ARAŞTIRMA | |
1. | Akut miyokart enfarktüsüne bağlı kötü klinik sonlanımı öngörmede basit bir anjiyografik endeks A simple angiographic index to predict adverse clinical outcome associated with acute myocardial infarction Mustafa Tarık Ağaç, Süret Ağaç, Levent Korkmaz, Hakan Erkan, Turhan Turan, Hüseyin Bektaş, Ali Rıza Akyüz, Mustafa Çetin, Şükrü ÇelikPMID: 24899474 doi: 10.5543/tkda.2014.02154 Sayfalar 321 - 329 Amaç: Akut miyokart enfarktüsünde, nihai enfarkt büyüklüğünün ana belirteçlerinden birisi ilgili damarın beslediği risk altındaki miyokart alanının büyüklüğüdür. Akut ön duvar miyokart enfarktüsü (ME) geçiren hastalarda risk altındaki miyokart alanını öngörebilecek yeni bir endeks tanımladık. Çalışmamızın amacı, “Kısmi önemlilik endeksi (KÖE)” adını verdiğimiz bu endeksin klinik sonlanım ve sol ventrikül (SV) sistolik fonksiyonlarındaki düşme ile ilişkisini araştırmaktır. Çalışma planı: Daha önce akut koroner sendrom hikayesi olmayan ve ön duvar ME’si geçiren ardışık 123 hasta ileriye dönük bir şekilde çalışmaya alındı. KÖE, sorumlu segmentteki damar çapının sol ön inen, sirkumfleks ve sağ koroner arter çaplarının toplamına bölünmesi ile hesaplandı. Birinci aydaki ölüm, ölümcül olmayan ME, inme ve konjestif kalp yetersizliğini (KKY) içeren klinik sonlanım noktalarına bakıldı. Bulgular: Kısmi önemlilik endeksi ile SV ejeksiyon fraksiyonu (EF) arasında anlamlı ve negatif bir korelasyon saptandı (r=-0.65, p<0.001). Benzer şekilde KÖE, 72. saat troponin I (TnI) ile anlamlı bir şekilde korele idi (r=0.48, p<0.001). Hastalar ortanca KÖE değerine (Ortanca KÖE=0.30) göre iki gruba ayrıldı. Ortanca üstü grupta ortalama EF daha düşük (32.8±8.6 ve 42.8±9.4, p<0.001) ve birleşik sonlanım noktasına erişme sıklığı daha fazla idi (%33.9 ve %13.1, p=0.01). Ortanca üstü grupta ölüm, ölümcül olmayan ME ve KKY sıklığı daha fazla olmakla birlikte fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. Kısmi önemlilik indeskinin >30 olması ileri derece SV işlev bozukluğunu (SVEF <0.30) öngörmede %88 duyarlılık ve %60 özgüllüğe sahipti (ROC alanı 0.82, p<0.001, GA: 0.73-0.90). Sonuç: Akut ön duvar ME’li hastalarda, primer perkütan koroner girişim esnasında hesaplanabilen basit bir endeks SV işlev bozukluğunu ve kötü klinik gidişi öngörebilir. |
2. | Editöryal Yorum: Akut miyokart enfarktüslü hastalarda anjiyografik skorlama sistemleri Editorial: Angiographic scoring systems in patients with acute myocardial infarction Gülten TaçoyPMID: 24899475 doi: 10.5543/tkda.2014.14265 Sayfalar 330 - 331 Makale Özeti | |
3. | Koroner arter ile sol ventrikül arasındaki mikrofistüllerin sıklığı ve klinik özellikleri: Tek merkez deneyimi Prevalence and clinical features of microfistulas between the coronary artery and left ventricle: single-center experience Mehmet Doğan, Hamza Sunman, Ahmet Akyel, Tolga Çimen, Murat Bilgin, Tolgahan Efe, Mehmet Erat, Bahtiyar Aralov, Kadriye Gayretli Yayla, Mehmet Aytürk, Sadık Açıkel, Ekrem YeterPMID: 24899476 doi: 10.5543/tkda.2014.25936 Sayfalar 332 - 338 Amaç: Koroner arter fistülleri nadir görülen koroner oluşum kusurlarındandır ve sıklığı daha önceki çalışmalara göre %0.1- 0.4 arasında değişmektedir. Ancak koroner arter-sol ventrikül mikrofistülleri ile ilgili özellikle ülkemizden yeterli çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı koroner arter hastalığının değerlendirilmesi için koroner anjiyografi yapılmış hastalarda mikrofistül sıklığını ve klinik özelliklerini değerlendirmektir. Çalışma planı: Ocak 2008 ile Temmuz 2013 yılları arasındaki kalp kateterizasyonu veri tabanı geriye dönük olarak incelendi. Mikrofistül tanısı şu kriterlerle kondu: 1) Koroner enjeksiyonu sonrası kontrast materyalin, kalp dolaşımının kapiller veya venöz doluş fazı ile örtüşmeyecek şekilde sol ventrikülü doldurması; ve 2) epikardiyal koroner arterler ile kalp boşlukları arasında doğrudan bağlantıya neden olan çok sayıda milimetrik damar yapılarının görülmesi. Bulgular: Koroner anjiyografi yapılan 11403 olgu içinde 12 (%0.11) hastada mikrofistüle rastlandı. Ortalama yaşları 70.2±10.8 yıl olan hastaların yedi tanesi (%58.3) kadındı ve iki (%16.7) hastada ciddi koroner arter hastalığına rastlandı. Hastaların en sık başvuru şikayetinin göğüs ağrısı olduğu, bunu nefes darlığının takip ettiği belirlendi. Mikrofistüllerin, sol ön inen arterden (%100), sirkumfleks arterden (%66.7) ve sağ koroner arterden (%41.7) köken aldığı görüldü. Bunun yanında çok taraflı mikrofistül altı (%50) hastada; iki taraflı mikrofistül üç (%25) hastada; tek taraflı mikrofistül üç (%25) hastada tespit edildi ve tüm mikrofistüllerin sol ventriküle açıldığı görüldü. Sonuç: Çalışmamızda mikrofistül sıklığı %0.11 olarak bulunmuştur. Mikrofistüller, nadir görülen koroner oluşum bozukluklarından bir tanesidir. Çeşitli klinik belirtilere yol açabilmekle birlikte koroner anjiyografi sırasında rastlantısal olarak da tespit edilebilmektedir. |
4. | Hipertansif hastalarda valsartan/amlodipin tek tablet kombinasyonunun etkinlik ve güvenliliği (PEAK LOW) Efficacy and safety of valsartan/amlodipine single-pill combination in patients with essential hypertension (PEAK LOW) Pınar Kızılırmak, İdilhan Ar, Barış İlerigelenPMID: 24899477 doi: 10.5543/tkda.2014.04206 Sayfalar 339 - 348 Amaç: Bu çalışmada, Türkiye’de esansiyel hipertansiyonlu hastalarda düşük doz valsartan/amlodipin (Val/Amlo) (160/5 mg) tek tablet kombinasyonunun (TTK) etkinliği, güvenliliği ve katlanabilirlik profili değerlendirildi. Çalışma planı: Esansiyel hipertansiyonu (sistolik kan basıncı [SKB] >140 mmHg ve diyastolik kan basıncı [DKB] >90 mmHg) olan, düşük doz Val/Amlo (160/5 mg) TTK ile tedavi edilen ve bu çok merkezli, gözlemsel çalışmaya katılmayı kabul eden, erişkin hastalar çalışmaya alındı. Çalışma toplam 30 merkezde yürütüldü. Primer etkinlik sonucu, SKB ve DKB’nin bazale göre mutlak değişimi olarak belirlendi. Güvenlilik değerlendirmesi amacıyla tüm istenmeyen olaylar ve ciddi istenmeyen olaylar izlendi ve kaydedildi. Bulgular: Çalışmayı, 381 hastanın 327’si tamamladı. Hastaların %39’u kadın olup ortalama yaş 57.3±11.8 idi. Ortanca hipertansiyon süresi 38 aydı. SKB değerinin 162.6±16.6 mmHg’dan dördüncü haftada 137.6±14.2 mmHg’ya ve 12’nci haftada 131.6±11.5 mmHg’ya düştüğü gösterildi. DKB değerinin de 94.0±13.2 mmHg’dan dördüncü haftada 81.9±9.0 mmHg ve 12’nci haftada 79.7±7.6 mmHg’ya düştüğü gözlendi. Çalışma sonunda kan basıncı kontrol oranı %82.0, yanıt oranı %92.6 idi. Hastaların 12’sinde (%3.2) toplam 12 istenmeyen olay görüldü. En sık görülen istenmeyen olay ödemdi (%1.3). Ciddi istenmeyen olay gözlenmedi. Hasta uyumu yaklaşık %99 idi. Sonuç: Türkiye’de esansiyel hipertansiyonun tedavisinde düşük doz (160/5 mg) Val/Amlo TTK’nun etkili, iyi tahammül edilebilen ve güvenli bir tedavi olduğu gösterilmiştir. |
5. | Sol ventrikül kontraktil fonksiyonlarının değerlendirilmesinde equilibrium radyonüklid ventrikülografi, ekokardiyografi ve miyokart perfüzyon gated SPECT görüntülemenin karşılaştırılması Comparison of gated myocardial perfusion SPECT, echocardiography and equilibrium radionuclide ventriculography in the evaluation of left ventricle contractility Filiz Hatipoğlu, Zeynep Burak, Özgür ÖmürPMID: 24899478 doi: 10.5543/tkda.2014.74150 Sayfalar 349 - 357 Amaç: Çalışmamızda, sol ventrikül (SV) fonksiyonlarının değerlendirilmesinde ‘miyokart perfüzyon gated SPECT’ (GSPECT) yönteminin güvenilirliği araştırıldı, GSPECT ile hesaplanan sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (SVEF) ortalaması planar ‘equilibrium gated radyonüklid ventrikülografi’ (ERVG) ve ekokardiyografi (EKO) ile elde edilen değerlerle karşılaştırıldı. Çalışma planı: Koroner arter hastalığı (KAH) şüphesi olan miyokart perfüzyonu ve SV fonksiyonlarının değerlendirilmesi için iki gün Tc99m-MIBI protokolü ile GSPECT ve ERVG görüntülemeleri yapılan 48 hasta geriye dönük olarak incelendi. GSPECT Myometrix yazılımı ile SVEF, Cedars-Sinai Quantitatif Gated SPECT (QGS) analiz programı ile duvar hareket ve kalınlık skorları belirlendi. ERVG görüntülemesinde sol ön oblik görüntüleri kullanılarak SVEF değerleri hesaplandı. GSPECT ve ERVG görüntülerinde; SV duvar hareketleri görsel olarak değerlendirilerek skorlandı. Olguların EKO ile belirlenen SVEF değerleri ve duvar hareket bilgileri ile karşılaştırıldı. Bulgular: Olguların GSPECT ile hesaplanan ortalama SVEF ile ERVG verileri arasında iyi derecede korelasyon bulundu. EKO ile ölçülen nümerik SVEF değeri olan 30 olgunun; GSPECT ve EKO ile hesaplanan SVEF değerleri arasında belirgin fark olmadığı görüldü. Kırk sekiz hastadan elde edilen 240 segment incelendiğinde, görsel duvar hareketleri açısından GSPECT ile ERVG arasında %77.5 segmentte, GSPECT ile EKO arasında %75.4 segmentte uyum saptandı. Görsel olarak normokinetik segmentlerde hesaplanan hareket ve kalınlık skorları, kontraksiyon kusuru izlenen segmentlere oranla belirgin yüksek bulundu. Sonuç: GSPECT’in SV fonksiyonlarının değerlendirilmesi amacıyla klinik pratikte güvenle kullanılabileceği, kantitatif olarak hesaplanan duvar hareket ve kalınlık skorlarının görsel değerlendirmeyi desteklediği düşünülmektedir. |
6. | Prehipertansiyonda epikardiyal yağ dokusu kalınlığı ile kan basıncı düzeyleri arasındakı ilişki Relation between epicardial adipose tissue thickness and blood pressure levels in prehypertension Osman Turak, Fırat Özcan, Uğur Canpolat, Mehmet A Mendi, Fatih Öksüz, Özcan Özeke, Derya Tok, Kumral Çağlı, Dursun Aras, Sinan AydoğduPMID: 24899479 doi: 10.5543/tkda.2014.35477 Sayfalar 358 - 364 Amaç: Epikardiyal yağ dokusunun (EYD) kalınlığının artışı kardiyovasküler hastalıklar için bir risk faktörüdür. Önceki çalışmalar normotansif bireylere göre hipertansif hastalarda EYD kalınlığının arttığını göstermiştir. Biz bu çalışmada normotansif, prehipertansif ve hipertansif bireyler arasında ekokardiyografi ile ölçülen EYD kalınlığı arasında fark olup olmadığını ve ayrıca prehipertansiflerde EYD kalınlığının kan basıncı düzeyi ile ilişkisini araştırmayı amaçladık. Çalışma planı: Çalışmaya Amerikan Hipertansiyon Kılavuzu’na (Ulusal Komite’nin 7. Raporu) göre prehipertansif (n=50), hipertansif (n=50) ve normotansif sağlıklı (n=50) bireyler alındı. Tüm katılımcılara transtorasik ekokardiyografi incelemesi yapıldı. EYD kalınlığı parasternal uzun aks penceresinden sistol fazının sonunda ölçüldü. Bulgular: Normotansif sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında prehipertansif ve hipertansif bireylerde EYD kalınlığı anlamlı olarak artmıştır (sırasıyla, 4.1±1.1 mm, 5.4±1.3 mm ve 6.6±1.5 mm, p<0.001). Yaş, cinsiyet, yüksek yoğunluklu lipoprotein, bel çevresi ve beden kütle indeksi gibi faktörlere göre düzeltme yapıldığında EYD kalınlığı normansif, prehipertansif ve hipertansif gruplarda sırasıyla 4.3±1.2 mm, 5.3±1.2 mm ve 6.4±1.4 mm olarak ölçüldü (p=0.001). Prehipertansif grupta, çok değişkenli doğrusal regresyon analizine göre EYD kalınlığı hem sistolik (r=0.305, p=0.001) hem de diyastolik (r=0.297, p=0.001) kan basınçları ile diğer risk faktörlerinden bağımsız olarak pozitif yönde anlamlı ilişkili bulundu. Sonuç: Ekokardiyografi ile ölçülen EYD kalınlığı hipertansif hastalara ek olarak prehipertansiflerde de normal kan basıncına sahip bireyler ile kıyaslandığında diğer faktörlerden bağımsız şekilde artmıştır. Ayrıca prehipertansif hastalarda sistolik ve diastolik kan basıncı düzeyleri EYD kalınlığı ile anlamlı olarak ilişkilidir. |
7. | Prehipertansiyon ve epikardiyal yağ dokusu kalınlığı arasındaki ilişki Association between prehypertension and epicardial adipose tissue thickness Serpil EroğluPMID: 24899480 doi: 10.5543/tkda.2014.47037 Sayfalar 365 - 367 Makale Özeti | |
8. | Kronik hemodiyaliz uygulanan hastalarda karotis arter darlığı sıklığının belirlenmesi ve ekokardiyografik değişkenlerle ilişkisinin araştırılması Prevalence of severe carotid artery stenosis and its association with echocardiographic parameters in maintenance hemodialysis patients Mustafa Mücahit Balcı, Kevser Gülcihan Balcı, Alper Kırkpantur, Mutlu Gülbay, Samet Yılmaz, Ramazan AkdemirPMID: 24899481 doi: 10.5543/tkda.2014.76846 Sayfalar 368 - 376 Amaç: Kronik hemodiyaliz programında olan hastalarda karotis arter darlığı sıklığının saptanması ve karotis arter darlığı varlığını öngörebilecek biyokimyasal, ekokardiyografik değişkenlerin araştırılması. Çalışma planı: Kronik hemodiyaliz programında olan 117 hasta çalışmaya alındı. Hastaların biyokimyasal testleri, ekokardiyografik ve karotis arter renkli Doppler ultrasonografi ölçümleri yapıldı. Karotis arter darlığı saptanan 11 hasta ile darlık saptanmayan 106 hastadan elde edilen veriler karşılaştırıldı. Bulgular: Kronik hemodiyaliz uygulanan (56.9±12.2 yaş) hastalarda karotis arter darlığı sıklığı %9.4 olarak saptandı. Ciddi karotis arter darlığı varlığı ile biyokimyasal, ekokardiyografik değişkenler arasında ilişki saptanmadı. Ciddi karotis arter darlığı varlığı olanlarda sol ventrikül end diyastolik çapının artma eğiliminde olduğu saptandı (p=0.06). Sonuç: Kronik hemodiyaliz uygulanan hastalarda karotis arter darlığı sıklığı normal toplum sıklığının 5-10 katı yüksek bulunmuştur. Serebrovasküler olaylardan korunma amacıyla kronik hemodiyaliz programında olan hastalara karotis dopler ultrasonografi ile tarama yapılmalıdır. |
OLGU BILDIRISI | |
9. | Mide adenokarsinomunun ilk klinik bulgusu olarak kalp tamponadı: Nadir bir durum Cardiac tamponade as the first clinical sign of gastric adenocarcinoma: a rare condition Arif Arısoy, Kadriye Memiç, Yusuf Karavelioğlu, Fatma ŞenPMID: 24899482 doi: 10.5543/tkda.2014.24892 Sayfalar 377 - 379 Primer mide kanserinden kaynaklanan kalp tamponadı nadir bir durumdur. Hastalar genellikle hastalık ilerleyinceye kadar semptomsuzdur. Bu yazıda primer mide kanserinin ilk belirtisi olarak kalp tamponadı gelişen bir olgu sunuldu. İlerleyici dispne şikayeti ile başvuran 46 yaşında erkek hastaya yapılan iki boyutlu ultrasonografik ekokardiyografide kalp tamponadı tespit edildi. Perikardiyosentez yapılarak 1500 ml hemorajik sıvı boşaltıldı. Perikart sıvısından yapılan sitolojik incelemede kötü huylu hücreler görüldü. Karın bilgisayarlı tomografisinde mide duvar kalınlığında artış ve mezenter lenf düğümleri saptandı. Endoskopik incelemede küçük kurvatur boyunca uzanan ülser ve biyopside difüz tip adenokarsinom saptandı. Hastaya onkoloji kliniği tarafından kemoterapi başlandı ve altı kür kemoterapi sonrasında perikart sıvısı görülmedi. Sonuç olarak, bu klinik tablo erken tanısı zor ve nadir görülen bir durumdur. Bu yüzden doktorlar açıklanamayan kalbe ait bulgular ile başvuran hastalarda nadir görülse bile mide karsinomu konusunda uyanık olmalıdır. |
10. | Hızla gerileyen bir miyokart içi hematom olgusu Rapid retraction of a post-infarction intramyocardial dissecting hematoma Ebru Özpelit, Özer Badak, Mehmet Emre Özpelit, Ömer KozanPMID: 24899483 doi: 10.5543/tkda.2014.43896 Sayfalar 380 - 383 Bir buçuk ay önce ön duvar miyokart enfarktüsü nedeniyle başka bir merkezde revaskülarizasyon uygulanan ve 42. günde klinik stabilizasyon sonrası kalp içi defibrilatör (ICD) takılması amacıyla kliniğimize gönderilen 60 yaşında erkek hastanın başvuru sırasında yakınması yoktu. Elektrokardiyografide sağ dal bloğu zemininde önyüzü gören derivasyonlarda QS paterni olan hastanın transtorasik ekokardiyografisinde sol ventrikül apeksi, ön duvar ve septumun orta-apikal segmentleri akinetikti. Ejeksiyon fraksiyonu %25’ti. Ekokardiyografik incelemede, sol ventrikülün apikoseptal bölgesinde sistolde genişleyen, diyastolde küçülen pulsatil bir boşluk gözlendi. Renkli Doppler incelemesinde, bu boşluk içerisinde akım saptanmadı. Bu bulgularla, hastada akut miyokart enfarktüsüne sekonder miyokart içi hematom geliştiği düşünüldü. Kalbin manyetik rezonans görüntülemesi ile tanısı doğrulanan hasta, klinik olarak stabil olduğu için miyokart içi hematom yönünden konservatif olarak izlendi. Planlanan ICD implantasyonu yüksek perforasyon riski nedeniyle ertelendi. Daha sonra, hematom olan bölgede trombus gelişiminin önlenmesi amacıyla varfarin ile oral antikoagülan tedavi başlandı. Hastanın almakta olduğu ikili antitrombosit tedaviye de devam edildi. Taburcu edilme sonrası birinci hafta kontrolünde hastanın INR’si 6,3’tü. Aktif kanaması olmayan hastanın yapılan ekokardiyografisinde daha önce gözlenen miyokart içi hematomun tamamen yok olduğu gözlendi. Oral antikoagülan tedavisi kesilen hasta takipte stabil seyretti. Ekokardiyografik kontrollerinde hematomun tekrarlamadığı görüldü. Bu olguda konservatif olarak izlenen miyokart içi hematomun, antiagregan ve antikoagülan tedavi ile hızla gerilediği bildirilmiştir. |
11. | İnnominat arter tıkanmasına bağlı subklavyen çalma-karotis geri kazanma fenomeni: Doppler ultrasonografi, dijital subtraksiyon anjiyografi bulguları ve damar içi yolla tedavisi Subclavian steal-carotid recovery phenomenon due to innominate artery occlusion: Doppler ultrasound and digital subtraction angiography findings and endovascular treatment Erdem Birgi, Onur Ergun, Hasan Ali Durmaz, Evren Özçınar, Işık ConkbayırPMID: 24899484 doi: 10.5543/tkda.2014.56168 Sayfalar 384 - 388 İnnominat arter oklüzyonu semptomsuz olabilmekle birlikte, ön serebral dolaşım, vertebrobaziller sistem ve üst ekstremite semptomlarına neden olabilen nadir görülen bir durumdur. Biz bu yazıda innominat arter oklüzyonuna bağlı, sağ subklavyen arter ve sağ ana karotis arterin aynı taraf vertebral arterden gelen ters yönlü akım ile dolduğunu Doppler ultrasonografi ve dijital subtraksiyon anjiyografi ile göstererek, primer stentleme sonucu teknik ve klinik başarıyı tartışmayı planladık. |
12. | Pulmoner hipertansiyonun nadir bir sebebi: Takayasu arteritine bağlı iki taraflı pulmoner arter tutulumu ve pulmoner arter stent restenozu A rare cause of pulmonary hypertension: bilateral pulmonary artery involvement and stent restenosis due to Takayasu arteritis Gülten Taçoy, Adnan Abacı, Baran Önal, Şeminur Haznedaroğlu, Ramazan AkdemirPMID: 24899485 doi: 10.5543/tkda.2014.98371 Sayfalar 389 - 394 Elli üç yaşında kadın hasta halsizlik ve nefes darlığı yakınmaları ile başvurdu. Transtorasik ekokardiyografide sistolik pulmoner arter basıncı (PAB) 90 mmHg saptandı, yapılan sağ kalp kateterizasyonu ile hastaya pulmoner arter hipertansiyonu (PAH) tanısı konuldu. Pulmoner anjiyografide pulmoner arterlerde darlık saptandı ve hastada Takayasu arteritine bağlı PAH bulunduğuna karar verildi. Hastaya immünsupresif ve kortikosteriod tedavi altında pulmoner arter darlığına yönelik olarak balon anjiyoplasti uygulandı. Biz bu olguda izole pulmoner arter tutulumuna bağlı PAH gelişen ve stent restenozu saptanan hastayı tartışmayı ve literatürü gözden geçirmeyi planladık. |
13. | İnferiyor miyokart enfarktüsü sonrası sol ön inen koroner arterde miyokart köprüleşmesinin kaybolması Disappearance of myocardial bridging of the left anterior descending coronary artery after inferior myocardial infarction Bekir Serhat Yıldız, Fatma Esin, Yusuf Izzettin Alihanoğlu, Ismail Doğu Kılıç, Harun EvrengülPMID: 24899486 doi: 10.5543/tkda.2014.72829 Sayfalar 395 - 398 Miyokart köprüleşmesi (MK) büyük bir epikardiyal koroner arterin duvar içi seyri olarak tanımlanmaktadır. Çoğunlukla sol ventrikül ve sol ön inen arter (LAD) ile sınırlıdır. MK koroner arterin yaygın bir konjenital anomalisi olup genellikle iyi huylu anatomik bir varyant olarak düşünülmektedir. Nadir olmasına rağmen yapılan çalışmalarda MK bulunan hastalarda miyokart iskemisi, miyokart enfarktüsü, aritmiler ve hatta ani ölüm olabildiği bildirilmiştir. Bu nedenle, MK’nin hem tanısı hem de tedavisi önemlidir. MK doğuştan olduğu için kaybolması pek mümkün değildir. Biz burada inferiyor miyokart enfarktüsü sonrası kaybolan çok nadir görülen bir MK’li olguyu sunuyoruz. |
14. | Sol pulmoner arterin tek taraflı yokluğu ile birlikte patent duktus arteriyozus ve kesintili inferior vena kava Unilateral absence of the left pulmonary artery with patent ductus arteriosus and interrupted inferior vena cava Burçak Kılıçkıran Avcı, Bilgehan Karadağ, Hasan Tüzün, Zeki ÖngenPMID: 24899487 doi: 10.5543/tkda.2014.71363 Sayfalar 399 - 402 Tek taraflı pulmoner arter yokluğu ve kesintili inferior vena kava nadir rastlanılan konjenital anomalilerdir. Klinik tablo değişkendir. Birçok hastanın yıllar boyunca ve hatta hayat boyu hiçbir yakınması olmayabilir. Bu yazıda, 44 yaşında hemoptizi öyküsü olan bir kadın hasta sunuldu. Hasta kliniğimize pulmoner arter agenezisi tanısıyla gönderilmişti. Bilgisayarlı tomografi sol pulmoner arterin olmadığını ve uzun patent duktus arteriyozus (PDA) varlığını göstermekteydi. Sol akciğerin kanlanması majör aorto pulmoner kollateral arterler (MAPCAs) ile sağlanmaktaydı. Sağ femoral ven yoluyla yapılan sağ kalp kateterizasyonu zorlu geçti; kateter inferior vena kavadan sağ atriyuma ilerletilemedi. Genişlemiş bir azigos veni yoluyla superior vena kavaya bağlanan kesintili inferior vena kava bulunduğu belirlendi. PDA şant akımı oldukça az olup şant oranı kayda değer değildi. Hemoptizinin muhtemelen MAPCAs kaynaklı olduğu düşünüldü. Ancak, hastanın hastanemize yönlendirildiği dönemde aktif kanaması yoktu ve hemoptizinin kesin kaynağı belirlenemedi. |
DERLEME | |
15. | Kardiyovasküler tıp yayınlarında 2013 yılında yalnız nicelikte artış Cardiovascular publications in 2013 in Turkey advanced in quantity alone Altan OnatPMID: 24899488 doi: 10.5543/tkda.2014.92596 Sayfalar 403 - 409 2013 yılında kardiyovasküler tıp alanındaki Türkiye kaynaklı uluslararası tam metinli makale ve derlemeler, Web of Science’den (Expanded kapsamındaki dergiler dışlanıp) Science Citation Index’e kaynak dergiler dikkate alınarak değerlendirildi. Birden fazla kurumdan ya da bilim dalından çıkan ortak yayınlar için kesirli puan uygulandı. Geçen yıl CD edisyonunda taranan dergilerde kardiyovasküler tıp alanında, Türkiye’den köken alan tam metinli makale ve derleme sayısı 268 ile biraz artmış olup dünyadaki payımız binde 4.3’ten binde 6.0’ya yükseldiyse de, ancak 12 yıl önceki düzeye vardı. Yayın üretiminde 188 yayın (%70) erişkin kardiyolojisinden kaynaklandı; kalp-damar cerrahisi ile çocuk kardiyolojisi %15’erlik katkı sağladı. Geçen yıl Sağlık Bakanlığı’na bağlı üç hastane (Kartal Koşuyolu, M. Akif Ersoy ve T. Yüksek İhtisas) ile Başkent, Hacettepe ve Ege Üniversiteleri’nin tıp fakültelerinin kalp-damar bilim dalları 7 ila 15 yayın üreterek ön sıralarda yer aldı. Makalelerin yayımlandığı dergilerin ortanca impakt faktörü 1.52 olup (yarısı 1.20; 2.31 etki değerli dergilerde), geçen yıla göre farklı değildi. Tıp araştırmalarında ciddi bir gerileme içinde bulunduğumuzu merkezi yetkililerin idrak edip destekleyici ciddi düzenlemelere geçmesi için alarm çalıyor. |
OLGU GÖRÜNTÜSÜ | |
16. | Ventriküler erken vurunun sebep olduğu PR aralığında uzama: İlginç elektrokardiyogram PR interval prolongation induced by ventricular extrasystole: an interesting electrocardiogram Arzu Kalayci, Taylan Akgun, Can Yucel Karabay, Cevat KırmaPMID: 24899489 doi: 10.5543/tkda.2014.07266 Sayfa 410 Makale Özeti | |
17. | Miksamatöz dejenerasyonda nadir bir durum: Kalbin dört kapağının tümünde olan prolapsuslu bir olgu A case with prolapse of all four cardiac valves: a rare condition in myxomatous degeneration Mehmet Mustafa Tabakcı, Cüneyt Toprak, Göksel Açar, Macit Kalçık, Anıl AvcıPMID: 24899490 doi: 10.5543/tkda.2014.17636 Sayfa 411 |
18. | Stent içi daralmanın tedavisinde kayan balonu sabitleme yöntemi - Kılavuz kateter içinde balon şaftını sıkıştırmak Stabilization of a slipping balloon during the treatment of in-stent severe restenosis - anchoring the balloon shaft in the guiding catheter Ali Rıza Akyüz, Levent KorkmazPMID: 24899491 doi: 10.5543/tkda.2014.21736 Sayfa 412 |
19. | Isolated thrombus like-mass in a patient with multiple myeloma Murat Akkoyun, İdris Ardıç, Ozan Balakan, Mustafa Saygın Deniz, Gürkan AcarPMID: 24899492 doi: 10.5543/tkda.2014.20915 Sayfa 413 Makale Özeti | |
20. | Bentall ameliyatı sonrası kardiyojenik şoka neden olan dev para-aortik hematom ve psödoanevrizma Cardiogenic shock caused by huge para-aortic hematoma and pseudoaneurysm after Bentall operation Hamza Sunman, Mehmet Erat, Mehmet Doğan, Ekrem YeterPMID: 24899493 doi: 10.5543/tkda.2014.26925 Sayfa 414 Makale Özeti | |
EDITÖRE MEKTUP | |
21. | Nötrofil lenfosit oranı daha yaygın, ciddi, kompleks koroner arter hastalığı ve miyokart perfüzyonunda bozulma ile ilişkilidir Nötrofil lenfosit oranı daha yaygın, ciddi, kompleks koroner arter hastalığı ve miyokart perfüzyonunda bozulma ile ilişkilidir Ekrem Şahan, Suzan PolatPMID: 24899494 doi: 10.5543/tkda.2014.87036 Sayfa 415 "Nötrofil lenfosit oranı daha yaygın, ciddi, kompleks koroner arter hastalığı ve miyokart perfüzyonunda bozulma ile ilişkilidir" isimli yayınlarından dolayı öncelikle Sn. Aslı Tanındı ve arkadaşlarına teşekkür ediyorum. Nötrofil - lenfosit oranı stabil koroner arter hastalığı ve akut koroner sendromda mortalite ve morbidite ile olan ilişkisi bu çalışmada olduğu gibi bir çok çalışmada gösterilmiştir. Yayın ile ilgili sadece ufak bir ek görüş ilave etmek için sizi rahatsız ediyorum. |
22. | Yazarın yanıtı Authors’ reply Aslı Tanındı, Aycan Fahri Erkan, Berkay Ekici, Aslıhan Alhan, Hasan Fehmi TörePMID: 24899495 Sayfa 416 Makale Özeti | |
NASIL YAPALIM? | |
23. | Uzman Yanıtları - ICD uygulanmış hastalarda elektriksel fırtına tedavisi Answers of Specialist - Treatment of electrical storm in patients with ICD's Bülent ÖZİNSayfa 417 Makale Özeti | |
DIĞER YAZILAR | |
24. | Kardiyoloji yayınlarında gündem ve yorumlar Comments on Cardiology Publications Ertan UralSayfa 418 Makale Özeti | |
Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi