EDITÖRYAL YORUM | |
1. | Atriyal fibrilasyon kılavuzu 2010: 2006 kılavuzundan farklılıklar neler? Atrial fibrillation guideline 2010: Differences from 2006 guideline Erdem DikerPMID: 21358223 Sayfalar 1 - 4 Bu derlemede Avrupa Kardiyoloji Derneği tarafından 2010 yılında yayınlanan yeni atrial fibrilasyon kılavuzununda yer alan yenilikler kısaca tartışılmıştır. |
2. | Editöryal Yorum Avrupa Kardiyoloji Derneği ve Avrupa Kardiyotorasik Cerrahi Derneği’nin 2010 miyokardiyal revaskülarizasyon kılavuzu 2010 Guidelines on myocardial revascularization of the European Society of Cardiology and the European Association for Cardio-Thoracic Surgery Tevfik Gürmen, Alev Arat ÖzkanPMID: 21358224 Sayfalar 5 - 8 Makale Özeti | |
ARAŞTIRMA | |
3. | Hipertansif Obezlerde Erken Dönem Sol ve Sağ Ventrikül Sistolik Disfonksiyonunun Değerlendirilmesinde Izovolümik Akselerasyonun Önemi Isovolumic Acceleration in Predicting Preliminary Phase of Right and Left Ventricular Systolic Dysfunction in Hypertensive Obese Patients Mustafa Kürşat Tigen, Tansu Karaahmet, Emre Gürel, Cihan Dündar, Selçuk Pala, Cihan Çevik, Mustafa Akçakoyun, Yelda BaşaranPMID: 21358225 Sayfalar 9 - 15 Amaç: Doku Doppler Görüntüleme ile değerlendirilen izovolumik akselerasyon, sol ventrikül kontraktilitesinin önyükten bağımsız bir göstergesi olarak önerilmektedir. Çalışmamızda, hipertansif obez kişilerde, sağ ve sol ventrikül sistolik disfonksiyonunun erken döneminin öngörülmesinde izovolumik akselerasyonun kullanımını araştırdık. Metod: Yetmiş sekiz obez (beden-kitle indeksi > 30 kg/m2) gönüllü, prospektif olarak çalışmaya dahil edildi. Tüm hastalara konvansiyonel ve doku Doppler ekokardiyografi uygulandı. Sol ventrikül septal ve lateral annulus ile lateral triküspid anulusuna ait miyokardiyal velositeler elde edildi. İzovolumik kontraksiyon, EKG’deki R dalgası pikinden önce başlayan, miyokardiyal sistolik dalganın öncesinde gelen dalga olarak tanımlandı. IVA, pik velositenin, isovolumik kontraksiyon süresince görülen dalganın başlangıcından (sıfır noktasından) bu dalganın pik velositesine kadar süren zaman dilimine bölünmesiyle hesaplandı. Bulgular: Bel çevresi ile sol ventrikül end-sistolik (r=0.22 p=0.047) ve end-diyastolik çap (r=0.384, r=0.001) arasında pozitif korelasyon; bel çevresi ile triküspit anulusu pik sistolik velositesi (r= -0.311, p=0.006) arasında negatif korelasyon saptandı. Her ne kadar hipertansif ve normotansif obez hastalar benzer doku Doppler temelli miyokardiyal velositelere sahip olsalar da, hipertansif obez hastalarda normotansif hastalardan anlamlı olarak daha düşük triküspid lateral anulus izovolumik akselerasyon (p=0.027), septal izovolumik akselerasyon değerleri (p=0.026) ve septal izovolumik kontraksiyon miyokardiyal velositeleri (p=0.018) saptandı. Sonuç: İsovolumik akselerasyon ve izovolumik kontraksiyon miyokardiyal velosite analizi, hipertansif obez bireylerde subklinik sol ve sağ ventrikül disfonksiyonunun tanısında faydalı olabilir. |
4. | Tanısal Elektrofizyoloji Kateterleri ve Geçici Pacemaker Lead’leri ile İlişkili Sağ Kalp Boşluklarının Perforasyonu: Ne Zaman Geri Çekilmeli Ve Ne Zaman Yerinde Bırakılmalı? Catheter Related Perforation of Right Heart Chambers with Diagnostic Electrophysiology Catheters and Temporary Transvenous Pacing Leads: When To Pull It Out and When To Keep It In A Place? Farid Aliyev, Cengiz Çeliker, Cengizhan Türkoğlu, Bilgehan Karadağ, Ahmet YıldızPMID: 21358226 Sayfalar 16 - 22 Amaç: Kalp boşluklarının delinmesi, elektrofizyolojik çalışma ve geçici kalp pili takılmasının nadir rastlanan bir komplikasyonudur. Bu çalışmada, kateterle ilişkili sağ kalp delinmesi gelişen hastalar geriye dönük olarak incelenerek bu komplikasyonun sıklığı ve klinik seyri araştırıldı. Çalışma planı: Haziran 2002 ile Kasım 2007 tarihleri arasında kurumumuzda kateterle ilişkili kalp delinmesi tanısı konan hastalar çalışmaya alındı. Bulgular: Çalışma dönemi içinde toplam 2385 uygulama gerçekleştirildi (1287 elektrofizyolojik çalışma, 1098 balonsuz geçici kalp pili uygulaması). Sekiz olguda kalp delinmesi tanısı kondu. Bu komplikasyonun sıklığı işlem sayısı açısından %0.34 (8/2385), kullanılan kateter sayısı açısından %0.14 (8/5603) bulundu. Kalp delinmesi üç olguda elektrofizyolojik çalışma sırasında, diğer olgularda geçici (1 olguda kalıcı) kalp pili elektrodunun yerleştirilmesi sırasında meydana geldi. Etkilenen boşluklar yedi olguda sağ ventrikül, bir olguda sağ atriyum idi. Kalp pili yerleştirilmesinden sonra sağ ventrikül delinmesinin geç evrede saptandığı üç hastada ani ölüm gelişti. Sağ atriyum delinmesi saptanan bir hastaya cerrahi eksplorasyon yapıldı. İki hastaya koroner baypass ameliyatı uygulandı, bunların birinde delinme ameliyat sırasında görüldü. İki hasta ise konservatif olarak izlendi. Sonuç: Erken saptanan sağ ventrikül delinmelerinde prognoz nispeten daha iyi olsa da, geç saptanan delinmeler ve sağ atriyum delinmeleri acil girişim gerektiren durumlardır ve sonuçları çok kötü olabilir. |
5. | Koroner kolateral dolaşım ile serum yüksek duyarlıklı C-reaktif protein düzeyleri arasındaki ilişki The relationship between coronary collateral circulation and blood high-sensitivity C-reactive protein levels Hasan Kadı, Köksal Ceyhan, Metin Karayakalı, Fatih Koç, Ataç Çelik, Orhan ÖnalanPMID: 21358227 Sayfalar 23 - 28 Amaç: Kronik kararlı koroner arter hastalığı olan kişilerde koroner kolateral dolaşım (KKD) ile yüksek duyarlıklı C-reaktif protein (hs-CRP) düzeyleri arasındaki ilişki araştırıldı. Çalışma planı: Çalışmada, akut koroner olaydan en erken bir ay sonra yapılan koroner anjiyografide en az bir ana koroner arteri tam tıkalı olan 104 hasta geriye dönük olarak incelendi. Son bir ay içinde akut koroner sendrom tanısı konan, ciddi kapak hastalığı, herhangi bir sistemik hastalık veya sistemik enflamatuvar hastalığı olan, koroner arter cerrahisi veya perkütan koroner girişim uygulanan hastalar çalışmaya alınmadı. Kolateral sınıflamasında Rentrop ölçütleri kullanıldı. Rentrop 0 ve 1 yetersiz KKD, Rentrop 2 ve 3 yeterli KKD olarak tanımlandı. Hastaların hs-CRP düzeyleri koroner anjiyografiden 1-7 gün önce ölçüldü. Bulgular: Rentrop sınıflamasına göre kolateral akım 10 hastada derece 0, 26 hastada derece 1, 29 hastada derece 2, 39 hastada derece 3 bulundu. Yeterli KKD grubunda 68 hasta (%65.4), yetersiz KKD grubunda 36 hasta (%34.6) vardı. Yaş, cinsiyet, risk faktörleri, kullanılan ilaç, tıkalı olan damarın yeri ve anlamlı lezyonu olan damar sayısı açısından iki grup benzer bulundu. Yetersiz KKD grubunda hs-CRP düzeyleri (ortanca 5.42 mgr/dl; dağılım 2.3-9.8 mgr/dl) yeterli KKD grubundan (ortanca 3.36 mgr/dl; dağılım 2.2-9.7 mgr/dl) anlamlı derecede yüksek bulundu (p=0.003). Lojistik regresyon analizinde, hs-CRP düzeyinin kolateral gelişimini olumsuz etkileyen bir öngördürücü olduğu görüldü (β=-320; odds oranı= 0.725; %95 güven aralığı 0.587-0.894; p=0.003). Sonuç: Bulgularımız, kararlı koroner arter hastalığı olan kişilerde yüksek hs-CRP düzeyinin kolateral gelişimini olumsuz etkileyen öngördürücü olduğunu göstermektedir. |
6. | Koroner yavaş akımın zirve sistolik gerilim (strain) süresi ile ilişkisi The association of coronary slow flow with time to peak systolic strain Enbiya Aksakal, Yahya İslamoğlu, Ziya Şimşek, Mehmet Ali Elbey, Serdar Sevimli, Şakir Arslan, Fuat Gündoğdu, Hüseyin ŞenocakPMID: 21358228 Sayfalar 29 - 34 Amaç: Doku deformasyon süresi bölgesel miyokart fonksiyonları için önemlidir. Bu çalışmada koroner yavaş akım (KYA) fenomeninin zirve sistolik gerilim (strain) süresi ile ilişkisi değerlendirildi. Çalışma planı: Çalışmaya koroner anjiyografide KYA saptanan 25 hasta (23 erkek, 2 kadın; ort. yaş 48.4±11.9) ve koroner anjiyografisi normal bulunan 20 sağlıklı kişi (16 erkek, 4 kadın; ort. yaş 51±11.3) alındı. Koroner yavaş akımın belirlenmesinde TIMI kare sayısı yöntemi (TKS) kullanıldı. Ekokardiyografik kayıtlar standart apikal ve parasternal görüntülerden elde edildi. Renkli Doppler miyokart görüntüleri 160-200/sn kare hızında elde edildi. Zirve sistolik gerilim süresi, sol ventrikülün tüm duvarlarının bazal, orta ve apikal segmentlerinden ölçüldü. Bulgular: Hasta ve kontrol grubu arasında sol ventrikül sistolik fonksiyonları açısından anlamlı fark görülmedi (ejeksiyon fraksiyonu %67±5 ve %66±4). Hasta grubunda TKS değerleri kontrol grubundan anlamlı derecede yüksek bulundu (sol ön inen arterde 42.8±7.7 ve 17.9±3.5; sirkumfleks arterde 37.7±6.5 ve 16.6±2.9; sağ koroner arterde 41.2±6.4 ve 17.3±2.7; p<0.001). Renkli doku Doppler miyokart görüntülerinden sol ventrikülün 18 segmentinden ölçülen zirve sistolik gerilim sürelerinin tümü hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı yükseklik gösterdi (p<0.001). Hasta ve kontrol gruplarında aynı duvarlar için bazal segmentlerle karşılaştırıldığında, orta segmentlerde ölçülen gerilim süreleri daha kısa bulunurken (p<0.05), orta ve apikal segmentlerden ölçülen gerilim süreleri arasında anlamlı fark saptanmadı (p>0.05). Sonuç: Çalışmamız KYA’da zirve sistolik gerilim sürelerinin uzadığını gösteren ilk çalışmadır. Bu uzama, KYA olan hastalarda miyokardın bölgesel kasılma fonksiyonlarındaki bozulmaya işaret eden bir belirteç olabilir. |
7. | Sekundum atriyal septal defektlerin Amplatzer cihazı ile kapatılması Closure of secundum atrial septal defects by the Amplatzer occluder device Murat Yüce, Orhan Özer, Musa Çakıcı, İbrahim Sari, Vedat Davutoğlu, Adnan Doğan, Hayri Alici, Fethi Yavuz, Mehmet AksoyPMID: 21358229 Sayfalar 35 - 40 Amaç: Sekundum tip atriyal septal defektlerin (ASD) perkütan yolla kapatılması cerrahi tedaviye önemli bir seçenek haline gelmiştir. Bu çalışmada, erişkin hastalarda sekundum tip ASD’lerin Amplatzer tıkayıcı cihaz ile kapatılmasına ait klinik deneyimimiz ve erken dönem sonuçlar değerlendirildi. Çalışma planı: Çalışmaya sekundum ASD nedeniyle Amplatzer septal tıkayıcı cihaz kullanılarak transkateter yolla ASD kapama işlemi uygulan 52 hasta (36 kadın, 16 erkek; ort. yaş 33±14; dağılım 14-69) alındı. Transözofageal ekokardiyografide ölçülen ortalama atriyal septum çapı 19.5±5.7 mm, kullanılan Amplatzer cihaz çapı ortalama 24.5±5.7 mm idi. Klinik ve ekokardiyografik olarak tüm hastalar birinci ayda değerlendirildi. Bulgular: Kırk sekiz hastada (%92.3) ASD kapama işlemi başarıyla tamamlanırken, dört hastada (%7.7) işlem başarısız olarak kabul edildi. Ekokardiyografik kontrollerde triküspit yetersizliği, sağ ventrikül genişliği ve sistolik pulmoner arter basıncında anlamlı gerileme izlendi (sırasıyla p=0.003, p=0.026, p=0.0001). Tüm hastaların fonksiyonel kapasitelerinde anlamlı iyileşme görüldü (p=0.0001). Dört hastada işlem sonrası ilk günde şant izlendi, ancak bir ay sonra şant tamamen kayboldu. İki hastada önemli komplikasyon görüldü. Bir hastada işlemden hemen sonra cihaz embolizasyonu nedeniyle ventrikül fibrilasyonu gelişti. Sol ventrikül sistolik disfonksiyonu olan bir hastada ise, işlem sonrasında ikili antitrombosit tedavinin kesilmesine bağlı olarak Amplatzer cihaz trombüsü izlendi. Bu durum antikoagülasyon ile başarılı şekilde tedavi edildi. Tüm hasta grubunda herhangi bir ritim bozukluğu izlenmedi. Sonuç: Sekundum ASD’lerin Amplatzer tıkayıcı cihaz ile perkütan kapatılması güvenli, etkin ve başarı oranı yüksek bir tedavi şeklidir. |
8. | Akut romatizmal ateşte sessiz düşman: Subklinik kardit Silent enemy in acute rheumatic fever: subclinical carditis Osman Özdemir, Şehribanu Işık, Ayhan Abacı, Şamil Hızlı, Ahmet Zülfikar Akelma, Fatih Mehmet Kışlal, Aydın Çelik, Cem Hasan Razi, Mesut KoçakPMID: 21358230 Sayfalar 41 - 46 Amaç: Doppler ekokardiyografinin akut romatizmal ateş (ARA) tanısındaki kullanımı hastalığın erken tanınmasını ve böylelikle romatizmal yinelemelerden korunmayı sağlayabilir. Bu çalışmada, ARA’lı hastalarda ekokardiyografi ile subklinik kardit tanısının sıklığı araştırıldı. Çalışma planı: Çalışmada 1992 yılında değiştirilmiş Jones ölçütleri ile ARA tanısı konan ve Doppler ekokardiyografi ile incelenen 80 hasta (64 gezici poliartrit, 16 romatizmal kore) değerlendirildi. Romatizmal kardit, Doppler ekokardiyografide mitral ve aort kapak yetersizlik jetlerinin en az iki farklı kesitte görülmesi, jet uzunluklarının 1 cm’den fazla olması, mitral için sistol ve aort kapağı için diyastol boyunca süren tepe akım hızının 2.5 m/sn’nin üzerinde olması olarak tanımlandı. Subklinik kardit tanısı konan olgular 1, 3, 6 ve 12. aylarda tekrar değerlendirildi. Bulgular: Çalışma grubunda ARA’lı 25 hastada (%31.3; 13 kız, 12 erkek; ort. yaş 11.4±2.5) ekokardiyografik değerlendirmede subklinik kardit saptandı. Gezici poliartritli 64 olgunun 34’ünde (%53.1) klinik kardit, 17’sinde (%26.6) subklinik kardit; romatizmal koreli 16 hastanın beşinde (%31.3) klinik kardit, sekizinde (%50) subklinik kardit saptandı. Bir yıllık izlemi yapılabilen subklinik karditli 20 olgunun 11’inde (%55) karditin sürdüğü görüldü. Sonuç: Klinisyenler ARA kuşkusu olan hastalarda kalp etkilenmeleri için uyanık olmalıdırlar. Subklinik kardit sıklığının yüksek olması nedeniyle, ekokardiyografi ile saptanan karditin bir tanı ölçütü olarak kullanılması gerekmektedir. |
OLGU BILDIRISI | |
9. | Sol ventrikül anevrizmasını taklit eden ve tanısı manyetik rezonans görüntüleme ile konan kardiyak kist hidatik Cardiac hydatid cyst mimicking left ventricular aneurysm and diagnosed by magnetic resonance imaging Uğur Canpolat, Hikmet Yorgun, Hamza Sunman, Kudret AytemirPMID: 21358231 Sayfalar 47 - 51 Kist hidatik hastalığında kardiyak tutulum yaygın olmayan bir durumdur, tüm hidatidozis olgularının yaklaşık %0.5-2’sinde görülür ve esas olarak sistemik enfeksiyonun bir parçasıdır. Bu yazıda, 57 yaşındaki kadın hastada rastlanan izole kardiyak kist hidatik sunuldu. Hasta 10 aydır var olan sıkıştırıcı göğüs ağrısı yakınmasıyla başvurdu. Transtorasik ekokardiyografide, sol ventrikül duvarında, primer kardiyak tümörü ya da sol ventrikülü sıkıştıran kitle akla getiren, heterojen ekogenisitede kitle benzeri bir görüntü izlendi. Göğüs bilgisayarlı tomografi bulguları, 50x65 mm boyutlarında kalsifiye sol ventrikül anevrizması ve hafif perikart sıvısı şeklinde bildirildi. Koroner anjiyografide epikardiyal koroner arterler normal bulunurken, kalsifiye sınırları olan apikal bir kitle görüldü. Serolojik test sonucu ekinokok hastalığı için negatif bulundu. Kardiyak manyetik rezonans görüntülemede ise, sol ventrikül anterolateral duvarında, lümen içine taşan, 54x48 mm boyutlarında kistik lezyon görüldü. Dört haftalık albendazol tedavisinden sonra kistin çıkarılması için cerrahiye başvuruldu. Ameliyatta kistin patlamış olduğu görüldü. Kardiyak kist hidatik tanısı patolojik incelemeyle doğrulandı. Altı aylık izlem sırasında hastanın yakınması yoktu ve transtorasik ekokardiyografide kistik görünüm izlenmedi. |
10. | Periferal emboliye neden olan Valsalva sinüsü trombozu Sinus of Valsalva thrombosis causing peripheral embolism Fuat Gündogdu, Eftal Murat Bakırcı, Hüsnü Degirmenci, Necip BecitPMID: 21358232 Sayfalar 52 - 54 Kırk dört yaşında kadın hasta periferal arter embolisi tanısıyla hastanemize yatırıldı. Periferal anjiyografide popliteal arterde tam tıkanıklık saptandı. Tıkanıklık Fogarty arteryel embolektomi kateteri ile başarılı şekilde tedavi edildi. Transtorasik ve transözofageal ekokardiyografi incelemelerinde non-koroner Valsalva sinüsünde hareketli, yuvarlak trombüs görüldü. Cerrahi tedaviyi kabul etmeyen hastaya warfarin ile antikoagülan tedaviye başlandı. Antikoagülan tedaviden bir ay sonra yapılan transtorasik ekokardiyografide non-koroner Valsalva sinüsündeki trombüsün kaybolduğu gözlendi. Hastada sistemik emboli atağı bir daha görülmedi. Non-koroner Valsava sinüsünde anevrizma olmaksızın oluşan trombüse bağlı periferal emboli nadir bir durumdur. |
11. | Atriyal fibrilasyonu taklit eden kalıcı atriyal duraklama ve düzensiz ektopik kavşak ritmi Permanent atrial standstill with irregular junctional ectopic rhythm mimicking atrial fibrillation Cengizhan Türkoğlu, Farid Aliyev, Cengiz Çeliker, Inci FıratlıPMID: 21358233 Sayfalar 55 - 58 Bu yazıda, ilginç bir “yalancı” atriyal fibrilasyon olgusu sunuldu; daha sonra yapılan elektrofizyolojik çalışma sayesinde hastaya atriyal duraklama ve düzensiz ektopik kavşak ritmi tanısı kondu. Elli altı yaşında kadın hasta bir sağlık kuruluşuna çarpıntı, bayılma hissi ve nefes darlığı yakınmalarıyla başvurmuş. Elektrokardiyogramında dar QRS kompleksinin eşlik ettiği düzensiz ritim izlenmesi ve P dalgalarının görülmemesi üzerine, yeni gelişen atriyal fibrilasyon düşünülerek hastaya doğru akımlı kardiyoversiyon uygulanmış ve bu sırada kardiyopulmoner canlandırma girişimi gerektiren kardiyak asistol gelişmiş. Hasta daha sonra kurumumuza yönlendirildi. Ekokardiyografik incelemede iki atriyumda da genişleme, belirgin sol ventrikül hipertrofisi, ciddi aort darlığı, orta derecede mitral ve ciddi triküspit yetersizlik izlenirken, sol ventrikül sistolik fonksiyonu normal bulundu. Elektrokardiyografide dar QRS kompleksinin eşlik ettiği düzensiz ritim ve fibrillatuvar f dalga yokluğu, 24 saatlik Holter izleminde ise 3.5 saniyeden uzun süren üç adet ventrikül asistol atağı izlendi. Elektrofizyolojik çalışmada, sağ atriyum lateral serbest duvarının ve septal duvarının yukarı ve aşağısında elektriksel aktivite izlenmedi. Bu bulgularla tanı atriyal duraklama ve düzensiz ektopik kavşak ritmi olarak kondu. Hasta aort kapağı değişimini kabul etmedi ve kalıcı kalp pili yerleştirildikten bir yıl sonra altta yatan hastalığının ilerlemesi nedeniyle kaybedildi. |
12. | Akut fulminan seyirli miyokarditli bir olguda başarılı intravenöz immünglobulin tedavisi Successful intravenous immunoglobulin therapy in a case of acute fulminant myocarditis Tolga Ozyigit, Zeynep Unal, Beste OzbenPMID: 21358234 Sayfalar 59 - 63 Fulminan miyokardit, miyokardı tutan ve ani başlangıçlı akut kalp yetersizliğine neden olan enflamatuvar bir hastalıktır. Hastalar hızlı ve agresif tedavi edilmezlerse prognoz kötüdür. Miyokardit gelişiminde otoimmün mekanizmaların rolü olduğu düşünülse de, miyokarditte immündüzenleyici tedaviler halen araştırma konusudur. Bu yazıda, standart medikal tedaviye rağmen klinik durumu hızla bozulma gösteren, akut miyokarditli 30 yaşında bir kadın hasta sunuldu. Hastaya yüksek doz intravenöz immünglobulin tedavisi (2 günde 70 gr/gün) uygulandı ve tedavinin ikinci gününde klinik tablosunda belirgin iyileşme görüldü. Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu %32’den tedavinin 24. saatinde %40’a, 48. saatinde %50’ye yükseldi. Hasta 10. günde normal ejeksiyon fraksiyonu ile taburcu edildi ve iki yıllık takip süresince yeni kardiyak olay gelişmedi. Yüksek doz intravenöz immünglobulin tedavisi seçilmiş hastalarda, özellikle akut fulminan miyokarditin erken döneminde yararlı olabilir. |
13. | Transkateter balon valvüloplasti sonrası gelişen akut siyanoz: Lokal prilokain kullanımına bağlı toksik methemoglobinemi Acute cyanosis after transcatheter balloon valvuloplasty: toxic methemoglobinemia due to local prilocaine use Yakup Ergül, Kemal Nişli, Selma Kalkandelen, Aygün DindarPMID: 21358235 Sayfalar 64 - 67 Methemoglobinemi, okside demir içeren hemoglobin miktarındaki artışa bağlı olarak, değişen derecelerde siyanozla kendini gösteren bir tablodur. Prilokain klinikte sık kullanılan bir lokal anesteziktir ve süt çocuklarında tedavi dozunda bile edinsel methemoglobinemiye neden olabilmektedir. Bu yazıda, transkateter pulmoner balon valvüloplasti işlemi sonrasında ciddi siyanoz gelişen ve toksik methemoglobinemi tanısı konan iki kız bebek sunuldu. Yaşları 2 ayın altında olan hastalara, balon valvüloplasti işlemi öncesinde prilokain ile inguinal bölgeye lokal anestezi uygulanmıştı. Kan methemoglobin düzeyleri %49.6 ve %37.7 ölçülen hastalar intravenöz metilen mavisi ve askorbik asit ile başarılı bir şekilde tedavi edildi. |
14. | İzole kapak üzeri akciğer atardamar darlığı ve akciğer atardamarı anevrizması Isolated pulmonary supravalvular stenosis accompanied by pulmonary artery aneurysm Çağdaş Akgüllü, Ercan Erdoğan, Özgür Akça, Belma ÇevikPMID: 21358236 Sayfalar 68 - 71 Bu yazıda, 19 yaşında asemptomatik bir kadın hastada rastlantısal olarak saptanan kapak seviyesi üzeri izole akciğer atardamar darlığı ve akciğer atardamar anevrizması sunuldu. Kardiyolojik değerlendirmede akciğer odağında sistolik üfürüm, elektrokardiyografide sağ eksen sapması ve akciğer grafisinde akciğer atardamarında belirginleşme saptandı. Transtorasik ekokardiyografide akciğer atardamarının gövdesi normalden geniş olarak izlendi; hafif pulmoner yetersizlik ve hafif triküspit yetersizliği gözlendi. Renkli Doppler ile akciğer atardamarı kapağının yaklaşık 2 cm distalinde türbülans akım izlendi. Transözofageal ekokardiyografide kapak üzeri seviyede zarımsı yapı ve darlık sonrası gelişmiş yakınsal (proksimal) anevrizma izlendi. Akciğer atardamarı gövdesi en geniş olduğu yerde 40 mm ölçüldü. Toraks bilgisayarlı tomografisinde yakınsal anevrizmanın akciğer atardamarı gövdesi ile sınırlı olduğu görüldü ve boyutu 41 mm ölçüldü. Hastanın semptomsuz olması, anevrizmanın kitle bası bulgularının bulunmaması, darlık düzeyindeki basınç farkının nispeten düşük olması (16 mmHg) ve soldan sağa şant bulunmaması nedeniyle düzenli olarak radyolojik takibine karar verildi. |
15. | Üstdüzey kardiyovasküler tıp makale sayısı ve kalitesi 2010 yılında çok düştü Turkey’s publication output in cardiovascular medicine declined in 2010 both in quantity and quality Altan OnatPMID: 21358237 Sayfalar 72 - 84 Ülkemiz kurumlarının 2010 yılında kardiyovasküler tıp alanında yayın üretimiyle ilgili performansları Web of Knowledge veritabanı kullanılarak değerlendirildi. Araştırmada Türkiye kaynaklı uluslararası tam metinli makale ve derlemeler, Science Citation Index’in CD edisyonuna kaynak dergiler dikkate alınarak belirlendi. Birden fazla kurumdan ya da bilim dalından çıkan ortak yayınlar için kesirli puan sistemi uygulandı. Geçen yıl CD edisyonunda taranan dergilerde kardiyovasküler tıp alanında, Türkiye’den köken alan tam metinli makale ve derleme sayısı 121 ile dörtte birden fazla gerilerken, dünyadaki payımız da binde 8.2’den 6.1’e, yani 2001 öncesi düzeye indi. Yayın üretiminde 95 yayın erişkin kardiyolojisinden kaynaklandı. Makalelerin yayımlandığı dergilerin ortanca etki değeri de, geçen yıla kıyasla 1.60 ile (yarısı 1.15-2.60 etki değerli dergilerde) kabaca beşte bir oranında geriledi. Üretkenlikte önde giden tıp kurumlarımız Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Siyami Ersek Kalp ve Damar Cerrahisi, Türkiye Yüksek İhtisas ve Kartal Koşuyolu Eğitim ve Araştırma hastaneleri ile Erciyes Üniversitesi ve Cerrahpaşa tıp fakülteleri idi. Bilimde ve kardiyolojide bir çöküş yolunda mesafe aldığımızın bilincine yetkililerce varılıp yeni ciddi düzenlemeler yapılmalı. |
OLGU GÖRÜNTÜSÜ | |
16. | Atipik Kawasaki hastalığında koroner arter anevrizmalarının ilerlemesi Progression of coronary artery aneurysms in incomplete Kawasaki disease Murat Muhtar Yılmazer, Barış Güven, Vedide TavlıPMID: 21358238 Sayfa 85 Makale Özeti | |
17. | Antikoagülan tedavi altında dev trombüs oluşumu Giant Thrombus Formation Under Anticoagulant Therapy And Treated With Surgical Procedure Mahmut Akpek, Idris Ardic, Mikail Yarlioglues, Ali ErginPMID: 21358239 Sayfa 86 Makale Özeti | |
18. | Sağ kalp yetersizliğine neden olan parakardiyak kitle: Tekstiloma Paracardiac mass causing right heart failure: textiloma Yalçın Velibey, Sait Terzi, Ayşe Emre, Kemal YeşilçimenPMID: 21358240 Sayfa 87 Makale Özeti | |
19. | Koroner sinüse fistülize dev sirkumfleks koroner arter anevrizmasının çok kesitli bilgisayarlı tomografi ile noninvaziv değerlendirilmesi Noninvasive evaluation of a giant circumflex coronary artery aneurysm fistulized into the coronary sinus by multislice computed tomography Selçuk Pala, Göksel Açar, Cihan Dündar, Mustafa AkçakoyunPMID: 21358241 Sayfa 88 Makale Özeti | |
20. | Genç bir hastada kor triatriyatum sinister ve sekundum atriyal septal defekt Cor triatriatum sinister and secundum atrial septal defect in a young patient Tayfun Şahin, Güliz Kozdağ, Ulaş Bildirici, Dilek UralPMID: 21358242 Sayfa 89 Makale Özeti | |
EDITÖRE MEKTUP | |
21. | Editöre mektup: Dilate kardiyomiyopatili hastalarda sol atriyal apendiks büyüklüğü ve trombüs oluşumu üzerinde sol ventrikül çapının etkisi Letter to the Editor: “The influence of left ventricular diameter on left atrial appendage size and thrombus formation in patients with dilated cardiomyopathy” Ender Örnek, Alparslan Kurtul, Mustafa Duran, Muhammed Bora DemirçelikPMID: 21358243 Sayfalar 90 - 91 |
DIĞER YAZILAR | |
22. | Düzeltme Erratum Sayfa 91 Makale Özeti | |
23. | Kardiyoloji yayınlarında gündem ve yorumlar Comment on cardiology publications Ertan UralSayfa 92 Makale Özeti | |
Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi