ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
Archives of the Turkish Society of Cardiology - Turk Kardiyol Dern Ars: 19 (5)
Volume: 19  Issue: 5 - September 1991
1.Summaries of Articles

Pages 332 - 335
Abstract | English Full Text

2.Clinical Investigations Left Atrial Thrombi in Mitral Valve Disease and Coronary Angiography: Neovascularity and Fistula Formation
Ali Rıza KAZAZOĞLU, Serdar AKSÖYEK, Oktay SANCAKTAR, Tuğrul OKAY, Nuri ÇAĞLAR, Mehmet ÖZDEMİR, Cevat YAKUT
Pages 336 - 339
Romatizmal mitral kapak hastalığı bulunan hastalarda, sol atriyum trombüsüne, koroner arterler ve sol atriyum arasındaki neovaskülarite ve fistül oluşumunun anjiyografik bulgularının eşlik ettiği bildirilmiştir. Bu çalış¬ mada, açık mitral kapak cerrahisi uygulanan 47 hastanın ameliyat öncesi koroner anjiyogramları tetkik edilmiştir. Karşılaştırma cerrahi girişim sırasında tespit edilen bulgularla yapılmıştır. Operasyonda trombüs görülen 11 hastanın (% 23 ), 7’sinde anjiyogramda neovaskülarife görülmüştür, bir hastada anjiyogramda neovaskülarite olmasına rağmen operasyonda trombüs bulunmamıştır. Neovaskülarite, 8 hastanın 4'ünde sirkumfleks arter, birinde sağ koroner arter, 3'ünde de hem sirkumfleks arter hem de sağ koroner arterden kaynaklanmaktadır . Çalışma grubumuzda koroner anjiyografi sol atriyum trombüsü teşhisinde % 64 sensitivite, % 97 spesifisite, % 87 pozitif olasılık değeri göstermiştir . Bu çalışma, mitral kapak hastalığı bulunan hastalarda koroner anjiyografinin koroner arterler ve sol atriyum trombüsü arasındaki neovaskülarite ve fistül oluşumu varlığını ortaya koyabileceğini göstermiştir; fakat bu bulgu, atriyum trombüsü teşhisinde ancak tamamlayıcı olmaktadır.
Angiographic findings of neovascularity and fistula formatian between the coronary arteries and left atrium have occasionally been reported in patients with rheumatic mitral valve disease. In this study, preoperative coronary angiograms were evaluated in 47 patients who underwent open mitral valve surgery. Atrial thrombosis was present in 11 patients (23 %). Ncovasculatiry at the lefl atrial wall was angiographically visualised in 7 of these 11 patients (64 %) and in all but one of them atrial thrombi were found at surgery. In 4 of 8 patients (50 %) neovascularity arose from the circumflex artery, in 1 of 8 patients (12 %) from the right coronary artery and in 3 of 8 patients (37 %) from both the circumflex and right coronary artery. In our study group, this angiographic pattern furnished the following diagnostic values: sensitivity 64 %, specificity 97 %, positive prediclive value 87 %. This study showed that in patients with mitral valve disease, coronary angiography may reveal the presence of neovasculatiry and fistula formation between the coronary arteries and left atrial thrombosis, but this method is only complementary in the diagnosis of atrial thrombosis.

3.Cardic Echinococcosis and Surgical Treatment: Report of six cases
Aydın AYTAÇ, Halil TÜRKOĞLU, Tufan PAKER, M.Salih BİLAL, Atıf AKÇEVİN, Cihat BAKAY, Tayyar SARIOĞLU, Rüstem OLGA, Muzaffer ÖZTÜRK, Cemi DEMİROĞLU
Pages 340 - 344
1985-1989 yılları arasında Istanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitisü'nde, yaşları 12 ile 53 arasında değişen 5'i erkek, 1'i kadın 6 hasta kardiyak kist hidatik tanısıyla ameliyat edildi. Preoperatif dönemde hepsi semptomatik olan bu hastalarda elektrokardiografide kistin yerleşim yerine göre T dalgası değişiklikleri gözlendi. Ekokardiografi, tüm hastalarda kistin lokalizasyonu, büyüklüğü ve intramiyokardiyal derinliği açısından ameliyat bulgularıyla benzer bilgiler vererek tanıda önemli rol oynadı. Kistin yerleşim yeri 5 hastada sol ventrikül, 1 hastada ise sağ ventrikül idi. Hastaların hiçbirinde operatif mortalite ve postoperatif komplikasyon görülmedi. Onsekiz ile 54 ay arasındaki (ortalama 35 ay) takiplerde, bütün hastalar asemptomatik, ilaçsız ve NYHA sınıf I durumunda idi.
At the Institute of Cardiology of Istanbul University, 6 patients with cardiac echinococcosis were operated between 1985-1989. They were between 12 and 53 years of age, one being female. All patients were symptomatic. Echocardiography has played a major role in diagnosis. Cardiac hydatid cysts were Iocated in the left ventricular myocardium except one being in the right ventricular apex. There was no operative mortality and postoperative complications. All patients were found asymptomatic after a mean followup of 35 months (18 to 54 months) postoperatively.

4.Holter Monitoring of Cardiac Arrhythmias in Hemodialysis Patients
Nadi ARSLAN, Hüseyin ÇELİKER, Ali DEMİR, Y.Çiğdem GÖKÇE, Osman ONAT, Oğuz AYHAN, Harika ÇELEBİ
Pages 345 - 349
Kronik böbrek yetmezlikli olup, hemodiyalize giren vakalarda kardiyovasküler komplikasyonlara, bu arada aritmilere sıklıkla rastlanır. Bu komplikasyonlar mortalite yönünden bu vakalar için önemli bir risk oluş¬tururlar. 34 hemodiyaliz vakasında 24 saat süreyle, ambulatuar elektrokardiyogramla supraventriküler ve ventriküler seyrek (dakikada 30'dan az) ve sık (dakikada 30'dan fazla) aritmiterin hemodiyaliz sırasında ve sonrasındaki ilk 4 saat ile müteakip 8-24 saat içindeki sıklığı araştırıldı. Vakalarda hemodiyaliz sırasında her iki aritmi tipinde de bir artış gözlendi. Supraventriküler aritmilerde yalnızca sık aritmiler yönünden. (p<0.01), ventriküler olanlarda ise hem seyrek hem de sık aritmiler yönünden (sırasıyla p<0.05, p<0.01) önemli fark mevcuttu. Bu çalışma hemodiyaliz hastalarında aritmi yönünden. takibin. gerekliliğini bir kez daha vurgulamıştır.
Cardiovascular complications and arryhthmias are common observations in hemodialysis patients with chronic renal failure. The complications are risk factors for mortality in these patients. In 34 hemodialysis patients for a period of 24 hours, supraventricular and ventricular frequent (>30/ minute) and rate (>30/minute) arrhythmias were evaluated by ambulatory electrocardiograms, during hemodialysis and in the first four and subsequent 8- 24 hours afler hemodialysis respectively. We observed an increase in both types of arrhythmias. There were significant differences in frequent arrhythmias (p<0.01) of supraventricular type and in both frequent and rare arrhythmias (p<0.05 and p<0.01 respectivcly) of ventricular type This report once more stresses the importance of following up hemodialysis patients for arrhythmias.

5.Cold Pressor Test Combined With Isometric Handgrip During Radionuclide Ventriculography in the Diagnosis of Coronary Disease
İsmail EREN, Vedat SANSOY, Mefküre PLATİN, Afif BERKYÜREK, Fzt.Burhan POLAT, Deniz GÜZELSOY, Cem DEMİROĞLU
Pages 350 - 354
Soğuk uyarı (SU) ve izometrik egzersiz (lE) birlikte uygulanırken yapılan radyonüklid ventrikülografinin ( RV g) koroner arter hastalığı (KAH) tanısındaki değerini araştırmak amacıyla 10 normal ve 20 KAH'lı olguya çifte stress sırasında RVg yapıldı. Ortalama sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (EF) her iki grupta da test sonunda azaldı, ancak KAH'lı olgulardaki azalma normallere göre anlamlı olarak fazlaydı (% 9.8±6.1 'e karşı % 0.6±2.7, p<0.001). EF'unde test sonunda % 4'den fazla bir azalma KAH bulgusu olarak kabul edildiğinde, testin duyarlılığı % 80, özgüllüğü% 100 olarak bulundu. KAH'lı olguların % 80'inde test sırasında yeni duvar hareket bozukluğu (DHB) saptanırken normal olguların hiçbirinde DHB oluşmadı .
To assess the efficacy of cold pressor test combined with isometric handgrip in inducing ischemia detectable by radionuclide ventriculography (RVg), we used both tests to study 10 normal subjects and 20 patients with coronary artery disease (CAD). Mcan left ventricular ejection fraction (EF) decreased during the test in both groups, but the decrease in patients with CAD was more than in normal subjects (9.8±6.1 % vs 0.6±2.7 %, p<0.001). Considering a decrease of more than 4 % in EF an abnormal response, the sensitivity and the specificity of the test were found to be 80% and 100% respectively. Sixteen patients with CAD (80 %) showed new wall motion abnormalities during the test while no new wall motion abnormality was demonstrated in normal subjects. It is concluded that combination of cold stimulation and isometric handgrip test during RVg is a useful noninvasive test for the diagnosis and functional evaluation of CAD and may be used in subjects in whom adequate exercise cannot be accomplished.

6.Arrhythmias and Left Ventricular Functions in Patients with Acute Myocardial Infarction and bundie Branch Block
Ahmet ALPMAN, Muharrem GÜLDAL, Çetin EROL, Güneş AKGÜN, Celal KERVANCIOĞLU
Pages 355 - 359
Transmural akut miyokard infarktüsü (AMI) ve dal bloku olan 40 hastada 24 saatlik Holter ve ekokardiyografi ile aritmiler ve sol ventrikül fonksiyonları araştırıldı. Dal bloku olmayan transmural AMl'lü 144 hasta hastane dönemi için, bunların içinden alınan ve ortalama 15 ay izlenen 45 hasta ise hastane sonrası dönem için kontrol grubu olarak kullanıldı. Hastane döneminde, dal bloklu hastaların % 32'sinde komplike aritmi (değişik şekilli ve ikili ventriküler erken artım , ventriküler taşikardi, T üzerine R) görülmesine rağmen, bu hastalarda hastane-içi ölümlerinin % 77'si pompa yetersizliği sonucu meydana geldi. Izleme süresinde komplike aritmi görülme oranı bakımından dal bloku olan ve olmayan hastalar arasında anlamlı farklılık bulunmadı (% 14 .8 ve% 15.6). Dal bloklu hastalarda duvar hareket indeksi (95M.9 ve 6.3±0.6, p<0.01) ve sol ventriküler anevrizma oranı (% 52 .0 ve % 14.3, p<0.01) dal bloku olmayan hastalara göre daha yüksekti. Sonuç olarak I) AMI ve dal bloku olan hastalarda sol vetrikül disfonksiyonunun derecesi, dal bloku olmayan AMl 'lü hastalara göre daha yüksek bulunmuştur. 2) Komplike aritmi görülme oranı bakımından her iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır .
Arrhythmias and left ventricular functions were investigated in 40 patients having transmural acute myocardial infarction (AMI) and bundle branch block (BBB) with 24-hr Holter-monitoring and echocardiography. Asa control group, 144 patients with AMI but without BBB were evaluated during the inhospital phase, and 45 of them were followed up for an average of 15 months. In the hospital phase, although 32 percent of the patients with BBB had complicated arrhythmias (multiform, paired VPC, runs, R on T) 10 of the 13 patients who died did so from pump failure. During the follow-up period there was no significant difference between patients with BBB and without in regard to complicated arrhythmias (14.8% vs 15.6 %). In patients with BBB the wall motion index and the proportion who had a left ventricular aneurysm were greater than patients with BBB (9.5±0.9 vs 6.3±0.6, p<0.01 and 52.0 o/o vs 14.3 %, p<0.01, respectively). Hence, 1) Left ventricular dysfunction in patients with AMI and BBB is greater than in patients with AMI unaccompanied by BBB. 2) The frequency of complicated arrhythmias was not significantly different between the two groups.

7.Angiographic Progression of Coronary Heart Disease in Unoperated Patients
Ali ERGİN, Yalçın SÖZÜTEK, Şule KORKMAZ, Erdal DURU, Sengül ÇEHRELİ, Kenan ÖVÜNÇ, Siber GÖKSEL
Pages 360 - 365
Farklı şiddetlerde aterosklerotik lezyonu olan 73 hastaya ortalama 32.78 ±21.27 ay (4-48) aralıkla kontrol koroner anjiyografl yapıldı. Anjiyogramlar retrospektif olarak, darlık şiddetinde % 25 artma olarak tanımlanan progresyon açısından değerlendirildi. 38 hastada progresyon gözlendi, 35 hastada kaydedilmedi. Aterosklerotik lezyonda progresyon gözlenen ve gözlenmeyen gruplar arasında sigara, aile öyküsü, kolesterol, kan basıncı, obezite ve yaş yönünden anlamlı fark yoktu. Trigliserid düzeyi ? 200 mg/dl olanlarda, koroner arter hastalığı yaygınlık skoru yüksek olanlarda, ilk anjiyo öncesi elektrokardiyograflsinde Ml örneği olanlarda, sol ventrikül skoru yüksek olanlarda ve darlık oranı ? % 50 olan üç damar hastalarında progresyon anlamlı olarak daha sık görüldü. Koroner arterleri normal olanlarla, bir ve iki damar hastalarında progresyon farklı bulunmadı. Geçen süre ile progresyon arasında bir ilişki saptanmadı. Iki anjiyografl arasında miyokard infarktüsü geçiren 8 olguda da (% 100) progresyon saptandı. Bu çalışma ile, koroner aterosklerozis seyrinin hastadan hastaya büyük farklılıklar gösterdiği, değişik oranlarda darlık görülen veya görülmeyen segmentlerin hangisinde ve ne kadar zaman içinde progresyon olacağını tahmin etmenin güç olduğu sonucuna varıldı.
Coronary angiographic examinations were repeated after periods ranging between 4 to 48 months (mean 32.7±21.2) in 73 patients with varying degrees of atherosclerotic heart disease. Angiograms were retrospectively evaluated for progression (increase by 25 % of degree of stenosis). Progression of the disease was noted in 38 patients while no progression was observed in 35 patients angiograms. There was no significant difference of family history smoking habit, blood cholesterol level, arterial blood pressure, obesity or age between the group with atherosclerotic progression and the nonprogressive group. Atherosclerotic progression frequency was significantly higher in patients with blood triglyceride level exceeding 200 mg/dl, in those with high Ieft ventricle performance score, in those with electrocardiographically confirmed myocardial infaretion prior to the first angiographic examination and in those with triple vessel disease. Progression was not different in the patients with single or double vessel disease or in those with angiographically normal coronary vessels. The time elapsed between the two studies was not effective on the progression. Control angiograms of all eight patients who had myocardial infarction in the period between the two angiographic controls showed atherosclerotic progression. This study revealed that atherosclerotic course has a great variability between patients, and it is difficult to predict which vessel segment with or without lesions will show atherosclerotic progression and over how long a period.

8.Hemodynamic Findings in Right Ventricular Infarction
Vedat AYTEKİN, Canan Efendigil KARATAY, Nuran YAZICIOĞLU, Saide AYTEKİN, Cem DEMİROĞLU
Pages 366 - 369
Sağ ventrikül infarktüsü (Sağ V.l.)'nün hemodinamik ve elektrokardiyografik ( EKG) bulgularını incelemek amacıyla; yoğun bakım ünitesine (YBÜ) yatırılan akut inferior miyokard infarktüsü (A. Inf M.l.) tanılı 20 hasta değerlendirildi. Yaşları 32 ile 74 arasında değişen (ortalama 50.3:±8.6) hastaların 15'i erkek, 5'i kadındı. Hastalara başvuru sırasında, standart 12 derivasyonlu EKG yanında sağ prekordial derivasyonların (V3R, V4R, V5R, V6R) kaydı yapıldı. Sağ V.I. tanısı için V4R'da 1 mm ve üzerinde ST yükselmesi kriter olarak alındı . Hastaların 9'unda (% 45) V4R'da ST yüksekliği saptandı. 11 hastada ise aynı derivasyanda ST değişimi olmadı. İlk grup A, ikinci grup B grubu olarak isimlendirildi. Hastaların tümüne Y.B.Ü.'nde Swan-Ganz kateteri ile sağ kalp kateterizasyonu uygulandı. Sağ atrium, sağ ventrikül, pulmoner arter, pulmoner arter tıkalı basınçları ölçüldü, kalp indeksi hesaplandı. Sağ ventrikül diastol sonu basıncı A grubunda 5.1±3.8 mmHg, B grubunda 1.7±3.3 mmHg (p<0.05) kalp indeksi A grubunda 2.07±0.67 L/dk/m2, B grubunda 2.70±0.28 L/dk/m2 (p<0.02) bulundu. Diğer bulgularda her iki grup arasında anlamlı fark saptanmadı . Bu bulgularA. Inf. M.I. tanılı hastalarda V4R'da 1 mm ve üzerinde ST yüksekliği bulunmasının Sağ V.I. tanısını desteklediğini göstermektedir.
20 patients who had acute inferior myocardial infarction were examinted to investigate the hemodynamic and electrocardiographic (ECG) findings of right ventricular infarction (RVI). The subjects were 32 to 74 years old (mean: 50.3±8.6), 15 being male and 5 female. Right precordial lcads (V3R, V4R, VsR, V6R) were recorded in addition to the standard 12 lcad ECG on admission. ST segment elevation of 1 mm or in V 4R was accepted as an ECG criteria of RVI. ST segment elevation was detected in V4R in 9 (45 %) of 20 patients (group A). There were no ST segment changes in the same lead of the remaining 11 patients (group B). Right heart catheteterization was performed with Swan-Ganz catheter in all patients in the coronary care unit. Right atrial, right ventricular, pulmonary arterial, pulmonary capillary wedge pressures were measured, and cardiac index was determined. Right ventricular diastolic pressure values were 5.1±3.8 mmHg and 1.72±3.3 mmHg (p<0.05), and cardiac index values were 2.07±0.67 L/min/m2 and 2.70±0.28 L/min/m2 (p<0.02) in groups A and B, respectively. There were no significant differences in other values between these two groups. These findings show that the ST segment elevation of 1 mm or more in lead V 4R, in patients who have acute inferior myocardial infarction supports the diagnosis of RVI.

9.International Medical Publications 1990 from Turkey: Third Consecutive Leap-Year
Altan ONAT
Pages 370 - 377
Ünlü Science Citation Index'in 1990 yıllığınca kapsanan Türkiye kaynaklı tıp yayınlarının tarama sonucu 348 adet olduğu bulundu. Bunlardan tam metinli makale niteliğindeki 207'sinin referansları bu yazıda bildirildi. Tıp yayınlarımızın dünyadaki payı böylece binde 1.6'ya yükselmiş oldu ki, bu oran 1987'dekinin ikibuçuk katını temsil etmekleydi ve öncelik eden 6 yıllık izafı durgunluk döneminden sonra, hamle yıllarını oluşturdu. Bu atılımda, önceki geriliklerinden sıyrılan cerrahi, kadın-doğum, üroloji ve göz dallarının rolü büyüklü. Kurumlarımızdan Hacettepe, Marmara ve Karadeniz tıp fakülteleri lokomotif durumunda sayılır; nisbeten yeni kurulmuş ondan fazla sayıdaki fakültenin katkısı da küçümsenemez. Kardiyoloji dalı 8 makale ile yine vasat düzeyini korudu.
The Science Citation Index (SCI) included in its section on science and technology of "CD-ROM SCI 1990" 925 source items originating from Turkey among the data for the stated calendar year. Analysis of them revealed that 348 source items in medicine were comprised, 207 of which constituted articles and reviews. These were individually listed in this paper and analyzed. The share of Turkey in world's medical publications increased from 0.6 per mille in the mid- 1980s to 1.64 per mille in 1990. Branches having made notable progress were surgery, gynecology, urology and ophthalmology. Hacettepe University in Ankara remained the Ieading institution in international medical publications, but the share of the faculties formed in the last 25 years continued to rise substantially.

10.Reviews Signal-Averaged Electrocardiography and Predicting Patients at High Risk for Sudden Death
Oktay SANCAKTAR
Pages 378 - 386
Ventriküler taşikardileri olan hastalarda genellikle gecikmiş ve parçalanmış aktivasyon cepheleri bulunmaktadır. Yüzey elektrokardiyograma özel sinyal ortalama tekniği uygulanarak mikrovolt düzeyindeki bu anormal aktivite geç potansiyel ve/veya spektral türbülans olarak saptanabilir. Geç potansiyeller akut miyokard infarktüsü sonrası artmış ani ölüm ve ölümcül ventrikül aritmileri riski ile birlikte bulunurlar. Sinyal-ortalamalı EKG ile elde edilen bulgular, sol ventrikül fonksiyon bozukluğu gibi diğer klinik faktörlerden bağımsız olarak akut miyokard infarktüsü sonrası ani ölüm ve ventrikül taşikardisi gelişme riski hakkında bilgi verir. Sinyal-ortalamalı EKG diğer noninvaziv testlerle birlikte· kullanıldığında akut miyokard infarktüsü sonrası ani ölüm ve ventriküler taşikardi gelişmesi açısından yüksek risk taşıyan ve daha yoğun tanı ve/veya tedavi girişimleri gerekli olan hasta grubunu ortaya çıkarır. Sinyal-ortalamalı EKG aynı · zamanda elektrofizyolojik stimülasyon testi ile ventriküler taşikardi oluşturulabilen hastaları saptamada da yararlı bir yöntemdir.
Delayed and inhomogeneous depolarization is found in patients with ventricular tachycardia. This abnormal avtivity can be detected as Iate potentials or spectral turbulence by applying special signalaveraging techniques to the surface electrocardiogram. Late potenlials associate with an increased risk of sudden death and lethal ventricular tachyarrhmias after ML The information from a signal-averaged ECG is independent of other clinical factors, such as a depressed ventricular function, known to increase the risk of sudden death or VT after an acute ML A combination of noninvasive tests, including the signal-averaged ECG, can identify a high risk subset of patients following AMI for whom more intensive diagnostic and/or therapeutic measures are indicated. The signal-averaged ECG is also useful in detecting patients who are likely to have sustained ventricular tachyarrhythmias induced with electrophysiological stimulation testing.

11.Rescue PTCA: For Whom and When?
Tuğrul OKAY
Pages 387 - 393
Akut miyokard infaktüsünün ilk saatlerinde uygulanacak olan trombolitik tedavinin kısa ve uzun dönemli prognozu iyileştirici etkisi bugün için artık kabul edilen bir gerçektir. Trombolitik tedavi ile açılamayan infarktla ilgili artere uygulanabilecek olan anjiyoplastinin endikasyonları ise henüz belirlenememiştir. Bu konuda yayınlanmış randomize bir çalışma yoktur. Bu derlermede amaç yayınlanmış bulunan olgular ve kendi tecrübelerimiz ışığında kime ve ne zaman rescue PTCA yapılması gerektiğini belirlemeye çalışmaktır. Fibrin selektif olmayan trombolitik ajanların kullanıldığı olgularda kümülatif başarı % 87 reoklüzyon oranı ise% 14 olarak bulundu. Birden fazla anjiyografik risk faktörü olmayan (EF< % 30, üç damar hastalığı, 45° denfazla açılı lezyon), yüksek riskli olgularda rescue PTCA yapı¬labileceği sonucuna varıldı.
During the early hours of an evolving acute myocardial infarction, thrombolytic therapy can dramatically improve the prognosis of selected coronary patients. Although the necessity for thrombolytic therapy in evolving acute myocardial infarction has become clear, the subsequent use of angioplasty for closed arteries remains controversial To date there is a relative paucity of definitive data, and no results of a randomized study are available. The aim of this review is to summarize our experience and the published studies on rescue PTCA. The cumulative primary success and reocclusion rate for rescute PTCA in which non-fibrinselective agents was used, was 87 % and 14 %, respectively. It was concluded that rescue PTCA should be considered at least for high-risk patients and those who have no more than one angiographic risk factor.

12.Case Reports Aortic Valve Replacement With Aortic Homograft
İsa DURMAZ, Suat BÜKET, Mustafa ÖZBARAN, Alp ALAYUNT, Kaya SÜZER, Ahmet HAMULU, Faik OKUR, Yüksel ATAY, Ayhan TOKBAŞ, Hüseyin KARALİ
Pages 394 - 397
Aort kapak hastalıklarının cerrahi tedavisinde genellikle replasman yapılmaktadır. Hemodinamik özellikleri, antikoagülan kullanımına gerek olmaması, tromboembolik komplikasyonların görülmemesi ve enfeksiyonlara dirençli olması nedeniyle homogreftler aortik pozisyonda replasman için en iyi seçenektir. Homogreftlerin tek dezavantajı geç dejenerasyondur. Bu yazıda homogreft aort kapağı replasmanı yapılan altı aort kapak hastası takdim edilmiştir. Homogreft kapakların hazırlanması ve antibiyotikle sterilizasyonu kliniğimizde gerçekleştirilmiştir.
Replacement is generally performed in the surgical treatment of aortic valvular diseases. Homograft may be the best choice in the aortic position because of its good hemodynamic properties, unnecessary anlicoagulation treatment, rare thromboembolic complications and resistance to infection. The unique disadvantage of homografts is Iate degeneration. In this paper six patients were presented in whom aortic valve was replaced by using fresh homograft. Homografts were prepared in our department, and antiobiotic sterilization was performed.

13.Partially Anomalous Pulmonary Venous Drainage with Fallot's Tetralogy
Selmin KARADEMİR, Süheyla ÖZKUTLU, Semra ATALAY
Pages 398 - 399
Fallot tetralojili 359 olgudan ikisinde parsiyel anormal pulmoner venöz dönüş anomalisi saptandı. Fallot tetralojisinin klinik bulgularını gösleren her iki olguda da tanı ameliyat sonrası tespit edilen kardiyomegaliyi izah için yapılan kalp kateterizasyonu ve angiokardiyografı ile konuldu. Asemptomatik olan bu olguların yeniden ameliyatı düşünülmedi. Postoperatif dönemde klinik olarak hiçbir sebebe bağlanamayan hafif kardiyomegalili olguların tanıları arasında parsiyel anormal pulmoner venöz dönüş anomalisinin de düşünülmesi gerektiği belirtildi.
Partially anomalous pulmonary venous connection was found in two of a series of 359 patients (% 0.27) with tetralogy of Fallot. Both patients presented merely with the clinical features of tetralogy of Fallot. Anomalous pulmonary venous drainage was diagnosed by cardiac catheterisation 1 and 3 years postoperatively, performed to explain the existing slight cardiomegaly. Correction of tetralogy of Fallot without re-routing of anomalously draining vein can be performed without serious long-term sequelae if only one or two lobar vessels are affected.



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Quick Search



Copyright © 2024 Archives of the Turkish Society of Cardiology



Kare Publishing is a subsidiary of Kare Media.