ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 32 (2)
Cilt: 32  Sayı: 2 - Mart 2004
DERLEME
1. 
Toplumumuzda Ürik Asid Düzeyleri:Metabolik Sendromun bir Belirleyicisi veKoroner Hastalığın Özellikle Kadınlarda bir Göstergesi
Uric Acid Levels in Turkish Adults: A Determinant of Metabolic Syndrome and a Marker of CoronaryDisease, Especially in Women
Gülay HERGENÇ, Altan ONAT, Serdar TÜRKMEN, Hüseyin UYAREL, Bülent UZUNLAR, Mehmet YAZICI, İbrahim SARI, İbrahim KELEŞ, Günay CAN, Vedat SANSOY
Sayfalar 71 - 81
TEKHARF kohortunda 2003 yılında Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde yaşayan 422 erkek ve 447 kadın katılımcıda ilk defa ölçülen kanda ürik asid konsantrasyonlarının koroner kalp hastalığı (KKH), metabolik sendrom (MS), diyabet (DM), bozulmuş glikoz toleransı (Gİ) ve diğer kardiyovasküler risk parametreleriyle ilişkisi araştırıldı. MS tanısı ATP III kriterine, KKH tanısı ise anamnezde angina varlığı ve 12-derivasyonlu istirahat EKG'sinin Minnesota kodlamasına dayanılarak kondu. Çalışma grubunda KKH, MS, DM yüzdesi sırasıyla %10.5, %37.2 ve %10.9 olarak bulundu. Ortalama yaşları benzer olan erkek ve kadınların ürik asit düzeyleri (sırasıyla 5.84 ve 4.64 mg/dl) anlamlı olarak farklı bulundu. Ürik asid her iki cinste de total kolesterol, trigliserid, fosfolipidler, total kolesterol/HDL-K (TK/HDL-K), log insülin, log gama glutamil transferaz (GGT), kompleman C3c (C3c), bel çevresi, beden kitle indeksi (BKİ), apolipoprotein (apo) B, sistolik kan basıncı (SKB), MS ve ters olarak, fizik aktivite derecesi ile anlamlı ve kadınlarda daha kuvvetli korelasyonlar gösterdi. Glikoz (ters) ve aile gelirinde, anlamlı ilişki sadece erkeklerde, yaş, LDL-kolesterolü (LDL-K) ve risk puanı ise sadece kadınlarda anlamlı ilişki gösterdi. Ürik asid her iki cinste de HDL-K, apo AI, apo AII ve sigara kullanımı ile ilişki sergilemedi. Ürik asid düzeylerinin bağımsız belirleyicileri olarak tüm çalışma grubunda bel çevresi, serumda trigliseridler, total kolesterol ve glikoz, ayrıca erkeklerde alkol kullanımı, kadınlarda SKB saptandı. Lojistik regresyon analizinde metabolik sendrom için ürik asid konsantrasyonlarının cinsiyet ve yaş-ayarlı odds oranı 1.34 ile çok anlamlı olup hazard oranının 1.5 oluşuna karşılık gelmekteydi. Erkek ve kadın için saptanan (sırasıyla 7.5 ve 6.0 mg/dl'lik) hiperürisemi düzeyleri, lojistik regresyon analizinde her iki cins birlikte incelendiğinde cinsiyet ve yaştan bağımsız olarak 1.83 kat (%95 CI: 1.01; 3.32), kadınlarda 2.17 kat (CI: 1.01; 4.69) yüksek KKH olasılığına eşlik etmekteydi. MS'in komponentlerinden üçünün bağımsız belirleyicisi bulunduğu ürik asid düzeylerine ilişkin 1 standart sapma, MS olasılığını %50 yükseltmektedir. Sınır üzerindeki ürik asid değerlerinin çokdeğişkenli analizde, yaş ve cinsiyet ayarlı olarak, KKH olasılık odds oranını yaklaşık 2 kat artırdığı ve bu ilişkinin kadınlarda daha güç kazandığı anlaşılmaktadır. (Türk Kardiyol Dern Arş 2004; 32: 71-81)

2. 
Yüksek Riskli bir Örneklemimizde Lipoprotein(a):Dağılımı ve Bağıntıları Zemininde Türk Erkeklerinde İnsülinemi ile Ters İlişkisi Gözlemi
Lipoprotein(a) in a High-risk Turkish Population Sample: Distribution and Correlations, with Emphasis on Inverse Relationship to Insulinemia in Men
Altan ONAT, Hüseyin UYAREL, Gülay HERGENÇ, Mehmet YAZICI, Bülent UZUNLAR, Serdar TÜRKMEN, İbrahim SARI, Günay CAN, Vedat SANSOY
Sayfalar 82 - 90
TEKHARF Çalışmasının Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde oturan eski ve yeni kohortundan düşük riskli kişilerin az temsil edildiği 214 kişide, başka muayene ve tahliller arasında, serum lipoprotein(a) (Lp(a)) belirlendi. Çalışma amacı, halkımızda Lp(a)'nın kardiyovasküler risk faktörleri, metabolik sendrom (MS) ve koroner kalp hastalığı (KKH) ile ilişkisini incelemekti. MS tanısı ATP-III kriterlerine, KKH tanısı anamnezde angina varlığı ve 12-derivasyonlu istirahat EKG'ının Minnesota kodlamasına dayanılarak kondu. Örneklemin %48'inde MS, %23'ünde KKH mevcuttu. Serumda Lp(a) Behring nefelometresiyle ölçüldü; değerler normal dağılım sergilemediğinden analizler log-transformasyonla yapıldı. Yaş ortalaması 59.6±12 olan 98 erkek ve 116 kadında geometrik ortalama değer sırasıyla 9.6±2.8 U/Lve 12.1±3 mg/dL bulundu (p<0.001). Konsantrasyonların yaşla anlamlı ilişkisi yoktu. Kadında 15 risk parametresinden hiçbiri ile anlamlı korelasyon bulunmadı. Erkekte, risk faktörlerinin çoğuyla ilişki elde edilmezken, Lp(a) yalnız LDL- (r =0.29) ve total kolesterol (r =0.22) ve çok ilginç olarak - ters biçimde - açlık insülini (r = -0.36, p=0.002), bel çevresi (r =-0.21) ve beden kitle indeksi (r = -0.26) ile anlamlı korelasyonlar sergiledi. MS tanısı ile de erkeklerde ters korelasyona eğilim kaydedildi (r = -0.17, p=0.095). Çokdeğişkenli lineer regresyonla erkek ve kadınlarda serum total kolesterol, LDL-kolesterol ve trigliserid ile Lp(a) arasında pozitif, gama GT ile Lp(a) arasında ters anlamlı ilişki kaydedildi. Lojistik regresyon analiziyle KKH olasılığı için Lp(a) araştırıldığında, yaş ve cinsiyetten bağımsız bir faktör olarak görünmedi (odds oranı 1.10 ile anlamlı çıkmadı). Değişkenliğinin ezici bir oranda apo(a) genine bağlı olduğu bilinen Lp(a)'nın bu çalışmada, çoğu geleneksel risk faktörüyle ilişki içinde olmadığı doğrulandı. İlgi çekici olarak, erkeklerde kanda insülin düzeyi ile ters korelasyonunun erkeklere veya bazı erkeklere özgü bir gen özelliğinden kaynaklandığı düşünüldü. Koroner kalp hastalığı olasılığının ne ölçüde etkilendiği konusunun, ileride daha geniş örneklemler üzerinde araştırılması yararlı olur. (Türk Kardiyol Dern Arş 2004; 32: 82-90)

3. 
Kardiyak Resenkronizasyon Tedavisinin Sol Atriyal Apendiks Fonksiyonu ve Pulmoner Ven Akım Paterni Üzerine Etkisi
Effect of Cardiac Resynchronization Therapy on Left Atrial Appendage Function and PulmonaryVenous Flow Pattern
Y.Ahmet VURAL, Y.Ayşen AĞAÇDİKEN, Doç Dilek URAL, Y.Tayfun ŞAHİN, Y.Güliz KOZDAĞ, Y.Göksel KAHRAMAN, Ertan URAL, Y.Haluk AKBAŞ, Kaya SÜZER, Baki KOMSUOĞLU
Sayfalar 91 - 98
Kardiyak resenkronizasyon tedavisinin (KRT) sol ventrikül ve sol atriyumda "reverse remodeling" gelişmesine sol ventrikül sistolik fonksiyonunda iyileşmeye yol açtığı değişik çalışmalarda ortaya konmuştur. Bu çalışmanın amacı, KRT'nin sol atriyal apendiks fonksiyonu ve pulmoner ven akım paterni üzerine olan etkisini araştırmaktır. Sol ventrikül sistolik fonksiyon bozukluğu bulunan ve komplet sol dal bloklu 18 dilate kardiyomiyopatili hastaya biventriküler pacemaker implantasyonu uygulandı. Sol atriyal apendiks ve pulmoner ven akım paternindeki değişiklikleri değerlendirmek amacıyla pacemaker implantasyonundan bir hafta önce ve implantasyondan 1 ve 6 ay sonra transtorasik ve transözofajiyal ekokardiyografik incelemeler yapıldı. KRT sonrası hastaların 17'sinde (%94) anlamlı klinik iyileşme ve NYHA fonksiyonel kapasitelerinde artış gözlendi. Sol atriyal apendiks (SAA) ejeksiyon fraksiyon artışı ile birlikte sol atriyal apendiks maksimum ve minimum (SAAmax, SAAmin) alanlarında anlamlı küçülme saptandı [SAAmax: 4.6 ± 2cm2 den 1. ayda 4.2 ± 1.8 cm2'ye (p<0.001) ve 6. ayda 4.0 ± 1.8 cm2'ye (p<0.001); SAAmin: 2.7 ± 1.3 cm2'den 1. ayda 2.3 ± 1.2 cm2' ye (p<0.001) ve 6. ayda 2.2 ±1.2 cm2'ye (p<0.001); SAA ejeksiyon fraksiyonu: %41 ± 12'den 1. ayda %46 ± 10'a (p=0.007) ve 6. ayda %47 ± 8'e (p=0.003)]. Ayrıca, SAA aktif boşalma ve doluş akım hızları, pulmoner ven sistolik akım hızları KRT sonrası anlamlı artış gösterdi. Atriyal apendiks aktif boşalma akım hızı ile, sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (r=0.50, p=0.002), SAA ejeksiyon fraksiyonu (r=0.51, p=0.002), sol atriyal maksimum volüm (r=-0.44, p=0.007), sol atriyal minimum volüm (r= -0.50, p=0.002) ve pulmoner ven sistolik akım hızı (r=0.33, p=0.05) arasında anlamlı korelasyon gözlendi. Dilate kardiyomiyopatili hastalarda KRT, sol atriyal apendiks fonksiyonunda belirgin iyileşmeye ve pulmoner ven akım paterninde olumlu değişikliklere yol açmaktadır. (Türk Kardiyol Dern Arş 2004; 32: 91-98)

4. 
Kronik İskemik Kalp Yetersizliğinde Glukoz-İnsülin-Potasyum İnfüzyonunun Endotelin-1 Düzeyleri ve Miyokard Hasarına Etkisi
Effect of Glucose Insulin Potassium Infusion on Myocardial Injury and Endothelin-1 Levels in Chronic Ischemic Heart Failure
Y.Mustafa YAZICI, Sabri DEMİRCAN, Emre AKSAKAL, Korhan SOYLU, Mahmut ŞAHİN, Olcay SAĞKAN
Sayfalar 99 - 106
Bu çalışmada, uzun süreli glukoz insülin potasyum (GİK) infüzyonunun, kronik iskemik kalp yetersizliği olan hastalarda endotelin-1 (ET-1) düzeyleri ve miyokard hasarı üzerine etkileri değerlendirildi. Çalışmaya, miyokard infarktüsü geçiren (> 6 ay), anjiografik olarak tıkayıcı koroner arter hastalığı gösterilen ve NYHA fonksiyonel sınıf III-IV kronik iskemik kalp yetersizliği olan 56 hasta alındı. Bu hastalardan rastgele seçilen 35'ine (Grup A) standart kalp yetersizliği tedavisine ek olarak 5 gün süreyle her gün 8 saatlik infüzyon şeklinde GIK solusyonu (%30'luk 500 cc glukoz içinde 300 Ü insülin, 60 mEq KCL) verildi. Kontrol grubu (Grup B) olarak alınan 21 hastaya standart tedavi uygulandı. Her iki gruptaki hastalara tedavi öncesi ve sonrası ekokardiyografik değerlendirme yapıldı ve venöz kan örneklerinden ET-1 ve kardiyak troponin-I (cTn-I) düzeyleri ölçüldü. GİK infüzyonu sırasında ve takipte kan glukoz ve potasyum düzeylerinde anlamlı değişiklik olmadı, aritmi ve hemodinamik değişiklik gözlenmedi. Plazma ET-1 düzeyleri tedavi öncesi her iki grupta benzerdi (Grup A'da 3.31±0.42 pg/ml; Grup B'de 3.36±0.53 pg/ml, p>0.05). Tedavi sonrası, her iki grubun plazma ET-1 düzeylerinde, tedavi öncesine göre anlamlı azalma saptandı (Grup A'da 2.02±0.33 pg/ml, p<0.0001; Grup B'de 3.12±0.61 pg/ml, p<0.01). Grup A'da gözlenen ET-1 azalması daha anlamlıydı (p<0.0001). Tedavi sonrası sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonları karşılaştırıldığında Grup A'da anlamlı artış bulundu (p<0.001). Ayrıca, tedavi sonrası cTn-I düzeylerindeki azalma GİK grubunda anlamlı olarak daha belirgindi (p<0.001). Bu çalışma, uzun süreli GİK infüzyonunun kalp yetersizliğinin hemodinamik parametrelerinden biri olarak kabul edilen ET-1 düzeylerine ve miyokard hasarına olumlu etkisinin olduğunu göstermektedir. Kronik iskemik kalp yetersizliği olan hastalarda standart tedaviye ek olarak, uzun dönem GİK infüzyonu klinik düzelmeye katkı sağlayabilir. (Türk Kardiyol Dern Arş 2004; 32: 99-106)

5. 
Esansiyel Hipertansiyonda Hedef Organ Hasarı Sayısı ile Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim Gen Polimorfizmi Arasındaki İlişki
Relationship Between Angiotensin Converting Enzyme Gene Polymorphism and Number of Target Organ Damage in Essential Hypertension
Nezihi BARIŞ, Filiz ÖZERKAN, M. Remzi ÖNDER, Bahri AKDENİZ, Sema GÜNERİ
Sayfalar 107 - 114
Esansiyel hipertansiyon (HT) genetik ve çevresel faktörlerin bir arada etkileştikleri çok genli ve çok faktörlü bir hastalıktır. HT başlangıçta uzun bir dönem asemptomatik olması ve kalp damar sistemi üzerine ilerleyici biçimde hasar yapması açısından önemlidir. Bu çalışmada anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) genine ait insersiyon (I) / delesyon (D) polimorfizmi ile HT'de meydana gelen hedef organ hasarı (HOH) sayısı arasında bir ilişki olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmaya HT tanısı olan 51 hasta ve 37 sağlıklı kontrol olgusu alındı. Çalışmaya alınan tüm olgulara ambulatuar kan basıncı monitörizasyonu, elektrokardiyografi, rutin biyokimyasal testler, transtorasik ekokardiyografi, karotis ultrasonografisi uygulandı. Olguların kliniğinden haberi olmayan göz hastalıkları uzmanınca göz dibi bakıları yapıldı. Sol ventrikül hipertrofisi veya diyastolik disfonksiyonu, karotis intima media kalınlığında artış olması, göz dibinde hipertansif retinopati tespit edilmesi ve mikroalbuminüri bulunmasına göre olguların HOH sayısı belirlendi. Daha sonra ACE genotiplemesi yapıldı. DD genotipine sahip HT hastalarında ID + II genotipine sahip olanlara göre HOH sayısı anlamlı olarak yüksek bulundu (p<0.01). Sağlıklı kontroller ile HT hastaları arasında benzer bir genotipik dağılım tespit edildi. HT tanısı konulan kişilerin tanıdan hemen sonra genotiplerinin belirlenmesi hastalığın gidişatı ve tedavinin yönlendirilmesi açısından yararlıdır. Böyle bir genotipik tanımlama hastalarda HOH'un aranması ve bunlara yönelik önlem alınmasını da beraberinde getirecektir. (Türk Kardiyol Dern Arş 2004; 32: 107-114)

6. 
Türkiye'de Kalıcı Kalp Pili İmplantasyonunun Durumu
İzzet ERDİNLER
Sayfalar 115 - 116
Makale Özeti |Tam Metin PDF

7. 
Türkiye'de 2000, 2001 ve 2002 Yılı Kalıcı Kalp Pili Bildirimlerinin Değerlendirilmesi
Survey of Cardiac Pacemaker Implantation in Turkey: Calendar Years 2000 to 2002
Remzi KARAOĞUZ, Nuran YAZICIOĞLU, Bülent ÖZİN, Fehmi MERCANOĞLU, Uğur Kemal TEZCAN
Sayfalar 117 - 124
Türk Kardiyoloji Derneği Pacemaker, Aritmi ve Elektrofizyoloji Çalışma Grubu Türkiye'de kalıcı kalp pilleri ile ilgili verileri değerlendirmek amacıyla bu çalışmayı gerçekleştirmiştir. Toplam 40 hastaneden alınan sonuçlar 2000, 2001 ve 2002 yılları için ayrı ayrı değerlendirilmiştir. İmplante edilen toplam kalıcı kalp pili sayısı 2000 yılında 1329 (35 merkez), 2001 yılında 1568 (39 merkez) ve 2002 yılında 890 (26 merkez) olarak saptanmıştır. İlk implantasyon oranları, yıllara göre sırasıyla %85.8, %83.7 ve %81.2 dir. İlk implantasyon yapılan hastaların 2000 yılında %51.2 si erkek %48.8'i kadın, 2001 yılında %53.7'si erkek %46.3'ü kadın, 2002 yılında ise %50.5'i erkek %49.5'i kadındır. İmplantasyon öncesi en önemli semptomlar senkop ve baş dönmesidir. Hastaların önemli bir kısmında primer etyoloji bilinmemektedir. Etyolojide en önemli ikinci neden iskemidir. İlk implantasyonda görülme sıklığına göre indikasyonlar, atrioventriküler (AV) blok, hasta sinüs sendromu (HSS) ve yavaş ventrikül hızlı atriyal fibrilasyon/flutter olarak sıralanmaktadır. Atriyal senkronizasyonlu "pacing" oranları 2000 yılında %51.1, 2001 yılında %53.3 ve 2002 yılında %53.3'dür. İndikasyonlara göre seçilen pacing mode'ları (pil modları) değerlendirildiğinde, en sık olarak HSS'da iki boşluklu, AV blokda ise ventriküler tek boşluklu pillerin kullanıldığı görülmektedir. Atriyal tek boşluklu pillerin kullanımı oldukça düşük, tek elektrodlu VDD pillerin kullanımı ise oldukça yüksektir. Bu çalışma ile Türkiye'deki kalıcı kalp pili uygulamalarının değerlendirilmesi yapılmıştır. Sonuçların, daha kapsamlı yeni çalışmalara ışık tutacağı düşünülmektedir. (Türk Kardiyol Dern Arş 2004; 32: 117-124)

8. 
Türk Kardiyovasküler Tıp Yayınları 2003 Yılında Durgunlukta
Stability in 2003 in Turkey's Cardiovascular Publications Covered by Science Citation Index
Altan ONAT
Sayfalar 125 - 135
Kardiyovasküler tıp alanında 2003 yılında Türkiye kökenli uluslararası yayınları değerlendirmek amacıyla, Science Citation Index'in CD edisyonunda kaynak dergilerdeki Türkiye adresli yayınlar Web of Science'ten incelendi. Kardiyovasküler tıbbı ilgilendiren yayınlardan, yalnızca SCI Expanded kapsamında yer alan makaleler ve editöre mektup ile toplantı özetleri dışlanarak, geri kalan tam metinli makaleler dikkate alındı. Birden fazla kurumdan ya da bilim dalından çıkan ortak yayınlar için bir kredi sistemi uygulandı. Geçen yıl CD edisyonunda taranan dergilerde kardiyovasküler tıp sahasında dünyadaki hızlı artışa karşılık, Türkiye'den çıkan tam metinli makale sayısı 112'ye yükseldiyse de, dünyadaki payımız binde 7.2'de kaldı. Önceki yıla göre sadece %4 artan 2003 yılı kardiyovasküler tıp yayınlarımızda, kardiyolojide 82, kalp cerrahisinde 18, çocuk kardiyolojisinde 12 makale yayınlandı. Makalelerin yer aldığı dergilerin ortanca impakt faktörü 1.22'ye yükseldi. Geleneksel biçimde T. Yüksek İhtisas Hastanesi, Hacettepe Ü., Ankara Ü. ve Koşuyolu Hastanesi yayınlarda bu sene de ilk dört sırayı aldı. (Türk Kardiyol Dern Arş 2004; 32: 125-135)



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama



Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi