EDITORYAL YORUM | |
1. | Web Sayfası ve Kaliteli, Hızlı, Düzenli Yayınıyla, TKD Arşivi'nin 2001 Yılı Archives of TSC in 2001 Altan ONATSayfalar 733 - 734 Makale Özeti | |
2. | Ölümleri ve Koroner Kalp Hastalığını Öngördürmede Toplumumuzda Ailenin Ekonomik Durumunun Rolü Role of Family Income in Predicting All-cause Deaths and Coronary Heart Disease Events Among Turkish Adults Altan ONAT, Ömer UYSAL, Vedat SANSOYSayfalar 735 - 740 TEKHARF Çalışması 1990 yılı taramasmda katılımcılarm ekonomik durunıunwı gelecekteki koroner olaylan etkileyip etkilemediği yetişkinlerimizi temsil eden bir örneklenıde prospektif biçimde araştmldı. Başlang içta birey tarafuıdan bildirilen aile aylık geliri giderek artan 5 dilime aynlm ıştt. Dilim 4-5 birleştirilerek inceleme toplam 4 dilime/ e yiirütiildii. Ölüm konusunda 1. derece akraba ve/veya sağlık ocağı personelinden bilgi alındı; yaşayanlarda kardiyovaskiiler sistemin anamnez, fi zik muayenesine ve islirahat EKG'ımn Minnesota kodlamasma göre, kesin veya şiipheli KKH belirlendi. Koroner olay tammma, ilk taramadan beri gelişen fatal ve fatal olmayan mi yokard infarktiisü, yeni stabil angina ve/veya nıiyokard iskemisi girdi. Başlangıçtaki kahorttan KKH tamsı konmuş olanlar dış/andıktan sonra, ortalama 9.3 yıl süresince izlenen 20 yaş ve fizerindeki 2648 erkek ile kadmda (ortalama yaş 41.6 {± 15]) takip sırasında 237 ölüm, 274 koroner kalp hastalığı (KKH) öliimii ve nonfatal KKH gelişt i. Tüm-nedenli öliimler için cinsiyet e ve yaşa ayarlı gelir dilimleri lojistik regresyon analizinde anlamlı biçimde ilişkili bulwımadt. Ayni yargı iiç majör risk faktörünün modele eklenmesi sonucunda da geçerli idi. Fatal ve nonfatal KK/-/ için cinsiyet ve yaş ayarlı aylık gelir dilimlerinden dilim 3'te anlamlı (p<0.047) fazlalık, ii st dilimele anlamlı (p<0.044) azalma kaydedildi. Bu iki dilimele nisbi riskler 1.27 ve 0.77 bulundu .Regresyon modeline üç majör faktör de eklenince, aile geliri ile koroner olaylar arasmda anlamlı (p<0.047) bir eğilim saptandt. Dilim 3'teki risk fazlalıği anlamhlığlllı geniş ölçfide yitirirken, refah diliminde nisbi riskte 0.7'ye kadar azalma (p< 0.01) kaydedildi. Total kolesterol, sisto/ik kan basmcı ve genel eğilim olarak sigara içiminin ölümeiii ve ölüme siiriiklenıeyen KKJ-/'m öngördiiriiciiliiğii anlamlı idi. Sonuç olarak, Ila/kmmda gelecekteki koroner olaylan öngördiirmede, cinsiyet, yaş ve majör riskfaktörlerinden bağımsız olarak, ailenin ekonomik durumunun da rol oynadığı, refahligelir diliminde koroner riskin azaldığı yargısına varıldı |
3. | Plazma P-Selektin Düzeylerinin Koroner Balon Anjiyoplasti Sonrası Gelişen Restenozla İlişkisi The Relationship Between Plasma Soluble P-selectin Levels and Restenosis After Coronary Baloon Angioplasty Meral KAYIKÇIOĞLU, Levent CAN, Hakan KÜLTÜRSAY, Serdar PAYZIN, Nihal ERDEM, Aytül Zerrin, Cüneyt TÜRKOĞLUSayfalar 741 - 746 Amaç: İnvazif girişimlerin, koroner tezyonlarda fokal bir hasarianma yaratarak yüzey adeıyon molekü fü sekresyonwıda artışa yol açması beklenmektedir. Bu çalışnıamn amacı balon anjiyoplasti sonrasında oluşan damar zedefenmesine yani/ olarak bir adeıyon molekülü olan solub/e P( sP )sel ektin düzeylerindeki değişiklikleri araşiirmak ve restenazla ilişkisini değerlendirmekti. Yöntem: Çalışma grubu ilk kez efektif koroner anjiyopfasti endikasyonu konulan ardışık 26 olgudan oluşmakta idi. Herhangi bir infeksiyöz veya sistemik immün hastalığı olan ve immünomodiilatör ilaç ku((anan olgufar çaftşnıaya alınnıadı. Kontrol grubu, anjiyografik olarak koroner arter lıastaftğı olmayan yaş ve cinsiyeti çaftşnıa gm bu ile uyumlu 15 olgudan oluşuyordu . Tiim girişimle r aynı protokol ile uygulandı. Plazma sP-se/ektin düzeyleri girişinı den önce, hemen sonra ve 24 saat sonrasında EL/SA yöntemi ile ölçüldü. Bulgular: Bazal plazma sP-sefektin düzeyleri, çalrşnıa olgufarmda kontrol grubuna göre anlamlı oranda daha yiiksek sapta n dı (68±23 ng!ml'e karşın 25 ±7n glnıl; p<0.05 ). Anjiyoplasti sonrasmda ise hemen yapılan ölçümlerde sP-se/ektin düzeylerinde bir değişiklik gözlennıezken, 24. saat ölçümlerinde anlamlı derecede yükselme nıevcuttu (sırasıyla 68±23 nglnıl, 63±21 nglnıl ve 133±20 n gl ml p<0.05 ). İzlenıde 8 olguda restenoz gelişti. Restenoz gelişenierin bazal ve 24. saat sP- se/ektin diizeyleı-i, gelişmeyenfere göre daha yiiksekti (bazal düzey/er: 84±8 ng!ml'e karşm 59±22 ng!ml, p=0,006; 24.saat düzeyleri 1 57±5 ng!ml'e karşın 120±1 3 nglmf, p=0,001 ). Sonuç: Bu çalışnıamn sonuçları: 1) Plazma sP-se fektin diizeyi, koroner arter hastalarında yüksektir. 2) Koroner anjiyoplasti son rasında sP-se/ektin düzeyinde belirgin artış olmaktadır. Bu durum, bu mediatöriin balon hasarına damar duvarının verdiğ i yamttaki potansiyel rolünü belirtiyor olabilir. 3) Restenoz gelişen olgularda işlem öncesi ve so nrası 24. saat P selektin düzeyleri daha yüksektir. P selektin diizeylerindeki artış restenaza giden patofizyolojik sürecin tetikleyicisi olabilir. |
4. | MYOKARDİYAL REVASKÜLARİZASYONDA İNTERNAL TORASİK ARTERİN SEQUENTİAL KULLANIMI: 430 Hastanın Orta ve Uzun Dönem Sonuçları Sequential Use of Internal Thoracic Artery in Myocardial Revascularization: Mid- to Long- term Results of 430 Patients Cihat BAKAY, Ersin EREK, Ece SALİHOĞLU, Barbaros KINOĞLU, Mehmet Salih BİLAL, Servet ÖZTÜRKSayfalar 747 - 755 internal torasik arterin sequential kullanınımill koroner arter bypass (KAB) operasyonlanilin erken ve geç dönem sonuçlanna etkisi halen tart ı şma/ıdır. 1986-1998 yılları arasında KAB operasyonu yapıla n ve operasyonlannda en az bir sequentia/ ITA grefti kullamlan 430 ardışık hasta çalışmaya alındı. Hastaların 379'u erkek, 5 J'i kadındı ve yaş o rtalamaları 56,4 yt! (29-80 yı l arasmda) idi. Hastaların 227'sinde (%52,8) her iki İTA grefti de kullan ı ldı. Hastalara total 1744 (hasta başu ıa ortalama 4,05) distal koroner anastomoz yapıldı. S unlarm 1172'si (ortalama 2,72) arteryel greft/er kullamlarak oluşturuldu . Arteryel anastomoz la rı n içinde ise 980'i (o rtalama 2,28) internal torasik arterin sequential olarak kullamlması ile yapıldı Hasta ları n 8'i (o/ol ,8) postoperalif erken dönemde kaybedildi. Oniki hastada (%2,8) perioperatif miyokard infarktüsii gelişti. Bunların 5'i (%1,2) İTA 'in sequential olarak kullanıldığ ı bölge ile uyum/uydu. Hastaların 372'si (%86,5) 1 ay ile 13 ytl arasmda (orralanıa 63 ± 37,7 ay) takip edildi. Takip süresi boyunca 9 hasta kaybedi/di. Kaplan - Meier metoduna göre 5 ve 10 yı llık aktüel yaşanı o ranları, s ı rasıyla %95,6 ve %93,4 idi. Ortalama 33 ay sonra ( 10 gün - 10 yt!) 31' i anjina/ senıptonılan nedeniyle olmak üzere, 64 hastaya (%17,2) koroner anjiyografi yapıldı. Sequential/TA a n astomozlaru ı ı n toplam açıklık oranı %91,7 (1 11!121) idi. Takip edilenlıastalarm 2'sine reoperasyon uygulandı. Sonuç olarak KAB operasyonlarında İTA'in seque/1/ia/ kullanım ı perioperatif mortalite ve nıorb iditeyi arltrmamıştır. Sequential İTA anastomozlarımn açık/tk oranuun çok iyi olması , bu prosediirün, KAB operasyon larıilin geç dönem sonuçlamu eliizeitici potansiyeli olduğun u düşündürmektedir. |
5. | İleri Derecede Konjestif Kalp Yetersizliği Olan Hastalarda Biventriküler Kalp Pilinin Kardiyak Performans ve Klinik Duruma Etkisi Effects of Biventricular Pacing on Cardiac Performance and Clinical Status in Patients with Advanced Congestive Heart Failure Enis OĞUZ, Bahadır DAĞDEVİREN, Ahmet AKYOL, İzzet ERDİNLER, Tuba BİLSEL, Kadir GÜRKAN, Tuna TEZEL, F. Tanju ULUFERSayfalar 756 - 761 Konjestif kalp yetersizliği ( KKY) ve ventrikiil içi ileti gecikmesi olan hastalarda biventriküler kaftcı kalp pili uygulamasmm etkili bir yöntem o lduğu ileri siiriilmektedir. Bu çaltşmada, KKY ve ventrikiil içi ileti gecikmesi olan hastalarda biventriküler kalp pilinin kardiyak petformmrs ~e klinik duruma etkisini değerlendirmek amaçlannuşlir. Ileri derecede KKY (NYHA st mf III-lV) ve intraventrikii/er ileti gecikmesi olan hastalar biventrikü/er kalp pili yerleştirilmesi için seçildi. Yerleştirm e işlemi öncesi ve takip sonu NYHA stmf/amast, Naughton protako/ii ile egzersiz testi, hayat kalitesi skoru ve ekokardiyografik ölçümler (sol ventrikiil çap/an, ejeksiyon f raksiyonu, dPidt, diyastolik doluş zamam, mitral regiitjitasyomı süresi, QRS-aort ejeksiyon intervali) karştlaştrnldı. Toplam 23 hastada biventriküler kalp pilinin uzun dönem (1 1±8 ay) etkinliği değerlendirildi. Bazal ve takip sonu değerleri karşılaşlirıldığmda ortalama NYHA sm ıf (3,6±0,5 1 2 ,6±1.1, p== 0,0001), efor kapasitesi (1 ,9±1,4 1 3,5±2,2 MET, p== 0,001) ve hayat kalitesi skoru (65±1 5 1 42±28, p== 0,001) iy ileşti. Biventriküler stimülasyon ile ortalama sol ventrikül dPidt (484±150 1 744±312 mmHg/sn, p== 0,007). ejeksiyon fraksiyonu (%25±8 1 %32±8, p== 0,004), diyastolik dolu ş zanıam (324±1 ll 1 402±78 msn, p== 0,004) arttı; ortalama QRS süresi (175±24 1 149±16 msn, p== 0,0001 ), QRS-aort ejeksiyon intervali (163±36 1 135±34 nısn, p== 0,005), sistol sonu çapı (62±8 1 56±8 mm, p== 0,02) azaldı. Sonuç olarak ileri derecede KKY ve ventrikül içi ileti gecikmesi olan hastalarda biventrikiiler kalp pili kardiyak p elformans ı ve klinik durumu iyileştirebi/en bir tedavi yöntemidir. |
DERLEME | |
6. | Egzersiz ve Lipidler Exercise and Lipids Sevgi YALIN, Hasan GÖKSayfalar 762 - 769 Düzenli egzersiz lipid ve lipoprotein düzeylerini olumlu yönde etkileyerek, dotaylı yoldan kalbe yarar sağlayabilir. Egzersiz antreman/an , total kan kolesterolü, serımı trigliseridleri ve düşük dansiteli lipoprotein (LDL) ko/es· tero/ünde azaimalara ve yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) kolesterolünde arti şiara neden olur. Aerobik egzersiz lipoprotein konsantrasyon/arım kantita· tif olarak değ iştirmekle kalmaz, ayni zamanda lipoprotein altgrup/annda olumlu değ işiklikleri de başlatır. Egzersiz aterojenik LDLfenatip B'den, LDL f enatip A 'ya bir dönii· şünı meydana getirir ve kardiyoprotektıf HDL2-ko/estero/ konsantrasyon/artlll a rtınr . Egzersiz antremCIIı lan apo Al, apo A 1 apo B o ram ve lipoprotein ( a) düzeylerinde de anlamlı diizelmelere yol açar. Egzersizin lipid profilini diizeltmede kullandığı mekanizmalar belirsizdir. Buna rağm en trigliseridden zengin lipoprotein/erin pa rça lan masına yol açan lipolitik enzim/ erin, egzersiz tarafmdan başlatı lan aktivite/erinin, bir faktör olduğu görülüyor. |
OLGU | |
7. | Uzun QT Sendromlu Bir Hastada Polimorfik Ventriküler Taşikardi: Pacing'e mi Bağlı? Polymorphic Ventricular Tachycardia in a Patient with Long QT Syndrome: Due to Pacing? Ata KIRILMAZSayfalar 770 - 773 Uzun QT sendromu nedeni ile çift odacıklı defibrilatör takı lan bir hasta stk şoklama nedeni ile müracaat elli. Yüksek çif t odacıklı pace hızının polimorfik ventriküler taşi kordiyi başla tan stk erken ventriküler at ımiara neden olduğu görüldü. Makalede muhtemel mekanizmalar tartışıldı |
EDITÖRDEN | |
8. | Editöre Mektup: Miyokard İnfarktüsü Nedeni Miyokardiyal Bridging mi? Letter To The Editor:Is Myocardial Bridging due to Myocardial Infaction? Emrullah BaşarSayfalar 774 - 776 Makale Özeti | |
Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi