ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 36 (1)
Cilt: 36  Sayı: 1 - Ocak 2008
1.
Yüksek serum ürik asit düzeyleri ile safen ven grefti hastalığı arasındaki ilişki
Relationship between elevated levels of serum uric acid and saphenous vein graft disease
Yusuf Tavil, Nihat Şen, Fatma Hızal, Sadık Kadri Açıkgöz, İrfan Taşoğlu, Salih Topal, Mehmet Rıdvan Yalçın
PMID: 18453781  Sayfalar 14 - 18
Amaç: Serum ürik asit (SÜA) yüksekliğinin koroner arter hastalığı ve kardiyovasküler ölümle ilişkisi birçok çalışmada gösterilmiştir. Bu çalışmada, koroner arter baypas ameliyatı geçiren hastalarda, uzun dönem safen ven grefti (SVG) açıklığının SÜA düzeyleri ile ilişkisi araştırıldı.
Çalışma planı: Çalışmaya, en az bir adet SVG kullanılarak yapılan koroner arter baypas cerrahisinden ortalama 5.6 yıl sonra elektif koroner anjiyografi ile değerlendirilen 192 hasta (152 erkek, 40 kadın) alındı. Hastalar SVG açıklığının derecesine göre iki grupta değerlendirildi; ven greftinde %50 veya daha fazla darlık olması hemodinamik olarak önemli kabul edildi. Serum ürik asit düzeyleri enzimatik kolorimetrik yöntemle belirlendi.
Bulgular: Safen ven greftleri 90 hastada (71 erkek, 19 kadın; ort. yaş 62±8) açık bulunurken, 102 hastada (81 erkek, 21 kadın; ort. yaş 62±10) darlık saptandı. Cerrahi ile anjiyografi arasındaki süre darlık saptanan grupta anlamlı derecede uzun bulundu (p<0.001). Greftin açık olduğu grupla karşılaştırıldığında, ortalama SÜA düzeyi darlık grubunda anlamlı derecede yüksek idi (4.9±1.2 mg/dl ve 5.8±1.4 mg/dl; p=0.02). Serum ürik asit düzeyleri, tek veya birden çok greftte darlık gelişen hastalar arasında anlamlı farklılık göstermedi (p=0.224). Çoklu regresyon analizinde, SVG hastalığının bağımsız belirleyicilerinin SÜA düzeyi (p<0.001), diyabetes mellitus (p=0.028) ve sigara içme (p=0.039) olduğu görüldü.
Sonuç: Bulgularımız, koroner arter baypas ameliyatı geçiren hastalarda artmış SÜA düzeyi ile SVG hastalığı arasında anlamlı ilişki olduğunu göstermektedir. Bu durum hiperürisemi için erken tarama ve antiürisemik tedavi gerektiğini düşündürmektedir.
Objectives: Several studies have shown an association between elevated serum uric acid (SUA) levels and coronary heart disease and cardiovascular mortality. We investigated the relationship between SUA levels and the patency of saphenous vein grafts (SVG) after coronary artery bypass graft (CABG) surgery.
Study design: The study included 192 patients (152 men, 40 women) who underwent elective coronary angiography after a mean of 5.6 years following CABG surgery, which involved the use of at least one SVG. The patients were divided into two groups depending on the extent of SVG patency. Stenosis of 50% or greater within the SVG was accepted as hemodynamically significant. Serum uric acid levels were determined with the enzymatic colorimetric method.
Results: Ninety patients (71 men, 19 women; mean age 62±8 years) were found to have patent SVG. Stenotic SVGs were detected in 102 patients (81 men, 21 women; mean age 62±10 years). The time interval between surgery and angiography was significantly longer in the stenotic group (p<0.001). Compared to patients without SVG disease, the mean SUA level was significantly higher in patients with SVG disease (4.9±1.2 mg/dl vs 5.8±1.4 mg/dl; p=0.02). Serum uric acid levels were similar in patients having stenosis in a single vein graft or multiple vein grafts (p=0.224). In multiple regression analysis, SVG disease was independently associated with SUA (p<0.001), diabetes mellitus (p=0.028), and smoking (p=0.039).
Conclusion: Our results show that there is a significant association between increased SUA levels and SVG disease in patients undergoing CABG, which may justify the need for early screening for hyperuricemia and antiuricemic treatment.

2.
Marfan sendromlu bir ailede ağırlık kaldırmanın yıkıcı kardiyovasküler sonuçları
Catastrophic cardiovascular consequences of weight lifting in a family with Marfan syndrome
Uğur Önsel Türk, Emin Alioğlu, Sanem Nalbantgil, Deniz Nart
PMID: 18453784  Sayfalar 32 - 34
Marfan sendromu esas olarak kas-iskelet, kardiyovasküler ve oküler sistemleri etkilemektedir. Ağırlık kaldırmak gibi izometrik aktiviteler aort duvarı boyunca önemli hemodinamik strese yol açar ve aort diseksiyonu ve yırtılmasına zemin hazırlayabilir. Otuz yaşında bir erkek hasta sırt ağrısı yakınmasıyla başvurdu. Hastanın tekrarlayan inguinal herni nedeniyle iki kez ameliyat geçirdiği; babasının ve bir büyük erkek kardeşinin ağırlık kaldırmaya bağlı gelişen bilinç kaybı sonrasında öldüğü; bir başka erkek kardeşinin de, ağırlık kaldırma sonrası ortaya çıkan sırt ağrısı yakınması nedeniyle yapılan incelemelerde De Bakey tip I akut aort diseksiyonu saptanması üzerine ameliyat edildiği öğrenildi. Boyu 1.80 m olan hastada uzun ekstremiteler ve araknodaktili dikkat çekmekteydi. Oskültasyonda, aort bölgesi üzerinde 1-2/6 şiddetinde üfürüm duyuldu. Göğüs grafisinde hafif kardiyomegali ve mediastinal genişleme izlendi. Transtorasik ekokardiyografide orta derecede aort yetersizliği, aort kökü ve çıkan aortta genişleme saptandı. Marfan sendromu tanısı konan hastaya kompozit aort kapağı-çıkan aort konduiti ile tam replasman uygulandı. Çıkan aort duvarının histolojik kesitlerinde medial kistik ve miksoid dejenerasyon ve media tabakasında çekirdek kaybı; von Gieson boyamasında elastik fragmentasyon ve elastik lamellar kaybı izlendi. Diğer aile bireylerinin taramasında, hastanın kızkardeşinde ve bir erkek yeğeninde de Marfan sendromuna rastlandı; iki erkek kardeşinde ise sistemik tutulum olmaksızın Marfanoid habitus vardı.
Marfan syndrome primarily involves the musculoskeletal, cardiovascular, and ocular systems. Isometric exercises such as weight lifting lead to significant stress along the aortic wall and predispose patients to dissection and rupture. A 30-year-old male patient presented with a complaint of back pain. He had a history of two operations for recurrent inguinal hernia. His father and elder brother died on separate occasions following loss of consciousness after weight lifting. He also had a brother who had undergone an emergency operation for De Bakey type I acute aortic dissection after presentation with acute back pain following weight lifting. The patient was 180 cm tall, had elongated limbs and arachnodactyly. On auscultation, there was a diastolic murmur of 1-2/6 over the aortic area. A chest roentgenogram demonstrated mild cardiomegaly and mediastinal widening. Transthoracic echocardiography showed moderate aortic insufficiency with dilatation of the aortic root and ascending aorta. He was diagnosed as having Marfan syndrome and underwent complete replacement with a composite aortic valve-ascending aortic conduit. Histologic sections of the ascending aortic wall showed medial cystic and myxoid degeneration and loss of nuclei in the media. Von Gieson staining showed elastic fragmentation and loss of elastic lamellae. Screening of other family members showed Marfan syndrome in his sister and in one of his nephews. His other two brothers had Marfanoid habitus without findings of systemic involvement.

OLGU BILDIRISI
3.
Esansiyel trombositemi veya polisitemi veralı üç olgudaakut koroner sendrom gelişimi
Development of acute coronary syndrome in three patients with essential thrombocythemia or polycythemia vera
Meltem Tekin, Serkan Gökaslan, Erdem Diker, Sinan Aydoğdu
PMID: 18453785  Sayfalar 35 - 38
Miyeloproliferatif hastalıklarda görülen koroner tromboza yaklaşım ve tedavisi hakkında bilinenler çok azdır. Bu olgularda gelişen miyokard infarktüsünün nedeni olarak en çok tartışılan konu, hiperviskozite ve trombositoz nedeniyle oluşan koroner trombüstür. Bu yazıda, akut miyokard infarktüsü ile başvuran polisitemia veralı bir, esansiyel trombositemili iki hasta sunuldu. Olguların üçü de erkekti; yaşları sırasıyla 33, 36 ve 46 idi. Hiçbir hastada diyabetes mellitus, hipertansiyon, hiperlipidemi ya da aile öyküsü yoktu. Tedavi olarak, erken başvuran bir olguda trombolitik tedavi; tüm olgularda akut koroner sendroma yönelik olarak aspirin, beta-bloker, anjiyotensin 2 reseptör blokeri, statin, düşük molekül ağırlıklı heparin, parenteral nitrat ve klopidogrel tedavileri; esansiyel trombositemiye yönelik olarak da hidroksiüre tedavisi uygulandı. Tüm olguların kontrol anjiyografilerinde koroner arterlerin açık olduğu izlendi.
Little is known about the management of coronary thrombosis in myeloproliferative disease. The occurrence of myocardial infarction in myeloproliferative disease is mostly attributed to coronary thrombosis due to hyperviscosity and thrombocytosis. We presented three cases of acute myocardial infarction associated with polycythemia vera in one patient (male, age 33 years) and essential thrombocytosis in two patients (male, ages 36 and 46 years). None of the patients had diabetes mellitus, hypertension, hyperlipidemia, or a positive family history. One patient with early presentation received thrombolytic therapy, and all the patients were treated with aspirin, beta-blocker, angiotensin 2 receptor blocker, statin, lowmolecular- weight heparin, parenteral nitrate, and clopidogrel for acute coronary syndrome, and hydroxyurea for essential thrombocytosis. Control angiographies showed patent coronary arteries in all the cases.

4.
Sağ ventrikül çıkış yolu taşikardisinin yeni ve basitleştirilmiş üçboyutlu haritalama tekniği ile ablasyonu: Olgu sunumu
Ablation of right ventricular outflow tract tachycardia using a new, simplified technique for three-dimensional mapping: a case report
Erdem Diker, Alper Canbay, Özlem Özcan Çelebi, Sinan Aydoğdu
PMID: 18453786  Sayfalar 39 - 43
Sağ ventrikül çıkış yolu taşikardileri, yapısal kalp hastalığı zemininde olmayan idiyopatik ventriküler taşikardilerin bir altgrubunu oluşturur. Taşikardi sırasında 12 kanallı yüzey elektrogramında sol dal bloku morfolojisi ve aşağı yönlenmiş frontal eksen vardır. Aritminin sürekli olmaması ve çıkış yolunun yapısı fokal aritmi kaynağının ablasyonunu güçleştirmektedir. Bu yazıda, Saleem ve ark. tarafından tanımlanan, yeni ve basitleştirilmiş bir üçboyutlu haritalama tekniği ile sağ ventrikül çıkış yolu taşikardi ablasyonu yapılan 32 yaşında bir erkek hasta sunuldu. Hasta, sol dal bloku inferior eksen morfolojisinde taşikardi atağı ile acil servise başvurmuştu. Uygulanan teknikte, bir spiral multipolar kateter sağ ventrikül çıkış yoluna yerleştirilmiş ve taşikardinin haritalanması - ablasyonu işlemine kılavuzluk etmiştir. Ablasyon sonrası birinci ve üçüncü ay kontrollerde hastanın semptomsuz olduğu görüldü.
Right ventricular outflow tract tachycardias comprise a subgroup of idiopathic ventricular tachycardias that occur in the absence of structural heart disease. Twelve-lead surface electrocardiography shows a left bundle branch block morphology and an inferiorly-oriented frontal axis during tachycardia. Non-sustained nature of arrhythmia and structure of the outflow tract makes catheter ablation of focal arrhythmia origin difficult. Herein, we presented ablation of right ventricular outflow tract tachycardia in a 32-year-old male patient using a new, simplified technique, described by Saleem et al., for three-dimensional mapping of the outflow tract. The patient was admitted with tachycardia of left bundle branch block with inferior axis morphology. In this technique, a spiral multipolar catheter was positioned in the right ventricular outflow tract and served as a guide for mapping and ablation. The patient was asymptomatic in the first and third months of the procedure.

DERLEME
5.
Obstrüktif uyku apnesi sendromu ve kardiyak aritmi
Obstructive sleep apnea syndrome and cardiac arrhythmias
Nihal Akar Bayram, Erdem Diker
PMID: 18453787  Sayfalar 44 - 50
Obstrüktif uyku apnesi sendromu (OUAS), uyku sırasında tekrarlayan üst solunum yolu obstrüksiyonu epizodları ve sıklıkla arteryel oksijen satürasyonunda azalma ile tanımlanan bir durumdur; patofizyoloji uyku sırasında posterior farenksin tekrarlayıcı tıkanmasıdır. Erişkinlerde sıklığı erkeklerde %4, kadınlarda %2’dir. Etkilenen hastalarda morbidite ve mortalitenin en önemli nedeni kardiyovasküler komplikasyonlar ve trafik kazalarıdır. Kardiyovasküler komplikasyonları, sistemik arteryel hipertansiyon, koroner arter hastalığı, konjestif kalp yetersizliği ve kardiyak aritmidir. Apnenin ilk dönemlerinde geçici parasempatik aktivite artışı ile bradiaritmiler; apne epizodu sonrası ortaya çıkan uyanma ve sempatik aktivite artışı ile taşikardi oluşmaktadır. En sık görülen aritmi kalp hızının siklik değişkenliğidir. Aritmilerin çoğu OUAS’ye bağlı ortaya çıkmakta ve OUAS tedavisi ile ortadan kalkmaktadır. Hastaların ileti sistemlerinde bu aritmileri açıklayabilecek bir elektrofizyolojik bozukluk saptanmamıştır.
Obstructive sleep apnea syndrome (OSAS) refers to recurring episodes of upper respiratory track obstruction and frequent decreases in arterial oxygen saturation due to repetitive occlusions of the posterior pharynx during sleep. Its prevalence in adult population is 4% in men and 2% in women. The most important causes of morbidity and mortality in affected patients are traffic accidents and cardiovascular complications including systemic arterial hypertension, coronary artery disease, congestive heart failure, and cardiac arrhythmias. The initial phases of apnea are associated with a transient increase in the parasympathetic activity resulting in bradyarrhythmias, followed by tachycardias due to increased sympathetic activity and arousal after the end of apnea episodes. The most frequent arrhythmia in OSAS is cyclic variation of heart rate. Most of the arrhythmias seen in OSAS are secondary to OSAS and disappear with OSAS treatment, without any electrophysiological conduction system abnormalities.

6.
Türk kardiyovasküler tıp makaleleri 2007 yılındagöreceli olarak yerinde sayıyor
Turkey’s articles in cardiovascular medicine were stagnant in 2007
Altan Onat
PMID: 18453788  Sayfalar 51 - 65
Kardiyovasküler tıp alanında 2007 yılında Türkiye kaynaklı uluslararası yayınlar, Web of Science’tan Science Citation Index’in CD edisyonuna kaynak dergiler ve yalnızca tam metinli makaleler dikkate alınarak değerlendirildi. Birden fazla kurumdan ya da bilim dalından çıkan ortak yayınlar için bir kesirsel kredi sistemi uygulandı. Geçen yıl CD edisyonunda taranan dergilerde kardiyovasküler tıp alanında, Türkiye’den çıkan tam metinli makale sayısı önceki yıla göre az farkla 187’ye yükselirken, dünyadaki payımız binde 10.0 düzeyinde kaldı. Yayın üretiminin 4/5’i erişkin kardiyolojisindendi. Makalelerin yayımlandığı dergilerin ortanca impakt faktörü 1.51 ile (dörttebir dilimler aralığı 0.99-2.23) geçen yıldakine çok benzerdi. Etki değeri 3.5 veya daha yüksek olan dergilerde yayımlanan makale sayısı 17’ye ulaştı. Dört yıllık 2004-07 döneminde erişkin kardiyolojisinde 501, kardiyovasküler cerrahide 111, çocuk kardiyolojisinde 32 makale üretildi. Üretkenlikte en önde giden dört kurumumuz Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi, Siyami Ersek Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Merkezi, Başkent Üniversitesi ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi idi. Köklü tıp fakültelerimiz bu yıl da bu alanda kendilerinden bekleneni vermemeyi sürdürdü. Yetkililerce bir reforma geçilmezse, alandaki yakın ve orta vadeli gelecek iç açıcı olmayacaktır.
The output of publications in cardiovascular medicine during 2007 originating from Turkey’s institutions was evaluated based on data of the Web of Science. After exclusion of meeting abstracts and letters to the editor, articles in fulltext appearing in source publications of Science Citation Index CD Edition alone were included. A weighted credit system was used for items published jointly with a foreign or noncardiological discipline. Turkey’s publications rose to 187 articles and her share of world publication remained at 10.0 per mille. Four-fifths of the output originated from adult cardiology. The median impact factor of periodicals in which these articles were published remained stable as in the previous year, with 1.51 (interquartile range 0.99- 2.23). The number of papers published in journals with an impact factor 3.5 or over rose to 17. In the 4-year period of 2004-07, 501 papers were published in adult cardiology, 111 in cardiovascular surgery, and 32 in pediatric cardiology. While Turkey Yüksek Ihtisas Hospital, Siyami Ersek Cardiovascular Surgery Center, Gülhane Military Medical Academy, and Başkent University formed the four leading centers generating the cardiovascular publications, the established medical faculties persisted to fail to exhibit a performance commensurate with their past. Unless new reforms are put in place, short-to-mid-term future will continue to cause disappointment about these institutions.

7.
Görüntülü olgu örnekleri: Olağandışı görünümlü trombüsün eşlik ettiği kalsifiye sol ventrikül anevrizması
Unusual thrombus associated with calcific left ventricular aneurysm
Gamze Kaynar, Haldun Müderrisoğlu, Ali Oto
PMID: 18453789  Sayfa 66

EDITÖRE MEKTUP
8.
Editöre Mektup
Letter to Editor
Murat Biteker, Nilüfer Eksi Duran, Mehmet Özkan
PMID: 18453790  Sayfalar 67 - 68
Ekim 2007 tarihli 7.sayıda yayınlanan İntrakardiyak tümörü andıran mitral anülüs kalsifikasyonu başlıklı yazı için değerlendirme yazısıdır
Ekim 2007 tarihli 7.sayıda yayınlanan İntrakardiyak tümörü andıran mitral anülüs kalsifikasyonu başlıklı yazı için değerlendirme yazısıdır

OLGU GÖRÜNTÜSÜ
9.
Uzman Yanıtları
Answers of specialist
Cemil Gürgün, Giray M. Kabakcı, Ata Kırılmaz, Okan Erdoğan, Meral Kayıkçıoğlu
Sayfalar 69 - 72
Makale Özeti |Tam Metin PDF

EDITÖRE MEKTUP
10.
Kardiyoloji yayınlarında gündem ve yorumlar
Comment on cardiology publications
Ertan Ural
Sayfa 73
Makale Özeti |Tam Metin PDF



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama



Copyright © 2024 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi