ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 26 (8)
Cilt: 26  Sayı: 8 - Kasım 1998
1. 
Makale Özetleri
Summaries of Articles

Sayfalar 452 - 456
Makale Özeti | İngilizce Tam Metin

2. 
Koroner Arter Hastalarında Egzersizle Oluşan Ağır İskemi Plazma Troponin-T Düzeyinde Yükselmeye Yol Açar Mı?
Clinical Investigations Does Exercise-Induced Severe Ischemia Result in Elevation of Plasma Troponin T Level in Patients with Coronary Artery Disease?
Mehmet AKSOY, Mahmut ÇAKMAK, Ayşe EMRE, Metin GÜRSÜRER, Nazmiye ÇAKMAK, Ahmet ÇAKMAK, Dursun ÜNAL, Birsen ERSEK
Sayfalar 457 - 462
Kararsız anginada, oluşan ağır iskemiye bağlı hücre membran bütünlüğünün bozulması sonucu plazma troponin T (Tnt) düzeyinde yükselme görülebileceği bildirilmiştir. Aynı durumun kronik koroner arter hastalarındaki (KAH) ağır iskemilerde (örneğin treadmill egzersiz testinde) olup olmadığını araştırmak istedik. Çalışmaya anjiyografik olarak KAH tanısı konmuş (22'si daha önce miyokard infarktüsü geçirmiş) 54 hasta ile 18 normal olgu dahil edildi. Tümüne SPECT yöntemi ile treadmill egzersiz TI-201 miyokard perfüzyon sintigrafisi uygulandı. Egzersiz öncesi, sonrası ve 6. saatte TnT ölçümü için kan örnekleri alındı. SPECT görüntüler 20 segmentli modelde değerlendirildi. Beş ve üzerindeki segmentte redistribüsyon defekti görülenler ağır iskemiye sahip olgular olarak kabul edildi. Onaltı hastanın SPECT görüntülerinde ağır iskemi belirlendi. Ortalama TnT düzeyi egzersiz öncesi, sonrası ve 6. saatte ağır iskemi görülen grupta sırasıyla 0.009±0.010, 0.012±0.009 ve0.010±0.10 ng/ml, normal grupta 0.014±0.009, 0.010±0.009 ve 0.010±0.010 ng/ml bulundu. İki grup arasında ve ayrıca her iki grubun kendi içindeki egzersiz öncesi ve sonrası TnT değerleri arasında anlamlı fark görülmedi. Tüm TnT değerleri normal sınırlar (<0.1 ng/ml) içindeydi. Olgular diğer SPECT özellikleri (iskemi görülenler ve nekroz görülenler; artmış akciğer tutulumu olanlar ve olmayanlar; geçici sol ventrikül dilatasyonu görülenler ve görülmeyenler) ve anjiyografik bulgulara (üç damar hastaları ve normal olgular) göre gruplandırıldığında yine TnT düzeyleri açısından aralarında anlamlı fark saptanmadı. Sonuç olarak, KAH'da meydana gelen ağır iskeminin TnT düzeyini yükseltmediği kanısına varıldı.

3. 
Akut Miyokard İnfarktüsü Geçiren Hastalarda Antikardiyolipin Antikorları
Anticardiolipin Antibodies in Acute Myocardial Infarction
Haşim MUTLU, Serdar KÜÇÜKOĞLU, Zerrin YİĞİT, Mehmet Ali KUTSAL, Barış ÖKÇÜN, Nazmi GÜLTEKİN, Sinan ÜNER
Sayfalar 463 - 468
Venöz ve arteryel trombüslerde, trombositopenide, serebrovasküler olaylarda yüksek antikardiyoplipin antikoru (AKA) düzeyleri bildirilmiştir. Bu çalışmadaki amacımız akut miyokard infarktüsü (AMİ) geçiren hastalarda sol ventrikülde (SV) trombüs oluşu ile AKA seviyesi arasında bir ilişkinin bulunup bulunmadığını araştırmaktı. Çalışmaya anterior veya anteroseptal AMİ geçirmiş 33 hasta alındı. Tüm hastalara iki boyutlu transtorasik ekokardiyografi (TTE) yapıldı. Olgular TTE ile SV'de trombüs saptanıp saptanmamasına göre iki gruba ayrıldı. Grup I'de SV'de trombüs saptanan 22 hasta (3 kadın, 19 erkek, yaş ortalaması 60.4 ± 12.1) yer aldı. Grup II'de ise SV'de trombüs saptanmayan 11 olgu (2 kadın, 9 erkek, yaş ortalaması 57.1 ± 8.6) vardı. Üçüncü bir grup olarak da sağlıklı kişilerden oluşan 10 kişilik bir kontrol grubu (1 kadın, 9 erkek, yaş ortalaması 47.7 ± 4.4) çalışmaya alındı. Çalışmaya alınan tüm olguların rutin biyokimya tetkiklerine, aktive parsiyel tromboplastin zamanı (APTT), AKA IgG ve AKA IgM düzeylerine bakıldı. Grup I, II ve III'de AKA IgG düzeyleri sırasıyla 10.4 ± 11.5 GPLU, 2.0 ± 3.3 GPLU ve 2.3 ± 1.4 GPLU olarak bulundu. Grup I'de AKA IgG seviyesi Grup II ve Grup III'e göre anlamlı olarak yüksekti (sırasıyla p<0.02 ve p<0.01). Grup II ile Grup III arasında anlamlı farklılık saptanmadı. Diğer biyokimyasal parametrelerde ise her üç grup arasında fark bulunmadı. Sonuç olarak önduvar AMİ geçiren hastalarda, yüksek AKA IgG düzeyinin trombüs oluşumu için artmış bir risk bulgusu olduğuna karar verildi.

4. 
Görünürde Sağlıklı Bireylerde ve Koroner Arter Hastalarında Nabızlı Doku Doppleri ile Sol Ventrikül Fonksiyonlarının Bölgesel Analizi
Analysis of Left Ventricular Regional Functions by Pulsed-wave Tissue-Doppler in Apparently Healthy Subjects and in Patients with Coronary Artery Disease
Bahadır DAVDEVİREN, Osman BOLCA, Mehmet EREN, Sait TERZİ, Yekta GÜRLERTOP, Tuna TÜZEL
Sayfalar 469 - 474
Bölgesel sol ventrikül (LV) fonksiyon bozukluğu koroner arter hastalığının (KAH) erken dönem bulgularındandır. Nabızlı doku Doppler (PWDD) tekniği ile "sample volume" miyokard üzerinde istenilen bölgeye yerleştirilerek sistolik ve diyastolik hızla görüntülenebilir. Çalışmamızın amacı KAH tespit edilen hastalar ve sağlıklı olguların PWDD yöntemiyle kaydedilen bölgesel miyokardiyal hızları karşılaştırmaktı. Bu amaçla 22 KAH (+) hasta ile KAH ihtimali zayıf 12 olguya dipiridamol stres testi uygulandı. PW Doppler, düşük velositeli, yüksek frekansı Doppler sinyallerini en iyi kaydedecek şekilde ayarlandı. Apikal 4 ve 2 boşluk görüntülerde anterior, septum, posterior ve lateral segmentlerin bazal, orta ve distal seviyelerde sistolik (S), erken diyastolik (E) ve geç diyastolik (A) dalgaları kaydedildi. S dalgası sonu ile E dalgası başlangıcı arasındaki süre bölgesel isovolumetrik gevşeme zamanı (BIVRT) olarak tanımlandı. Genel olarak septum PWDD velositeleri diğer segmentlere göre, ayrıca distal seviye hızları da de diğer seviyelere göre düşük bulundu. İskemik segmentlerin S ve E hızları ile E/A oranları istirahatte ve dipiridamol infüzyonu ile sağlıklı olgulardan daha düşük (S: 7,5±2,1 - 10,4±2,9 p<0,01, E: 10,8±2,7 - 17,6±3,2 p<0,0001), E/A: 0,80±0,23 - 1,69±0,73 p<0,0001) ve BIVRT değerleri daha uzun bulundu (106,5±21,5 - 69,1±13,9 p<0,001). Nabızlı doku Doppler tekniğinin KAH tanısına katkısı olabileceği sonucuna varıldı.

5. 
Sol Dal Bloklu Hastalarda Egzersiz ve Dipiridamol TC-99m Tetrofosmin Sintigrafisinin Koroner Arter Hastalığı Tanısındaki Değerinin Karşılaştırılması
Comparison of Exercise and Dipyridamole Tc-99m Tetrofosmin Scintigraphy for the Diagnosis of Coronary Artery Disease in Patients with Left Bundle-Branch Block
Zerrin YİĞİT, Kemalettin ŞİŞLİ, Tevfik GÜRMEN, Murat GÜLBARAN, Vedat SANSOY, Deniz GÜZELSOY
Sayfalar 475 - 480
Göğüs ağrısı ile başvuran sol dal bloklu hastalarda koroner arter hastalığı (KAH) tanısında kullanılan miyokard perfüzyon sintigrafisinin (MPS) özgüllüğünün düşük olduğu bilinmektedir. Bazı çalışmalarda egzersiz yerine IV Dipiridamol (Dp) kullanımının testin bu hastalardaki tanı değerini arttırdığı bildirilmiştir. Çalışmamızın amacı bu hasta grubunda Tc-99m tetrofosmin ile yapılan egzersiz ve Dp MPS'lerinin KAH tanısındaki değerini karşılaştırmaktı. Göğüs ağrısı nedeniyle Nükleer Kardiyoloji Laboratuvarına sevk edilen, istirahat EKG'sinde sol dal bloku bulunan, bilinen geçirilmiş miyokard infarktüsü olmayan 29 ardışık hastaya ayrı günlerde semptomla sınırlı treadmill egzersiz testi ve IV Dp (0.56 mg/kg) sonrasında planlar Tc-99m tetrofosmin MPS yapıldı. Olguların cinsiyet ve sol dal bloku oldukları bilinerek kalitatif olarak yapılan değerlendirmede, MPS'de segmentler normal, geçici defektli segment, hafif kalıcı defektli segment ve belirgin kalıcı defektli segment olarak dört gruba ayrıldı. Hastaların tümüne daha sonra koroner anjiyografi (KA) uygulandı. KA'da majör koroner arterlerde veya dallarında lümen çapına göre %50'den fazla darlık bulunan hastalar KAH'lı olarak değerlendirildi. Egzersiz MPS'de KAH'lı 15 olgunun 11'inde (%73) perfüzyon defekti (2 geçici, 6 hafif kalıcı ve 3 belirgin kalıcı defekt) saptanırken, Dp MPS'de 10'unda (%67) defekt (2 geçici, 5 hafif kalıcı ve 3 belirgin kalıcı defekt) saptandı. Ondört normal olgunun ise egzersiz MPS'de 2'sinde hafif kalıcı defekt (%14), Dp MPS'de ise 1'inde hafif kalıcı defekt (%7) vardı. Her iki stres yöntemi arasında KAH tanısı yönütnden anlamlı fark bulunmadı. Sonuç olarak, göğüs ağrısı ile başvuran sol dal bloklu hastalarda, olguların cinsiyetleri ve sol dal bloklu oldukları bilinerek değerlendirme yapıldığında, Tc-99m tetrofosmin ile yapılan MPS'nde KAH tanısında egzersiz ve Dp ile yapılan stres testleri arasında fark bulunmadığına karar verildi.

6. 
Geçirilmiş Miyokard İnfarktüslü Hastalarda "Stepper" la Yapılan Egzersizin Kardiyopulmoner Parametrelere Etkisi
Effects on Cardiopulmonary Parameters of Stepper Exercise in Patients After Myocardial Infarction
Mine Gülden POLAT, Nilgün GÜRSES, Zerrin YİĞİT, Hülya AKDUR, Rengin DEMİR, Deniz GÜZELSOY
Sayfalar 482 - 487
Geçirilmiş miyokard infarktüslü (MI) hastalar ve sağlıklı olgularda, "stepper"la yapılan egzersizin kardiyopulmoner parametrelere etkisinin ve oluşturacağı metabolik yükün belirlenmesi amacıyla bu çalışma yapıldı. 25 sağlıklı olgu ve iki ayını doldurmuş 30 miyokard infarktüslü hastaya stepper egzersizi yaptırıldı. Egzersizden önce, egzersiz sırasında ve toparlanma dönemi boyunca, kalp hızı (KH), kan basıncı (SKB, DKB), solunum dakika hacmi (EV), solunum frekansı (FR), soluk hacmi (TV), oksijen tüketimi (VO2, VO2/kg), solunum eşdeğeri (VE-eq) ve MET değerleri ölçüldü. Hız-basınç çarpımları (double product, DP) ve O2 - nabız değerleri hesaplandı. Egzersizden önce, VO2/kg ve MET değerleri MI'lü grupta daha yüksekken (p<0.01, p<0.03), diğer parametreler iki grup için benzerdi. Solunum parametreleri ve VO2/kg değeri, MI'lü grupta sağlıklılara göre daha erken zirve değerlere ulaştı. Sağlıklı olgular, "stepper" egzersizini ortalama 20 dk., MI'lü hastalar ise 13 dk. sürdürebildiler. Egzersiz sırasında tüm olgular maksimal kalp hızlarının % 70'ni aştılar. Her iki grupta olguların egzersiz süreleri oldukça değişken bulundu. Toparlanma dönemi sonunda da, VO2/kg değeri MI'lü grupta sağlıklı gruba göre daha yüksek kalırken (p<0.01), diğer parametreler istirahat değerlerine indi. Sonuç olarak, hasta grubun stepper'la egzersiz yapma süresi, sağlıklı olgulara göre daha kısa bulundu. Ancak olguların tümünün maksimal kalp hızlarının % 70'ne ulaşmış olmaları sonucu, bu aktivitenin egzersiz eğitimi amacıyla kullanılabileceği ve klinik yönden stabil hastalara alternatif bir egzersiz modeli olarak önerilebileceği düşünüldü.

7. 
Aort Yetersizliğinde Koroner Kan Akımının Transözofajiyal Ekokardiyografi ile Değerlendirilmesi
Assessment of Coronay Blood Flow with Transesophageal Echocardiography in Aortic Regurgitation
Hayrettin KARAEREN, Mehmet UZUN, Oben BAYSAN, Kürşad ERİNÇ, Atilla İYİSOY, Turgay ÇELİK, Ertan DEMİRTAŞ
Sayfalar 488 - 493
Aort yetersizliği (AY), aort kapağının diyastolde yeterli kapanamamasından kaynaklanan bir kalp kapak hastalığıdır. Bu çalışmada, AY bulunan hastalarda görülen koroner kan akımı değişikliklerini transözofajiyal ekokardiyografi ile değerlendirmeyi amaçladık. Çalışma GATA Kardiyoloji Kliniğinde yürütüldü. Çalışmaya 7'si kadın; 23'ü erkek 30 hasta alındı (Yaş ortalaması = 24±8 yıl). Hastalar hafif ve ağır AY gruplarına ayrıldı. Kontrol grubu (n=10), öykü, fizik muayene, elektrokardiyografi ve ekokardiyografik olarak herhangi bir kalp hastalığı bulunmayan hastalardan seçildi. Bireylere anamnez ve fizik muayene sonrası transtorasik ekokardiyografik (TTE) ve bunu takiben de transözofajiyal ekokardiyografi (TÖE) uygulandı. TTE ile hesaplanan sol ventrikül kitlesi hastanın vücut yüzey alanına bölünerek sol ventrikl kitle indeksi hesaplandı. TÖE sırasında, sol ana koroner arter bifurkasyonunun hemen distalinde ön inen daldan (LAD) pulsed Doppler akım kaydı alınarak videoya kaydedildi. Ölçümler daha sonra bu kayıtlar üzerinden yapıldı. Akım kaydından, ortalama ve pik sistolik akım hızları, ortalama ve pik diyastolik akım hızları, diyastolik ve sistolik akım hız integrali, LAD arter çapı ölçüldü. AY şiddeti, parasternal uzun eksen görüntüye göre değerlendirildi; jet akımın mitral ön yaprak uç kısmından daha distale geçmesi durumunda ağır; geçmemesi durumunda hafif AY olarak kabul edildi. Gruplar arası karşılaştırmalarda Mann-Whitney U testi kullanıldı, p<0.,05 olması anlamlı kabul edildi. Kontrol ve hafif AY grubu arasında fark saptanmazken; ağır AY grubu ile kontrol ve hafif AY grubu arasında ortalama sistolik akım hızı, pik sistolik akım hızı, ortalama diyastolik akım hızı, pik diyastolik akım hızı, diyastolik akım hız integrali, sistolik akım hız integrali, LAD arter çapları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark vardı. Akım/kitle indeksi ağır AY grubunda hafif AY grubuna oranla daha düşük bulundu (14.6±3.6'ya karşılık 11.7±2.4). Sonuç olarak, hafif AY'de koroner kan akım paterninde değişiklik olmamaktadır. Ağır AY'de ise, koroner kan akımı artmakta, fakat bu artış AY nedeniyle eksantrik olarak hipertrofiye olan kas kitlesini karşılayacak düzeyde olmamaktadır.

8. 
Romatizmal Mitral Kapak Hastalığında ve Alt Gruplarında Sistemik Arteryel Embolizasyon Sıklığı ve Göstergeleri: Transözofajiyal Ekokardiyografi Çalışması
Frequency and Predictors of Systemic Arterial Embolization in Rheumatic Mitral Valve Disease and Its Subgroups: Transesophageal Echocardiographic study
Cevat KIRMA, Cihangir KAYMAZ, Nihal ÖZDEMİR, Hakan DİNÇKAL, Mehmet ÖZKAN
Sayfalar 494 - 501
Çalışmanın amacı romatizmal mitral kapak hastalığında (RMKH) ve alt gruplarında (orta-ileri mitral darlığı-MD, ciddi mitral yetersizliği-MY, miks mitral kapak hastalığı) sistemik arteryel embolizasyon (SAE) sıklığının ve göstergelerinin araştırılmasıdır. 136 predominan orta-ileri MD (yaş ortalaması: 43±11, 88 K, 75 atriyal fibrilasyon-AF), 88 ileri MY (yaş ortalaması: 45±12, 51 K, 42 AF) ve 83 miks mitral olgusu (yaş ortalaması: 42 ± 14, 55 K, 56 AF) çalışmaya alındı. Her olguya transtorasik ve tranözofajiyal (TEE) ekokardiyografi yapıldı. Sol atriyum (SA) çapı, mitral kapak alanı, mitral kapak ortalama ve zirve gradyenti ölçüldü. ve SA ve apendiks spontan eko kontrastı (SEK) - trombüsü (TR) ve MY araştırılması yapıldı. Sol atriyal SEK hafif, orta ve ileri olarak derecelendirildi. Her olguda ayrıca SAE öyküsü araştırıldı ve TEE öncesi SAE öyküsü, ? bir hafta ise yakın, > bir hafta ise uzak embolizasyon olarak sınıflandı. Tüm olgularda bağımsız SAE göstergelerini araştırmak için multipl lojistik regresyon analizi kullanıldı. Sistemik arteryel embolizasyon bütün olgularımızda % 11.7 (36/307, 10'u yakın, 26'sı uzak) oranında saptandı. Orta-ileri MD'da (%21.3, 29 /136) ileri MY (% 3.4, 3/88) ve miks mitral (%4.8, 4/83) grubuna göre anlamlı olarak daha sık SAE bulundu (p<0.01). Ayrıca orta-ileri MD grubunda diğer gruplara göre daha sık SEK ve TR saptandı (p<0.01). Bütün olgularımız değerlendirildiğinde SAE görülen olgularda görülmeyenlere göre daha sık AF, SEK ve TR saptandı (p<0.01, p<0,00001, p<0,0001, AF, SEK, TR, sırasıyla). Sol atriyal SEK derecesi ve TR lokalizasyonu açısından da gruplarda anlamlı fark saptanmadı. Multipl regresyon analizinde ise sol atriyal SEK ve TR SAE için bağımsız göstergeler olarak saptandı ve SEK daha anlamlı bulundu (p<0.001, p<0.01 SEK, TR, sırasıyla). Orta-ileri MD grubumuz değerlendirildiğinde ise SAE görülen olgularda görülmeyenlere göre daha sık AF saptandı (p<0,05), diğer özellikler açısından ise anlamlı fark bulunmadı. Sonuç olarak predominan orta-ileri MD grubunda daha sık SA SEK-TR görülmesi nedeniyle daha sık SAE gelişmektedir. Atriyal fibrilasyonlu orta-ileri MD dışındaki RMKH olgularında SAE riskini belirlemede TEE yapılmalıdır. Bununla birlikte AF'li orta-ileri MD olan olgulara, SAE sık görüldüğünden TEE yapılmadan oral antikoagülan verilmesi uygun olabilir.

9. 
İleri Derecede Mitral Yetersizliği Bulunan Primer Mitral Valv Prolapsusunun Değerlendirilmesinde Transtorasik ve Transözofajiyal Ekokardiyografinin Tanı Değeri
Diagnostic Value of Transthoracic and Transesophageal Echocardiography in the Assessment of Primary Mitral Valve Prolapse Associated with Severe Mitral Regurgitation
Cihangir KAYMAZ, Cevat KIRMA, Nihal ÖZDEMİR, Hakan DİNÇKAL, Sibel ENAR, Kenan SÖNMEZ, Bülent MUTLU, İlyas AKDEMİR, Mehmet BALKANAY, Cevat YAKUT, Mehmet ÖZKAN
Sayfalar 502 - 509
Mitral valv prolapsusu (MVP) bulunan olguların tanısı ve takibinde transtorasik ekokardiyografinin (TTE) esas aldığı kriterler büyük ölçüde belirlenmiştir. Buna karşılık multiplan transözofageal ekokardiografinin (TEE) MVP'li olgularda kapakların ve korda yapılarının, yetersizlik akımlarının ileri tetkikinde TTE'e kıyasla sunabileceği üstünlükleri araştıran geniş serilerin sayısı sınırlıdır. Bu çalışmada primer klasik MVP'li ve mitral yetersizliği (MY) (?3) bulunan 77 olguda (E 50, K 27, yaş ort 45.8±16.8) TTE ve multiplan-TEE mitral ve triküspid kapak ve korda yapılarını, prolapsus ve yetersizlik derecelerini, kordalarını yaprakçıklarla ilişkilerini değerlendirebilme bakımından karşılaştırılmış ve prolabe olan yaprakların, yaprak-korda ilişkisinin ve yetersizlik akımlarının en iyi değerlendirildiği multiplan TEE açı aralıkları araştırılmıştır. Ayrıca olgularımız içinde mitral kapak cerrahisi uygulanan 16 sının intraoperatif bulguları preoperatif TTE ve TEE bulguları ile karşılaştırılmıştır. Prolabe olan mitral ve triküspid yaprakların tanımlanması bakımından TTE ve TEE eş değerde bulunmuş olup, anterior MVP 1 olguda (% 1.3), posterior MVP 30 (% 38.9), anteroposterior MVP 22 (% 28.5), posteroanterior MVP 24 (%31.1) olguda gözlendi. Mitral ön ve arka yaprak uzunluk (ÖYU, AYU) ve kalınlıklarının (ÖYK, AYK) TTE ve TEE ile ölçüm değerleri arasında anlamlı fark bulunmamıştır (p>0.05). Korda rüptürü (KR) 26 (% 33.7) olguda görülmüş olup, bunların 17'si (% 65.4) arka yaprak, 6'sı (% 23) ön yaprak, 3'ü (% 11.5) ise her iki yaprak ile ilişkili bulunmuştur. İntraoperatif olarak KR bulunuşu esas alındığında TEE ve TTE nin duyarlılığı % 100 ve 63.6, özgünlüğü % 100 ve 100, pozitif prediktif değerleri % 100 ve 100, negatif prediktif değerleri % 100 ve 55.5, diagnostik uygunlukları % 100 ve 75 olarak belirlenmiştir. Operasyon verilmeyen olguların da katıldığı genel değerlendirmede KR tanısı için TEE esas alındığında TTE nin duyarlılığı % 69.2, özgünlüğü % 86.2, pozitif ve negatif prediktif değeri % 72 ve % 84.6, diagnostik uygunluğu % 80.5 olarak bulunmuştur. Multiplan TEE'de mitral ön yaprak prolapsusu ve MY jeti 0-10 derece, arka yaprak prolapsusu ve MY jet 70° ile 90° arasında, TVP ve TY derecesi 20° ile 60° arasında en iyi olarak değerlendirilmiştir. Olguların 39 unda (% 50.6) MY derecesi TEE ile TTE e göre 1 derece ileri bulunmuş, TY derecesi ise 52 olgunun 31'inde (% 59.6) TEE ile TTE'e göre 1 derece daha hafif olarak değerlendirilmiştir. Sonuç olarak; prolabe olan mitral ve triküspit yaprakların tanımlanması bakımından TTE ve TEE arasında fark bulunmamış, buna karşılık yaprakların ve korda yapılarının ayrıntılı morfolojik değerlendirilmesi, eksantrik MY derecesinin belirlenmesi, KR'nün ortaya konulabilmesi bakımından multiplan TEE'nin daha üstün olduğu kanısına varılmıştır.

10. 
Kardiyoloji Tarihi Köşesi
History of Cardiology
Teoman ONAT
Sayfa 510



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama



Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi