ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 46 (8)
Cilt: 46  Sayı: 8 - Aralık 2018
EDITÖRYAL YORUM
1. 
Obezite ve diyastolik disfonksiyon arasındaki ilişki neye bağlı: Obeziteye mi, obezite fenotipine mi?
What is the association between obesity and diastolic dysfunction: Obesity or obesity phenotype?
Servet Altay
PMID: 30516521  doi: 10.5543/tkda.2018.16626  Sayfalar 649 - 650
Makale Özeti |Tam Metin PDF

ARAŞTIRMA
2. 
Farklı obezite ölçümlerinin diyastolik fonksiyon bozukluğunun varlığını öngörme gücü
Predictive power of different obesity measures for the presence of diastolic dysfunction
Yalın Tolga Yaylalı, Güzin Fidan-yaylalı, Beray Can, Hande Şenol, Mehmet Kılınç, Mustafa Yurtdaş
PMID: 30516522  doi: 10.5543/tkda.2018.12844  Sayfalar 651 - 658
Amaç: Vücut kitle indeksi ve bel çevresinin obezitenin değerlendirilmesinde bazı kısıtlılıkları vardır. Bu çalışma bir obezite ölçümünün diyastolik disfonksiyonun (DD) varlığını diğer obezite ölçümlerinden daha doğru öngörüp öngörmediğini değerlendirmeyi amaçladı.
Yöntemler: Diyastolik disfonksiyon için herhangi bir risk faktörü olmayan 91 obez denek çalışmaya alındı. Ekokardiyografik inceleme yapıldı. DD, en güncel kılavuzlara göre tanımlandı ve sınıflandırıldı. Denekler DD varlığına göre iki gruba ayrıldılar. Kilo, boy ve bel çevresi (BÇ) ölçüldü. Vücut kitle indeksi (VKİ) ve bel kalça oranı (BKO) hesaplandı. Bir vücut şekil indeksi (VŞİ), BÇ/(VKİ2/3boy1/2) denklemine göre hesaplandı. Lojistik regresyon analizi ile VŞİ, VKİ, BKO ve BÇ’nin DD ile ilişkisini inceledik. İki grup arasındaki farkın incelenmesi için kovaryans analizi kullanıldı.
Bulgular: Bel çevresi ve VKİ, DD’si olan deneklerde anlamlı olarak artmıştı (sırasıyla, p=0.049 ve 0.051). Artmış VKİ, BÇ ve BKO DD olma riskini arttırdı [BMI-DD: odds oranı (OR)=1.096, p=0.024; WC-DD: OR=1.059, p=0.007; WHR-DD: OR=2.363, p=0.007]. Yaş ve cinsiyet düzeltmesinden sonra sadece VKİ anlamlı olarak DD ile ilişkili olmaya devam etti (p=0.031). VŞİ DD ile ilişkili değildi.
Sonuç: Yaş ve cinsiyet düzeltmesinden sonra VKİ obezitede DD’nin tek öngördürücüsü idi. Tüm kısıtlılıklarına rağmen VKİ halen potansiyel olarak DD’nin diğer obezite ölçümleri içinde en doğru ölçümü olabilir.

3. 
Yaygın koroner arter hastalığında yeni kuşak ilaç salınımlı stentlerin kullanımının orta vadeli klinik sonlanımı
Mid-term clinical outcomes of new generation drug-eluting stents for treatment of diffuse coronary artery disease
Ali Çoner, Davran Çiçek, Sinan Akıncı, Serhat Balcıoğlu, Cihan Altın, Haldun Müderrisoğlu
PMID: 30516523  doi: 10.5543/tkda.2018.62678  Sayfalar 659 - 666
Amaç: Yaygın koroner arter hastalığı tedavisi klinik kardiyolojinin sıkıntı yaratan durumlarından biridir. Bu hastaların perkütan revaskülarizasyonu ile ilgili veriler sınırlıdır.
Yöntemler: Çalışmamız gözlemsel bir klinik değerlendirmedir. Yaygın koroner arter hastalığı olup yeni kuşak ilaç salınımlı stentler (DES) ile revaskülarize edilmiş hastalar geriye dönük incelendi. Çoklu, üst üste gelecek şekilde yerleştirilmiş yeni kuşak DES’ler (her damar için en az 60 mm uzunlukta olacak şekilde) ile tedavi edilmiş hastalar çalışmaya alındı. Girişim sonrasındaki ilk yılın sonunda önemli istenmeyen kardiyak olay (MACE) sıklığı araştırıldı. MACE kavramı kardiyak ölüm, stent trombozu, ölümcül olmayan miyokart enfarktüsü ve hedef lezyon revaskülarizasyonu ihtiyacı (TLR) olarak tanımlandı.
Bulgular: Çalışmaya yaygın koroner arter hastalığı nedeniyle yeni kuşak DES’ler ile tedavi edilen 71 hasta (75 koroner damar) dahil edildi. Zotarolimus DES 48 koroner damarda, biolimus A9 DES 27 koroner damarda kullanıldı. Her koroner damar için kullanılan ortalama stent uzunluğu ortalama 75.0 mm (60.0–106.0) ve yine her damar için kullanılan stent sayısı üç 3 (2–4) olarak bulundu. İlk yıl sonunda toplam MACE sıklığı %11.2 olarak izlendi (sekiz hasta). Diabetes mellitus ve ST segment yükselmeli miyokart enfarktüsü (STEMI) MACE gelişimi ile ilişkili bağımsız klinik risk faktörleri olarak belirlendi.
Sonuç: Yaygın koroner arter hastalığında yeni kuşak DES’lerin kullanımı ile gerçekleştirilecek koroner arter revaskülarizasyonu seçilmiş olgularda uygun bir seçenek olarak görülmektedir. Çalışmamızda diabetes mellitus ve STEMI varlığı bu tedavi seçeneğinde olumsuz klinik sonlanım ile ilişkili bulunmuştur.

4. 
Pulmoner hipertansiyon etiyolojisinin araştırılması: Tek merkezden 16 yıllık deneyim
Pulmonary hypertension spectrum: 16 years of experience from a single center
Ramin Hacıyev, Serkan Ünlü, Mehmet Rıdvan Yalçın, Gülten Taçoy, Atiye Çengel
PMID: 30516524  doi: 10.5543/tkda.2018.28909  Sayfalar 667 - 674
Amaç: Pulmoner hipertansiyon (PH), uzmanlaşmış merkezlerce teşhis ve tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. PH tanısında kaydedilen gelişmeler, hastalığın sınıflandırılmasında yeni yaklaşımlara yol açmaktadır. Bu çalışmanın amacı, merkezimizin veri tabanını kullanarak PH’lı hastaların etiyolojik özelliklerini belirlemektir.
Yöntemler: Kateterizasyon laboratuvarı veri tabanı geriye dönük olarak araştırılarak, sağ kalp kateterizasyonu uygulanan ve PH tanısı konan tüm hastalar çalışmaya alındı. PH’lı hastalar etiyolojilerine göre sınıflandırıldı. Verilerin sınıflandırılmasında güncel kılavuzların önerileri uygulandı.
Bulgular: Toplam 379 PH’lı hasta (231 kadın, 53.2±14.7 yıl) dahil edildi. Kayıtlı 379 hastanın 82’si pulmoner arteriyel hipertansiyon (PAH) olarak sınıflandırıldı. PAH alt grupları incelendiğinde doğumsal kalp hastalıkları en sık PAH nedeni olarak bulundu. Kapak hastalıkları postkapiller PH grubunda en sık etiyolojik neden olarak izlendi. Ortalama ve sistolik pulmoner arter basınçları ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu PH grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark gösterdi (sırasıyla p<0.001, p=0.003, p<0.001).
Sonuç: Araştırmamızda PAH grubunda özellikle doğumsal kalp hastalıklarının postkapiller PH grubunda ise kapak hastalıklarının başta gelen etiyolojik nedenler olduğu saptanmıştır. Özelleşmiş merkezlerin, yapacağı sistematik incelemelerin katkısı ile Türkiye genelinde etiyolojik araştırmaların yapılması gerekliliği aşikardır.

5. 
Doğumsal kalp hastalığı olan pediatrik hastalarda kalp kateterizasyonu sırasında gelişen ritim bozuklukları
Arrhythmia during diagnostic cardiac catheterization in pediatric patients with congenital heart disease
Taner Kasar, Ibrahim Cansaran Tanıdır, Erkut Öztürk, Selman Gökalp, Gülhan Tunca Şahin, Mehmet Akın Topkarcı, Yakup Ergül, Alper Güzeltaş
PMID: 30516525  doi: 10.5543/tkda.2018.06025  Sayfalar 675 - 682
Amaç: Doğumsal kalp hastalıklarının (DKH) tanısı ve tedavisi sırasında kalp kateterizasyonu kullanımı gün geçtikçe artmaktadır. Aritmi kateterizasyon sırasında görülebilen bir komplikasyondur. Bu çalışmada kalp kateterizasyonu sırasında gelişen aritmik olayların sıklığı ve tedavisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Yöntemler: Ocak 2012–2018 tarihleri arasında DKH nedeni ile tek bir merkezde kalp kateterizasyonu yapılan hastaların bilgileri geriye dönük olarak değerlendirildi.
Bulgular: Toplam 1316 hastaya DKH nedeni ile tanısal amaçlı kalp kateterizasyonu yapıldı. Hastaların ortalama yaşı ve ağırlığı sırasıyla 18 ay (6 gün–21 yıl) ve 9.9 kg (2.2–135 kg) idi. Ventriküler septal defekt (281 olgu) ve Fallot tetrolojisi (257 olgu) iki grupta en sık görülen DKH idi. Doksan üç (%7) olguda kardiyak kataterizasyon sırasında aritmi gözlendi. Elli sekiz (%62) olguda bradiaritmi ve 35 (%38) olguda taşiaritmi saptandı. Görülen aritmiler, yan etki ciddiyet sınıflandırma sistemine göre; düşük, yüksek, majör olarak sınıflandırıldı ve sıklıkları sırası ile %2,7, %4.3 ve %1.2 olarak saptandı. Olguların 36’sında (%39) tedavi gerekmedi, 57 olguda (%61) ise aritmiyi gidermek için tedavi gerekti. Tedavi yaklaşımları; 15 olguda kateter manipülasyonu, 24 olguda tıbbi tedavi ve üç olguda kardiyoversiyon idi. Hastaların 11’inde kardiyopulmoner canlandırma yapılması gerekti. İki olguda geçici kalp pili takılması gerekir iken, iki olguda kateterizasyona bağlı aritmi nedeniyle kalıcı kalp pili ihtiyacı oldu. Kateterizasyona bağlı aritmi nedeniyle kaybedilen olgu olmadı.
Sonuç: Doğumsal kalp hastalıkları olan olgularda tanısal kalp kateterizasyonu sırasında her tür aritmi ile karşılaşılabilir. Bu aritmilerin uygun bir şekilde tedavi edilmesi mortalite ve morbiditeyi düşürecektir.

6. 
Türkiye’de koroner arter hastalığından ikincil korunmada cinsiyet etkisi var mıdır?
Is there a gender gap in secondary prevention of coronary artery disease in Turkey?
Duygu Koçyiğit, Lale Tokgözoğlu, Meral Meral Kayıkçıoğlu, Servet Altay, Sinan Aydoğdu, Cem Barçın, Cem Bostan, Hüseyin Altuğ Çakmak, Alp Burak Çatakoğlu, Samim Emet, Oktay Ergene, Ali Kemal Kalkan, Barış Kaya, Cansın Kaya, Cihangir Kaymaz, Nevrez Koylan, Hakan Kültürsay, Aytekin Oğuz, Ebru Özpelit, Serkan Ünlü
PMID: 30516526  doi: 10.5543/tkda.2018.45392  Sayfalar 683 - 691
Amaç: Benzer risk profiline sahip erkekler ile kıyaslandığında, kadınlara farmakolojik tedavi, yaşam tarzı değişiklikleri ve kardiyak rehabilitasyon açısından koruyucu önerilerde daha az bulunulduğu bilinmektedir. Bu çalışmada, Türk popülasyonunda kardiyovasküler risk profili ve ikincil korunma ölçütleri üzerine cinsiyetin etkisinin araştırılması hedeflenmiştir.
Yöntemler: İstatistiksel analiz Türkiye’de 17 merkezden elde edilen EUROASPIRE-IV (European Action on Secondary and Primary Prevention - EA-IV) kesitsel araştırma verilerine dayanarak gerçekleştirildi. İlk veya tekrarlayan koroner olay (koroner arter baypas greft, perkütan koroner girişim, akut miyokart enfarktüsü ya da akut miyokart iskemisi) nedeniyle hastaneye yatırılan 18–80 yaş aralığındaki kadın ve erkek hastalar çalışma kapsamında incelendi.
Bulgular: Bu çalışmaya 88 kadın (%19.7) ve 358 erkek (%80.3) dahil edildi. İlk koroner olayda, kadınların daha yaşlı (p=0.003) ve daha az eğitimli (p<0.001) oldukları saptandı. Kadınlarda sigara içiciliğinin daha az (p<0.001), depresyon ve kaygı düzeylerinin daha yüksek (her ikisi p<0.001) olduğu görüldü. Koroner olaydan 6–36 ay sonra yapılan görüşmede, santral obezite (p<0.001) ve obezite (p=0.004) kadınlarda daha sık bulundu. LDL-K, HDL-K ve HbA1c düzeyleri kadın ve erkekler arasında benzerdi. Kadınlarda kan şekeri daha yüksek (p=0.003) ve hipertansiyon daha sık (p=0.001) idi. Koroner olay sonrası fiziksel aktivitede artış ya da kilo kaybı cinsiyetler arasında farklı bulunmadı. Antitrombosit ilaç, statin, beta bloker ya da ACEi/ARB kullanımı bakımından da cinsiyetler arasında anlamlı farklılığa rastlanmadı (p>0.05).
Sonuç: Benzer ilaç kullanım oranlarına rağmen, ideal vücut ağırlığı, açlık kan şekeri ve kan basıncı değerlerine ulaşma oranı kadınlarda daha düşük saptanmıştır. Bu bulgu, kadınlarda yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisine uyumun önemine vurgu yapmaktadır.

7. 
Kalp yetersizliği tanısı olan hastalara bakım verenlerin bakım verme yükü ve psikososyal uyumları
The caregiver burden and the psychosocial adjustment of caregivers of cardiac failure patients
Filiz Dirikkan, Leyla Baysan Arabacı, Ece Mutlu
PMID: 30516527  doi: 10.5543/tkda.2018.69057  Sayfalar 692 - 701
Amaç: Bu çalışma, kalp yetersizliği tanısı olan hastalara bakım verenlerin bakım verme yükü ve hastalığa psikososyal uyumları arasındaki ilişkiyi değerlendirmek amacıyla kesitsel nitelikte tanımlayıcı tipte yapıldı.
Yöntemler: Bir üniversite hastanesinin kardiyoloji kliniğinde 18 Kasım 2015–1 Mart 2016 tarihleri arasında tedavi gören 200 hastanın bakım verenleri ile gerçekleştirilen çalışmada, Tanıtıcı Bilgi Formu, Bakım Verme Yükü Ölçeği (BVYÖ) ve Hastalığa Psikososyal Uyum-Öz Bildirim Ölçeği (PAIS-SR) kullanıldı.
Bulgular: Bakım verenlerin %75’i ilk-orta öğrenim mezunu, %36’sı ev hanımı, %43’ü hastanın eşi, %71’i beş yıl ve daha kısa süredir hastasına bakım vermekte idi. Bakım verenler, kalp yetersizliğini “nefes almada güçlük, yorgunluk-halsizlik, uyuyamama ve el-ayaklarda şişlik” olarak tanımlamaktaydı. İlk tanıyı duyduklarında üzüntü, korku, çaresizlik, şaşkınlık, öfke ve suçluluk yaşadıklarını, bu duygularla sıklıkla kendi kendilerine baş ettiklerini ve %94’ü tanı sonrası yaşamlarında fiziksel, psikolojik, sosyal, mesleki ve ekonomik değişiklikler olduğunu, %74’ü tanı sonrası üzüldüğünü ve olumsuz etkilendiğini belirtti. %71.5’i bakım verme sürecinde güçlükler yaşadığını, %84’ü hastanın bakım ve tedavisi sırasında hastayı kaybetme, hastalık prognozu, ameliyat (nakil-pil), tedaviye uyum gibi nedenlerden dolayı kaygı yaşadığını belirtti. Bakım verme yükü ve hastalığa psikososyal uyum ölçek puanlarının ortalamanın altında olduğu saptandı. Bakım verme yükü ile hastalığa psikososyal uyum ölçeğinin üç alt boyutu arasında orta düzeyde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde ilişki bulundu (p<0.05).
Sonuç: Kalp yetersizliği tanılı bireylere bakım verenler, bakım vermekten dolayı orta düzeyde sıkıntı yaşamakta ve hastalığa orta düzeyde uyum sağlamaktadır. Sağlık bakımına oryantasyon dışında, bakım vermekten dolayı hissedilen sıkıntı arttıkça, hastalığa psikososyal uyum da bozulmaktadır.

OLGU BILDIRISI
8. 
Otuz altı haftalık gebede akut ön duvar miyokart enfarktüsü: Başarılı basamaklı tedavi yaklaşımı
Acute anterior myocardial infarction in the 36th week of pregnancy: A successful stepwise treatment approach
Murat Akçay, Murat Meriç, Ömer Gedikli, Serkan Yüksel, Mahmut Şahin
PMID: 30516528  doi: 10.5543/tkda.2018.79092  Sayfalar 702 - 705
Gebelikte veya erken postpartum dönemde gelişen akut miyokart infarktüsü (AMİ) sık maternal ve fetal komplikasyonlar ile ilişkilidir. Gebelikteki hormonal ve hemodinamik etkilerle koroner arter intima ve medyasında yapısal değişiklikler, hiperkoagulabilite gibi farklı faktörler patofizyolojide rol almaktadır. Miyokart enfarktüsü sıklıkla yırtılmış plak üzerine trombüs gelişimiyle oluşurken, gebelikte spontan koroner arter diseksiyonu da önemli bir nedeni oluşturmaktadır. Literatürde, tedavi yaklaşımı olarak konservatif yaklaşımdan, perkütan koroner girişim ve ivedi baypas ameliyatına ve nadiren trombolitik tedaviye kadar giden olgular bildirilmiştir. Arter intima ve medyasındaki yapısal değişiklikler nedeniyle invaziv girişimler ve baypas ameliyatında anne ve fetüs açısından komplikasyon riski daha yüksek, tedavi başarısı daha düşüktür. Biz bu yazıda, hamileliğinin 36. haftasında olup akut ön duvar miyokart enfarktüsüyle başvuran bir kadın hastayı sunuyoruz. Primer perkütan girişimde oklüzyon saptanamamış, trombolitik tedavi ve aşamalı perkütan girişim uygulanmış ve başarılı sonuç vermiştir.

9. 
Tek taraflı bacak ödemi: Her zaman vasküler midir?
Unilateral leg edema: Is it always vascular?
Ferit Onur Mutluer, Cenk İndelen, Neris Dincer, Gamze Aslan, Mehmet Şanser Ateş
PMID: 30516529  doi: 10.5543/tkda.2018.85601  Sayfalar 706 - 709
Diz altındaki tek taraflı ekstremite ödemi genellikle derin ven trombozu, venöz yetersizlik ya da lenfödem nedeniyle gelişir. Hastanın öyküsü, fizik muayene ve alt ekstremite venöz dupleks ultrason çoğu zaman damar kaynaklı olan etiyolojiyi ortaya koyar. Bu olgu sunumunda, 23 yaşındaki hastamız tek taraflı bacak şişliği nedeniyle tanısal değerlendirmelerden geçmiş ve klinikçi ödemin göreceli olarak nadir bir nedenini ortaya çıkarmıştır: Lipoödem. Lipoödem subkütan yağ dokusu birikimiyle kendini gösteren bir hastalıktır ve her ne kadar genel kardiyoloji kliniklerinde nadiren tanısı konulsa da, özelleşmiş kliniklerde yaklaşık beş hastadan birinde alt ekstremite ödeminin nedeni olarak gösterilmiştir.

10. 
Radiyal arter içinde kıvrılmış kateterin brakiyal arter içinde transkütan yolla bir iğneyle delinip “gerdirilerek düzeltilip” çıkarılması
Removal of a catheter kinked in the radial artery by anchoring the distal part of the catheter with a needle via transcutaneous approach
Yakup Balaban, Ali Hıdır Kayışoğlu, Altuğ Tokatlı, Aykut Tantan
PMID: 30516530  doi: 10.5543/tkda.2018.TKDA-45095  Sayfalar 710 - 713
Bu yazıda koroner anjiyografi sırasında radiyal arter içinde kıvrılıp düğümlenmiş bir kateterin brakiyal arter içinde dıştan bir iğne ucu ile yakalanıp gerdirilerek düzeltilip çıkarılmasına ilişkin bir olgu sunuldu. Yetmiş yedi yaşında erkek hasta 10 yıl önce koroner arter baypas greft (CABG) ameliyatı, iki yıl önce kalıcı kalp pili implantasyonu geçirmiş. Tipik göğüs ağrısı, ekokardiyografide bölgesel hareket kusuru olduğu için koroner anjiyografiye alındı. 5Fr radiyal kılıf sağ radiyal artere yerleştirildikten sonra işleme başlandı. 5Fr anjiyografik kateter subklavyen arterinin tortiyozitesi nedeniyle işleme başladıktan hemen sonra kıvrılıp düğümlendi. 0.038 ve 0.035 inç çeşitli kılavuz teller kullanılarak, ters ve düz rotasyon hareketleriyle kıvrılma düzeltilemedi. Kateterin düğümünü distal kısımdan sabitleyip gerdirmeyince düzeltmek mümkün olmadı. Bu amaçla brakiyal bölge sterilize edildi ve lokal anestezi yapıldı. Skopi altında bir adet yeşil enjektör iğne ucunu brakiyal arteri de delerek transkütan yolla kateterden geçirdik. Böylece kateteri gerdirebildik. Kıvrımı düzeltip kateteri kılıftan çıkardık. Daha sonra aldığımız görüntülerde brakiyal ve radiyal arterde travmaya ve deformasyona rastlamadık. Kateter distal ucundan sabitlenip gerdirilmedikçe kateterdeki bükümü düzeltmek mümkün değildi. Kateter üst ekstremite damarlarında bükümlendiğinde bir iğneyle tespit edilebilir. Bu basit ve güvenilir travmatik olmayan bir yöntemdir.

11. 
Yüzeyel femoral arter tam tıkanıklığının revaskülarizasyonu: Kollateral yaklaşım
Revascularization of superficial femoral artery due to chronic total occlusion: Collateral approach
Özkan Candan, Sabahattin Gündüz, Müslüm Şahin
PMID: 30516531  doi: 10.5543/tkda.2017.96920  Sayfalar 714 - 717
Endovasküler girişimler femoro-popliteal lezyonların tedavisinde daha sık kullanılmakta olup önce tıkalı yerin öne doğru olarak geçilmesi tercih edilmektedir. Ancak öne doğru yol ile geçiş çeşitli nedenlerle başarısız olduğunda geriye doğru yol veya daha az sıklıkla kollateral yolla geçiş kullanılmaktadır. Kollateral yol ile geçişin ciddi komplikasyonları olmasına rağmen seçilmiş bazı olgularda ve deneyimli merkezlerde başarılı olarak uygulanabilmektedir. Bu olguda tıkalı femoral arter kollateral yol ile başarılı olarak açılmıştır.

12. 
Flekainid Andersen-Tawil sendromlu pediyatrik hastalarda bidireksiyonel ventriküler taşikardiyi tamamen ortadan kaldırabilir mi?
Can flecainide totally eliminate bidirectional ventricular tachycardia in pediatric patients with Andersen-Tawil syndrome?
Yakup Ergül, Senem Özgür, Sertaç Hanedan Onan, Volkan Tuzcu
PMID: 30516532  doi: 10.5543/tkda.2017.77856  Sayfalar 718 - 722
Andersen-Tawil sendromu (ATS), kas güçsüzlüğü (periyodik paralizi), ritm bozuklukları ve gelişim bozukluklarına neden olan bir hastalıktır. QT uzaması ve bidireksiyonel ventriküler taşikardi (VT) ve polimorfik VT’yi de içeren ventriküler aritmiler ortaya çıkabilir. Tüm olguların yaklaşık %60’ı, KCNJ2 genindeki mutasyonlardan kaynaklanmaktadır. On üç yaşında kız hasta, sık ventriküler erken atımlar nedeniyle hastanemize sevk edildi. Hasta, morfolojik bozuklukları, EKG değişiklikleri ve periyodik kas güçsüzlüğü nedeniyle ATS olarak düşünüldü ve tanı genetik olarak doğrulandı. Bidireksiyonel VT ve sık polimorfik erken ventriküler atımları için ilk basamak tedavi olarak beta bloker başlandı. Ancak tedaviye rağmen, hastanın VT atakları kontrol altına alınamadı. Bunun üzerine Flekainid tedaviye eklendi. Flekainid ile prematüre ventriküler atımların sayısı çarpıcı bir şekilde azaldı. Ayrıca VT atakları tamamen kayboldu. Bu hasta, ülkemizde nadir görülen ATS’li hastalardan biridir. Bu makalede ATS’li bir hastada ritm bozukluğunun başarılı yönetimi anlatılmıştır.

UZMAN GÖRÜŞÜ
13. 
Kalp yetersizliği ve kronik kalp hastalıklarında erişkin aşılama: Uzman görüşü
Vaccination of adults with heart failure and chronic heart conditions: Expert opinion
Ahmet Çelik, Hakan Altay, Alpay Azap, Yüksel Çavuşoğlu, Sanem Nalbantgil, Esin Şenol, Ahmet Temizhan, Mehmet Birhan Yılmaz
PMID: 30516533  doi: 10.5543/tkda.2018.37048  Sayfalar 723 - 734

OLGU GÖRÜNTÜSÜ
14. 
Iatrogenic radial artery psedoaneurysm after cardiac catheterization
Leydimar Anmad Shihadeh Musa, Raquel Pimienta- González, Carlos Rubio- Iglesias, Marcos Rodriguez- Esteban, Julio Hernández- Afonso
PMID: 30516534  doi: 10.5543/tkda.2018.04135  Sayfa 735
Makale Özeti |Tam Metin PDF

15. 
Ateroskleroza bağlı sağ koroner arter anevrizmasının endovasküler koil ile tedavisi
Endovascular coil treatment of a right coronary artery aneurysm related to atherosclerosis
Ali Rıza Akyüz, Sinan Şahin, Ayşegül Karadeniz
PMID: 30516535  doi: 10.5543/tkda.2018.21533  Sayfa 736
Makale Özeti |Tam Metin PDF | Video

16. 
Antegrad koil embolizasyonuyla iki mikrokateterin eşzamanlı kullanarak koroner ve pulmoner arterler arasındaki fistülün tedavisi
Treatment of a fistula between coronary and pulmonary arteries with simultaneous use of two microcatheters for antegrade coil embolization
Anıl Avcı, Mehmet Aytürk, Ahmet Güner, Mahmut Buğrahan Çiçek, Ramazan Kargın
PMID: 30516536  doi: 10.5543/tkda.2018.43638  Sayfa 737
Makale Özeti |Tam Metin PDF | Video

17. 
Küçük atriyal septal defekti olan bir hastada orantısız sağ kalp genişlemesi: Saklı kalmış anormal pulmoner ven dönüşü
Disproportionate right heart enlargement in a patient with small atrial septal defect: Hidden abnormal pulmonary venous return
Kumral Çağlı, Mustafa Karakurt, Halil Lütfi Kısacık, Mustafa Özdemir, Zehra Gölbaşı
PMID: 30516537  doi: 10.5543/tkda.2018.84669  Sayfa 738
Makale Özeti |Tam Metin PDF | Video

EDITÖRE MEKTUP
18. 
FMF Hastalarında Lipid Bozuklukları: Tek Neden İnflamasyon Mu?
Lipid disorders in Familial Mediterranean Fever patients: Is inflammation the only cause?
Yusuf Ziya Şener, Metin Okşul, Gül Sinem Kılıç
PMID: 30516538  doi: 10.5543/tkda.2018.44389  Sayfa 739
Makale Özeti |Tam Metin PDF

19. 
Authors reply
Authors reply
Gökhan Çakırca, Muhammet Murat Çelik
PMID: 30516539  doi: 10.5543/tkda.2018.02361  Sayfalar 739 - 740
Makale Özeti |Tam Metin PDF

20. 
Bulmacanın eksik parçası nerededir? Sol ventrikül destek cihazı olan hastada başarısız cihaz tedavisi
Where is the missing piece of the puzzle? Failed device therapy in patients with left ventricular assist device
Sohaib Haseeb, Enes Elvin Gul
PMID: 30516545  doi: 10.5543/tkda.2018.61365  Sayfalar 740 - 741
Makale Özeti |Tam Metin PDF

21. 
Authors reply
Authors reply
Serkan Cay, Firat Ozcan, Ozcan Ozeke, Dursun Aras, Serkan Topaloglu
PMID: 30516540  doi: 10.5543/tkda.2018.95486  Sayfa 741
Makale Özeti |Tam Metin PDF

22. 
ICD Tedavileri Artmış Depresyon İnsidansı ve Mortalite Hızı İle İlişkilidir
Implantable cardioverter-defibrillator therapies are associated with increased incidence of depression and mortality
Metin Okşul, Yusuf Ziya Şener, Arzu Yıldırım
PMID: 30516541  doi: 10.5543/tkda.2018.01361  Sayfa 742
Makale Özeti |Tam Metin PDF

23. 
Authors reply
Authors reply
Georgiy Pushkarev, Vadim A Kuznetsov, Yakov A Fisher, Anna M Soldatova, Tatiana N Enina
PMID: 30516542  doi: 10.5543/tkda.2018.38834  Sayfalar 742 - 743
Makale Özeti |Tam Metin PDF

24. 
Miyokard enerji tüketimi Kardiyak Sendrom X'te farklı mı?
Is Cardiac Syndrome X associated with altered myocardial energy expenditure?
Gamze Babur Güler
PMID: 30516543  doi: 10.5543/tkda.2018.41635  Sayfalar 743 - 744
Makale Özeti |Tam Metin PDF

25. 
Yazarın yanıtı
Author's reply
Elif Hande Özcan Çetin, Mehmet Serkan Çetin, Ahmet Temizhan
PMID: 30516544  doi: 10.5543/tkda.2018.23177  Sayfalar 744 - 745
Makale Özeti |Tam Metin PDF

DIĞER YAZILAR
26. 
Kardiyoloji yayınlarında gündem ve yorumlar
Comment on cardiology publications
Ertan Ural
Sayfa 746
Makale Özeti |Tam Metin PDF



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama



Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi