ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 24 (8)
Cilt: 24  Sayı: 8 - Ekim 1996
1. 
Makale Özetleri
Summaries of Articles

Sayfalar 452 - 455
Makale Özeti | İngilizce Tam Metin

2. 
Bedeni Hareketsizlik Kadınlarda Artma Eğiliminde: TEKHARF Çalışması Kohortu 1990-95 Verilerinin Analizi
Investigations Rising Trend in Physical Inactivity in Turkish Women: Analysis of 1990-1995 Data on nationwide Sample Cohort
Altan ONAT, Kenan DÖNMEZ, Vedat SANSOY
Sayfalar 456 - 459
Kalp sağlığı açısından toplumda önem taşıyan fizik inaktivitenin Türk erişkinlerindeki gidişi TEKHARF taraması kohortunun 1995 yılı takibinde izlenen 2108 erkek ve kadında incelendi. Gerek iş, gerekse boş zaman fizik etkinliğinin birleşik değerlendirilmesiyle, katılımcılar her iki taramada da bir anket aracılığıyla dört fizik aktivite derecesine sınıflandı. Beş yıl yaşlanmayla çeşitli yaş gruplarındaki ortalama fizik aktivitenin her iki cinsiyette 0.13 derece azalacağı öngörülmüştü. Gerçekte 5 yıl yaşlanma sırasında ağırlıklı ortalama fizik etkinlik 20-69 yaş erkeklerinde 2.53'ten 2.49'a, kadınlarda 2.29'dan 2.08'e düştü. Yaşlanmadan arındırılınca, özellikle 50 yaşı aşkın erkeklerden kaynaklanan, fizik aktivitelerini erkekler hafifçe artırırken, kadınların net 0.08 derece azaltmış olduğu gözlendi. Bölgelere dağılımda fizik aktivitede azalma özellikle Akdeniz, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, erkeklerde Doğu Anadolu'da da kaydedildi. Birçok diğer risk faktörünü etkileyerek ve dolaysız olarak koroner kalp hastalığı olaylarına yolaçtığı bilinen bedeni hareketsizlik konusunda halkın bilinçlenmesi kadar, konuya hekimlerin de önem vermeleri sağlanmalıdır.

3. 
İstirahat Talyum-201 Sintigrafisinin Koroner Bypass Sonrasında Sol Ventrikül Fonksiyonunda Oluşan Düzelmeyi Öngörmedeki Yeri
Rest-redistribution Thallium-201 Imaging in Predicting Improvement in Left Ventricular Function After Coronary Bypass Surgery
Cumhur LEBLEBİCİ, Vedat SANSOY, Zerrih YİĞİT, Kemalettin ŞİŞLİ, Deniz GÜZELSOY
Sayfalar 460 - 467
İstirahat TI-201 sintigrafisinin sol ventrikül disfonksiyonu bulunan hastalarda canlılığın saptanması ve revaskülarizasyon sonrası sol ventrikül fonksiyonundaki düzelmeyi öngörmekteki değerini araştırmak amacıyla koroner bypass kararı verilmiş ardışık 19 hastadan prospektif olarak 15'i çalışma grubunu oluşturdu, bu hastalara operasyon öncesi (preop) ve 10 hafta sonrasında koroner anjiyografi, istirahat TI-201 sintigrafisi ve radyonüklid ventrikülografi yapıldı. Segmentler TI-201 sintigrafisinde defekt ağırlığının kantitatif analizi ve redistribüsyona göre canlılık açısından normal, hafif azalmış ve ileri derecede azalmış olmak üzere sınıflandırıldı. Operasyon sonrası canlılık sınıfındaki bir derecelik artma veya değişmeme iyi revaskülarizasyon olarak kabul edildi. Ağır hipokinezi gösteren segmentlerin % 93'ünde, akinezi diskinezi gösterenlerin % 78'inde TI-201 kriterlerine göre normal veya hafif azalmış canlılık saptandı. Ağır duvar hareket bozukluğu gösteren segmentlerden canlı olanların % 61'inde, canlılık saptanmayanların % 36'sında AKB sonrası duvar hareketleri düzeldi (p<0.035). Sadece iyi revaskülerize edilmiş segmentler incelendiğinde, preop TI-201 sintigrafisiyle canlılık saptanan segmentlerin % 94'ünde AKB sonrası kasılmanın düzeldiği gözlendi. Global sol ventrikül fonksiyonlarında en belirgin düzelme canlı ve iyi revaskülerize edilen segment sayısı fazla olan hastalarda saptandı. Sonuç olarak sol ventrikül disfonksiyonu bulunan koroner arter hastalarında ağır kasılma bozukluğu gösteren segmentlerin önemli bir bölümünde istirahat TI-201 sintigrafisi ile canlılığın gösterilebileceğine ve bu yöntemin revaskülerizasyondan yararlanacak hastaların seçiminde yol gösterici olduğuna karar verildi.

4. 
Eski ve Yeni Yaklaşımla Koroner Stent Uygulanan Olguların Kısa Dönem Sonuçları
Comparison of Early Outcome in Patients Undergoing Intracoronary Stent Implantation with Either Conventional or New Approach
Servet ÖZTÜRK, Tevfik GÜRMEN, Murat GÜLBARAN, Muzaffer ÖZTÜRK
Sayfalar 468 - 473
İntrakoroner stent uygulamasının balon anjiyoplastiye göre restenoz oranını azalttığı gösterilmiştir, ancak stent trombozu ve antikogülasyona bağlı kanamalar bu yöntemin başlıca kısıtlamaları olmaya devam etmektedir. Son zamanlarda yüksek basınçla optimal stent implantasyonu ve aspirin + tiklopidin tedavisiyle bu komplikasyonlarda çarpıcı düşüşler bildirilmektedir. Çalışmamızda 1.9.1995 - 31.12.1995 tarihleri arasında bu yeni yaklaşımla stent implante edilen 42 olgunun kısa dönem sonuçları incelendi ve bundan önce klasik protokolle stent uygulanan 46 olgu ile karşılaştırıldı. Stent implantasyonu sonrası yüksek basınçlı şişirme uygulanmayan ve antikoagülan tedavi ile izlenen 1. grupta klinik başarı % 80, stent trombozu % 13, ölüm % 2.2, Q dalgalı miyokard infarktüsü (Q-Mİ) % 4.3, Q dalgasız (non-Q) Mİ % 4.3, ponksiyon yeri damar komplikasyonları % 8.6; stent implantasyonu sonrası yüksek basınçlı şişirme uygulanan ve kombine antiagregan tedavi ile izlenen 2. grupta klinik başarı % 100, major komplikasyon % 0 bulundu. Bu grupta tiklopidine bağlı olarak 1 hastada lökopeni (% 2.3), 1 hastada ise serum trensaminaz yükselmesi (% 2.3) saptandı. Klinik başarı ve stent trombozu yönünden gruplar arasındaki fark anlamlı bulundu (p<0.05). Sonuç olarak stent implantasyonu sonrası rutin yüksek basınçlı şişirme uygulaması ile çift antiagregan ilaç tedavisi ile düşük komplikasyon ve yüksek klinik başarı elde edilebileceği kanısına varıldı.

5. 
Fallot Tetralojili Çocuklarda Koroner Anomali ve Ekokardiyografik Tespiti
Echocardiographic Diagnosis of Coronary Artery Anomalies in Children with Tetralogy of Fallot
Ayşe SARIOĞLU, Gülhis BATMAZ, İrfan Levent SALTIK, Gül SAĞINSAYLAM, Ümit Bilge SAMANLI
Sayfalar 474 - 479
84 Fallot tetralojili (FT) çocukta koroner arter anatomisi sağ ventrikül çıkış yolunu (RVOT) çarpazlayan koroner arter anomalisi açısından ekokardiyografi ile (EKO) incelendi. Elde edilen bulgular selektif koroner anjiografi bulguları ile karşılaştırıldı. Hastaların 71'inde (% 84.5) koronerler açısından yeterli ekokardiyografik görüntü elde edildi. EKO ile koroner arter anatomisi normal olarak değerlendirilen 53 hastanın 1'i hariç hepsinde bulgular koroner anjiografi ile doğrulandı. Bu bir hastada anjiografide sağ koroner arterden çıkan ikinci bir anteriyör inen koroner arter (aksesuar LAD) dalı tespit edildi. EKO ile LAD ve sirmufleks arteri sağ koroner arterden çıkan 2 hasta ile tek sol koroner orifis tanısı konan 1 hastada, bulgular anjiografi ile doğrulandı. EKO ile sağ ve sol koroner arter çıkışları ve sol koroner arterin dallanması normal olan ancak pulmoner kapağın önünde kadın tek bir koroner arter veya 2 koroner damar görülen ve koroner arter anomalisinden şüphenilen 15 hastanın 5'inde aksesuar LAD, 10'unda ise gelişmiş konal dal olduğu anjiografi ile belirlendi. Bu çalışma ile FT'li çocuklarda sağ ve sol koroner arter çıkışları ve sol koroner arterin dallanışı ile sağ ventrikül çıkış yolunu çaprazlayan koroner arteriyel yapının EKO ile gösterilebileceği ve selektif koroner anjiografinin tam düzeltme ameliyatına verilecek her hastaya değil, sağ ve sol koroner çıkışlarının ve sol koroner arter dallanmasının gösterilemediği ve sağ ventrikül çıkış yolunda kalın koroner damar görülen hastalara yapılmasının gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.

6. 
Ameliyat Edilmemiş Aort Koarktasyonlarında Balon Anjiyoplasti Uygulaması
Balloon Angioplasty in Native Coarctation of the Aorta
Alpay ÇELİKER, Dursun ALEHAN, Mustafa LENK, Naci CEVİZ, Arman BİLGİÇ
Sayfalar 480 - 483
Ünitemizde tanı konulan ve ameliyat edilmemiş (nativ) aort koarktasyonu bulunan 7 vakada balon anjioplasti işleminin koarktasyonu gidermedeki etkinliği araştırıldı. Üçü erkek, dördü kız olan vakaların bir tanesi 8 yaşında ve 21 kg ağırlığında olup, diğer tüm vakalar süt çocukluğu çağında idi (ortalama yaş: 7.25±4.1 ay; ortalama ağırlık: 7.2±1.8 kg). Tüm vakalarda femoral arter yolu ile girişim yapılarak monofoil balon anjioplasti katateri 5 dakika ile 2 kez 5-10 saniye süre ile şişirilerek koarkte bölge dilate edilmeye çalışıldı. İşlem öncesi alınan basınçlar ve yapılan aortografiler işlem sonrası elde edilen bulgular ile karşılaştırıldı. Balon anjioplasti sonrası koarktasyon proksimalindeki ortalama sistolik basınç 152±12 mmHg'dan 138±7.7 mmHg'ya inerken (p<0.05), koarktasyon distalindeki basınç 96±15 mmHg'dan 118±17 mmHg'ya yükseldi (p<0.001). Anjioplasti ile ortalama koarktasyon çapı 2.8±0.7 mm'den 6.8±0.6 mm'ye yükselirken (p<0.001), koarkte bölgedeki sistolik basınç gradienti de 56±15 mmHg'dan 20±13 mmHg'ya düştü (p<0.001). Bir vakada işlemin yapıldığı taraftaki femoral arter nabzının geçici olarak alınamaması gözlenen tek komplikasyon oldu. Koarkte bölgedeki sistolik basınç gradienti ortalama 4.5±2.1 ay olan izlenim süresince yalnız bir vakada artarken, diğer vakalarda değişiklik saptanmadı. Çalışmamızın erken dönem sonuçları ameliyat edilmemiş aort koarktasyonlu vakalarda balon anjioplasti yönteminin etkili ve güvenilir olduğunu göstermektedir. Bu tip hastaların rekoarktasyon ve anevrizma gibi geç dönem komplikasyonları açısından yakın izlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

7. 
Koroner Arter Anjiyografik Sınır Lezyonlarının Değerlendirilmesinde İntrakoroner Doppler ve Sestamibi Korelasyonu
Correlation Between Intracoronary Doppler and Sesta MIBI Measurements in the Assessment of Angiographic Intermediate Coronary Artery Stenosis
Oğuz CAYMAZ, Mehmet METİN, Bülent TURGUT(), Rıdvan YALÇIN, Mehmet ALKAN, Atiye ÇENGEL, Mustafa ÜNLÜ, Övsev DÖRTLEMEZ, Halis DÖRTLEMEZ
Sayfalar 484 - 490
Koroner arterin anjiyografik sınır lezyonları (SKL) % 30-70 arasında çap daralması gösteren ve fizyolojik önemlerinin değerlendirilmesi zor olan lezyonlardır. Bu çalışmada SKL'ın önemi iki ayrı yöntemle değerlendirildi ve aralarındaki korelasyon ve uyum araştırıldı. SKL'lu 20 hastada (yaşları 54±6 yıl; 17 E, 3 K7 14 Sodl ön inen arter (LAD), 5 Sağ koroner arter (RCA), 1 İntermediate arter sınır lezyonuna intrakoroner papaverine verilerek intrakoroner Doppler ölçümü yapıldı. Lezyon proksimali ve distalindeki ortalama akımların birbirine oranı (Oran, koroner arter rezervi (KAR) ölçümleri alındıktan sonra aynı damara bazal koşullarda intrakoroner 3 mCi MIBI injekte edildi. İnjeksiyondan ortalama 3.5±07 saat sonra SPECT sayımları alındı. Oran <1.7, KAR < 2 ise lezyon önemli kabul edildi. MIBI görüntülerinde en iyi kanlanan bölge ile ölçümü yapılan bölge arasındaki sayım oranı < % 75 ise lezyon önemli kabul edildi. Değişkenler arasında Kappa uyum testi ve Pearson korelasyon analizi yapıldı. Yöntemler arasındaki korelasyon ve uyum sırası ile şöyle bulunmuştur: Darlık - Oran (0.51,0.44) Darlık-KAR (-0.52,0.32), Darlık-MIBI (-0.48,0.17) ORAN-KAR (-0.79,0.86) ORAN-MIBI (-0.13,0.44), KAR-MIBI (0.44,0.55), ORAN ile KAR arasındaki korelasyon ve uyum (p<0.001) ile KAR ve MIBI arasındaki uyum (p<0.01) istatistiksel olarak anlamlıdır. En kuvvetli korelasyon ORAN ile KAR arasında; en zayıf korelasyon ise ORAN ile MIBI arasında bulunmuştur. İki ayrı değerlendirme yönteminin altın standartları olan MIBI ve KAR arasında ise orta derecede kuvvetli korelasyon ve iyi derecede uyum saptanmıştır.

DERLEME
8. 
Derleme İnferiyor Duvar Miyokard İnfarktüsünde Trombolitik Tedavi
Review Thrombolytic Therapy in Patients with Inferior Myocardial Infarction
Osman YEŞİLDAĞ, Kazım KORKMAZ
Sayfalar 491 - 497
İnferior MI geçiren hastalarda mortalite oranı anterior Mİ'dan düşük olmasına karşın, geniş miyokard kitlesinin risk altında olduğu durumlarda trombolitik tedavi, mortaliteyi azaltmak yönünden yararlıdır. Özellikle bu durumlar, prekordiyal ST depresyonu varlığı, sağ ventrikül Mİ bulunması, tam blok mevcudiyeti olarak sıralanabilir. Ayrıca hasta ilk 3 saat içinde başvurmuş, eski bir anterior Mİ sonrası inferior MI geçirmiş ve üçten fazla derivasyonda ST elevasyonu saptanmışsa geniş bir miyokard kitlesinin tehdit altında olduğu düşünülerek trombolitik tedavi uygulanabilir. Eğer prekordial ST depresyonu yoksa risk altındaki bölge daha az olduğu için trombolitik tedavinin yararı tartışmalıdır. Bu nedenle prekordial ST depresyonu hastaların tedaviye yönlendirilmesi açısından iyi bir göstergedir.

OLGU
9. 
Olgu Bildirileri Eustache Valvi Üzerine Yerleşik Sağ Atriyum Trombüsü: Bir Olgu Sunumu
Case Reports Right Atrial Trombus Over Eustachian Valve: A Case Report
Mehmet Emin KORKMAZ, Haldun MÜDERRİSOĞLU, Atılay TAŞDELEN
Sayfalar 498 - 500
Tekrarlıyan pulmoner tromboembolizm olgularının bir bölümü sağ atriyumda yerleşik trombüslere bağlıdır. Sağ atriyum trombüsleri, sağ atriyum içerisinde serbest halde veya ince bir sapla atriyum duvarına tutunmuş olarak bulunabilir. Başka hiçbir patolojiye eşlik etmeksizin veya inferiyor vena kava tutulumu ile birlikte olabilir. Ancak Eustachian valvi üzerine tutunan bir trombüs çok nadirdir. Bu yazıda sağ atriyuma yerleşik, yılan biçiminde kendi üzerinde kıvrılan ve sağ atriyumu dolduran zaman zaman sağ ventriküle girip çıkan ve Eustachian valvine iki fibröz bant ile tutunan bir trombüslü olgu sunulmuştur. Bu tip bir olguya erişebildiğimiz literatür taramasında rastlanmamıştır. Olgunun görüntülenmesi transözofajiyal ekokardiyografi ile yapılmış ve tanısı cerrahi olarak çıkartılan materyalin incelenmesi sonucu konulmuştur.

10. 
Fontan Ameliyatlarından Sonra Görülen Protein Kaybettirici Enteropatide Steroid Tedavisi
Protein-Losing Enteropathy Following Fontan Operation: Resolution with Corticosteroid Therapy
Ayşe SARIOĞLU, İ. Levent SALTIK, Gül SAĞINSAYLAM, Tamer TURAN, Gülhis BATMAZ
Sayfalar 501 - 503
Bu yazıda Fontan ameliyatından sonra protein kaybettirii enteropati (PKE) gelişen, digital, diüretik tedavisine ve albümin infüzyonlarına cevap vermyen, kortikosteroid (KS) tedavisi ile iyileşme sağlanan 2 hasta takdim edildi. Fontan ameliyatından ortalama 1.5 yıl sonra hastaların birinde plevral ve perikardiyal effüzyonlar ve asit; diğerinde asit ve periferik ödem tablosu ile PKE gelişti. Her iki hastanın serum albümin düzeyleri 2.1 gr/dl'nin altındaydı. Yapılan kalp kateterizasyonunda her iki hastada da sağ atriyumda (RA) genişleme ve kontrast maddenin RA'dan boşalmasında güçlük tesbit edildi. Birinci hastanın RA ve pulmoner arter (PA) basınçları yüksekti (ortalama 21 mmHg) ve sol ventrikül kasılmalarında bozukluk görüldü. İkinci hastanın RA ve PA basınçları normal bulundu. (ortalama 14 mmHg). Her iki hastaya da 2 mgr/kg prednisolan'a eşdeğer dozda metil prednisolon IV başlandı. Bir ay süreyle tam dozda ve IV tedavi alan hastaların KS dozu azaltılarak 10 mgr/gün oral idameye geçildi. Albümin düzeyleri 1 ay içinde normale dönen, belirgin klinik düzelme gözlenen hastaların ortalama 10 aylık izlemleri süresinde albümin düzeylerinde düşme saptanmadı.

11. 
Dilate Kardiyomiyopati'ye Yol Açan Kaotik Atriyal Taşikardi Olgusunun Sotalol ile Tedavisi
Sotalol Treatment in a Case of Chaotic Atrial Tachycardia Causing Dilated Cardiomyopathy
Ayşe SARIOĞLU, Figen AKALIN, Ayşe Güler EROĞLU
Sayfalar 504 - 507
Kaotik atriyal taşikardi erişkin hastalarda kronik obstruktif akciğer hastalığı ile birlikte görülmektedir. Çocuklarda ve süt çocuğu yaş grubunda oldukça nadirdir. İnfantlarda taşiaritmiler dilate kardiyomiyopati tablosu ile karşımıza çıkabilmektedir. Biz de dilate kardiyomiyopati ile başvuran 2.5 aylık bir hastada kaotik atriyal taşikardi tesbit ettik. Hastaya digoxin'in yanısıra 3.5 mg/kg dozda sotalol başladık ve kalp hızına göre 7.5 mg/kg'a kadar çıktık, 2 ay içinde hastanın kardiyomiyopatisinin düzeldiğini ve 5 ay içinde tamamen sinüs ritmine döndüğünü gözledik. Tedavi süresince hastada istenmeyen yan etki saptamadık.

OLGU
12. 
Sol Ventrikül Papiller Kasından Kaynaklanan Bir Miksoma Olgusu
A. Case of Left Ventricular Myxoma Arising from Papillary Muscle
Murat KONUK, Remzi TOSUN, Serdar ÇİMEN, Kemal YEŞİLÇİMEN, Dursun ÜNAL, Füsun TERENECİ, Önder PEKER, Besim YİĞİTER
Sayfalar 508 - 511
Serebral embolik ve vasküler olaylar nedeniyle incelenen 40 yaşındaki bir erkek hastada, ekokardiyografi, sineanjioventrikülografi ve kardiak-serebral magnetik rezonans tetkikleri sonucunda sol ventrikül papiller adalesinden kaynaklanan bir miksoma bulunduğu tespit edilmiştir. Tümör açık kalp cerrahisi yöntemleri kullanılarak sol ventrikülotomi ile çıkarılmıştır. Polipoid, jelatinöz ve lobüle kitlenin histopatolojik tanısı miksomadır. Hastanın postoperatif seyri olaysız geçmiştir. Taburcu olduktan sonra ikinci ve sekizinci aylarda ekokardiografik kontrolları yapılmış ve nüks bulgularına rastlanmamıştır. Sol ventrikül miksoması oldukça nadir görülmesine rağmen ameliyat sonrası bazı nüks vakaları bildirilmiştir. Bu nedenle çok sıkı takipleri gerekmektedir.



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama



Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi