ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
Archives of the Turkish Society of Cardiology - Turk Kardiyol Dern Ars: 26 (8)
Volume: 26  Issue: 8 - November 1998
1.Summaries of Articles

Pages 452 - 456
Abstract | English Full Text

2.Clinical Investigations Does Exercise-Induced Severe Ischemia Result in Elevation of Plasma Troponin T Level in Patients with Coronary Artery Disease?
Mehmet AKSOY, Mahmut ÇAKMAK, Ayşe EMRE, Metin GÜRSÜRER, Nazmiye ÇAKMAK, Ahmet ÇAKMAK, Dursun ÜNAL, Birsen ERSEK
Pages 457 - 462
Kararsız anginada, oluşan ağır iskemiye bağlı hücre membran bütünlüğünün bozulması sonucu plazma troponin T (Tnt) düzeyinde yükselme görülebileceği bildirilmiştir. Aynı durumun kronik koroner arter hastalarındaki (KAH) ağır iskemilerde (örneğin treadmill egzersiz testinde) olup olmadığını araştırmak istedik. Çalışmaya anjiyografik olarak KAH tanısı konmuş (22'si daha önce miyokard infarktüsü geçirmiş) 54 hasta ile 18 normal olgu dahil edildi. Tümüne SPECT yöntemi ile treadmill egzersiz TI-201 miyokard perfüzyon sintigrafisi uygulandı. Egzersiz öncesi, sonrası ve 6. saatte TnT ölçümü için kan örnekleri alındı. SPECT görüntüler 20 segmentli modelde değerlendirildi. Beş ve üzerindeki segmentte redistribüsyon defekti görülenler ağır iskemiye sahip olgular olarak kabul edildi. Onaltı hastanın SPECT görüntülerinde ağır iskemi belirlendi. Ortalama TnT düzeyi egzersiz öncesi, sonrası ve 6. saatte ağır iskemi görülen grupta sırasıyla 0.009±0.010, 0.012±0.009 ve0.010±0.10 ng/ml, normal grupta 0.014±0.009, 0.010±0.009 ve 0.010±0.010 ng/ml bulundu. İki grup arasında ve ayrıca her iki grubun kendi içindeki egzersiz öncesi ve sonrası TnT değerleri arasında anlamlı fark görülmedi. Tüm TnT değerleri normal sınırlar (<0.1 ng/ml) içindeydi. Olgular diğer SPECT özellikleri (iskemi görülenler ve nekroz görülenler; artmış akciğer tutulumu olanlar ve olmayanlar; geçici sol ventrikül dilatasyonu görülenler ve görülmeyenler) ve anjiyografik bulgulara (üç damar hastaları ve normal olgular) göre gruplandırıldığında yine TnT düzeyleri açısından aralarında anlamlı fark saptanmadı. Sonuç olarak, KAH'da meydana gelen ağır iskeminin TnT düzeyini yükseltmediği kanısına varıldı.
It has been reported that a loss of cell-membrane integrity during severe ischemia results in elevation of plasma troponin T (TnT) in unstable angina. W e investigated whether TnT is released into circulation during severe ischemia (e.g. on treadınili exercise testing) in patients with chronic coronary artery disease (CAD). The study comprised 54 patients who had angiographically documented CAD (22 patients had prior myocardial infarction) and 18 normal subjects. All cases underwent exercise TI- 201 SPECT myocardial perfusion imaging. Blood samples were obtained before, immediately after and 6 hours after exercise for TnT measurements. SPECT images were divided into 20 segments. Patients with 2:5 redistribution defects were considered to have severe ischemia. 16 patients had severe ischemia on SPECT images. The mean TnT were 0.009±0.10, 0.012±0.009, 0.010±0.010 ng/ml in patients with severe ischemia and 0.014±0.009, 0.010±0.009, 0.010±0.009, 0.010±0.010 ng/ml in normal subjects before, immediately after and 6 hours after exercise, respectively. There was no signifıcant difference between the 2 groups and also in pre-, post-exercise TnTs in each group. All TnTs were normal ( <0.1 ng/ml). Additionally, when the patients were grouped according to other SPECT variables (patients with reversible defects vs. patients with fıxed defects; patients with increased lung TI-201 uptake vs. patients without those; patients with transient ischemic dilatation vs. without those) and angiographic findings (patients with multivessel disease vs. normal subjects), there was no significant differe nce in pre-and postexercise TnTs. In conclusion, severe ischemia does not result in elevation of plasma TnT !eve! in patients with CAD.

3.Anticardiolipin Antibodies in Acute Myocardial Infarction
Haşim MUTLU, Serdar KÜÇÜKOĞLU, Zerrin YİĞİT, Mehmet Ali KUTSAL, Barış ÖKÇÜN, Nazmi GÜLTEKİN, Sinan ÜNER
Pages 463 - 468
Venöz ve arteryel trombüslerde, trombositopenide, serebrovasküler olaylarda yüksek antikardiyoplipin antikoru (AKA) düzeyleri bildirilmiştir. Bu çalışmadaki amacımız akut miyokard infarktüsü (AMİ) geçiren hastalarda sol ventrikülde (SV) trombüs oluşu ile AKA seviyesi arasında bir ilişkinin bulunup bulunmadığını araştırmaktı. Çalışmaya anterior veya anteroseptal AMİ geçirmiş 33 hasta alındı. Tüm hastalara iki boyutlu transtorasik ekokardiyografi (TTE) yapıldı. Olgular TTE ile SV'de trombüs saptanıp saptanmamasına göre iki gruba ayrıldı. Grup I'de SV'de trombüs saptanan 22 hasta (3 kadın, 19 erkek, yaş ortalaması 60.4 ± 12.1) yer aldı. Grup II'de ise SV'de trombüs saptanmayan 11 olgu (2 kadın, 9 erkek, yaş ortalaması 57.1 ± 8.6) vardı. Üçüncü bir grup olarak da sağlıklı kişilerden oluşan 10 kişilik bir kontrol grubu (1 kadın, 9 erkek, yaş ortalaması 47.7 ± 4.4) çalışmaya alındı. Çalışmaya alınan tüm olguların rutin biyokimya tetkiklerine, aktive parsiyel tromboplastin zamanı (APTT), AKA IgG ve AKA IgM düzeylerine bakıldı. Grup I, II ve III'de AKA IgG düzeyleri sırasıyla 10.4 ± 11.5 GPLU, 2.0 ± 3.3 GPLU ve 2.3 ± 1.4 GPLU olarak bulundu. Grup I'de AKA IgG seviyesi Grup II ve Grup III'e göre anlamlı olarak yüksekti (sırasıyla p<0.02 ve p<0.01). Grup II ile Grup III arasında anlamlı farklılık saptanmadı. Diğer biyokimyasal parametrelerde ise her üç grup arasında fark bulunmadı. Sonuç olarak önduvar AMİ geçiren hastalarda, yüksek AKA IgG düzeyinin trombüs oluşumu için artmış bir risk bulgusu olduğuna karar verildi.
A high anticardiolipin antibody (ACA) presence has been reported to be related to lupus anticoagulant positivity, venous and arterial thrombosis, thrombocytopenia and cerebrovascular events. This study was undertaken to determine whether there is any relation between ACA and thrombus formation in acute myocardial infaretion (AMI) patients. Patients with anterior or anteroseptal AMI were grouped according to 2-dimensional transthoracic echocardiography (TTE). Group I consisted to 22 patients (3 women, 19 men) with a mean age of 60.4 ± 12. 1, who had left ventricular thrombus (LVT) in TTE. Group II included ll patients (2 women, 9 men) w ith a me an age of 57.1 ± 8.6, w ithout L VT in TTE. A third group consisting of healthy individuals (1 woman, 9 men), with a mean age of 47.7 ± 4.4 were included in the study as controls. In all patients and healthy individuals routine blood b io cheın istry , activated partial thromboplastin time (APTT), ACA IgG, ACA IgM were determined after the TTE examination. Results: ACA IgG levels were 10.4 ± 11.5, 2.0 ± 3.3 and 2.3 ± 1.4 GPLU for groups, I, II and III, respectively, and were significantly higher in Group I compared with group II and III (p<0.02, p

4.Analysis of Left Ventricular Regional Functions by Pulsed-wave Tissue-Doppler in Apparently Healthy Subjects and in Patients with Coronary Artery Disease
Bahadır DAVDEVİREN, Osman BOLCA, Mehmet EREN, Sait TERZİ, Yekta GÜRLERTOP, Tuna TÜZEL
Pages 469 - 474
Bölgesel sol ventrikül (LV) fonksiyon bozukluğu koroner arter hastalığının (KAH) erken dönem bulgularındandır. Nabızlı doku Doppler (PWDD) tekniği ile "sample volume" miyokard üzerinde istenilen bölgeye yerleştirilerek sistolik ve diyastolik hızla görüntülenebilir. Çalışmamızın amacı KAH tespit edilen hastalar ve sağlıklı olguların PWDD yöntemiyle kaydedilen bölgesel miyokardiyal hızları karşılaştırmaktı. Bu amaçla 22 KAH (+) hasta ile KAH ihtimali zayıf 12 olguya dipiridamol stres testi uygulandı. PW Doppler, düşük velositeli, yüksek frekansı Doppler sinyallerini en iyi kaydedecek şekilde ayarlandı. Apikal 4 ve 2 boşluk görüntülerde anterior, septum, posterior ve lateral segmentlerin bazal, orta ve distal seviyelerde sistolik (S), erken diyastolik (E) ve geç diyastolik (A) dalgaları kaydedildi. S dalgası sonu ile E dalgası başlangıcı arasındaki süre bölgesel isovolumetrik gevşeme zamanı (BIVRT) olarak tanımlandı. Genel olarak septum PWDD velositeleri diğer segmentlere göre, ayrıca distal seviye hızları da de diğer seviyelere göre düşük bulundu. İskemik segmentlerin S ve E hızları ile E/A oranları istirahatte ve dipiridamol infüzyonu ile sağlıklı olgulardan daha düşük (S: 7,5±2,1 - 10,4±2,9 p<0,01, E: 10,8±2,7 - 17,6±3,2 p<0,0001), E/A: 0,80±0,23 - 1,69±0,73 p<0,0001) ve BIVRT değerleri daha uzun bulundu (106,5±21,5 - 69,1±13,9 p<0,001). Nabızlı doku Doppler tekniğinin KAH tanısına katkısı olabileceği sonucuna varıldı.
Regional left ventricular (LV) dysfunction is an early finding of coronary artery disease (CAD). It is possible to obtain systolic and diastolic myocardial velocities in different myocardial segments through sample volume placement by pulsed-wave tissueDoppler technique (PWTD). Aim of thi s study was to compare the myocardial velocities obtained by PWTD in healthy subjects with the patients with CAD. For this purpose we performed dipyridamole stress echocardiography to 22 patients with CAD and 12 subjects with a low likelihood of CAD. PW Doppler settings were changed to acquire optimal recordings of low velocity and high frequency signals. Systolic (S), early diastolic (E) and Iate diastolic (A) waves were recorded from septal, anterior, lateral and posterior segments at basa!, mid and distal levels by using apical 4- and 2-chamber views. The period between the end of the S wave and the beginning of the E wave was defined as regional isovolumetric relaxation time (PIVRT). Generally myocardial velocities obtained from septuro and distal segments were found tower than the other segments. S and E velocities and E/A ratio of ischemic segments were tower (S: 7.5±2.1- 10.4±2.9 p

5.Comparison of Exercise and Dipyridamole Tc-99m Tetrofosmin Scintigraphy for the Diagnosis of Coronary Artery Disease in Patients with Left Bundle-Branch Block
Zerrin YİĞİT, Kemalettin ŞİŞLİ, Tevfik GÜRMEN, Murat GÜLBARAN, Vedat SANSOY, Deniz GÜZELSOY
Pages 475 - 480
Göğüs ağrısı ile başvuran sol dal bloklu hastalarda koroner arter hastalığı (KAH) tanısında kullanılan miyokard perfüzyon sintigrafisinin (MPS) özgüllüğünün düşük olduğu bilinmektedir. Bazı çalışmalarda egzersiz yerine IV Dipiridamol (Dp) kullanımının testin bu hastalardaki tanı değerini arttırdığı bildirilmiştir. Çalışmamızın amacı bu hasta grubunda Tc-99m tetrofosmin ile yapılan egzersiz ve Dp MPS'lerinin KAH tanısındaki değerini karşılaştırmaktı. Göğüs ağrısı nedeniyle Nükleer Kardiyoloji Laboratuvarına sevk edilen, istirahat EKG'sinde sol dal bloku bulunan, bilinen geçirilmiş miyokard infarktüsü olmayan 29 ardışık hastaya ayrı günlerde semptomla sınırlı treadmill egzersiz testi ve IV Dp (0.56 mg/kg) sonrasında planlar Tc-99m tetrofosmin MPS yapıldı. Olguların cinsiyet ve sol dal bloku oldukları bilinerek kalitatif olarak yapılan değerlendirmede, MPS'de segmentler normal, geçici defektli segment, hafif kalıcı defektli segment ve belirgin kalıcı defektli segment olarak dört gruba ayrıldı. Hastaların tümüne daha sonra koroner anjiyografi (KA) uygulandı. KA'da majör koroner arterlerde veya dallarında lümen çapına göre %50'den fazla darlık bulunan hastalar KAH'lı olarak değerlendirildi. Egzersiz MPS'de KAH'lı 15 olgunun 11'inde (%73) perfüzyon defekti (2 geçici, 6 hafif kalıcı ve 3 belirgin kalıcı defekt) saptanırken, Dp MPS'de 10'unda (%67) defekt (2 geçici, 5 hafif kalıcı ve 3 belirgin kalıcı defekt) saptandı. Ondört normal olgunun ise egzersiz MPS'de 2'sinde hafif kalıcı defekt (%14), Dp MPS'de ise 1'inde hafif kalıcı defekt (%7) vardı. Her iki stres yöntemi arasında KAH tanısı yönütnden anlamlı fark bulunmadı. Sonuç olarak, göğüs ağrısı ile başvuran sol dal bloklu hastalarda, olguların cinsiyetleri ve sol dal bloklu oldukları bilinerek değerlendirme yapıldığında, Tc-99m tetrofosmin ile yapılan MPS'nde KAH tanısında egzersiz ve Dp ile yapılan stres testleri arasında fark bulunmadığına karar verildi.
It is well known that the specificity of myocardial perfusion scintigraphy (MPS) for the diagnosis of coronary artery disease (CAD) is low in patients with left bundle branch block (LBBB). It has been suggested that the use of IV dipyridamole (Dp) instead of exercise as a stress modality increases the diagnostic accuracy of the test. Accordingly, symptom-limited treadınili exercise and IV Dp (0.56 mg/kg) Tc-99m tetrofosmin scintigraphies were performed in 29 consecutive patients presented with chest pain and LBBB. MPS were analysed qualitatively with previous knowledge of patients' gender and LBBB status and myocardial segments were defined as normal, with reversible defect, mild persistent defect and severe persistent defect. All patients underwent coronary angiography. Patients having stenoses more than 50% in one or more major coronary arteries or their major branches were considered to have CAD. In 15 patients with CAD, significant perfusion defects (2 reversible, 6 mild persistent and 3 severe persistent) were detected after exercise in ll (73%) and after IV Dp in 10 (67%) (2 reversible, 5 mild persistent and 3 severe persistent). Of 14 patients with normal angiographies 2 (14%) di splayed significant perfusion defects (2 mild persistent) after exercise and 1 (7%) (1 mild persistent) defect after IV Dp. In conclusion, no difference was found between the diagnostic values of exeereise and Dp Tc-99m tetrofosmin MPS when analysed with previous knowledge of patients' gender and LBBB status for the CAD in the patients with LBBB.

6.Effects on Cardiopulmonary Parameters of Stepper Exercise in Patients After Myocardial Infarction
Mine Gülden POLAT, Nilgün GÜRSES, Zerrin YİĞİT, Hülya AKDUR, Rengin DEMİR, Deniz GÜZELSOY
Pages 482 - 487
Geçirilmiş miyokard infarktüslü (MI) hastalar ve sağlıklı olgularda, "stepper"la yapılan egzersizin kardiyopulmoner parametrelere etkisinin ve oluşturacağı metabolik yükün belirlenmesi amacıyla bu çalışma yapıldı. 25 sağlıklı olgu ve iki ayını doldurmuş 30 miyokard infarktüslü hastaya stepper egzersizi yaptırıldı. Egzersizden önce, egzersiz sırasında ve toparlanma dönemi boyunca, kalp hızı (KH), kan basıncı (SKB, DKB), solunum dakika hacmi (EV), solunum frekansı (FR), soluk hacmi (TV), oksijen tüketimi (VO2, VO2/kg), solunum eşdeğeri (VE-eq) ve MET değerleri ölçüldü. Hız-basınç çarpımları (double product, DP) ve O2 - nabız değerleri hesaplandı. Egzersizden önce, VO2/kg ve MET değerleri MI'lü grupta daha yüksekken (p<0.01, p<0.03), diğer parametreler iki grup için benzerdi. Solunum parametreleri ve VO2/kg değeri, MI'lü grupta sağlıklılara göre daha erken zirve değerlere ulaştı. Sağlıklı olgular, "stepper" egzersizini ortalama 20 dk., MI'lü hastalar ise 13 dk. sürdürebildiler. Egzersiz sırasında tüm olgular maksimal kalp hızlarının % 70'ni aştılar. Her iki grupta olguların egzersiz süreleri oldukça değişken bulundu. Toparlanma dönemi sonunda da, VO2/kg değeri MI'lü grupta sağlıklı gruba göre daha yüksek kalırken (p<0.01), diğer parametreler istirahat değerlerine indi. Sonuç olarak, hasta grubun stepper'la egzersiz yapma süresi, sağlıklı olgulara göre daha kısa bulundu. Ancak olguların tümünün maksimal kalp hızlarının % 70'ne ulaşmış olmaları sonucu, bu aktivitenin egzersiz eğitimi amacıyla kullanılabileceği ve klinik yönden stabil hastalara alternatif bir egzersiz modeli olarak önerilebileceği düşünüldü.
The purpose of the present study is to investigate stepper's effect on cardiopulmonary parameters and to determine whether or not there is a difference in the metabolic responses between the cardiac patients and healthy adults. Method: 25 healthy subjects (control group) and 30 patients with myocardial infaretion (MI) underwent "stepper" exercise after second month of infarction. The following parameters were measured before, at peak exercise and at the end of recovery period; heart rates, blood pressures minute ventilation (VE), ventilatory frequency (FR), tidal volume (TV), oxygen consumption per kg (VOJkg), ventilatory equivalant (VE-eq) and MET. Double product and oxygen-pulse were calculated. Results: Before exercise VOJkg and MET values were significantly higher in the MI group (p

7.Assessment of Coronay Blood Flow with Transesophageal Echocardiography in Aortic Regurgitation
Hayrettin KARAEREN, Mehmet UZUN, Oben BAYSAN, Kürşad ERİNÇ, Atilla İYİSOY, Turgay ÇELİK, Ertan DEMİRTAŞ
Pages 488 - 493
Aort yetersizliği (AY), aort kapağının diyastolde yeterli kapanamamasından kaynaklanan bir kalp kapak hastalığıdır. Bu çalışmada, AY bulunan hastalarda görülen koroner kan akımı değişikliklerini transözofajiyal ekokardiyografi ile değerlendirmeyi amaçladık. Çalışma GATA Kardiyoloji Kliniğinde yürütüldü. Çalışmaya 7'si kadın; 23'ü erkek 30 hasta alındı (Yaş ortalaması = 24±8 yıl). Hastalar hafif ve ağır AY gruplarına ayrıldı. Kontrol grubu (n=10), öykü, fizik muayene, elektrokardiyografi ve ekokardiyografik olarak herhangi bir kalp hastalığı bulunmayan hastalardan seçildi. Bireylere anamnez ve fizik muayene sonrası transtorasik ekokardiyografik (TTE) ve bunu takiben de transözofajiyal ekokardiyografi (TÖE) uygulandı. TTE ile hesaplanan sol ventrikül kitlesi hastanın vücut yüzey alanına bölünerek sol ventrikl kitle indeksi hesaplandı. TÖE sırasında, sol ana koroner arter bifurkasyonunun hemen distalinde ön inen daldan (LAD) pulsed Doppler akım kaydı alınarak videoya kaydedildi. Ölçümler daha sonra bu kayıtlar üzerinden yapıldı. Akım kaydından, ortalama ve pik sistolik akım hızları, ortalama ve pik diyastolik akım hızları, diyastolik ve sistolik akım hız integrali, LAD arter çapı ölçüldü. AY şiddeti, parasternal uzun eksen görüntüye göre değerlendirildi; jet akımın mitral ön yaprak uç kısmından daha distale geçmesi durumunda ağır; geçmemesi durumunda hafif AY olarak kabul edildi. Gruplar arası karşılaştırmalarda Mann-Whitney U testi kullanıldı, p<0.,05 olması anlamlı kabul edildi. Kontrol ve hafif AY grubu arasında fark saptanmazken; ağır AY grubu ile kontrol ve hafif AY grubu arasında ortalama sistolik akım hızı, pik sistolik akım hızı, ortalama diyastolik akım hızı, pik diyastolik akım hızı, diyastolik akım hız integrali, sistolik akım hız integrali, LAD arter çapları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark vardı. Akım/kitle indeksi ağır AY grubunda hafif AY grubuna oranla daha düşük bulundu (14.6±3.6'ya karşılık 11.7±2.4). Sonuç olarak, hafif AY'de koroner kan akım paterninde değişiklik olmamaktadır. Ağır AY'de ise, koroner kan akımı artmakta, fakat bu artış AY nedeniyle eksantrik olarak hipertrofiye olan kas kitlesini karşılayacak düzeyde olmamaktadır.
Aortic regurgitation (AR) is a valvular heart disease resulting from defective diastolic closure of aortic valve. In this study, we tried to assess the coronary blood changes by transesophageal echocardiography in patients with AR. The study was performed in the Gülhane Military Medical Academy Cardiology Clinic. It involved 30 patients of whom 7 were female and 23 male (mean age: 24±8 years). The patients were divided into mild and severe AR groups. Ten free of cardiovascular disease according to history, physical, electrocardio graph i cal and echocardiographical examination were selected as the control group. The subjects underwent transthoracic (TTE) and subsequently transesophageal echocardiography {TEE) after appropriate history and physical examination. Left ventricular mass index was estimated by dividing transthoracic echocardiographically estimated left ventricular mass by boyd surface area. During TEE, pulsed Doppler flow video recordings were obtained from LAD just distally to the bifurcation. measurements were then obtained from these video recordings. Following parameters were obtained: mean and peak systolic flow velocities, mean and peak diastolic flow velocities, diastolic and systolic flow velocity integrals. Severity of AR was assessed by TTE from parastemal long axis view; when regurgitation jet was beyond the edge of anterior mitral leaflet, it was consideret as severe, otherwise as mild. For statistical comparisons, Mann-Whitney U test was used, p<0.05 being considered as significant. While there were no differences between the control group and the mild AR group with respect to any of the parameters, there were statistically significant differences between the severe AR group and btoh the mild AR group and the control group with respect to peak systolic flow velocity, peak diastolic flow velocity, mean systolic flow velocity, riıean diastolic flow vlocity, systolic velocity time integral, diastolic velocity time integral: LAD artery diameter. In severe AR group, flow/mass index ratio was significantly lower. ' In conclusion, in mild AR, coronary flow _patterns are s imilar to normal · subjects; but jn severe AR coronary flow increases though this increases though this increase is not sufficient to compensate eccentrically hypertrophied myocardial m~ss.

8.Frequency and Predictors of Systemic Arterial Embolization in Rheumatic Mitral Valve Disease and Its Subgroups: Transesophageal Echocardiographic study
Cevat KIRMA, Cihangir KAYMAZ, Nihal ÖZDEMİR, Hakan DİNÇKAL, Mehmet ÖZKAN
Pages 494 - 501
Çalışmanın amacı romatizmal mitral kapak hastalığında (RMKH) ve alt gruplarında (orta-ileri mitral darlığı-MD, ciddi mitral yetersizliği-MY, miks mitral kapak hastalığı) sistemik arteryel embolizasyon (SAE) sıklığının ve göstergelerinin araştırılmasıdır. 136 predominan orta-ileri MD (yaş ortalaması: 43±11, 88 K, 75 atriyal fibrilasyon-AF), 88 ileri MY (yaş ortalaması: 45±12, 51 K, 42 AF) ve 83 miks mitral olgusu (yaş ortalaması: 42 ± 14, 55 K, 56 AF) çalışmaya alındı. Her olguya transtorasik ve tranözofajiyal (TEE) ekokardiyografi yapıldı. Sol atriyum (SA) çapı, mitral kapak alanı, mitral kapak ortalama ve zirve gradyenti ölçüldü. ve SA ve apendiks spontan eko kontrastı (SEK) - trombüsü (TR) ve MY araştırılması yapıldı. Sol atriyal SEK hafif, orta ve ileri olarak derecelendirildi. Her olguda ayrıca SAE öyküsü araştırıldı ve TEE öncesi SAE öyküsü, ? bir hafta ise yakın, > bir hafta ise uzak embolizasyon olarak sınıflandı. Tüm olgularda bağımsız SAE göstergelerini araştırmak için multipl lojistik regresyon analizi kullanıldı. Sistemik arteryel embolizasyon bütün olgularımızda % 11.7 (36/307, 10'u yakın, 26'sı uzak) oranında saptandı. Orta-ileri MD'da (%21.3, 29 /136) ileri MY (% 3.4, 3/88) ve miks mitral (%4.8, 4/83) grubuna göre anlamlı olarak daha sık SAE bulundu (p<0.01). Ayrıca orta-ileri MD grubunda diğer gruplara göre daha sık SEK ve TR saptandı (p<0.01). Bütün olgularımız değerlendirildiğinde SAE görülen olgularda görülmeyenlere göre daha sık AF, SEK ve TR saptandı (p<0.01, p<0,00001, p<0,0001, AF, SEK, TR, sırasıyla). Sol atriyal SEK derecesi ve TR lokalizasyonu açısından da gruplarda anlamlı fark saptanmadı. Multipl regresyon analizinde ise sol atriyal SEK ve TR SAE için bağımsız göstergeler olarak saptandı ve SEK daha anlamlı bulundu (p<0.001, p<0.01 SEK, TR, sırasıyla). Orta-ileri MD grubumuz değerlendirildiğinde ise SAE görülen olgularda görülmeyenlere göre daha sık AF saptandı (p<0,05), diğer özellikler açısından ise anlamlı fark bulunmadı. Sonuç olarak predominan orta-ileri MD grubunda daha sık SA SEK-TR görülmesi nedeniyle daha sık SAE gelişmektedir. Atriyal fibrilasyonlu orta-ileri MD dışındaki RMKH olgularında SAE riskini belirlemede TEE yapılmalıdır. Bununla birlikte AF'li orta-ileri MD olan olgulara, SAE sık görüldüğünden TEE yapılmadan oral antikoagülan verilmesi uygun olabilir.
The aim of the study was to investigate the frequency and predictors of systemic arterial embolization (SAE) in patients (pts) with rheumatic mitral valve disease (RMVD) and in its subgroups (moderate to severe mitral stenosis- MS, severe mitral regurgitation-MR and mixed mitral valve disease). ı36 pts with predominant moderate to severe MS (mean age: 43± ll, 88 F, 75 w ith atrial fibrillation-AF and 88 pts with severe MR (mean age: 45±ı2, 6ı F, 42 with AF) and 83 pts with mixed mitral (mean age: 42±ı4, 55 F, 56 with AF) were included in the study. Transthoracic and transesophageal (TEE) echocardiography was performed in all pts. Left atrial (LA) diameter, mitral valve area, maximal and mean mitral gradients were measured and LA and LA appendage spontaneous echo contrast (SEC) - thrombus (THR) and MR were evaluated in all pts. Left atrial SEC was graded as mild, moderate and severe. Also history of all pts were evaluated in regard to SAE: it was classified as recent embolization when they occurred in the preceding :5: ı week and as remote embolization if they occurred > ı week before TEE. Multiple logistic regression analysis was used to determine independent predictors of SAE in all patients. Systemic arterial embolization was fonudin 11.7 % (36/307, 10 recent, 26 remote) of pts with RMVD. In the moderate to severe MS group (21.3 %, 29/ı36) frequency of SAE was significantly higher than that of the severe MR (3.4 % 3/88) and mİxed mitral (4.8 %, 4/83) group (p

9.Diagnostic Value of Transthoracic and Transesophageal Echocardiography in the Assessment of Primary Mitral Valve Prolapse Associated with Severe Mitral Regurgitation
Cihangir KAYMAZ, Cevat KIRMA, Nihal ÖZDEMİR, Hakan DİNÇKAL, Sibel ENAR, Kenan SÖNMEZ, Bülent MUTLU, İlyas AKDEMİR, Mehmet BALKANAY, Cevat YAKUT, Mehmet ÖZKAN
Pages 502 - 509
Mitral valv prolapsusu (MVP) bulunan olguların tanısı ve takibinde transtorasik ekokardiyografinin (TTE) esas aldığı kriterler büyük ölçüde belirlenmiştir. Buna karşılık multiplan transözofageal ekokardiografinin (TEE) MVP'li olgularda kapakların ve korda yapılarının, yetersizlik akımlarının ileri tetkikinde TTE'e kıyasla sunabileceği üstünlükleri araştıran geniş serilerin sayısı sınırlıdır. Bu çalışmada primer klasik MVP'li ve mitral yetersizliği (MY) (?3) bulunan 77 olguda (E 50, K 27, yaş ort 45.8±16.8) TTE ve multiplan-TEE mitral ve triküspid kapak ve korda yapılarını, prolapsus ve yetersizlik derecelerini, kordalarını yaprakçıklarla ilişkilerini değerlendirebilme bakımından karşılaştırılmış ve prolabe olan yaprakların, yaprak-korda ilişkisinin ve yetersizlik akımlarının en iyi değerlendirildiği multiplan TEE açı aralıkları araştırılmıştır. Ayrıca olgularımız içinde mitral kapak cerrahisi uygulanan 16 sının intraoperatif bulguları preoperatif TTE ve TEE bulguları ile karşılaştırılmıştır. Prolabe olan mitral ve triküspid yaprakların tanımlanması bakımından TTE ve TEE eş değerde bulunmuş olup, anterior MVP 1 olguda (% 1.3), posterior MVP 30 (% 38.9), anteroposterior MVP 22 (% 28.5), posteroanterior MVP 24 (%31.1) olguda gözlendi. Mitral ön ve arka yaprak uzunluk (ÖYU, AYU) ve kalınlıklarının (ÖYK, AYK) TTE ve TEE ile ölçüm değerleri arasında anlamlı fark bulunmamıştır (p>0.05). Korda rüptürü (KR) 26 (% 33.7) olguda görülmüş olup, bunların 17'si (% 65.4) arka yaprak, 6'sı (% 23) ön yaprak, 3'ü (% 11.5) ise her iki yaprak ile ilişkili bulunmuştur. İntraoperatif olarak KR bulunuşu esas alındığında TEE ve TTE nin duyarlılığı % 100 ve 63.6, özgünlüğü % 100 ve 100, pozitif prediktif değerleri % 100 ve 100, negatif prediktif değerleri % 100 ve 55.5, diagnostik uygunlukları % 100 ve 75 olarak belirlenmiştir. Operasyon verilmeyen olguların da katıldığı genel değerlendirmede KR tanısı için TEE esas alındığında TTE nin duyarlılığı % 69.2, özgünlüğü % 86.2, pozitif ve negatif prediktif değeri % 72 ve % 84.6, diagnostik uygunluğu % 80.5 olarak bulunmuştur. Multiplan TEE'de mitral ön yaprak prolapsusu ve MY jeti 0-10 derece, arka yaprak prolapsusu ve MY jet 70° ile 90° arasında, TVP ve TY derecesi 20° ile 60° arasında en iyi olarak değerlendirilmiştir. Olguların 39 unda (% 50.6) MY derecesi TEE ile TTE e göre 1 derece ileri bulunmuş, TY derecesi ise 52 olgunun 31'inde (% 59.6) TEE ile TTE'e göre 1 derece daha hafif olarak değerlendirilmiştir. Sonuç olarak; prolabe olan mitral ve triküspit yaprakların tanımlanması bakımından TTE ve TEE arasında fark bulunmamış, buna karşılık yaprakların ve korda yapılarının ayrıntılı morfolojik değerlendirilmesi, eksantrik MY derecesinin belirlenmesi, KR'nün ortaya konulabilmesi bakımından multiplan TEE'nin daha üstün olduğu kanısına varılmıştır.
In the diagnosis and follow-up of the patients with mitral valve prolapse (MVP), criteria for transthoracic echocardiography (TTE) has been established. However, studies investigating the potential value of multiplane transesophageal echocardiography (TEE) over TTE in the assessment of the valvular and chordal structures, and valvular regurgitations in pts with MVP are limited. The purpose of this study is to compare TTE and multiplane TEE in the assessment of the morphology of mitral and tricuspid valve leaflets, and chordal structures, grades of valve prolapse and regurgitations in pts with primary classical MVP, and to investigate optimal TEE planes in which prolapsed leaflets, insertion of chordae to leaflets, and regurgitant jets were best visualised. Study population comprised 77 patients (M 50, F 27, mean age 45.8±16.8) with primary classical MVP and mitral regurgitation (~3) who were subjected to TTE and TEE, and also includes a subgroup pts who hed undergone a mitral valve surgery (MVS). Transthoracic echocardiography and TEE findings were concordant in detecting prolapsed leaflet(s). Anterior, posterior, anterop osterior and posteroanterior MVP were found in 1 (1.3%), 30 (38.9 %), 22 (28 .5 %) and 24 (31.1%) pts, respectively. Length and thickness of the mitral leaflets that were measured by TTE and TEE were not significantly different . Chordal rupture was detected in 26 pts (33.7%), and 17 (65.4%), 6 (23%) and 3 (11.5%) of them were associated with posterior, anterior and both mitral leaflets, respectively. In comparison to intraoperative (IO) findings , sensitivity, specificity, positive and negative predictive value (PV+, PV-), diagnostic accuracy (DA) of TEE were 100, 100, 100, 100% and for TTE were 63.6, 100, 100, 55.5, 75%, respectively. Although smail number of pts had undergone MVS, good correlation was found between TEE and IO assesmen ı. If TEE is taken as a gold standard for diagnosis of CR, including all pts who have not undergone surgery, sensitivity, specificity, PV (+), PV (-),and DA of TTE for CR was 69.2, 86.2, 72, 84.6, and 80.5 %, respectively. In multiplane TEE assessment, best planes for anterior mitral leaflet prolapse and associated MR. were found to be between O and 10, for posterior leaflet and MR were between 70° and 90° and for TV prolapse and tricuspid regurgitation (TR) between 20° and 60°. In 39 out of 77 pts (50.6%) degree of MR was found to be one degree greater with TEE than that with TTE, and conversely, 31 out of 52 pts (59.6%) TR degree was one degree sınaller than that ofTEE. We conclude that, both TTE and TEE are suitable to diagnose prolapsed mitral and tricuspid leaflet(s) similarly, but TEE is superior to TTE in the precise assessment of the leaflet and chordal morphology, grade of an eccentric MR and when chordal rupture of mitralleaflets are associated.

10.History of Cardiology
Teoman ONAT
Page 510
Two cancellations and a Red Cross stamp issued by Belgium in 1987 was presented in whom Corneille Heymans, the Nobel Laureate of 1938 was honored. Corneille Heymans was bornon March 28, 1892 in Ghent and received his MD degree in 1921. He received the Nobel Prize in physiology and medicine in 1938 for his contributions to the basic control mechanisms of the cardiovascular and respiratory systems via sinus caroticu s. He developed an isolated head technique in which one dog served as a donor and another dog as recipient. This method allowed the cerebral circulation to be maintained in the recipient dog. Heymans found that the carotid vein is sensitive to changes in blood pressure and transmits a signal to the respiratory center in the brain. He also found that the carotid body is sensitive to changes in the !eve! of oxygen and carbon dioxide. For example, if arterial oxygen is !owered, the carotid body sends a signal to the respiratory center, and the ra te of respiration increases, so that uptake and transport of oxygen to the tissues are also increased.



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Quick Search



Copyright © 2024 Archives of the Turkish Society of Cardiology



Kare Publishing is a subsidiary of Kare Media.