1. | Makale Özetleri Summaries of Articles Sayfalar 68 - 71 Makale Özeti | |
2. | Ventriküler Takikardi ve Ventriküler Fibrilasyonlu Hastaların Tedavisinde Otomatik Defibrilatör Clinical Investigations AICD in the Treatment of Patients with Ventricular Tachycardia and Fibrilation Belhan AKPINAR, Sinan GÜRSOY, Peter MARCX, Yves Van MOLHEM, Francis WELLENS, Pedro BRUGADASayfalar 72 - 74 Haziran-Aralık 1990 tarihleri arasında ventriküler takikardi (VT) ve ventriküler fibrilasyon tanısı alan 64 hastadan 21'ine yaşamı tehdit eden ventriküler aritmi nedeniyle AICD (otomatik yerleştirilebilen kardioverter defibrilatör) cihazı implante edildi. Hastalardan onaltısı erkek, beşi kadındı. Yaş ortalaması 63±3 olup en genç hasta 18 en yaşlı hasta 87 yaşındaydı. AICD implantasyonu için endikasyon, Brugada ve arkadaşları tarafından geliştirilen "karar ağacı" na göre kondu. Buna göre sadece antiaritmik medikal tedavi ile iki yıl içindeki ani ölüm riski % 10'dan düşük olarak saptanan hastalar medikal tedaviye alındı. Bu riskin % 10'dan fazla olduğu saptanan hastalara medikal tedaviye ek olarak AICD cihazı takıldı. Sadece medikal tedavi gören grupta (Grup I), altı aylık mortalite 0 idi. AICD grubunda (Grup II), operatif mortalite 0 olup geç dönemde iki hasta kaybedildi. AICD grubunda altı aylık kontrolda altı hastadan 22 şok detekte edildi. |
3. | İskemik Papiller Kas Disfonksiyonuna Bağlı Kronik Mitral Yetersizliğinde Koroner Arter Lezyonlarının Dağılımı Distribution of Coronary Artery Lesions in Chronic Mitral Valve Regurgitation Due to Ischemic Papillary Muscle Dysfunction Serdar AKSÖYEK, Tuğrul OKAY, Oktay SANCAKTAR, Ali Rıza KAZAZOĞLU, Mehmet ÖZDEMİRSayfalar 75 - 78 Bu çalışmada iskemik papiller kas disfonksiyonuna bağlı mitral yetersizliği (MY) olan ve olmayan koroner arter hastaları retrospektif incelenerek koroner arter lezyonlarının dağılımı ile mitral yetersizliğinin ilişkisi araştırıldı. İskemik papiller kas disfonksiyonuna bağlı mitral yetersizliği dışındaki olası sebepler çalışma kapsamına alınmadı. Çalışmayı 4839 koroner arter hastalığı (koroner arterlerinde % 50 ve fazla darlık saptanan) olgu oluşturdu. Bunlardan 65 olguda koroner arter hastalığı (KAH) ile birlikte iskemik MY mevcuttu. KAH olup da MY olmayan 4774 olgu ise kontrol grubunu oluşturdu. Her iki grup, koroner arter lezyonlarının dağılımı yönünden araştırıldı. Papiller kas disfonksiyonuna bağlı mitral yetersizliği bir veya birden fazla damar tutulumunda seyrek olmayarak gözlendi. Bununla beraber üç damar tutulumunda daha sık görülme eğilimi vardı (p<0.10). Sağ koroner ile sol sirkumfleks arter tutulumunda ise tek, diğer kombinasyonlardaki çift ve üç damar tutulumuna göre görülme olasılığı belirgin olarak yüksekti (p<0.05). |
4. | Björk-Shiley ve Medtronic-Hall Yapay Kapakları Kullanılan Hastaların Klinik Sonuçları Follow-Up of Patients Having Had Replacement with Björk-Shiley and Medtronic-Hall Prostheses Halim SONCUL, Levent GÖKGÖZ, Oğuz TATLICAN, Ali ERSÖZ, Sedat KALAYCIOĞLU, Melih KAPTANOĞLU, Ali YENERSayfalar 79 - 82 Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs ve Kalp-Damar Cerrahisi Kliniğinde Nisan 1987 ile Nisan 1991 tarihleri arasında ameliyat edilen 140 hastaya 153 Björk-Shiley, 130 hastaya da 168 Medtronic-Hall kapak protezi kullanılmıştır. Björk-Shiley kullanılan hastaların 21'ine aort kapak replasmanı, 106'sına mitral kapak replasmanı, 13'üne ise aort+mitral kapak replasmanı yapılmıştır. Bu hastalar ortalama 40.3 ay (16-54) süreyle takip edilmiş olup yaş ortalamaları 35.1'dir. Medtronic-Hall kullanılan hastaların ise 32'sine aort kapak replasmanı, 60'ına mitral kapak replasmanı, 38'ine de aort ve mitral kapak replasmanı yapılmıştır. Bu hastalar ortalama 19.6 ay (8-37) süreyle takip edilmiş olup yaş ortalamaları 33.5'dir. İki farklı tip yapay kapak kullanılan hastalarda erken ve geç dönemdeki mortalite ve morbidite ile takip edilen süre içerisindeki yaşam süresiyle komplikasyonsuz yaşam süresi bakımından grupların birbirlerine herhangi bir üstünlüğü gösterilememiştir. |
5. | Miyokard Korunmasında "Warm Induction" Uygulamasının Postoperatif Dönemde Ventrikül Performansı Üzerine Etkisi Effects of Warm Cardioplegic Induction on Postoperative Left Ventricular Performance Alp ALAYUNT, Suat BÜKET, Mustafa ÖZBARAN, Faik OKUR, Berent DİŞÇİGİL, Yüksel ATAY, Kaya SÜZER, İsa DURMAZSayfalar 83 - 87 Miyokardın krosklemp süresince korunması için kardiyoplejinin sıcak indüksiyon metodu ile verilmesinin, soğuk indüksiyona göre daha üstün olup olmadığını araştırmak üzere 15'er kişilik iki hasta grubunda prospektif bir çalışma yapılmıştır. Kardiyoplejik solüsyon olarak kan kardiyoplejisi kullanılmıştır. 1. grupta sıcak indüksiyon, soğuk idame, terminal sıcak kan kardiyoplejisi (warm induction, cold maintanace, hot shot) verilmiştir. 2. grupta uygulanan kardiyoplejideki tek fark indüksiyonun soğuk olarak yapılmasıdır. Postoperatif 0. gün, 1. gün sabahı ve aynı gün sabahı sıvı yüklemesi sonrası her hastanın kardiyak indeksi, pulmoner arter basıncı, sol ventrikül stroke work indeksi, pulmoner kapiller wedge basınçları ölçülmüştür. Bulgular Student-t testi ile istatistiksel değerlendirmeye alınmıştır. Sıcak indüksiyon yapılan hastalarda hemen tüm aşamalarda kardiyak indeks ve stroke work indeksleri diğer gruba oranla yüksek bulunmuş (p<0.01), aynı zamanda pulmoner arter basınçlarının sıcak indüksiyon grubunda daha düşük olduğu görülmüştür (p<0.01). Her iki grup hastada da postoperatif dönemde infarktüs veya düşük debi problemi ile karşılaşılmamıştır. Çalışmamız sonucunda sıcak idüksiyon uygulanan grupta hastaların miyokard performanslarının soğuk indüksiyon uygulanan gruba oranla daha iyi olduğu, bu hastaların volüm yüklemesine daha iyi yanıt verdiği görülmüş, sıcak kardiyoplejik indüksiyonun miyokard soğuk indüksiyona oranla daha iyi koruduğu sonucuna varılmıştır. |
6. | Normotermik Aerobik Devamlı Kanlı Kardiyopleji Tekniğinin Hemodinamik Yönden Değerlendirilmesi Hemodynamic Evaluation of Continuous Normothermic Aerobic Blood Cardioplegia Murat DEMİRTAŞ, Sabri DAĞSALI, Sümer TARCAN, Ulu SUNGU, Hacı AKAR, Nihan BATURAY, Sevim CANİKSayfalar 88 - 93 Günümüzde açık kalp cerrahisinde miyokard korunmasına standart yaklaşım, soğuk anaerobik arresti ilke edinmiştir. Devamlı normotermik kanlı kardiyopleji ise bu konuda yeni uygulamaya başlanan bir tekniktir. Böylece aerobik arrest sağlanmakta ve soğuk iskeminin hücre bütünlüğü ve enzimatik fonksiyonlar üzerine zararı etkilerini de içeren bir takım dezavantajlardan kaçınılmış olmaktadır. Kliniğimizde Eylül 1991-Kasım 1991 tarihleri arasında aorto-koroner bypass ameliyatı olan 10 hastada bu yöntem kullanılmıştır. Dokuzu erkek, bir kadın olan olguların yaş sınırları 34 ile 69 arasında değişmektedir (ort. yaş 53.4±10.36). Operasyonlarda 2 ile 4 arasında değişen sayıda distal anastomoz (ort. 2.7±82 anastomoz/hasta) yapılmıştır. Hiperkalemik kristalloid solüsyonla 1:4 oranında dilüe edilen oksijenlendirilmiş kan 37 dereceye ısıtılarak aort kökünden perfüze edilmiş ve kalp tüm kros klemp peryodu boyunca 37 derecede arrest halinde tutulmuştur. 1500 ml'lik yüksek potasyumlu, sıcak kanlı kardiyoplejiğin birinci aşama infüzyonunu takiben düşük potasyumlu dilüe kanlı kardiyoplejik perfüzyonuna devam edilmiştir. Tüm olgularda aortik kros-klempin alınmasını takiben spontan sinüs ritmi belirmiştir. Olguların hiçbirinde inotrop desteğe, İABP'ye gerek duyulmamış, hiçbirinde perioperatuvar miyokard enfarktüsüne rastlanmamıştır. Postoperatuvar 24. saatte ölçülen kardiyak indekste preoperatuvar değere göre anlamlı (2.61±0.49'dan 3.40±0.61 lt/dk/m2'ye 0.01 < p < 0.02) artış görülmüştür. Serimizde morbidite ve mortalite yoktur. Kanımızca bu yöntem de en az diğerleri kadar miyokard korunmasında güvenli ve uygulanabilir bir metoddur. |
7. | İntraoperatif Transözofajial Ekokardiyografi Uygulaması Intraoperative Applications of Transesophageal Echocardiography Cahide SOYDAŞ, Y.Serdar PAYZIN, Hakan KÜLTÜRSAY, Mustafa AKIN, Cüneyt TÜRKOĞLU, UZ.Levent CANSayfalar 94 - 99 İntraoperatif olarak transözofajial ekokardiyografi (TEE), 12 adult olguya uygulandı. İzlenen operasyonlar; aortokoroner bypass, 3 olgu, kapak tamiri, 4 olgu ve protez kapak replasman operasyonu, 5 olgu idi. Görüntüler, Hewlett Packard (Sonos 1000) eko-Doppler aleti ile 5mHz frekanslı, tek plan transözofajial transdüser kullanılarak elde edildi. Transdüser, genel anestezi ve endotrakeal entübasyondan sonra özofagusa yerleştirildi ve kardiopulmoner bypass (CPB) öncesi, sonrası standart görüntüler kaydedildi. TEE, operasyondan hemen önce kapak morfolojisi ve hemodinamisi ile ilgili bilgiyi operasyon sonrası ile karşılaştırmada yardımcı oldu. Ayrıca sol atrium ve appendiksinde trombüs aranmasında, protez kapakların değerlendirilmesinde, rezidü havanın kontrolünde operatöre anında bilgi verilmesini sağladı. Yüksek rezolüsyonlu TEE ile elde edilen CPB öncesi görüntüler, kalp kapak ve boşluklarının değerlendirilmesi ile operasyonun planlanmasına katkıda bulundu. CPB sonrası görüntüler ise, operasyonun sonucu hakkında operatöre hemen bilgi verilmesini sağladı. İntraoperatif TEE'nin, operasyon seyri ve sonucuna olumlu katkısı nedeniyle rutin kullanılmasının önemli yeri olduğu gösterilmiştir. |
8. | Transarteriyel Retrograd Mitral Balon Valvotomisi Transarterial Retrograde Mitral Balloon Valvotomy Gülşah TAYYARECİ, Ahmet NARİN, Fikret MAÇİN, Aydın ÇAĞIL, Mustafa DİKEN, Coşkun PINAR, Sami ÜNAL, Op.Remzi TOSUNSayfalar 100 - 103 Septostomi yapmadan mitral balon valvotomi seyrek uygulanmaktadır. Kliniğimizde kritik mitral darlığı bulunan 6 hastaya, sol atrial kateterizasyon yoluyla transarteriel retrograd balon valvotomi uyguladık. Mitral kapak alanı ortalama 1.1 cm2'den 1.64 cm2'ye çıkarıldı. Mitral kapak üzerindeki basınç gradyenti ortalama 9.6 mmHg'den 3.3 mmHg'ye düşürüldü. Hastalardan birinde hemodinamik bozukluk yaratmayan hafif mitral yetersizliği oldu. İki olguda ise korda rüptürüne bağlı (+++) ve (++++) mitral yetersizliği oluştu. Bu hastalardan birine hemen, diğerine bir süre sonra kapak replasmanı yapıldı. Sonuç olarak, septostomiye ait riskleri ortadan kaldırması ve işlem süresini kısaltması önemli bir kazançsa da, kılavuz telin kordalar arasından geçebilme olasılığının fazla oluşu sonucu, ağır mitral yetersizliği komplikasyonuna yol açabilmesi nedeniyle, klasik transseptal yönteme alternatif olamayacağı kanaatine varıldı. |
9. | Balon Mitral Valvotomi Sonrası Sol-Sağ Atriyal Shunt'ın Değerlendirilmesi: Bir Transözofageal Ekokardiyografi Çalışması Evaluation of Left-Right Shunting After Balloon Mitral Valvotomy: A Transoesophageal Echocardiographic Study Ahmet NARİN, Atila EMRE, İlhan ÖZTEKİN, Gülşah TAYYARECİSayfalar 104 - 107 Bu çalışmanın amacı balon mitral valvotomi (BMV) sonucu oluşan sol-sağ atrial shuntların varlığını, derecesini ve zaman içerisindeki gelişimini değerlendirmektir. Bu maksatla 39 hasta transözofagial renkli Doppler ekokardiyografi (TÖE) ile tetkik edilmiştir. TÖE, 39 hastanın 9'una BMV'den sonra ilk 1-3 gün içerisinde (I. grup), 10'unda 1-1.5 ay sonra (II. grup), diğerlerine ise 4-32 (ortalama 18) ay sonra (son grup) uygulanmıştır. İlk grup hastaların tümünde, II. grup hastaların biri hariç diğerlerinde (% 90) fakat azalan oranlarda, son grup hastaların yalnız 2'sinde (% 10) atrial septal defekt (ASD) tespit edildi. Atrial septumu bütün olarak görülen 20 hastanın 5'inde ise (25) minimal derecede sol-sağ shunt akımı saptanmıştır. TÖE ile ASD bulunan hastaların % 35'inde ise transtorasik renkli Doppler ekokardiyografi (TTE) ile sol-sağ atrial shunt gözlenmiştir. Sonuç olarak TÖE ile sol-sağ shunt'ın daha güvenilir olarak saptandığı tesbit edilmiştir. BMV esnasında oluşan atrial sol-sağ shuntın, hastaların büyük bir kısmında 4-6 ay ve sonrasında kapandığı görülmüştür. |
10. | Başarılı Koroner Anjiyoplasti Sonrası Pozitif Erken Egzersiz Testinin Restenoz Oluşumundaki Prediktif Değeri Low Predictive Value of Early Exercise Testing for Restenosis Following Successful PTCA Y.Vedat AYTEKİN, Muzaffer ÖZTÜRK, Servet ÖZTÜRK, Cem DEMİROĞLUSayfalar 108 - 111 Çalışmamız, başarılı PTCA sonrası yapılan erken egzersiz testinin restenoz oluşumundaki prediktif değerini incelemek amacı ile yapıldı. PTCA sonrası 2.-15. günler arasında yapılan erken egzersiz testinde iskemi bulunmayan 30 hasta (A grubu) ile > 1 mm ST segment çökmesi bulunan 20 hastaya (B grubu) ait çeşitli klinik ve anjiyografik özellikler karşılatırıldı. A ve B grupları arasında yaş, cins, hipertansiyon, diabet, sigara, ailede koroner arterhastalığı anamnezi, total kolesterol, HDL, trigliserid değerleri, PTCA öncesi stable, unstable angina pektoris, atipik göğüs ağrısı, geçirilmiş miyokard infarktüsü anamnezi açısından yapılan karşılaştırmada anlamlı fark saptanmadı. Anjiyografik olarak, PTCA yapılan damarların dağılımı, lezyonun özellikleri açısından her iki grup arasında anlamlı fark bulunmadı. Anjiyografik restenoz A grubunda 7 (% 23), B grubunda 9 (% 45) hastada (p:ns), A grubunda 38 lezyondan 8'inde (% 24), B grubunda 27 lezyondan 13'ünde (% 48) (p<0.05) saptandı. Erken treadmill egzersiz testinin anjiyografik restenoz oluşumunu tahmin etmede duyarlığı % 56, özgüllüğü % 68, pozitif prediktif değeri % 45, negatif prediktif değeri % 76 bulundu. Erken treadmill egzersiz testinde iskemi tespit edilen hastalarda restenoz daha sıklıkla görülmektedir. Ancak bu test restenoz gelişimini tahmin etmede yüksek prediktif değere sahip değildir. |
11. | Derleme Koroner Aterosklerozunun Duraklaması veya Gerilemesi: Deneysel ve Anjiyografili Çalışmaların Değerlendirilmesi Review Non-progression or Regression of Coronary Atherosclerosis: A review of experimental studies and angiographic trials Altan ONATSayfalar 112 - 118 Genelde progresif tabiatlı olan tedavi edilmemiş aterosklerozda, aterom plağının arteri iyice (yaklaşık > % 60) daraltması onyıllar sürerken, bu sürecin üzerine, bilindiği gibi, hızlı tromboz olayları süperpoze olabilir. Eldeki gözden geçiride yalnız ateromla daralma sürecinin ilerlemesi ile gerilemesi ele alınmaktadır. Gerilemenin varlığını göstermiş olan hayvan deneylerinden ve son onyılda geliştirilen bilgisayarlı kantitatif anjiyografi yöntemi uygulanan girişimli denemelerden alınan sonuçlar tartışılmaktadır. |
12. | Editöre Mektup Letter to The Editor Sayfa 119 Makale Özeti | |
Copyright © 2025 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi