ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 31 (12)
Cilt: 31  Sayı: 12 - Aralık 2003
DIĞER YAZILAR
1.
Tkd Arşivi' nin 2003 Yılı Bir Geçiş Yılı Oldu
2003, a Year of Transition for the Archives of the TSC

Sayfalar 735 - 736
Makale Özeti |Tam Metin PDF

2.
Türk Kardiyoloji Derneği Atrial Fibrilasyon Tanı ve Tedavi Kılavuzu
TSC Guidelines on Diagnosis And Management of Atrial Fibrillation

Sayfalar 737 - 761
Makale Özeti |Tam Metin PDF

3.
Tekharf 2003 Yılı Tarama Takibi: Ölüm ve Koroner Olaylara İlişkin Sonuçlar Şehirlilerde Mortalitenin Azaldığına İşaret
The Risk Factor Survey of 2003 in Western Turkey Indicates Trend to Declining Coronary Mortality and Urban Overall Mortality
Altan ONAT, Mehmet YAZICI, İbrahim SARI, Serdar TÜRKMEN, Bülent UZUNLAR, Hüseyin UYAREL, Mehmet ÖZMAY, Vedat SANSOY
Sayfalar 762 - 769
TEKHARF Çalışmasının temelde Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde oturan kohortu, toplam ve koroner kalp hastalığı (KKH) mortalitesi ile yeni koroner olay prevalanslarını da değerlendirmek amacıyla, 27 ay aradan sonra 2003 yılı Ağustos ayında tarandı. Ölüm konusunda 1. derece akraba ve/veya sağlık ocağı personelinden bilgi alındı; yaşayanlarda bilgi edinmekten başka, fizik muayene ve 12-derivasyonlu EKG kaydı yapıldı. Yeni koroner olay tanımına, son taramadan beri gelişen fatal ve fatal olmayan miyokard infarktüsü, yeni stabil angina ve/veya miyokard iskemisi girdi. 758’i erkek, 802’si kadın olmak üzere, 1560 kişilik örneklemden 1028’i muayene edildi, 422 kişi hakkında bilgi edinildi ve 18 erkek ile 13 kadının öldüğü belirlendi. Yaklaşık 2965 kişi-yılı süreli takip sağlandı. Ölenlerden 11’i KKH kökenli sayıldı. Bu taramada yıllık tüm ölüm oranı bin erişkinde 10.5, koroner mortalite binde 3.7 düzeyindeydi. Kırkbeş ila 74 yaş kesiminde toplam mortalite binde 13.4, KKH ölüm prevalansı binde 4.2 olarak hesaplandı. Toplam 27,5 yeni fatal ve fatal olmayan koroner olay, yıllık binde 10.6 erişkine karşılık geldi. Taramada ayrıca 11 yerleşim biriminden rastgele yöntemle 38 ile 69 yaşları arasındaki 200 erkek ve kadın yeni olarak kohorta dahil edildi. Son üç takip taramasında, toplam yeni koroner olaylar değilse de, 45-74 yaş kesiminde tüm ölümler ile koroner kökenli ölümler azalma eğilimi sergiledi: koroner mortalite bin kişi-yılında 4.95’e, toplam ölümler bin kişi-yılında 12.0’ye geriledi. Ölümlerdeki gerileme eğilimi özellikle kentsel kesimde yoğunlaştı.
With the aim of assessing, among others, the coronary morbidity and mortality in the past 27-month period, the last survey of the Turkish Adult Risk Factor Study was conducted in August, 2003 in the Marmara and Central Anatolian regions. Epidemiological methods applied were as previously described. In a total of 1560 individuals of the cohort, 1028 men and women were examined. Furthermore, information was obtained in 422 persons, and death was ascertained in 18 men and 13 women. Eleven new deaths of coronary origin were diagnosed at a follow-up over 2965 person-years. Estimated annual all-cause mortality amounted to 10.5 per mille, coronary mortality to 3.7 per mille. In the age-bracket 45-74 years, total mortality was 13.4 and coronary mortality 4.2 per mille. A total of 28 cases of new fatal and nonfatal coronary heart disease (CHD) corresponded to an annual rate of 10.6 per mille. Furthermore, randomly selected 200 men and women aged 38 to 69 years from 11 communities were newly recruited in the survey’s cohort for future follow-up. Though no evidence for a reduction existed in overall new CHD events, coronary and overall mortality tended to decline (to 5 and 12 per 1000 person-years, respectively) since year 2000; the decline in overall mortality appeared to take place in urban areas.

4.
Kalp Hızı Türbülansı Uzun QT Sendromunun iyi bir Öngördürücüsü Degil mi?
Heart Rate Turbulence Does Not Seem To Be A Good Predıctor in Long Qt Syndrome
Ersel ONRAT, Dayimi KAYA, Ataç ÇELİK, Mehmet MELEK, Kadir KERPETEN, Celal KİLİT, İrfan BARUTÇU, Ali Metin ESEN
Sayfalar 770 - 775
Uzun QT sendromu (UQTS) elektrokardiyogramda QT uzaması, klinikte tekrarlayan senkop atakları, ventriküler aritmiler ve ani ölümle seyreden bir hastalıktır. Kalp hızı türbülansının (HRT), miyokard infarktüsü sonrasında mortaliteyi ve ani ölümü saptamada güçlü bir ön belirleyici olduğu saptanmıştır. Bizde çalışmamızda ani ölümlerin gözlendiği UQTS’lu hastalarda HRT parametrelerini araştırdık. UQTS olan 4 erkek hasta (ort yaş 12.5±1.8) çalışmaya kabul edildi. Hastaların ilaç kullanmadıkları dönemde 24 saatlik ambulatuvar elektrokardiyogram kayıtları, Reynolds marka kaydedicilerle kaydedildi. Aritmi analizi Reynolds Medical Pathfinder Software Version V8.255 ile yapıldı. HRT analizi HRT! View Version 0.60-0.1 software program yapılarak, “turbulence onset (TO)” ve “turbulence slope (TS)” değerleri belirlendi. Holter kayıtlarında, tüm hastalar sinüs ritminde idi, hiçbir hastada atriyal fibrilasyon, ventriküler ve supraventriküler taşikardi atağı gözlenmedi. Hastaların TO ve TS değerleri normal sınırlarda bulundu. Tüm hastaların TO değerleri 0 dan küçük, TS değerleri 2.5 dan büyüktü. Sonuç olarak HRT, UQTS’lu hastalarda ani ölümü ve mortaliteyi saptamada, miyokard infarktüsünde olduğu gibi belirleyici görünmemektedir.
The long QT syndrome (LQTS) is associated with recurrent syncope, ventricular arrhythmias and sudden death. It was shown that heart rate turbulence (HRT) predicts mortality and sudden cardiac death following myocardial infarction. In this study our aim is to examine HRT parameters in sudden cardiac death survivors with LQTS. Four patients with LQTS (mean age 12.5±1,8) were included in the study. Their 24 hours ambulatory electrocardiograms (ECGs) were recorded with Reynolds recorder device in a drug free period. Holter recordings were analyzed with Reynolds Medical Pathfinder Software Version V8.255. HRT was determined with HRT! View Version 0.60-0.1 software program and turbulence onset (TO) and turbulence slope (TS) were determined. In Holter recordings all patients where in sinus rhythm and atrial fibrillation, ventricular and supraventricular tachycardia attacks were not observed. TO and TS values of patients were found within normal range. TO values were lower than 0 and TS values were bigger than 2.5. In conclusion, HRT has no predictive value for assessing mortality and sudden death following myocardial infarction in patients with LQTS. HRT may not be a good risk predictor for LQTS.

5.
Kardiyolojide Güncel Kök Hücre Uygulamaları
Applications of Stem Cell Implantation in Cardiology
Ayhan OLCAY, Yılmaz NİŞANCI, Murat SEZER, Önal ÖZSARUHAN
Sayfalar 776 - 780
Modern kardiyolojide trombolitik tedavi, primer anjiyoplasti ve yeni antiagregan tedavilerin başarısına rağmen, akut miyokard infarktüsünde önemli miktarda miyokard hasarı oluşmaktadır. Bugüne kadar kalp kasının postmitotik bir organ olduğu ve bölünerek rejenerasyon yeteneğinin olmadığı düşünülmekte idi. Son dönemlerde yapılan hayvan ve insan çalışmalarında kardiyak miyositlerin belli bir oranda rejenere olabildiği gösterilmiştir. Miyokardiyal miyositlerin çoğalabileceği gösterildikten sonra yapılan çalışmalarda bu döngünün farklı hücresel tedavi ve sitokinler ile hızlandırılabileceği yolunda ümit vadeden sonuçlar ortaya konmuştur. Kemik iliğinden alınan veya sitokinler aracılığı ile mobilize edilen kök hücreler ve iskelet kasından alınan miyoblastlar farklı yöntemlerle miyokarda verilmiş ve olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Bu yazıda kök hücre uygulamalarının miyokard infarktüsü sonrası ve kronik koroner iskemisi olan hastalardaki uygulamaları ile ilgili güncel bilgiler derlenmiştir.
angioplasty, an important amount of myocardial damage occurs in acute myocardial infarction. Until recently myocardium was thought to be a postmitotic organ and had no regenerative ability. In recent human and animal studies it has been shown that cardiac myocytes can be regenerated to a certain extent. Recent studies also promise that myocyte regeneration cycle can be modified by cellular therapies or some cytokines. Promising results were obtained by implantation of skeletal myoblasts and stem cells obtained or mobilized by cytokines from bone marrow into the myocardium via different routes. Our review summarizes current studies about stem cell therapies in post myocardial infarction period and in chronic ischemic heart disease.

6.
Radyokontrast İlişkili Nefropati
İbrahim BAŞARICI, Aytül BELGİ
Sayfalar 781 - 788
Radyokontrast ilişkili nefropati (RKİN), kontrast madde kullanılan tanı ve tedavi girişimlerinden sonra görülebilen, hastane-içi morbidite ve mortaliteye neden olan önemli bir komplikasyondur. Risk altındaki hastaların tanınması ve bazı önlemlerin alınması, RKİN gelişme sıklığını önemli ölçüde azaltır. Bu makalede, bugüne kadar yapılan epidemiyolojik ve deneysel incelemeler ışığında, RKİN’nin klinik sonuçları, risk faktörleri ve korunma yöntemleri ele alınmıştır.

7.
Paget-Schrotter Sendromlu Bir Olgu: Nadir Bir Üst Ekstremite Ven Trombozu
A Case with Paget Shrotter Syndrome: A Rare Primary Upper Vein Thrombosis
Göksel ÇAGIRCI, Özcan ÖZDEMİR, Ayça BOYACI, Hatice ŞAŞMAZ, Emine KÜTÜK
Sayfalar 789 - 792
Üst ekstremıite derin ven tranıbo ıt (ÜEDVT) oldukça nadirdir ve vücuttaki derin ven tronıbozlarınm yalnızca %1- 2'sini oluşturur. Primer ÜEDVT nadir bir durumdur ve efor tronıbozu veya idiyapalik olarak gruplandırıltr. PagetSchrotter sendromu, efor tronıbozu, 1875 yılında ağır bir egzersiz sonrası genellikle baskın olan kolda kendiliğinden ÜEDVT gelişen hastalarda tanımlanmıştır. Ağır egzersiz damar intinıasında mikrotravmaya neden olmakta ve koagülasyon kaskadının aktivasyonuna yol açnıaktadu: Tedavinin temel taşı olan antikoagülasyon venöz ko ilaterallerin açıklığının sağlanmasına yardımcı olur ve tronıbüsün ilerlemesini aza/tu: Bu yazıda iyi gelişmiş kollateralleri olan ve warfarin ile başarılı olarak tedavi edilmiş bir olgu sunulmuştur. Kullandığı kolunda ağrı ve şişme ile başvuran genç bir hastada Paget-Schrotter sendromu ayıncı tanıda düşünülmelidir. Sunulan olguda oral antikoagülan uygulanmış olsa da, bu genç hastalarda post-trombotik sendrom gibi hayat kalitesini etkileyebilecek komplikasyonların gelişimini önlemek amacıyla trombolitik tedavi gibi daha yoğun tedavi şekilleri önerilmektedir.
Thrombosis of deep veins of the upper extremity (UEDVT) is quite rare, accounting for only 1-2% of deep ve in thrombosis in the body. Primary UEDVT is a rare disorder that refers either to effort thrombosis or idiopathic UEDVT. Paget-Schrotter syndrome, effort thrombosis, was initially deseribed in 1875 in the patients w ith spontaneous UEDVT, usually intheir dominant arnı, after a strenous activity. The heavy exertion causes microtrauma to the vessel intima and leads to activation of the coagulation cascade. Anticoagulation, the comerstane of the therapy, helps to maintain patency of venous collaterals and reduces thrombus propagation. In this paper, we present a patient with well-developed collaterals, and could be treated w ith warfarin successfully. Paget-Schrotter syndrome should be considered in the dif.ferential diagnosis in a young patient admitted with pain and swelling of dominant upper extrenıity. Although the patient, presented in this paper, was treated with anticoagulation successfully, to prevent the complications such as post-thronıbotic syndrome that nıay affect the health quality of these young patients, more aggressive treatnıents, such as thronıbolysis, should be considered.

8.
Yazar Dizini
Author Index

Sayfalar 793 - 798
Makale Özeti |Tam Metin PDF

9.
Konu İndeksi
Subject Index

Sayfalar 799 - 802
Makale Özeti |Tam Metin PDF



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama



Copyright © 2024 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi