1. | Makale Özetleri Summaries of Articles Sayfalar 390 - 392 Makale Özeti | İngilizce Tam Metin |
2. | Kalp Yetersizliğinin Cerrahi Tedavisinde Yeni Bir Alternatif: Parsiyel Sol Ventrikülektomi (Batista Ameliyatı) An Alternative New Method in Surgical Treatment of Heart Failure: Partial Left Ventriculectomy (Batista operation): Oğuz TAŞDEMİR, Süha KÜÇÜKAKSU, Kerem VURAL, Haldun KARAGÖZ, Kemal BAYAZITSayfalar 393 - 400 Son dönem kalp yetersizliklerinin cerrahi tedavisinde yeni bir alternatif metod olarak Dr. Randos Batista tarafından tanımlanan "parsiyel sol ventrikülektomi" işlemine ait Türkiye'nin ilk klinik olgularından biri takdim edilmektedir. İdiyopatik dilate kardiyomiyopatili 54 yaşındaki erkek hasta NYHA klas IV'te idi. Preoperatif olarak sol ventrikül end-diyastolik volümü 530 mL, end-diyastolik çap 10.5 cm ve MUGA ile ölçülen ejeksiyon fraksiyonu % 11 idi. Kardiyopulmoner bypass altında çarpan kalpte sol ventrikül lateral duvarı ile mitral lifletler rezekte edilerek, primer onarıldı. Postoperatif 1. haftanın sonunda, klinik ve hemodinamik verilerde önemli düzelmeler saptandı. Postoperatif 8. günde hastaneden taburcu edilen hasta halen 2. ayında hayattadır. |
3. | Mitral Yetersizliğinin Kantitatif Değerlendirilmesinde Proksimal Akım Konverjans Alanı Yöntemi Quantitative Evaluation of Mitral Regurgitation by Method of Proximal Flow Convergence Area Hayrettin KARAEREN, Mehmet YOKUŞOGLU, Cemal SAG, Hürkan KURŞAKLIOGLU, Ertan DEMİRTAŞ, Deniz DEMİRKANSayfalar 401 - 405 Mitral yetersizliğinin derecelendirilmesi tedavi seçenekleri açısından önemlidir. Son zamanlarda proksimal akım konverjans yöntemiyle mitral yetersizliğinin kantitatif olarak değerlendirilebileceği gösterilmiştir. Biz çalışmamızda mitral yetersizliğinde proksimal akım konverjans yöntemi ile yetersizlik akım hacmini belirlemeyi ve bunu hemodinamik çalışmalarla karşılaştırmayı amaçladık. Çalışmaya yaş ortalamaları 26.1±8.7 yıl olan 34'ü erkek (%74), 12'si kadın (%26) olmak üzere toplam 46 olgu alındı. Tüm olgularda kalp kateterizasyonu ve işlemden 6 ila 10 saat sonra ekokardiyografik inceleme yapıldı. Hemodinamik değerlendirmeye göre yetersizlik akım hacimleri karşılaştırıldığında 4. derece ile 3. derece ve 3. derece ile 2. derece arasında istatistiksel olarak anlamlı fark varken (p<0.05) 2. derece ile 1. derece arasında yetersizlik akım hacimleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsızdı (p>0.05). Mitral yetersizliğinin derecelendirilmesinde hemodinamik çalışma ve proksimal akım konverjans yöntemi arasındaki korelasyon r=0.80 olarak belirlendi. Hemodinamik derecelendirme ile yetersizlik akım hacmi arasındaki korelasyon ise r=0.76 olarak hesaplandı. Sonuç olarak, renkli Doppler ile proksimal akım konverjans yöntemi kullanılarak yetersizlik akım hacminin hesaplanması hemodinamik olarak ciddi derecede mitral yetersizlikli hastaları güvenilir olarak belirleyebilir. Bu yöntem mitral yetersizliğini değerlendirmede noninvazif alternatif bir yöntem olarak değer taşımaktadır. |
4. | Atriyal Fibrilasyon ve Flatterin Sinüs Ritmine Çevrilmesinde İntravenöz Propafenonun Etkinliği Efficacy of Intravenous Propafenone in Converting Atrial Fibrillation and Flutter to Sinus Rhythm Ali Serdar FAK, Hakan TEZCAN, Oğuz CAYMAZ, Sena TOKAY, Şule OKTAY, Ahmet OKTAYSayfalar 406 - 411 Propafenonun atriyal fibrilasyon ve filatteri sinüs ritmine döndürmede etkili olduğu bilinmektedir. Ancak kontrollü klinik çalışmalarda propafenonun bu konudaki etkinliği hakkında çelişkili sonuçlar bulunmaktadır ve ayrıca ilacın kalp yetmezliği olan hastalardaki güvenliliği tam olarak bilinmemektedir. Bu çalışmada propafenonun atriyal fibrilasyon ve flatterli hastalarda sinüs ritmini sağlamadaki etkinliği ve güvenliliği plasebo kontrollü, randomize, tek kör ve çarpaz karşılaştırmalı olarak değerlendirildi. Akut (<72 saat) ya da kronik (72 saat) atriyal fibrilasyon ya da flatterli 60 hasta çalışmaya alındı. Bu hastalardan 12'sinde NYHA klas III veya IV olmak üzere 28'inde kalp yetmezliği bulunmaktaydı. Hastalar ilk ilaç olarak propafenon (2 mg/kg 10 dakikada intravenöz bolus) ya da plasebo almak üzere randomize edildi. İlk ilaç verilmesinden 60 dakika sonra sinüs ritmi sağlanamadığında ikinci ilaç uygulandı. Hastalar her iki ilaç uygulamasının ardından birer saat süreyle elektrokardiyografik olarak monitorize edildiler ve 15, 30, 45 ve 60. dakikalarda kan basınçları ölçüldü; 12 kanallı yüzeyel EKG'leri ve bir dakikalık ritm şeritleri çekildi. Propafenon alan 59 hastadan 20'si (%34), plasebo alan 50 hastadan ise 4'ü (%8) sinüs ritmine döndü (p<0.001). Propafenonun akut atriyal fibrilasyondaki başarısı % 64.5 (20/31) bulundu. Sinüse dönüş süresi ortalama 15 ± 9 dakika idi. Atriyal flatterli ya da kronik atriyal fibrilasyonlu hastalarda ise propafenon plasebodan daha etkili bulunmadı. NYHA klas III ve IV kalp yetmezliği olan 12 hastanın tümünde kronik atriyal fibrilasyon vardı ve bu hastalardan sinüs ritmine dönen olmadı. Klas II kalp yetmezliği olan 16 hastanın 5'inde aritmi öyküsü akuttu ve bu hastaların 4'ü (%80) sinüs ritmine döndü. Sinüse dönmeyen, ancak geliş kalp hızları 100/dakikanın üzerinde olan hastalarda propafenon ile kalp hızında anlamlı yavaşlama oldu (p<0.0005). Propafenona ait önemli yan etki gelişmedi; kalp yetmezliği olan hastalarda klinik kötüleşme gözlenmedi. Sonuçta, (1) intravenöz bolus propafenonun akut atriyal fibrilsyonu sinüs ritmine döndürmede başarılı olduğu, ancak atriyal flatter ve kronik atriyal fibrilasyon olgularında etkisiz kaldığı; (2) sinüse dönmeyen olgularda kalp hızını anlamlı olarak yavaşlattığı; (3) orta ve ağır derecede kalp yetmezliği olan hastalarda da güvenli olabileceği kanısına varıldı. |
5. | Akut Miyokard İnfarktüsünde Reperfüzyonun Etkilerinin Nükleer Görüntüleme Yöntemleri ile Değerlendirilmesi Value of Nuclear Imaging Techniques in Determining Reperfusion Effects in Acute Myocardial Infarction Barbaros DOKUMACI, Celal KIRDAR, Y. Ahmet ÜNALIR, Emre ENTOK, Yüksel ÇAVUŞOĞLU, Bülent GÖRENEK, Erkan VARDARELİ, Necmi ATA, Bilgin TİMURALPSayfalar 412 - 417 Çalışmamızın amacı, akut miyokard infarktüsü (AMİ) geçiren hastalarda iskemik alanı azaltma girişimlerinden sonra reperfüzyon ile kurtarılan miyokard miktarını ve eğer oluşuyorsa reperfüzyon hasarını miyokard perfüzyon sintigrafisi ile değerlendirmekti. Çalışmaya AMİ ile başvuran yaş ortalaması 57.1±2.0 olan 7'si kadın, 18'i erkek toplam 25 hasta alındı. Hastaların tümüne acil servise müracaatlarından sonra ilk bir saat içerisinde 10 mCi 99m-Tc tetrofosmin enjeksiyonu ve koroner anjiyografi (KAG) yapıldı. KAG sonucuna göre 17 hastaya sadece trombolitik tedavi (11/17) veya trombolitik tedavi ile birlikte perkütan transluminal koroner anjiyografi (PTCA) (6/17) uygulandı. 8 olguya rekanilazasyon girişiminde bulunulmadı. 99m-tc tetrofosmin enjeksiyonundan sonra ortalama 3.1 ± 0.3 saatte tüm hastalara miyokard perfüzyon SPECT çalışması yapıldı. 24-48 saat sonra kontrol KAG'leri yapılan hastaların miyokard sintigrafileri 12-26 günler arasında (ort. 16.8±0.8 gün) tekrarlandı. Geliş EKG'lerine göre olguların 8'inde akut anterior, 17'sinde akut inferior Mİ bulguları saptandı. KAG'de infarktüsten sorumlu arter 8 olguda sol ön inen arter 11 olguda sağ koroner arter ve 6 olguda sirkumfleks arter idi. Trombolitik tedavi uygulanan 17 hastanın (6'sına PTCA da yapıldı) 4'ü (%24) ile, rekanalizasyon girişiminde bulunulmayan 8 hastanın 3'ünde (%38) olmak üzere toplam 7 hastada kontrol KAG'de infarktüsten sorumlu arterin açılmamış olduğu görüldü. Kurtarılan miyokard alanı reperfüzyon girişimi yapılan olgularda 24.3±8.5 pixel, kurtulma indeksi % 14.2 idi. Buna karşılık reperfüzyon yapılmayan olgularda ise sadece 1.0±9.8 pixellik miyokard kurtulmuştu. Kurtulma indeksi % 0.7 olarak hesaplandı. Sonuç olarak 99m-Tc tetrofosmin ile yapılan miyokard sintigrafisinin rekanalizasyonun faydasının gösterilmesinde, noninvazif ve kolay uygulanabilirliği nedeniyle değerli bir yöntem olduğu kanaatine varıldı. |
6. | Kalp Cerrahisi Postoperatif Yoğun Bakım Ünitesinde Bilgisayar Destekli Tanı ve Tedavi: "Yoğun Bakım Danışmanı" ve İlk Klinik Deneyimler Computer-assisted Diagnosis and Therapy in Postoperative Intensive Care Unit: "Intensive Care Consultant" and Early Clinical Experiences Bekir Hayrettin ŞİRİN, Bahar ALAKENT, Cihat TETİK, Ahmet BALTALARLI, Habib ATALAY, Erkan TOMATIRSayfalar 418 - 423 Uzman sistemler, genellikle yapay zeka teknikleri ile geliştirilen, belirli bir alana ait problemlerin etkin bir şekilde çözümünde o alana ait çok miktarda ve yüksek kalitede özel bilgiler kullanan güçlü bilgisayar programlarıdır. Bu dizgelerde bilgiler tanımlamalar, ilişkiler ve kurallar şeklinde bulunur. Bu çalışmada, kalp cerrahisi erken postoperatif dönemde rastlanan sorunlarda tanı ve tedavide danışman olarak kullanılmak üzere geliştirilen ve YBD (Yoğun Bakım Danışmanı) adı verilen yeni bir uzman sistem geliştirilmiştir. YBD bir bilgi tabanı, bir veri tabanı ve bir çıkarım mekanizmasından oluşmakta ve myokardiyal depresyon, kardiyak tamponat, yetersiz operasyon/onarım, hipovolemi, cerrahi kanama ve pıhtılaşma defekti konularında danışmanlık yapabilmektedir. YBD'nin diğer önemli özellikleri, karar verirken izlediği yolu istenildiğinde açıklayabilmesi ve gereğinde yeni bilgiler ekleyerek bilgi tabanını yenileyebilmesidir. Bu danışman uzman sistem Prolog programlama dili ortamında geliştirilmiştir. Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilimdalı'nda opere edilen ilk 41 olgu erken postoperatif dönemde YBD bulgu tabanında örneklenmiştir. Bu dönemde yapılan değerlendirmeler ve uygulanan tedaviler ile YBD önerileri arasında tam bir paralellik gözlenmiştir. Sonuçta, YBD'nın kalp cerrahisi postoperatif yoğun bakım uygulayabileceği düşünülmüştür. |
7. | Olgu Bildirileri Çift Odacıklı Kalp Pili Özelliği Olan İmplantabl Kardiyoverter Defibrilatör Case Reports Implantable Cardioverter Defibrillator With DDD Pacemaker Function Barbaros DOKUMACI, Sevda ATALAY, Necmi ATA, Y. Ahmet ÜNALIR, Yüksel ÇAVUŞOĞLU, Bilgin TİMURALPSayfalar 424 - 428 İmplantabl kardiyoverler defibriltörlü (İKD) hastaların % 15-20'sinde aynı zamanda kalıcı kalp piline ihtiyaç vardır. İdiopatik dilate kardiyomiyopati, tekrarlayan ventriküler taşıkardi ve trifasiküler bloğu olan hastamızda ani ölümü önlemek ve atrioventriküler iletiyi azaltarak sol ventrikül fonksiyonlarını düzeltmek amacıyla çift odaccıklı kalp pili özelliği olan İKD taktık. Bu makalenin amacı; hastamızın Türkiye'deki ilk ve halen tek olgu olması nedeniyle, çift odacıklı kalp pili özelliği olan İKD'lerin klinik kullanımını vurgulamaktır. |
8. | Sessiz Miyokard İnfarktüsü Sonrasında Gelişen Bir Ventrikül Septum Rüptürü Olgusu A Case of Ventricular Rupture due to Silent Myocardial Infarction Ozan KINAY, B.Yıldırım SEYİTHANOĞLU, Ahmet TAŞTAN, Batuhan TAMCI, Cem NAZLISayfalar 432 - 436 Ventrikül septum rüptürü (VSR), akut miyokard infarktüsünün (AMI) nadir görülen fatal bir komplikasyonudur. Bu yazıda, 70 yaşında, erkek bir VSR olgusu sunulmaktadır. Olgunun göğüs ağrısı anamnezi olmamakla birlikte koroner anjiyografide anterior miyokard enfarktüsü geçirmiş olduğuna dair çok kuvvetli bulgular elde edilmiştir. Sessiz miyokard iskemisinin, ağrı ile birlikte olan klinik formlar kadar dramatik komplikasyonlarla sonuçlanabileceği vurgulanmaktadır. |
Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi