ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 48 (4)
Cilt: 48  Sayı: 4 - Haziran 2020
EDITÖRYAL YORUM
1. 
The long-term safety and efficacy of fibrates in patients with hypertriglyceridemia: Real-life data from a lipid clinic cohort
Alberto Zambon
PMID: 32519990  doi: 10.5543/tkda.2020.99382  Sayfalar 357 - 358
Makale Özeti | İngilizce Tam Metin

ARAŞTIRMA
2. 
Uzun dönem fibrat tedavisi alan hipertrigliseridemi hastalarında kümülatif HDL-dışı kolesterol yükü: Bir lipit klinik kohortunun gerçek hayat verileri
Cumulative non-HDL-cholesterol burden in patients with hypertriglyceridemia receiving long-term fibrate therapy: Real life data from a lipid clinic cohort
Meral Kayıkçıoğlu, Shafa Shahbazova, Firdovsi İbrahimov, Levent Hürkan Can
PMID: 32519982  doi: 10.5543/tkda.2019.25169  Sayfalar 359 - 367
Amaç: Epidemiyolojik veriler artmış trigliserit (TG) düzeylerini koroner arter hastalığı (KAH) için bir risk faktörü olarak göstermekle birlikte hala yeterli klinik kanıt yoktur. Bu çalışma, bir lipit kliniğinin hipertrigliseridemi hastalarında fibrat tedavisinin etkinliği, güvenirliği ile kardiyovasküler, diyabetik sonlanım noktalarına etkisini gerçek yaşam verilerine dayanarak ortaya koymayı amaçlamıştır.
Yöntemler: Bu geriye dönük çalışmada, 1997 ve 2018 yılları arasında Ege Üniversitesi Lipit polikliniğinde hipertrigliseridemi tanısı ile izlenen tüm hastalar değerlendirildi. Hastaların demografik ve klinik özellikleri ile ilgili veriler hastane kayıtlarından elde edildi. Analize en az 1 yıl takip edilen tüm hastalar (n=240) dahil edildi. Takip sırasında hastalar hem TG düzeylerine hem de hastalık şiddetine göre farklı dozlarda fenofibrat ve daha az sıklıkla gemfibrozil (14 hasta) ile tedavi edilmişti.
Bulgular: Çalışma popülasyonun %23’ünde KAH, %21’inde diyabet ve %52’sinde obezite vardı. Başvuru sırasında %20’si fibrat kullanıyordu ve %17’si statin kullanıyordu. Bazal lipit seviyeleri: TG’ler: 281±194 mg/dL; LDL-kolesterol: 115±37 mg/dL, HDL-kolesterol: 43±13 mg/dL; ve HDL-dışı kolesterol 166±42 mg/dL idi. Ortalama takip süresi 5.3±4.7 (1–16) yıldı. Toplam 8 (%4.3) hastanın takip sırasında adres olay gelişmişti (1 statinle kombinasyonunda ve 7 sadece fibratlarda). Yan etkiler, 3 hastada yükselen karaciğer enzimleri, 2 hastada miyalji, 1 hastada uykusuzluk, 1 hastada halsizlik ve 1 hastada deri döküntüsü idi. Hiçbir rabdomiyoliz veya miyopati gözlenmedi. Takip sırasında 14 hastada diyabet, 14 hastada kardiyovasküler hastalık (KVH) gelişti. Lipit polikliniğine izleme dahil olmalarından itibaren hesaplanan kümülatif HDL-dışı kolesterol değeri diyabet veya KVH gelişen hastalarda indeks olay gelişimi sırasında anlamlı olarak yüksekti. ROC analizinde, 1016 mg/dL’lik kümülatif HDL-dışı kolesterol değeri, %85 duyarlılık ve %70 özgüllük ile diabetes mellitus ve KVH gelişimini öngörmüştür.
Sonuç: Gerçek yaşamda uzun süreli fibrat kullanımı etkili ve güvenlidir. Kümülatif HDL-dışı kolesterol yükü, tedavinin etkinliğini değerlendirmek için basit ve kolay hesaplanan bir yöntem olarak kullanılabilir. Hem diyabet hem de KVH’nin gelişimini öngörmede bu parametrenin değerini netleştirmek için daha fazla sayıda ve büyük çalışmalara gereksinim vardır.

3. 
Koroner arter ektazisinde trombofilik gen mutasyon analizi
Analysis of thrombophilic gene mutations in coronary artery ectasia
Zafer Yalım, Serap Tutgun Onrat, Sadık Volkan Emren, İbrahim Etem Dural, Alaettin Avşar, Ersel Onrat
PMID: 32525847  doi: 10.5543/tkda.2019.99789  Sayfalar 368 - 373
Amaç: Koroner arter ektazisi (KAE), koroner arterin lümeninin lokalize veya yaygın olarak dilatasyonu olup, sağlıklı komşu damar segment çapınına göre en az 1.5 kat dilate olması olarak tanımlanmıştır. KAE’nin etiyolojisi hala tam olarak bilinmemektedir, ancak en olası nedenin ateroskleroz olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada, KAE hastalarında koroner ateroskleroz gelişiminde etkili olduğu düşünülen ve trombofiliye yol açtığı gösterilmiş bazı gen polimorfizmlerini değerlendirmeyi amaçladık.
Yöntemler: Çalışmamızda KAE (n=66) ve kontrol (normal koroner arter) (n=32) grubundaki 98 hastada trombofili genleri olarak bilinen Faktör V Leiden (G1691A), Faktör V H1299R, Protrombin G20210A, Faktör XIII V34L, B-Fibrinojen-455 G> A, PAI-1 4G/5G, MTHFR C677T ve MTHFR A1298C polimorfizmi değerlendirildi.
Bulgular: Gruplar karşılaştırıldığında klinik özellikleri ve trombofilik genlerdeki polimorfizm sıklığı her iki grupta benzer olduğu görüldü. Ancak, gruplar arasında heterozigot ve/veya homozigot polimorfizmi olup olmayanlar karşılaştırıldığında, KAE grubunda trombofilik gen polimorfizm olanlar anlamlı olarak daha fazla görüldü (p=0.023).
Sonuç: Trombofilik gen polimorfizmi, KAE oluşumu ve klinik görünümü ile ilişkili olabilir.

4. 
Canlı vericili karaciğer nakli cerrahisi sonrası N-terminal pro-beyin natriüretik peptit düzeyleri hastane içi mortaliteyi öngördürmektedir
Post-operative N-terminal pro-brain natriuretic peptide predicts in-hospital mortality after living donor liver transplantation
İsmail Polat Canbolat, Cansu Akdeniz, Oya Ferah, Yaman Tokat
PMID: 32519985  doi: 10.5543/tkda.2020.42637  Sayfalar 374 - 379
Amaç: Yüksek riskli cerrahilerde operasyon sonrası bakılan N-terminal pro-beyin natriüretik peptit (NT-proBNP) serum düzeyleri kardiyovasküler komplikasyonları ve mortaliteyi öngördürücü olarak saptanmıştır. Karaciğer nakli sonrası bakılan NT-proBNP serum düzeyleri ile mortalite arasındaki ilişki henüz bilinmemektedir.
Yöntemler: Tek merkezli bu çalışmada, ameliyat sonrası NT-proBNP değerine sahip canlı vericili karaciğer nakli uygulanan hastalar hastane içi mortalite açısından retrospektif olarak incelendi. Operasyon sonrası ilk 72 saatte, günlük olarak bakılan nt-proBNP değerlerinden en yüksek değer analize alındı. Postoperatif nt-proBNP’ye ait en iyi kestirim değerini belirlemek için ROC eğrisi analizi yapıldı ve ameliyat sonrası NT-proBNP’nin bağımsız öngördürücülüğünü değerlendirmek için Cox regresyon analizi uygulandı.
Bulgular: Karaciğer nakli uygulanmış, ortalama MELD skoru 15.8 olan 114 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastane içi mortalite 11 (9.6%) hastada gerçekleşti. Diabetes mellitus ve postoperatif NT-proBNP değerleri hastane içi mortalite ile istatistiksel olarak anlamlı idi (diabetes mellitus için p=0.011 ve NT-proBNP için p<0.001). Ameliyat sonrası NT-proBNP için en iyi kestirim değeri 1009 ng/L idi. Cox regresyon analizinde NT-proBNP hastane içi mortalitenin kuvvetli bir öngördürücüsü olarak saptandı [HR (95% CI): 24.467, (3.120–191.750), p=0.002].
Sonuç: Canlı vericili karaciğer nakli uygulanan hastalarda, ameliyat sonrası NT-proBNP hastane içi mortalitenin bağımsız bir öngördürücüsüdür. Ameliyat sonrası NT-proBNP kılavuzluğunda karaciğer nakli alıcısının yönetimi açısından çalışmalar gerekmektedir.

5. 
The “right way” to the left chamber in non-severe COPD: Echocardiographic predictors for stress-induced left ventricular diastolic dysfunction
Radostina Cherneva, Stefan Denchev, Zheyna Cherneva
PMID: 32519989  doi: 10.5543/tkda.2020.89238  Sayfalar 380 - 391

6. 
Prognostik nutrisyonel indeks enfektif endokardit hastalarında mortaliteyi öngördürür
Prognostic nutritional index predicts mortality in infective endocarditis
Serkan Kahraman, Hicaz Zencirkıran Aguş, Ali Kemal Kalkan, Fatih Uzun, Mehmet Ertürk, Mehmet Emin Kalkan, Mustafa Yıldız
PMID: 32519983  doi: 10.5543/tkda.2020.25899  Sayfalar 392 - 402
Amaç: Serum albümin ve lenfosit konsantrasyonlarını baz alan prognostik nutrisyonel indeks (PNİ) çeşitli hasta popülasyonlarında prognozu gösteren yeni bir enflamasyon temelli risk skorudur. Çalışmamızda enfektif endokardit (EE) hastalarında PNİ’nin mortalite üzerine etkisini incelemeyi amaçladık.
Yöntemler: Geriye dönük çalışmamıza 131 hasta alındı. Hastaların bazal demografik ve klinik verilerinin yanı sıra PNİ seviyeleri ölçüldü. Hastalar hastane içi mortalite gelişen ve gelişmeyenler olarak iki gruba ayrıldı.
Bulgular: Ortalama 37 günlük takip süresinde 29 hasta hastane içerisinde hayatını kaybetti. Mortalite olan hastalarda PNİ seviyesi daha düşük bulundu (35.90±6.96; 31.09±5.88, p=0.001). ROC eğrisi analizinde 35.6 eşik değeri ile PNİ iyi bir hastane içi mortalite prediktörü olarak saptandı (Eğri altında kalan alan: 0.691, %95 güven aralığı [GA]: 0.589–0.794, p=0.002). Çok değişkenli lojistik regresyon analizinde ileri yaş (Odds oranı [OO]=1.078; %95 GA=1.017–1.143; p=0.012), PNİ (OO=0.911; %95 GA=0.835–0.993; p=0.034) ve perforasyon (OO=5.557; %95 GA=1.357–22.765; p=0.017) mortalitenin bağımsız öngördürücüleri olarak saptandı. Ayrıca, Kaplan-Meier sağkalım analizinde düşük PNİ seviyesi olan hastalarda uzun dönem hayatta kalış süreleri daha düşük bulundu (Log rank: p=0.008).
Sonuç: PNİ seviyesi EE hastalarında artmış hastane içi mortalite ile ilişkili saptandı. İleri yaş, PNİ ve kalp kapağı perforasyonu mortalitenin bağımsız ön gördürücüleri olarak saptandı.

7. 
Çocuklarda transkateter atrial septal defekt kapatılmasının sol kalp fonksiyonları üzerine etkisi
The effect of transcatheter atrial septal defect closure on left heart function in pediatric patients
Ayşe Sülü, Derya Aydın Şahin, Osman Başpınar, Murat Sucu
PMID: 32519981  doi: 10.5543/tkda.2020.23793  Sayfalar 403 - 409
Amaç: Transkateter atriyal septal defekt (ASD) kapatılan çocuklarda sol atriyal ejeksiyon force (LAEF) ve doku Doppler ölçümleri ile sol atriyal sistolik fonksiyonları ve sol ventriküler diyastolik fonksiyonları değerlendirdik.
Yöntemler: Transkateter ASD kapatılan 56 çocukta kapatma öncesi, ertesi gün, onuncu gün, birinci ay ve üçüncü aylarda LAEF, mitral kapak doku Doppler ve sol atriyal volüm hesaplamaları yapıldı. Hastaların ASD kapatma öncesi değerleri sağlıklı yaş ve cinsiyet uyumlu 28 kontrol ile karşılaştırıldı.
Bulgular: Hasta grubunun izleminde, mitral A ve septal e’ velositesinde anlamlı düşme ve sonrasında artış saptandı (p<0.05). Septal ve lateral a’ değerlerinde anlamlı düşme saptandı (p<0.05). Septal e’/a’ değerlerinde başlangıca göre 3. ayda anlamlı artma saptandı. LAEF hasta grubunda ortalama 10.69±4.94 kilodyne, sağlıklı grupta 12.31±4.05 kilodyne ile daha yüksek bulundu, istatistiksel anlamlı fark bulunmadı (p=0.053). Ortalama LAEF değerleri işlem öncesi ortalama 10.68±3.87, ertesi gün 9.57±3.25, 10. gün 9.57±3.93, 1. ay 9.41±3.44, 3. ay 12.93±4.59 kilodyne bulundu. İşlem öncesine göre 3. ayda anlamlı artış saptandı ve sağlıklı grup ile anlamlı fark bulunmadı.
Sonuç: Transkateter ASD kapatılması ile sol atriyum sistolik ve sol ventrikül diyastolik fonksiyonlarında olumlu yönde etkilenme izlenmiştir. Cihazın mekanik olumsuz etkisi görülmemektedir.

8. 
COVID-19 (Sars-cov 2/Koronavirüs-19) tedavisinde klinikte kullanılan geleneksel Çin tıbbı bitkileri ve kardiyovasküler sisteme etkileri
Traditional Chinese medicine practices used in COVID-19 (Sars-cov 2/Coronavirus-19) treatment in clinic and their effects on the cardiovascular system
Emine Akalın, Miraç Ekici, Zinar Alan, Elif Özbir Elevli, Aysenur Yaman Bucak, Nuerbiye Aobuliaikemu, Ali Yağız Üresin
PMID: 32519978  doi: 10.5543/tkda.2020.03374  Sayfalar 410 - 424
Amaç: Koronavirüs (COVID-19) tedavisi için Çin’de yapılan klinik çalışmalarda kullanılan geleneksel Çin tıbbı (GÇT) formülasyonlarında yer alan bitkileri ve kardiyovasküler sistem üzerine etkilerini değerlendirmek.
Yöntemler: Bu araştırmada PubMed, Researchgate, Sciencedirect, Cochrane adlı arama motorları ve GÇT Monografları kullanılarak literatür taraması yapılmış ve belirlenen bitkilerin COVID-19 tedavisinde etki mekanizmaları üzerinden yeri ile kardiyovasküler sistem üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir.
Bulgular: Yapılan literatür taramaları sonucunda, klinikte hastalara verilen GÇT formülasyonları belirlenmiştir. Bu karışımlarda sıklıkla bulunan 10 bitkinin, COVID-19 tedavisi için önerilen etki mekanizmaları, kardiyovasküler etkileri ve olası toksisiteleri açıklanmıştır.
Sonuç: Geleneksel Çin Tıbbında farklı viral hastalıklarda kullanılan formülasyonların COVID-19 tedavisi için de denendiği görülmüştür. Formülasyonlarda en çok yer alan bitkilerin laboratuvar ve hayvan çalışmalarında etkinlikleri görülmesine rağmen klinik çalışma verileri yetersizdir. Bitkilerin klinik düzeyde güvenli olarak kullanabilmeleri için daha fazla klinik çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

NASIL YAPALIM?
9. 
Kardiyak ritim düzensizliği olan hastalarda ekokardiyografik inceleme sırasında nelere dikkat edilmeli?
Which factors should be taken into account during an echocardiographic examination of patients with cardiac arrhythmias?
Yalçın Velibey
PMID: 32519988  doi: 10.5543/tkda.2020.74009  Sayfalar 425 - 433
Makale Özeti |Tam Metin PDF

OLGU BILDIRISI
10. 
Gizli tip 1 konjenital uzun QT sendromunda epinefrin provokasyon testinin önemi
The importance of the epinephrine provocation test for the hidden type-1 congenital long QT syndrome
Adem Atici, Ramazan Asoğlu, Hasan Ali Barman, Irfan Sahin
PMID: 32519984  doi: 10.5543/tkda.2020.40480  Sayfalar 434 - 438
Konjenital uzun QT sendromu (UQTS) çocuklarda ve genç erişkinlerde ani kardiyak ölüm insidansı ile ilişkili genetik bir kanalopatidir. QT aralığı uzaması elektrokardiyografide (EKG) ana bulgudur, ancak eksik penetrasyon nedeniyle UQTS hastaların yaklaşık %40’ında normal QT aralığı görülür. UQTS’li hastalarda EKG’de normal QT aralığı gizli UQTS olarak bilinmektedir. Epinefrin provokasyon testi gizli UQTS tanısında yardımcı olabilir. Bu olgu serisinde EKG’de normal QT ve düzeltilmiş QT aralıkları olan ve ailesinde ani kalp ölümü öyküsü olan üç bireyde gizli UQTS tanısı için epinefrin provokasyon testi kullanıldı.

11. 
Karbon monoksit zehirlenmesinden kaynaklanan ST-yükselmesiz miyokart enfarktüsü
Non-ST segment elevation myocardial infarction induced by carbon monoxide poisoning
Gamze Küçükosman, Bengü Gülhan Aydın, Hilal Ayoğlu
PMID: 32519987  doi: 10.5543/tkda.2019.60044  Sayfalar 439 - 442
Karbonmonoksit (CO) zehirlenmesi dünyadaki zehirlenmeye bağlı ölümlerin en yaygınıdır. CO zehirlenmesinin kardiyovasküler komplikasyonları; miyokart hasarı, sol ventrikül disfonksiyonu, pulmoner ödem ve aritmileri içerir. Karboksihemoglobin seviyeleri, CO zehirlenmesinin klinik ciddiyetiyle korele değildir. Bu yazıda, karbon monoksit zehirlenmesine ikincil akut miyokart enfarktüsü sonrası koroner baypas ameliyatıyla başarılı bir şekilde tedavi edilen bir hastayı sunuyoruz.

12. 
Transkateter aort kapak değişimi ve mitral kapak kapak içi prosedürü sonrasında derin bradikardi hastalarında başarılı kablosuz kalp pili uygulaması
Successful leadless pacemaker implantation in a patient with profound bradycardia following transcatheter aortic valve replacement and mitral valve-in-valve procedure
Enes Elvin Gul, Yumna B Haseeb, Sohaib Haseeb, Reda Abuelatta, Osama Al Amoudi
PMID: 32519986  doi: 10.5543/tkda.2020.46635  Sayfalar 443 - 446
Kablosuz kalp pilleri, yüksek riskli transkateter kapak değiştirme prosedürleri geçiren hastalar için geleneksel transvenöz kalp pillerine potansiyel bir alternatif sunar. Transkateter aort kapak değişimi ve mitral kapak kapakçığı prosedürünü takiben derin bradikardi gelişen 51 yaşında bir kadın hastada, başarılı bir kablosuz kalp pili uygulaması olgusu sunuldu.

OLGU GÖRÜNTÜSÜ
13. 
Protez kapak endokardit komplikasyonunun değerlendirilmesinde multimodal görüntülemenin artan değeri
Incremental value of multimodal imaging in the evaluation of complicated prosthetic valve endocarditis
Ahmet Güner, Alkım Ateşli, Hicaz Zencirkıran Aguş, Ekrem Güler, Gamze Babür Güler
PMID: 32519980  doi: 10.5543/tkda.2020.17676  Sayfa 447
Makale Özeti | İngilizce Tam Metin | Video

14. 
A ventricular septal defect with a continuous left-to-right shunt mimicking a ruptured sinus of Valsalva aneurysm
Ali Hosseinsabet, Khalil Forozannia
PMID: 32519979  doi: 10.5543/tkda.2020.04688  Sayfa 448
Makale Özeti | İngilizce Tam Metin | Video

DIĞER YAZILAR
15. 
Kardiyoloji yayınlarında gündem ve yorumlar
Comment on cardiology publications
Ertan Ural
Sayfa 449
Makale Özeti |Tam Metin PDF



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama



Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi