ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 34 (8)
Cilt: 34  Sayı: 8 - Aralık 2006
ARAŞTIRMA
1.
Kardiyometabolik risk profilini şekillendirmede aile geliri: Cinsiyete bağlı farklılıkların da incelendiği prospektif bir çalışma
Family income in shaping cardiometabolic risk profile: a prospective analysis including gender-related differences
Altan Onat, Hakan Özhan, Günay Can, Gülay Hergenç, Ahmet Karabulut, Sinan Albayrak
Sayfalar 471 - 478
Amaç: Aile gelirinin sigara içiciliği, metabolik sendrom (MS) ve bileşenleri, hiperapo B, yüksek C-reaktif protein (CRP) ile yeni gelişen koroner kalp hastalığı (KKH) bakımlarından öngördürücülüğü, cinsiyet farkları da gözetilerek araştırıldı.
Çalışma planı: TEKHARF çalışması 1997/98 ve 2002/03 taramalarında yer alan ve 2004/05 taramasına kadar izlenen, 28 yaş veya üzerindeki 3273 katılımcı (1610 erkek, 1630 kadın; ort. yaş 48.3±12; ortalama izlem 5.9 yıl) prospektif biçimde incelendi. Aylık aile geliri, katılımcıların bildirimine göre, dört dilimde gruplandırıldı. Yüksek apo B için 120 mg/dl, yüksek CRP için 3.0 mg/l sınır olarak alındı; MS için TEKHARF modifikasyonlu ATP III tanısına uyuldu; KKH tanısı, öykü, kardiyovasküler sistem fizik muayenesi ve istirahat EKG’lerinin Minnesota kodlamasına dayandırıldı.
Bulgular: Lojistik regresyon analiziyle yaş ayarlamasından sonra, erkeklerde gelir dilimi artışıyla diyabet, hipertansiyon ve hiperapo B’de artış öngörüldü. Kadınlarda ise, sigara içiciliği ile hiperapo B gelirle doğrusal; obezite, abdominal obezite ve - anlamlılığa erişmese de - trigliserid/HDL dislipidemi gelişmesi ters ilişki içindeydi; diyabet ve hipertansiyon gelirle öngörülemedi. Her iki cinsiyette de, yüksek CRP düzeyi riski gelir azlığında (dilim 1-3, <910 YTL) artıyordu (nispi risk 1.47, p<0.002). Ölümlü olan ve olmayan KKH gelirle anlamlılığa ulaşmayan bir nispi risk (1.27) sergiledi.
Sonuç: Türk yetişkinlerinde refah düzeyi, sakıncalı bir risk profilinin gelişmesine anlamlı katkı yapmaktadır. Kadınlarımızda refahla artan sigara içiciliğinin (abdominal) obezite üzerindeki olumlu etkileri nedeniyle, yüksek aile geliri, bazı kardiyometabolik durumların riskinde iyileşmeyi öngördürmektedir.
Objectives: We investigated the extent to which family income predicts smoking, metabolic syndrome (MS) and its components, elevated levels of apolipoprotein (hyperapo) B and C-reactive protein (CRP), and incident coronary heart disease (CHD), with reference to gender-related differences.
Study design: A total of 3,273 participants (1610 males, 1630 females; mean age 48.3±12 years, minimum age 28 years) of the TEKHARF surveys 1997/98 and 2002/03 were prospectively evaluated during a mean of 5.9 years. Monthly family incomes were grouped into four categories. Elevated apoB and CRP levels were based on the cutoff values of 120 mg/dl and 3 mg/l, respectively. Identification of MS was made according to the Adult Treatment Panel III criteria modified by the TEKHARF study. Diagnosis of CHD was based on history, physical examination, and the Minnesota coding of resting electrocardiograms.
Results: In age-adjusted logistic regression analyses, men with higher income brackets had an increased incidence of diabetes, hypertension, and elevated hyperapo B. In women, income was positively associated with smoking and elevated hyperapo B, and inversely related with obesity, abdominal obesity, and - at borderline significance - triglyceride/HDL dyslipidemia; diabetes and hypertension were not predicted by income. Lower income brackets (<910 NTL) predicted elevated CRP levels in both genders (relative risk 1.47, p<0.002). Income exhibited an insignificant relative risk (1.27) for incident CHD.
Conclusion: The level of family income contributes to the development of an adverse risk profile in Turks. Given increased smoking in women and its inhibitory effect on (abdominal) obesity, rising income seems to predict improvement in some elements of the cardiometabolic risk profile.

2.
UNOS 2 statüsündeki son dönem kalp yetersizliği hastalarında kalp naklinin mortaliteye etkisi
The effect of heart transplantation on mortality in end-stage heart failure patients with UNOS status 2
Hamza Duygu, Mehdi Zoghi, Sanem Nalbantgil, Çağatay Engin, Tahir Yağdı, Azem Akıllı, Mustafa Akın, Mustafa Özbaran
Sayfalar 479 - 483
Amaç: Medikal ve cihazlı destek tedavilerindeki son gelişmelere rağmen UNOS 2 (United Network for Organ Sharing) statüsündeki son dönem kalp yetersizliği hastalarında tedavi stratejileri halen tartışmalıdır. Bu çalışmada, UNOS 2 son dönem kalp yetersizliği olan ve kalp nakli bekleme listesine alınan hastaların bekleme sürecindeki klinik durumları ve prognozları incelendi.
Çalışma planı: Çalışmada UNOS 2 statüsünde olan ve kalp nakli programına alınan 78 hasta (62 erkek, 16 kadın; ort. yaş 43±12) incelendi. Nakil programına alındıktan sonra hastaların kalp yetersizliği nedeniyle hastaneye yatış sıklığı, bir üst UNOS sınıfına ilerleme, nakil yapılıp yapılmadığı ve mortalite oranları değerlendirildi.
Bulgular: Hastaların listede bekleme süresi ortalama 17±10 ay idi. Kalp yetersizliği nedeniyle hastaneye yatış sıklığı 4±2/yıl bulundu. Yedi hastaya (%9) devamlı ventrikül taşikardisi nedeniyle kardioverter defibrilatör takıldı. Dokuz hastada (%11.5) UNOS 1B’ye ilerleme görüldü. On sekiz hastaya (%23.1) listede altı aylık bekleme süresinden sonra ortotopik kalp nakli uygulandı. Kalp nakli uygulanan hastalarda mortalite oranı %22.2 (4 hasta), bekleme listesinde olan hastalarda ise %25 (15 hasta) bulundu (p=0.03). Nakil listesindeyken kaybedilen hastaların 11’inde (%73.3) neden ani ölüm idi. Nakil uygulanan hastalarla izlemdeki hastalar sonlanım noktası olarak mortalite ve UNOS 1B’ye ilerleme açısından karşılaştırıldığında, nakil yapılmayan grupta oran anlamlı derecede daha yüksek idi (24 hasta, %40 ve 4 hasta, %22.2; p=0.01).
Sonuç: UNOS 2 statüsündeki hastalarda ilerideki klinik kötüleşmelerin, sık kalp yetersizliği ataklarının ve kardiyak ölümlerin önlenmesi açısından kalp nakli uygun bir tedavi seçeneğidir.
Objectives: Despite recent developments in medical treatments and assist device applications, management strategies for end-stage heart failure patients with UNOS status 2 (United Network for Organ Sharing) are still controversial. We evaluated the clinical condition and prognosis of end-stage heart failure patients with UNOS status 2, who were placed on the waiting list for heart transplantation.
Study design: The study included 78 patients (62 men, 16 women; mean age 43±12 years) with UNOS status 2. The patients were assessed in terms of frequency of hospitalization during waiting for transplantation, shift to a higher level of UNOS status, transplantations performed, and mortality.
Results: The mean duration of waiting on the list was 17±10 months. The frequency of hospitalization due to heart failure was 4±2/year. An implantable cardioverter defibrillator was used in seven patients (9%) for persistent ventricular tachycardia. Nine patients (11.5%) shifted to UNOS status 1B. Eighteen patients (23.1%) underwent orthotopic heart transplantation following six months of waiting on the list. Mortality rates were 25% (n=15) and 22.2% (n=4) for patients on the waiting list and for transplant patients at the end of the first year of transplantation, respectively (p=0.03). The main cause of mortality was sudden cardiac death (73.3%, n=11) for patients on the transplantation list. There was a significant difference in terms of combined end-point of mortality and shift to UNOS status 1B between transplanted (n=24, 40%) and untransplanted (n=4, 22.2%) patients (p=0.01).
Conclusion: Heart transplantation is an appropriate alternative for preventing impending clinical deterioration, frequent attacks of heart failure, and cardiac deaths in patients with UNOS status 2.

3.
Mitral kapak darlığında yüksek plazma atriyal ve beyin natriüretik peptid düzeylerinin hastalık ciddiyeti ile ilişkisi
The relationship of high plasma levels of atrial and brain natriuretic peptides with disease severity in mitral valve stenosis
Nevzat Uslu, Ahmet L. Orhan, Zekeriya Nurkalem, İlker Avcı, Hasan O. Özer, İbrahim Sarı, Zübeyir Acar, Şevket Görgülü, Mehmet Eren
Sayfalar 484 - 488
Amaç: Mitral kapak darlığı (MKD) olan hastalarda A-tip ve B-tip natriüretik peptidlerin (ANP ve BNP) düzeyleri belirlendi, bu düzeylerin klinik ve ekokardiyografik parametrelerle ilişkileri incelendi.
Çalışma planı: İzole MKD saptanan ve sinus ritmindeki 38 hasta (33 kadın, 5 erkek; ort. yaş 44±9) ve sağlıklı bireylerden oluşan 12 kişide (10 kadın, 2 erkek; ort. yaş 46±7) ekokardiyografik inceleme yapıldı ve ANP ve BNP düzeylerini belirlemek için kan örnekleri alındı.
Bulgular: Hasta grubunda plazma BNP ve ANP düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu (BNP için sırasıyla, 79±55 pg/ml ve 12±7.2 pg/ml; ANP için 45±33 ng/ml ve 6±4 ng/ml; p<0.001). Sol atriyum çapları ve sol atriyal volüm indeksi MKD’li grupta anlamlı derecede yüksek (p<0.001); mitral kapak lateral annulusundan ölçülen erken (p=0.001) ve geç (p=0.02) diyastolik hızlar anlamlı derecede düşüktü; fakat, sol ventrikül sistolik fonksiyonunu gösteren sistolik hız değerleri kontrol grubuyla benzer bulundu. Hasta grubunda serum ANP ve BNP düzeyleri fonksiyonel kapasite (sırasıyla, r=0.43, p=0.007; r=0.44, p=0.006), tahmini pulmoner arter basıncı (r=0.37, p=0.022; r=0.39, p=0.019) ve sol atriyal volüm indeksi (r=0.48, p=0.003; r=0.41, p=0.015) ile ilişkili bulundu. Mitral kapak alanı sadece ANP ile anlamlı ilişki gösterdi (r=-0.37, p=0.022). Çokdeğişkenli analizde, sol atriyal volüm indeksi ve tahmini pulmoner arter sistolik basıncının hem serum BNP (sırasıyla, ß=0.32, p=0.040 ve ß=0.34, p=0.030) hem de ANP (ß=0.40, p=0.010 ve ß=0.32, p=0.040) düzeyleri için bağımsız öngördürücüler olduğu görüldü.
Sonuç: Mitral kapak darlığında, sol atriyal volüm indeksi ve tahmini pulmoner arter basıncı plazma BNP ve ANP düzeylerindeki artışla en yakın ilişki gösteren değişkenlerdir. Plazma ANP veya BNP düzeyleri, ekokardiyografik verileri yetersiz olan hastalarda yol gösterici olabilir.
Objectives: We aimed to determine plasma levels of atrial (ANP) and brain (BNP) natriuretic peptides in patients with mitral stenosis (MS), and to seek clinical and echocardiographic correlations with these peptides.
Study design: Thirty-eight patients (33 females, 5 males; mean age 44±9 years) with MS and 12 healthy controls (10 females, 2 males; mean age 46±7 years) were examined by echocardiography. All the patients were in sinus rhythm. Venous blood samples were taken to measure ANP and BNP levels.
Results: Compared with controls, patients with MS had significantly higher plasma ANP (6±4 ng/ml vs 45±33 ng/ml) and BNP (12±7.2 pg/ml vs 79±55 pg/ml) levels (p<0.001). Diameters of the left atrium and left atrial volume index were significantly increased (p<0.001), and early (p=0.001) and late (p=0.02) diastolic velocities measured at the lateral annulus of the mitral valve were significantly decreased in the patient group. Systolic velocities showing systolic function of the left ventricle were found similar. Increased ANP and BNP levels showed significant correlations with functional capacity (r=0.43, p=0.007 and r=0.44, p=0.006, respectively), estimated pulmonary artery systolic pressure (r= 0.37, p= 0.022 and r= 0.39, p= 0.019), and left atrial volume index (r=0.48, p=0.003 and r=0.41, p=0.015). Mitral valve area was significantly correlated only with the ANP level (r=-0.37, p=0.022). In multivariate regression analysis, left atrial volume index and estimated pulmonary artery systolic pressure were found to be independent predictors for both BNP (ß=0.32, p=0.040 and ß=0.34, p=0.030, respectively) and ANP (ß=0.40, p=0.010 and ß=0.32, p=0.040) levels.
Conclusion: Our data suggest that left atrial volume index and estimated pulmonary artery systolic pressure are strongly correlated with increases in BNP and ANP levels in MS, making BNP and ANP helpful in determining the severity of MS in patients with insufficient echocardiographic data.

4.
Akut miyokard infarktüsünün ilk altı saatinde acil koroner baypas uygulanan hastalarda erken dönem sonuçlar
Early postoperative results of emergency coronary bypass surgery in patients presenting within six hours of acute myocardial infarction
Mustafa Bilge Erdoğan, Feragat Uygur, Bülent Meşe, Alper Serçelik, Cemil Cahit Öğütmen, Birol Yamak, Bülent Kısacıkoğlu
Sayfalar 489 - 493
Amaç: Akut miyokard infarktüsünün (AMİ) ilk altı saatinde koroner baypas uygulanan hastaların erken dönem sonuçları değerlendirilidi.
Çalışma planı: Çalışmaya, AMİ tanısı ile ilk altı saat içinde koroner baypas ameliyatı uygulanan 128 hasta (97 erkek, 31 kadın; ort. yaş 61±5; dağılım 41-78) alındı. Acil cerrahi girişim, 88 hastada (%68.8) koroner anjiyografide çokdamar kritik lezyonu saptanması, 20 hastada (%15.6) perkütan transluminal koroner anjiyoplastide (PTKA) başarısız olunması, 20 hastada ise elektif primer PTKA sonrası komplikasyon gelişmesi nedeniyle uygulandı. Altı hastaya (%4.7) anjiyografi sırasında kalbin durması nedeniyle kardiyopulmoner canlandırma uygulandı. Ameliyat 104 olguda (%81.3) kardiyopulmoner baypas ile, 24 olguda (%18.8) çalışan kalpte yapıldı. Ameliyat öncesinde sekiz hastaya, ameliyat sonrasında altı hastaya intra-aortik balon pompası uygulandı.
Bulgular: Altı hasta (%4.7) yaşamını yitirdi. Bu hastaların üçü kardiyopulmoner canlandırma ile ameliyata alınmıştı. Ameliyat sonrası geç dönemde bir olgu sepsis, iki olgu nörolojik komplikasyon nedeniyle kaybedildi. Ameliyat sonrasında 32 hastada pozitif inotrop ajan desteği gerekti. Ameliyat sonrası dönemde 18 hastada ciddi ventriküler aritmi, dört hastada atriyal fibrilasyon, beş hastada yara yeri infeksiyonu gelişti. Dört hasta kanama nedeniyle revizyona alındı. Yoğun bakımda kalış süresi ortalama 3.7±1.9 gün, hastanede kalış süresi 12.6±6.7 gün bulundu.
Sonuç: Akut miyokard infarktüsünün ilk altı saatinde başvuran ve cerrahi girişim gerektiren olgularda koroner baypas, kabul edilebilir mortalite ve morbiditeyle güvenle uygulanabilir bir yöntemdir.
Objectives: We evaluated early postoperative results of coronary bypass operations in patients presenting within the first six hours of acute myocardial infarction (AMI).
Study design: A total of 128 patients (97 men, 31 women; mean age 61±5 years; range 41 to 78 years) underwent coronary bypass grafting within the first six hours of AMI. Indications for surgery were detection of critical multivessel disease on coronary angiography in 88 patients (68.8%), unsuccessful percutaneous transluminal coronary angioplasty (PTCA) in 20 patients (15.6%), and development of complications following elective primary PTCA in 20 patients. Six patients (4.7%) required cardiopulmonary resuscitation due to cardiac arrest at angiography. Surgery was undertaken by cardiopulmonary bypass in 104 patients (81.3%), and on the beating heart in 24 patients (18.8%). Intra-aortic balloon pump was applied to eight patients preoperatively, and to six patients postoperatively.
Results: Mortality occurred in six patients (4.7%), three of whom received cardiopulmonary resuscitation. One patient and two patients died in the late postoperative period from sepsis and neurologic complications, respectively. After operation, positive inotropic support was required in 32 patients. Postoperative complications were severe ventricular arrhythmias (n=18), atrial fibrillation (n=4), and wound site infection (n=5). Four patients underwent revision due to hemorrhage. The mean intensive care unit stay was 3.7±1.9 days, and the mean hospitalization was 12.6±6.7 days.
Conclusion: Coronary bypass operations are relatively safe with acceptable mortality and morbidity rates in patients requiring surgical treatment within the first six hours of AMI.

EDITÖRYAL YORUM
5.
Akut miyokard infarktüsü tedavisinde cerrahinin yeri
The role of coronary bypass surgery in the treatment of acute myocardial infarction
Atıf Akçevin
Sayfalar 494 - 495
Makale Özeti |Tam Metin PDF

ARAŞTIRMA
6.
Obstrüktif uyku apneli erkek hastalarda sürekli pozitif havayolu basıncı tedavisinin kan basıncı ve sol ventrikül yapısı üzerine etkileri
The effect of continuous positive airway pressure on blood pressure and left ventricular structure in male patients with obstructive sleep apnea
Dursun Dursunoglu, Nese Dursunoglu, Ömür Kuru, Sibel Özkurt, Şükrü Gür, Göksel Kiter, Fatma Evyapan, Mustafa Kılıç
Sayfalar 496 - 503
Amaç: Şiddetli derecede obstrüktif uyku apnesi (OSA) olan erkek hastalarda nazal sürekli havayolu basıncı (SHB) tedavisinin kan basıncı ve sol ventrikül yapısı üzerine etkileri incelendi.
Çalışma planı: Şiddetli derecede OSA saptanan 33 erkek hasta altı ay süreyle SHB ile tedavi edildi. Hastaların tedaviye uyumu, SHB’nin her gece en az 3.5 saatlik kullanımı olarak tanımlandığında, 25 hasta (ort. yaş 47.9±8.2) uyumlu (ort. 5.3±1.9 saat), sekiz hasta (ort. yaş 48.6±8.4) uyumsuz (ort. 1.0±0.8 saat) bulundu. Tedavi öncesi ve sonrasında, sol ventrikül yapısı (interventriküler septum kalınlığı, sol ventrikül posterior duvar kalınlığı, sol ventrikül kütlesi, sol ventrikül kütle indeksi) ve fonksiyonunu (E/A oranı, izovolümetrik gevşeme zamanı, mitral akım hızı yavaşlama zamanı, mitral akım propagasyon hızı) belirlemek için ekokardiyografik ölçümler yapıldı ve sistolik ve diyastolik kan basınçları ölçüldü. Tedaviye uyumlu grupta 20 hastada hipertansiyon, 22 hastada diyastolik disfonksiyon, 16 hastada sol ventrikül hipertrofisi (SVH) vardı. Uyumlu olmayan hastaların tümünde hipertansiyon, dördünde diyastolik disfonksiyon, dördünde SVH vardı.
Bulgular: Tedavi sonrasında sistolik ve diyastolik kan basınçları her iki grupta da anlamlı düşüş gösterdi; ancak, bu düşüşler tedaviye uyumlu grupta daha belirgindi (p<0.001 ve p<0.01). Sol ventrikül yapısı ve diyastolik fonksiyonla ilgili göstergelerin tümü tedaviye uyumlu hastalarda anlamlı derecede düzelme gösterdi. Sol ventrikül hipertrofisi dokuz hastada (%56.3, p<0.0001), diyastolik disfonksiyon 11 hastada (%50, p<0.001) iyileşti. Tedaviye uyum göstermeyen grupta ise, sol ventrikül yapısı ve diyastolik fonksiyonla ilgili göstergelerde anlamlı düzelme görülmedi ve SVH’li ve diyastolik disfonksiyonlu hasta sayısında değişiklik olmadı.
Sonuç: Şiddetli OSA’nın SHB ile tedavisi, kan basınçlarını ve sol ventrikül duvar kalınlığını anlamlı derecede düşürmekte ve sol ventrikül diyastolik disfonksiyonu iyileştirmektedir.
Objectives: We investigated the effect of nasal continuous positive airway pressure (CPAP) on blood pressure (BP) and left ventricular structure in male patients with severe obstructive sleep apnea (OSA).
Study design: Thirty-three male patients with severe OSA underwent CPAP treatment for six months. Compliance was defined as the use of CPAP for at least 3.5 hours per night during treatment; thus, 25 patients (mean age 47.9±8.2 years) were compliant with a mean of 5.3±1.9 hours, and eight patients (mean age 48.6±8.4 years) were noncompliant with a mean of 1.0±0.8 hours. Before and after CPAP, echocardiographic assessments were made to determine left ventricular structure (interventricular septum thickness, left ventricular posterior wall thickness, left ventricular mass, and left ventricular mass index) and function (E/A ratio, isovolumic relaxation time, mitral deceleration time, and velocity of mitral flow propagation), and systolic and diastolic blood pressures were measured. In the compliant group, 20 patients had hypertension, 22 patients had diastolic dysfunction, and 16 patients had left ventricular hypertrophy (LVH). All noncompliant patients were hypertensive, four had diastolic dysfunction, and four had LVH.
Results: Systolic and diastolic BPs significantly decreased after CPAP treatment, the decreases being more pronounced in the compliant group (p<0.001 vs p<0.01). Parameters of left ventricular structure and diastolic function significantly improved in compliant patients following CPAP. Left ventricular hypertrophy improved in nine patients (56.3%, p<0.0001) and diastolic dysfunction improved in 11 patients (50%, p<0.001). However, in the noncompliant group, parameters of left ventricular structure and diastolic functions did not differ significantly and the number of patients having LVH or diastolic dysfunction did not change.
Conclusion: In severe OSA, CPAP treatment significantly decreases BP and left ventricular wall thickness, and improves left ventricular diastolic function.

OLGU BILDIRISI
7.
Sessiz inferior miyokard infarkütüsü sonrası gelişen ve kardiyojenik şokla sonuçlanan dev psödoanevrizma ve ciddi mitral yetersizliği
A giant left ventricular pseudoaneurysm with severe mitral regurgitation after silent inferior myocardial infarction resulting in cardiogenic shock
Bayram Bağırtan, Mutlu Vural, Ebru Tırnaksız, Hayrettin Tekümit, Murat Demirtaş
Sayfalar 504 - 507
Altmış yaşındaki erkek hasta, iki haftadır istirahatte ortaya çıkan nefes darlığı ve nabız hızlanması yakınmalarıyla başvurdu. Hastada akut koroner sendrom bulguları olmaksızın ciddi kalp yetersizliği ve akciğer ödemi bulguları vardı. Transtorasik ekokardiyografide sol ventrikülde genişleme, ciddi mitral yetersizliği ve sol ventrikül arka duvarının karşısında, içinde yoğun pıhtı olan, 11x14 cm boyutlarında ikinci bir kalp boşluğu izlendi. Aynı gün yapılan koroner anjiyografide sağ koroner arterin tam tıkalı ve sirkumfleks arterde ciddi daralma olduğu görüldü. Ani gelişen akciğer ödemi ve kardiyojenik şok tablosu nedeniyle hasta acil ameliyata alındı. Psödoanevrizma, içindeki pıhtıyla birlikte çıkarıldı, sol ventrikül miyokard duvarındaki defekt onarıldı ve mitral halka implantasyonu ve annuloplasti uygulandı. Kalp yetersizliği ve azalmış oksijenasyon bulgularının tedavisi için hasta ameliyat sonrasında 22 gün hastanede yatırıldı ve üç ay izlendi.
A 60-year-old man presented with a two-week history of dyspnea and tachycardia at rest. Severe heart failure and findings of pulmonary edema without evidence of acute coronary syndrome were observed. Transthoracic echocardiography showed dilatation of the left ventricle (LV), severe mitral regurgitation, and a giant extra chamber, 11x14 cm in size, next to the posterior region of the LV, containing a massive thrombus. Coronary angiography performed on the same day showed total occlusion of the right coronary artery and a critical stenosis of the circumflex artery. An emergency operation was performed due to the sudden development of pulmonary edema and cardiogenic shock. The pseudoaneurysm was resected together with the thrombus, the defect in the LV myocardial wall was repaired, and mitral ring implantation and annuloplasty were performed. He was hospitalized for 22 days postoperatively due to heart failure and decreased oxygenation and was followed-up for three months.

8.
İnfektif endarteritli bir olguda geniş duktus arteriyozus açıklığının medikal tedavi sonrası perkütan kapatılması
Percutaneous transcatheter coil occlusion of a large patent ductus arteriosus following medical treatment of infective endarteritis
Ahmet Çelebi, Yalım Yalçın, Cenap Zeybek, Celal Akdeniz
Sayfalar 508 - 511
İnfektif endarterit tanısı konan yedi yaşındaki kız hastada geniş duktus arteriyozus açıklığı (DAA) saptandı. Uygulanan antibiyotik tedavisinden sonra, anjiyografik çapı 4.1 mm ölçülen DAA 8 mm ve 6.5 mm çaplarında ardışık iki coil kullanılarak perkütan yolla kapatıldı. Kateter laboratuvarında çok az miktarda şant görülmesine karşın, ertesi gün yapılan ekokardiyografik incelemede defektin tamamen kapandığı görüldü. İnfektif endokardit komplikasyonu ile birlikte görülen DAA’larda perkütan coil uygulaması, defekt geniş olsa bile etkin ve güvenli bir işlemdir. Bununla birlikte, endarterit tekrarının önlenmesi bakımından şant bırakılmamasına dikkat edilmelidir.
A large patent ductus arteriosus (PDA) was detected in a seven-year-old girl with infective endarteritis. After appropriate medical treatment, the ductus which measured 4.1 mm on angiography was occluded percutaneously using two consecutive detachable coils (8 mm and 6.5 mm). Minimal residual shunt was observed in the catheterization laboratory, but echocardiographic examination performed on the following day showed complete occlusion. Percutaneous coil occlusion of PDAs complicated by infective endarteritis is a safe and effective procedure even if the defect is considerably large. However, special attention should be paid to complete closure without any residual shunt in order to prevent recurrent infections.

9.
Koroner sinus elektrodunun koroner ven darlığının stent ile genişletilmesi sonrasında yerleştirilmesi
Implantation of a coronary sinus lead after stent dilatation of coronary vein stenosis
Zekeriya Kaptan, Cemal Özbakır, Özcan Özdemir, İsmet Hisar, Mustafa Soylu
Sayfalar 512 - 514
Konjestif kalp yetersizliği tedavisinde biventriküler kalıcı kalp pili uygulamasının semptomları azalttığı gösterilmiştir. Sol ventrikülün uyarılabilmesi için elektrod koroner sinusun dallarına yerleştirilir. Ancak, hastaların %8-10’unda koroner sinus elektrodunu yerleştirmek mümkün olmamaktadır. Ciddi kalp yetersizliği bulguları ve sol dal bloku olan 57 yaşındaki erkek hastaya biventriküler kalıcı kalp pili yerleştirilmesi planlandı. Anjiyografide posterolateral dalda ciddi darlık olduğu görüldü. Pil elektrodu darlıktan geçirilemedi ve elektrodun yerleştirilebileceği başka bir dal da yoktu. Bölgeye stent konularak darlığın genişletilmesiyle elektrod kolaylıkla posterolateral dala yerleştirildi ve başarılı kardiyak resenkronizasyon sağlandı.
Biventricular pacing for the treatment of congestive heart failure has been shown to improve symptoms. To pace the left ventricle, the lead is implanted in the tributaries of the coronary sinus. However, 8% to 10% of the procedures result in failure to implant the coronary sinus leads. Implantation of a biventricular pacemaker was planned in a 57-year-old male patient with severe symptoms of heart failure and left bundle-branch block. Angiography revealed severe stenosis in the posterolateral branch, preventing the insertion of the lead and no other branch was available for the procedure. Stent dilatation of the coronary sinus stenosis was performed, which enabled easy insertion of the lead in the posterolateral branch, resulting in successful cardiac resynchronization.

DERLEME
10.
Koroner arterlerin çokkesitli bilgisayarlı tomografi ile değerlendirilmesi
Evaluation of coronary arteries by multidetector computed tomography
Cihan Duran, Murat Gülbaran, Mecit Kantarcı
Sayfalar 515 - 526
Koroner arter hastalığının değerlendirilmesinde kateter anjiyografi altın standart olarak kabul edilmekle birlikte, asemptomatik ve hafif semptomatik fazdaki koroner arter hastalığının takibi ve değerlendirilmesinde invaziv olmayan görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu açıdan, çokkesitli bilgisayarlı tomografi (BT) teknolojisinin gelişmesiyle, koroner BT anjiyografi koroner arterlerin görüntülenmesinde yüksek potansiyele sahip bir yöntem olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu derlemede koroner BT teknolojisi, klinik uygulama alanları, endikasyonları ve bu konuda yapılmış çalışmalar gözden geçirildi.
Although coronary angiography is recognized as the gold standard in the evaluation of coronary artery disease, there is still need for noninvasive imaging methods to detect and monitor asymptomatic or minimally symptomatic coronary artery disease. With technological improvements in multidetector computed tomography (CT), coronary CT angiography proved to be a potential noninvasive method in this field. This article reviews technological aspects, clinical applications, and indications of coronary CT angiography in the light of the most recent literature.

OLGU GÖRÜNTÜSÜ
11.
Sağ atriyumda serbest yüzen trombüs
Free-floating thrombi in the right atrium
Hasan Kocatürk, Mustafa Yılmaz, Cevdet Uğur Koçoğulları, Ednan Bayram
Sayfa 527
Makale Özeti |Tam Metin PDF

EDITÖRE MEKTUP
12.
Editöre mektup
Letter to editor
Hüseyin Yılmaz
Sayfalar 529 - 530
bu bölümü boş bırakmam gerekiyor zannedersem. boş bırakmamı kabul etmediği için bu bölümü bu şekilde dolduruyorum. saygıularımla.
bu bölümü boş bırakmam gerekiyor zannedersem. boş bırakmamı kabul etmediği için bu bölümü bu şekilde dolduruyorum. saygıularımla.

13.
Editöre mektup
Letter to editor
Erdem Diker
Sayfalar 530 - 531
Özet yok
No abstract

DIĞER YAZILAR
14.
Uzman yanıtları
Answers of specialist
Bingür Sönmez, Tayyar Sarıoğlu, Atıf Akçevin
Sayfalar 533 - 534
Makale Özeti |Tam Metin PDF

15.
Kardiyoloji Yayınlarında Gündem ve Yorumlar
Comment on cardiology publications
Ertan Ural
Sayfa 535
Makale Özeti |Tam Metin PDF



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama



Copyright © 2024 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi