeti |Tam Metin PDF

ORIJINAL ARAŞTIRMA
2. 
Türkiye'de Erişkinlerde Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri Sıklığı Taraması: 5. Hipertansiyon ve Sigara İçimi
Survey on Prevalence of Cardiac Disease and its Risk Factors in Adults in Turkey: 5. Hypertension and Smoking
Altan ONAT, Mustafa ŞENOCAK, Ender ÖRNEK, Yavuz GÖZÜKARA, Günsel ŞURDUMAVCI, Yaşar KARAASLAN, Ufuk ÖZIŞIK, Mehmet İŞLER, Veyis TAŞKIN, Fehmi TABAK, Özden ÖZ, Remzi ÖZCAN
Sayfalar 169 - 177
Türkiye'nin 59 yerleşim biriminde temsili örnekleme yöntemine uyularak 20 yaş ve üzerindeki 3689 kişide yapılan taramada kan basıncı 3 dk. ara ile iki defa standart biçimde ölçüldü ve ortalama değeri alındı. 35 ila 64 yaşlarını dikkate alan yaş standardizasyonu ile ortalama kan basıncı erkekte 125/80 mmHg, kadında 133/82 mmHg bulundu. Kan basıncı sistolik ?160 mmHg ve/veya diastolik ?95 mmHg olan ve antihipertansif tedavi ile normal tansiyona sahip kişiler hipertansiyonlu olarak tanımlandı. Buna göre erkeklerin % 11'i, kadınların % 16.5'u hipertansiyonlu sayıldı. Elli yaş ve üzerinde bu oranlar erkekte % 26, kadında %40 idi. Uluslararası karşılaştırmada Türk erkeğinin tansiyon riski oldukça sınırlı iken, kadının riski orta yükseklikte göründü. Bunun da başlıca etkeni kadınlarımızın şişmanlığa eğilimi idi. Şehir ve kırsal kesimde oturanlar arasında kan basıncı bakımından anlamlı fark bulunmadı. Erişkin Türk erkeklerinin yarısı günde 10 adetten fazla, onda biri de 1-10 adet olmak üzere sigara tüketmekteydi. Kadınlarımızın % 7si günde 10'dan fazla, % 12'si de günde 1-10 sigara içmekteydi. Kadınlar kırsal kesimde anlamlı biçimde az sigara kullandığı halde, 20-49 yaşındaki her üç şehirli kadından biri sigara alışkanlığına sahipti. Uluslararası karşılaştırmada Türk erkeklerinin sigara kaynaklı riski yüksek sayıldı.

3. 
Türkiye'de Erişkinlerde Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri Sıklığı Taraması: 6. Diyabet ve Obesite
Survey on Prevalence of Cardiac Disease and its Risk Factors in Adults in Turkey: 6. Diabetes and Obesity
Altan ONAT, Ender ÖRNEK, Mustafa ŞENOCAK, Yavuz GÖZÜKARA, Günsel ŞURDUMAVCI, Yaşar KARAASLAN, Veyis TAŞKIN, Fehmi TABAK, Mehmet İŞLER, Ufuk ÖZIŞIK, Özden ÖZ, Remzi ÖZCAN
Sayfalar 178 - 185
Temsili örnekleme yöntemiyle Türkiye'nin 59 yerleşim biriminde 20 yaş ve üzerindeki 3687 kişide yapılan taramada, diyabet ve obesite prevalansı incelendi. Diabet tanısı kapsamına kendilerinde bu tanının konduğunu öne sürenler ile taramada açlık kan şekeri ?130 mg/dl veya 2 saat postprandiyal değeri 170 mg/dl'in üzerinde bulunan kişiler girdi. Seksenüç erişkin (% 2.25) anamnezinde diyabet varlığını bildirdi; geri kalanlarda % 1.6 oranında yeni diyabet keşfedildi. 35-64 yaşlarını ilgilendiren yaş standardizasyonu ile diyabet prevalansı kadınlarda % 6.3, erkeklerde % 4.6 bulundu. Anılan oranlar uluslararası kıyaslamada erkeklerde orta düzeyi, kadınlarda oldukça yüksek düzeyi temsil etti. Kırsal kesime göre şehirlerde tüm erişkinlerde anlamlı bir prevalans farkı yoktu, ancak erkeklerde diyabete şehirde daha sık (p<0.03) rastlandı. Türk erişkinlerinde standardizasyonlu 35-64 yaşlarında ortanca beden kitle indeksi'nin (BKİ) erkekte 25.4, kadında 27.7 kg/m² bulunması nedeniyle, erkek nisbi ağırlığının uygun, kadınlarımızınkinin ise kaygı verici olduğu ifade edilebilir. Obesite kapsamına BKİ erkeklerde 30, kadınlarda 29 kg/m² olan kişiler alındığında, Türk erişkin erkeklerinin %9'u, kadınların % 28.5'u şişmandı. 40-59 yaş diliminde obesite prevalansı erkeklerde %16, kadınlarda % 47 bulundu. Kanda kolesterol, trigliseridler ve kan basıncı üzerine yükseltici etkilerinin yanısıra, obesitenin diyabet prevalansını da kadınlarda arttırdığı bu taramada ortaya kondu.

4. 
Sinüs Ritmi İle Seyreden Mitral Stenozu Vakalarında Atriyal Aritmiler
Atrial Arrhythmias in Cases With Mitral Stenosis and Sinus Rhythm
İstemi NALBANTGİL, Remzi ÖNDER, Bülent KILIÇCIOĞLU, Cüneyt TÜRKOĞLU, Hakan KÜLTÜRSAY, Mustafa AKIN
Sayfalar 186 - 189
Sinüs ritmiyle seyreden mitral stenozlu vakalarda atriyal aritmilerin tip ve sıklık oranını saptamak için 60 vakaya, 48 saatlik Halter tetkiki yapıldı. 36 vakada (% 60) aritmi saptandı. Aritmiler tiplerine göre şöyle sıra/andı: 28 vakada (% 47) paroksismal atriyal taşikardi, 15 vakada (% 25) atriyal fibrilasyon, 6 vakada (% 10) multifokal atriyal taşikardi ve 4 vakada (% 7) atriyal flatter. Aritmi episodlarının % 9J'i asemptomatikti. Sinüs ritmiyle seyreden mitral stenozlu vakalarda atriyal arifmilerin sık olduğu, büyük bir kısmının asemptomatik bulunduğu kabul edildi. Bu vakalarda saptanan embolik proçeslerin mekanizmasında bu tip aritmi/erin rolü tartışmaya açık bırakıldı.

5. 
Supraventriküler Taşikardilerin Sinüs Ritmine Dönüşü Sırasında Görülen Ventriküler Aritmiler
Ventriular Ectopy Following Conversion of Supraventricular Tachycardia to Sinus Rhythm
Muzaffer ÖZTÜRK, İnci FIRATLI, Füsun DEĞİRMENCİOĞLU, Saide AYTEKİN, Cengizhan TÜRKOĞLU, Vedat AYTEKİN, Cem DEMİROĞLU
Sayfalar 190 - 193
Bu çalışmada supraventriküler taşikardi (SVT) nöbetinde devamlı EKG kaydı altında verapamil IV, acebutolol IV veya karotis masajı ile sinüs ritmine dönen olgularda dönüş sırasında kaydedilen ventriküler artmiler (VA) incelendi. Verapamil IV verilen 89 olgunun 131 SVT nöbetinin 74'ünde (% 56), acebutolol IV verilen 12 olgunun 5'inde (% 41.6) ve karotis masajı uygulanan 9 olgunun 4'ünde (% 44) sinüs ritmine dönüş sırasında tek ventriküler erken atımdan (VEA), kısa ventriküler taşikardi atağına kadar değişen derecede ventriküler aritmiler görüldü. Bu aritmiler seyrek olarak SVT devam ederken fakat dönüşten hemen önce, sıklıkla dönüş anında ve/veya dönüşü takiben görüldü. Escape ritm aleyhine son SVT vurusu ile VEA arasındaki süre sıklıkla takibeden sinüs siklusundan kısa idi. Olguların çoğunda VA'lar dönüşü takiben ilk 15'sn. içinde görülürken bazı olgularda 150 sn. süre ile devam etti. Diğer taraftan verapamil IV, acebutol IV verilen ve karotis masajı uygulanan olgulara sinüs ritminde verapamil IV, acebutolol IV verildiğinde veya karotis masajı uygulandığıda hiçbirinde VA görülmedi. Bu bulgular bize görülen ventriküler aritmilerin SVT nöbetinin dönüş mekanizması ile yakından ilişkili olduğunu düşündürmüştür.

6. 
Hipertansiyon Tedavisinde İki Ayrı Kalsiyum Antagonistinin Kombinasyonunun Değeri
The Value of the Combination of Two Different Calcium Antagonists in the Treatment of Hypertension
İstemi NALBANTGİL, Remzi ÖNDER, Bülent KILIÇCIOĞLU, Cüneyt TÜRKOĞLU
Sayfalar 194 - 198
40 esansiyel hipertansiyon vakası yirmişer kişilik iki gruba ayrılmış ve altı hafta süreyle birinci gruba (A grubu) 240 mg Verapamil, ikinci gruba (B grubu) 20 mg Nitrendipine verilmiştir. Bilahare ikinci altı haftalık sürede tüm hastalara 120 mg Verapamil + 10 mg Nitrendipine verilmiştir. Son üçüncü altı haftalık sürede ise birinci gruba (A grubu) 20 mg Nitrendipine, ikinci gruba (B grubu) 240 mg Verapamil verilmiştir. Ilaçlar tek olarak verildiklerinde kan basıncı signifikan düşme göstermiştir. Maamafih kombinasyon tedavisine geçildiğinde kan basıncı daha fazla düşmüş, kombinasyon tedavisi terkedilip monoterapiye geçildiğinde kan basıncı hafifçe artmıştır. Diğer yandan kombinasyon tedavisi esnasında yan etkilerin üçte bir oranında azaldığı saptanmıştır. İki ayrı kalsiyum antagonistinin kombine olarak, hipertansiyon tedavisinde kullanılmasının, tedavide yeni ufuklar açacağı kabul edilmiştir.

7. 
Kadınlarda Egzersiz Testinin Koroner Arter Hastalığı Tanısındaki Değeri
Diagnostic Value of Exercise Testing in Women Suspected of Coronary Heart Disease
Vedat SANSOY, Afife BERKYÜREK, Mefküre PLATİN, İsmail EREN, Mustafa ÖZCAN, Deniz GÜZELSOY, Cem DEMİROĞLU
Sayfalar 199 - 202
Kadınlarda egzersiz testinin (ET) koroner arter hastalığı (KAH) tanısındaki değerini araştırmak amacıyla 62 olguda 4 egzersiz parametresi koroner angiografi bulgularıyla karşılaştırıldı. Çalışmada 35-73 yaşları arasında (ortalama 51±8) 62 kadın yer aldı. Tümüne koroner anjiyografi yapılmış olan olgulardan 41'inde koroner arterler normal bulundu, 21'inde KAH saptandı. Egzersizle ağrı oluşumu, egzersizle 1mm ST segment çökmesi gelişmesi, "düzeltilmiş ST" ( ?ST/?KH), egzersiz sonunda R dalga yüksekliğinde artma veya değişmeme KAH tanısı için değerlendirilen egzersiz parametreleriydi. Normal koroner arterli 41 olgunun egzersiz sonunda 20'sinde ağrı, 10'unda 1mm ST segment çökmesi oluştu, 7'sinde ?ST/?KH iskemik sınırdaydı, 19'unda anormal R dalga yanıtı gözlendi. KAH'lı 21 olgunun ise egzersizle 15'inde ağrı, 15'inde 1 mm ST çökmesi oluştu, ?ST/?KH 15'inde iskemik sınırdaydı ve 15'inde anormal R dalga yanıtı gözlendi. Bu bulgularla göğüs ağrısı, 1mm ST segment çökmesi, ?ST/?KH, anormal R dalga yanıtının tümünün duyarlılığı % 71, özgüllükleri ise sırasıyla % 53, % 76, % 85 ve % 54 olarak bulundu. Sonuç olarak ?ST/?KH'nın kadınlarda ET'nin KAH tanısındaki değerini arttırdığı yargısına varıldı.

8. 
Koroner Arter Hastalığında Geç Potansiyellerin Prevalansı ve Prognostik Önemi
Prevalence and Prognostic Significance of Late Potentials in Coronary Artery Disease
İrfan SABAH, M.Özcan UĞURLU, Murat SUHER, Hamit TAŞDEMİR, Musa BALİ, Mehmet SÖKMEN, Selçuk UYSAL
Sayfalar 203 - 208
Koroner arter hastalığı bulunan 62 hasta ve kontrol grubunu oluşturan 14 olguda, yüksek rezolüsyon ve sinyal ortalanması tekniği kullanılarak, QRS kompleksi sonunda görülen ventriküler geç potansiyeller kaydedildi. Hastaların hepsinde eski miyokard infarktüsü vardı ve antiaritmik ilaç almıyorlardı. Kontrol olgularda geç potansiyeller kaydedilmedi. Hasta grubunda geç potansiyeller prevalansı % 34 idi. Ventriküler taşikardi/ventriküler fibrilasyon (VT/VF) atağı görülmeyen 43 hastanın 9'unda (% 21), VT/VF atağı görülen 19 hastanın 12'sinde (% 63) geç potansiyeller kaydedildi. Ventriküler anevrizma veya akinezisi bulunan hastalarda geç potansiyeller prevalansı % 77 (22 hastanın 17'sinde) idi. İzleme peryodu sırasında (ortalama 6.1 ay) geç potansiyelleri pozitif olan 7 hastada (% 33) VT/VF atağı görüldü ve bunların 4'ü (% 19) öldü. Geç potansiyelleri olmayan hastaların 2'sinde (% 5) VT atağı görüldü. Sonuç olarak, geç potansiyeller, bölgesel kontraksiyon anormalliği bulunan, VT/VF atağı olan veya olmayan hastalarda sık görülen bir bulgudur. Geç potansiyellerin varlığı VT/VF atağı ve aritmojenik ani ölüm riskini arttırır.

9. 
Kararlı Angina Pektoriste Leukotrien C4
Leukotriene C4 in Stable Angina Pectoris
Mehmet METİN, Hakan PAYDAK, Aydın AKSOY, Sami EREN, Atiye ÇENGEL, Sevim ERCAN, Övsev DÖRTLEMEZ, Halis DÖRTLEMEZ
Sayfalar 209 - 212
Arakidonik asit metabolizmasının lipooksijenaz yolunun ürünü olan lökotrien (LTC4), kronik kararlı angina pektoris tanımlayıp koroner arter hastalığı saptanan 26 olguda perifer arter ve ven kanında ölçüldü. Koroner anjiyografisi normal olan 13 olgu ise kontrol grubunu oluşturdu. Koroner arter hastalarında arteriyel LTC4 düzeyi yüksek olup (99.2±20.0 ng/ml) kontrol grubuna göre (53.8±11.6 ng/ml) anlamlı yükseklik gösterdi (p<0.05 ). Koroner anjiyogramlarına göre ayırım yapılan hasta grubunda, tek damar hastalarında arteriyel LTC4 düzeyi (72.1±12.4 ng/ml)'nin yüksekliği anlamlı değildi. 2 damar hastalarında arteriyel LTC4 düzeyi 102±18.3 ng/ml, 3 damar hastalarında ise 123.9±21.1 ng/ml olup, kontrol grubuna göre anlamlı yükselme gösterdi (p<0.05 ve p<0.01). Hasta grubunun venöz LTC4 düzeyleri kontrol grubundan fazla bir farklılık göstermedi. Sonuçta, kronik kararlı angina pektorisde, koroner arter hastalığının yaygınlığı ile orantılı olarak arteriyel LTC4 düzeyi yükselmekte, venöz LTC4 düzeyi ise değişmemektedir.

10. 
Sol Ventrikül Komplians Bozukluğu ile Sol Atrial Sistolik Zaman Aralıkları Arasındaki İlişkinin Doppler İle İncelenmesi
Doppler Echocardiographic Evaluation of the Correlation Between Left Ventricular Compliance Impairment and Left Atrial Systolic Time Intervals
Ali DEMİR, Cemal LÜLECİ, Emir DÖNDER, Nadi ARSLAN, Hüseyin ÇELİKER, Sedat DEMİR, Oğuz AYHAN
Sayfalar 213 - 218
Bu çalışmaya fonokardiografik olarak dördüncü kalp sesi (S4) tespit edilen esansiyel hipertansiyonlu 18 hasta ile, S4 tespit edilemeyen esansiyel hipertansiyonlu 32 hasta ve kontrol grubunu (KG) oluşturan 25 kişi dahil edildi. Vakalarda continuous Doppler eko kullanılarak sol atrial sistolik zaman aralıkları (LASTI) olarak; atrial ejeksiyon zamanı (AET), atrial preejeksiyon zamanı (APET) ve düzeltilmiş atrial preejeksiyon zamanı (APETc) ile atrial akım volümünün transmitral akım volümüne oranı (AFV/TFV), atrial pik akım hızının erken diastolik pik akım hızına oranı (A/E) ölçüldü. M-Mode eko'da sol ventrikül duvar kalınlığı (LVWT) ile sol ventrikül duvar kalınlığının diastolik çapı oranı (LVWT/Dd) tayin edilerek bu parametreler ile LASTI arasındaki ilişkiler incelendi. LVWT/Dd, S4 (+) grupta hem S4 (-) gruba (p<0.005), hem de kontrol grubuna kıyasla (p<0.0005) daha yüksekti. AET S4 (+)grupta S4 (-) gruba oranla daha uzun, APETc ise daha kısa idi (her biri için p<0.0005). LVWT/Dd ile AET arasında (r:0.45, p<0.001), APETc arasında (r:-0.45, p<0.001), APET/ AET oranı arasında (r:-0.41, p<0.001) and APETc/AET oranı arasında (r:-0.52, p<0.001) anlamlı ilişki olduğu görüldü. Ayrıca LVWT ve A/E oranı da LASTI ile korelasyon gösteriyordu. LASTI'nın yaşa bağlı olarak değişmemesine rağmen, komplians bozukluğunu gösteren parametreler ile LASTI arasında anlamlı ilişki olduğu görüldü. Sonuçta, sol atrial sistolik zaman aralıklarının yaşa bağlı olarak değişmemesine rağmen sol ventrikül kompliansını gösteren parametrelerle korelasyon göstermesi nedeniyle, bu aralıkların sol ventrikül kompliansının yaştan bağımsız olarak tayin edilmesinde güvenli kullanılabileceği kanaatine varıldı .

11. 
Pulmoner Arter Banding ve Cerrahi Sonuçları
Pulmonary Artery Banding and Surgical Results
Halil TÜRKOĞLU, Tufan PAKER, Atıf AKÇEVİN, Bülent POLAT, Yusuf YALÇINBAŞ, Ayşe SARIOĞLU, Tayyar SARIOĞLU, Rüstem OLGA, Aydın AYTAÇ
Sayfalar 219 - 222
1985-1990 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı'nda çeşitli doğumsal kardiak anomalileri nedeniyle 14 hastaya pulmoner arter bandingi yapıldı. Hastaların yaşları 2,5 ay - 3 yaş, ağırlıkları 3,5 - 11 kg. arasında değişiyordu. 2 hasta geniş ventriküler septal defekt ve pulmoner hipertansiyon (VSD+PH) nedeniyle ameliyat edildi. 5 hasta erken dönemde kaybedildi. Ameliyatta, pulmoner arter (PA) basınçları 30 mmHg'den daha aşağı indirilen 6 hastadan 4'ü (% 67), pulmoner arter basınçları 30 mmHg'den daha büyük bırakılan 8 hastadan sadece biri erken dönemde kaybedildi (p<0.0001).

12. 
Unstable Angina Pektorisli Olgularda Anjiyografik Morfoloji
Angiographic Morphology in Patients with Unstable Angina Pectoris
Oktay SANCAKTAR, Ali Rıza KAZAZOĞLU, Tuğrul OKAY, Nuri ÇAĞLAR, Mehmet ÖZDEMİR
Sayfalar 223 - 229
Unstable angina pektorisli olgularda sıklıkla var olan intrakoroner trombus ve kompleks morfolojinin semptomlarının ortaya çıkış şekli, anjiyografinin yapılış zamanı ve hastane içi gelişen kardiyak olaylarla ilişkisi yeterince araştırılmamıştır. Bunlar gözönüne alınarak 112 unstable angina pektorusli olguya hastaneye başvuruşlarının ilk gününde (16±6 saat, s=44) veya daha sonraki günlerde (4.6±1.8 gün, s=68) koroner anjiyografi uygulandı. Koroner arterlerde % 50 ve üstündeki darlıklar ciddi koroner arter hastalığı, irregüler olan veya dudaklaşma yapan lezyonlar da kompleks morfoloji olarak değerlendirildi. İntrakoroner trombus, erken anjiyografi yapılan olguların % 57'sinde (25/44), geç anjiyografi yapılan olguların % 32'sinde (22/68) saptandı (p<0.001). Kompleks morfoloji sıklığı erken anjiyografi grubunda % 55 (24/44), geç anjiyografi grubunda ise % 47 (32/68) idi. Kardiyak olaylar (ölüm, miyokard infarktüsü, acil revaskülarizasyon) intrakoroner trombusü olanlarda % 78 (36/46), kompleks morfolojisi olanlarda %53 (29/55) (p<0.05), çok damar hastalığı olanlarda ise % 48 (42/87) (p<0.05) olarak bulundu. Buna karşın, trombusu olmayanlarda % 14 (9/66) (p <0.001); kompleks morfoloji içermeyenlerde % 26 (15/57) (p<0.01); çok damar hastalığı olmayanlarda ise % 12 (3/25) (p<0.001) oranında kardiyak olay gelişti. Bu çalışmada intrakoroner trombosun varlığı ile hastane içi kardiyak olayların gelişmesi arasında sıkı bir ilişki olduğu görüldü. Ayrıca intrakoroner trombusun saptanması istirahat ağrısının gelişmesi ile koroner anjiyografinin yapılması arasında geçen süreyle de ilişkilidir.

DERLEME
13. 
Derlemeler Perkütan Transluminal Koroner Anjiyoplastide Malzeme Seçimi ve Önemi
Reviews A Review of Current Dilatation Systems in Percutaneous Transluminal Coronary Angioplasty
Tuğrul OKAY
Sayfalar 230 - 235
İnsanda ilk kez Eylül 1977'de Andreas Gruentzig tarafından uygulanan perkütan transluminal koroner anjiyoplasti (PTKA) kısa zamanda seçilmiş olgularda aterosklerotik koroner kalp hastalığının primer tedavisi halini almıştır. PTKA'de primer başarı oranı ilk uygulandığı yıllardan bu yana giderek artma göstermiştir. Bu artışta operatörün becerisi ve tecrübe kazanmasının yanısıra kullanılan guide wire, guiding kateter ve balon kateterlerdeki teknolojik gelişmenin rolü de büyük olmuştur. Bugün için interventional (girişimci) kardiyoloğun teknik tecrübesi ve becerisi başarılı anjiyoplastinin ana faktörüdür. Uygun olgu seçiminin yanısıra uygun malzeme seçimi ve yeterli radyografik projeksiyon (görüntüleme) teknik tecrübenin sağladığı ana unsurlardır (1). Ülkemizde de giderek artan oranda PTKA yapılmaktadır. Çeşitli dış kaynaklı raporlarda da (2,3) belirtildiği gibi girişimci kardiyoloğun primer olarak minimum 500 kardiak kateterizasyon ve koroner anjiyografi yapmış olması ve kamplikasyon oranının makul ölçülerde kalması gerekmektedir. Keza primer olarak PTKA yapacak bireyin, 75'inde primer operatör konumunda olmak üzere 125 PTKA işleminde bulunmuş olması gerekmektedir. Kazanılmış bulunan tecrübenin devamı içinde girişimci kardiyoloğun yıllık PTKA adedi 50'nin altına düşmemelidir. Ülkemizde daha henüz yılda beşyüzün üzerinde koroner anjiyografi yapılan merkezlerin azlığına rağmen PTKA yapan merkezlerin giderek artma göstermesi kanımızca komplikasyon oranının yükselmesine ve bu da toplumumuzda daha henüz yeni tanınmaya başlayan bu tedavi metodunun olumsuz propagandasına neden olacak ve kişileri (bireyleri) yurtdışı arayışlarına sevk edecektir. Yazımızda amacımız bir sistemi veya bir malzemeyi övmek değil, yirmisekiz aylık dönem içinde 350'nin üzerinde PTKA yapılan kliniğimizde kazandığımız tecrübelerin yanısıra çok sayıda yurtiçi ve yurtdışı toplantılar ve literatür taramasının ışığında özellikle yeni başlayanlara bu konuda bir ışık tutabilmektedir.

14. 
Sendrom X
Syndrome X
Nurettin ÖZCAN, Ahmet ÖZET
Sayfalar 236 - 240
Sendrom X terimi 1981'de çoğunluğu bayan olan bir grup hasta için kullanılmıştır. Bu hastalarda tipik angina pektoris, pozitif egzersiz testi cevabı olup angiografide koroner arterler normaldir ve koroner spasm bulguları yoktur. Bu hastalar muhtemelen heterojen gruptandır ve angina nedenleri tamamen bilinmemektedir; anginaların iskemiye bağlı olduğuna dair bulgular vardır. Iskemi küçük dirençli damarların yetersiz dilatasyonu nedeni ile perfüzyon yedeğinin anormal oluşuna bağlıdır. Tedavide sublingual glyceryl trinitrate, kalsiyum antagonistleri ve uzun etkili nitritterden hastalar semptomatik olarak faydalanırlar. Bu hastalığın genelde selim olduğuna ve akut infarktüs riski taşımadığına güvenmek uygun olur, fakat semptomlar hastaları huzursuz etmeye devam eder.

OLGU
15. 
Çift Girişli Sol Ventrikül İle Birlikte Görülen "Tavansız" Koroner Sinüs
"Unroofed" Coronary Sinus Associated with Double Inlet Left Ventricle
Halil TÜRKOĞLU, Tufan PAKER, Bülent POLAT, Ayşe SARIOĞLU, Tayyar SARIOĞLU, Aydın AYTAÇ
Sayfalar 241 - 243
Modifiye Fontan operasyonu uygulanan 14 hastadan birinde sol persistan superior vena kava (SPSVK) ile tavansız (unroofed) koroner sinüs (TKS) tesbit edildi. Bu hastaya, çift girişli sol ventrikül, büyük damarların transpozisyonu, pulmoner stenoz ve SPSVK anomalileri nedeniyle modifiye Fondan prosedürü uygulandı. Prosedür sonunda şiddetli arteryel hipoksi saptanarak tekrar kardiyopulmoner bypass'a geçildi ve koroner sinus (KS) içinden prob sokularak TKS teşhis edildi. SPSVK, KS'ye açılıyordu. KS orifisinin sol atriumda bırakılması ve SPSVK'nın bağlanması sonucu arteriyel hipoksi düzeldi. Hasta medikasyonsuz taburcu edildi. Tavansız KS, modifiye Fontan prosedürü uygulanan hastalarda kalıcı sağ-sol interatrial şanta sebep olabilir.

16. 
Kesintili ("Interrupted") Arkus Aorta
Interrupted Arcus Aorta: Report of 4 Cases
Funda ÖZTUNÇ, Sema ÖZER, Muhsin SARAÇLAR, Süheyla ÖZKUTLU, Arman BİLGİÇ, Şencan ÖZME
Sayfalar 244 - 248
Hacettepe Üniversitesi Pediatrik Kardiyoloji Ünitesinde "interrupted" (kesinti/i) arkusaorta tanısı alan 4 olgu sunulmuştur. Kesintinin yerine göre olguların ikisi tip A, biri tip B, diğeri ise tip C ile uyumludur. Hastaların hepsinde duktus arteriosus açıklığı, üçünde ventriküler septal defekt, birinde mitral kapak anomalisi, birinde hipoplazik sol ventrikül ve bir olgu da çift arkus aorta bu anomaliye eşlik etmekteydi. Iki hasta cerrahi tedavi uygulanmadan yenidoğan döneminde kaybedilmiş, diğer iki olgu ise tanı aldıklarında ağır pulmoner hipertansiyon ve pulmoner vasküler obstrüktif değişikliklerin varlığı nedeniyle inoperable kabul edilmiştir.



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama



Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi