ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
Archives of the Turkish Society of Cardiology - Turk Kardiyol Dern Ars: 31 (7)
Volume: 31  Issue: 7 - July 2003
1.Evaluation of the Proximal Isovelocity Surface Area Method and Vena Contracta Width in Mitral Regurgitation with the Transthoracic and Transesophageal Echocardiography
Bülent Mutlu, Atila Bitigen, Muhsin Türkmen, Yelda Başaran
Pages 361 - 370
Mitral yetersizliği (MY) değerlendirmesinde kullandığımız renkli Doppler yöntemlerinden akım yaklaşım alanı (PISA) ve vena kontrakta kalınlığını (VKK) transtorasik (TTE), multiplan transözefajiyal ekokardiografi (TÖE) ile karşılaştırmak ve rutinde MY değerlendirmesinde kullandığımız TTE ölçümlerinin güvenilirliğini saptamak. Çalışmaya 25 romatizmal, 10 mitral kapak prolapsuslu,12 paravalvuler kaçağı olan protez kapaklı ve 5 korda rüptürlü toplam 52 MY'likli hasta (26 kadın, yaş ortalaması: 44.2 ±16.6 yıl) alındı. Referans yöntem olarak TÖE'de akım yaklaşım alanı yöntemiyle hesaplanan efektif kaçak alanı (EOA) seçildi. TTE'de yetersizliği değerlendirmede Doppler ekokardiyografi parametreleri olarak yetersizlik jet alanı (MY alan), jet alanının sol atriyum alanına oranı (MY/LA alan), PISA metodu ile hesaplanan EOA ve kaçak hacmi ve VKK kullanıldı. Akım yaklaşım alanı ve VKK, TTE'de parasternal uzun eksen, apikal dört ve iki boşluk düzlemlerden ve TÖE ile dört ayrı planda ölçüldü. TTE ve TÖE'de sırasıyla, akım yaklaşım alanı vakaların %94 ve %98?de VKK vakaların %90 ve %94'ünde optimal görüntülendi. Referans yöntemle, TTE'de ölçülen MY alan (r=.34, p< 0.02), MY/LA alan (r=.38, p<0.009), VKK parasternal (r=0.78, p<.0001), VKK dört boşluk (r=.72, p<0.0001), VKK iki boşluk (r=0.68,p<0.0001), PISA MY-kaçak hacmi (r=0.83, p<0.001) ve PISA-EOA (r=0.95, p<0.0001) ölçümleri arasında istatiksel anlamlı korelasyonlar saptandı. TTE'de ölçülen parametrelerin multivariyet stepvise regresyon analizi sonucunda, PISA-EOA, PISA-MY kaçak hacmi ve parasternal kesitlerde ölçülen VKK'nın referans yöntemin belirleyicileri olduğu bulundu. TÖE'de akım yakınlaşım metodu ile hesaplanan EOA'nın kestrim değerini (50 mm2), TTE?de aynı metodla hesaplanan EOA'nın (52 mm2) yüksek duyarlılık ve özgüllükle, hacminin (45 ml) yüksek duyarlılıkla ve parasternal kesitlerdeki VKK?nın (5.2 mm) yüksek özgüllükle öngörebildiği saptandı. Mitral yetersizliğinin kantitatif değerlendirmesinde yüzey ekokardiyografide akım yaklaşım alanı ile hesaplanan EOA ve kaçak hacmi, güvenilir, basit, tekrarlanabilir parametrelerdir. VKK aksiyal planlarda ölçümelidir, bu yöntemin kantitatif olarak kaçak alanı belirlenmesinde orta derece duyarlılığa sahip olması nedeniyle akım yaklaşım alanı metoduna yardımcı semikanditatif bir yöntem olarak ikinci sırada kullanabilir. Rutin pratikte sıkça kullanılan diğer semikantitif yöntemler, özellikle eksantrik kaçakların ciddiyetinin değerlendirilmesinde güvenilir değildir.
valuation of the Proximal Isovelocity Surface Area Method and Vena Contracta Width in Mitral Regurgitation with Transthoracic and Transesophageal Echocardiography To compare the proximal isovelocity surface area (PISA) method and vena contracta width (VCW) which are some of the color Doppler methods that we use in the evaluation of mitral regurgitation (MR) with transthoracic (TTE) and multiplane transesophageal echocardiography (TEE) and to determine the reliability of the TTE measurements that we use routinely for the evaluation of MR. Included were 52 patients with MR of which 25 rheumatic disease, 10 mitral valve prolapse, 12 prosthetic valve having paravalvular leakage and 5 chordal rupture (26 male, mean age: 44.2 ±16.6 years). The effective orifice area (EOA) calculated by the PISA method at TEE was chosen as the reference method. The MR area, the proportion of jet area to the left atrium area (MR area/LA), the EOA and MR volume calculated by the PISA method and VCW were used as Doppler echocardiographic parameters while evaluating the MR at TTE. The PISA and VCW were measured by TTE from parasternal long axis, apical two-and four-chamber views and by TEE from 0º, 30º-60º, 90º and 120º. The proximal isovelocity surface area and VCW have been displayed optimally at TTE and TEE 94% and 98% of the cases, respectively, and the 90% and 94% of the VCW cases. Significant correlations existed between the MR area (r =0.34, p <0.02), MR area / LA (r = 0.38, p<0.009), VCW parasternal (r=0.78, p<0.0001), VCW four chamber (r=0.72, p<0.0001), VCW two chamber (r= 0.68, p<0.001), PISA-MR volume (r=0.83, p<0.0001) and PISA-EOA (r=0.95, p<0.0001) with the reference method. It has been found that PISA-EOA, PISA-MR volume and parasternal long axis VCW were determinants of the reference method by multivariate stepwise regression analysis of the parameters measured at TTE. It was ascertained that the EOA (52 mm2) calculated by the PISA method at TTE was able to predict the estimate value of the EOA (50 mm2) calculated by the same method at TEE with a high sensitivity and specificity, the MR volume (45 ml) with a high sensitivity and the VCW at the parasternal long axis chamber (5.2 mm) with a high specificity. The regurgitant orifice area and the regurgitant volume calculated by TTE are reliable and simple parameters in the quantitative evaluation of MR. VCW must be measured on axial planes, this method can be used secondarily as a semi-quantitative method auxiliary to the PISA method since it has mediocre sensitivity for the determination of the orifice area quantitatively. Other semiquantitative methods, which are used rather frequently in routine practice, are not reliable especially in the evaluation of the degree of eccentric jets.

2.Left Atrial Functions in Rheumatic Chronic Mitral Regurgitation
Mustafa Yılmaz, Mahmut Açıkel, Yekta Gürlertop, M.Kemal Erol, Engin Bozkurt, Necip Alp
Pages 371 - 377
Sol atriyum (LA) fonksiyonları çeşitli kardiyak patolojilerden etkilenmektedir. Bu çalışma romatizmal kronik mitral yetersizliğine (MY) sahip hastalarda sol atriyum fonksiyonlarının belirlenmesi amacıyla planlandı. Çalışmaya izole MY (ortalama yaş 43 ±16 yıl) olan ve sinus ritmindeki 18 hasta ve 18 sağlıklı (ortalama yaş 33 ±6 yıl) kontrol alındı. MY'nin ciddiyeti renkli Doppler ekokardiyografi ile tayin edildi. MY regurjitan jet alanının sol atriyuma oranı hesaplandı. Bu metod ile regürjitan jet alanının sol atriyum alanına oranı % 20 den küçük olanlar hafif, % 20-40 arasında olanlar orta ve %40 üstü olanlar ileri MY olarak sınıflandırıldı. Sol atriyal maksimal volüm (LAVmax) mitral kapağın tam açıldığı anda, sol atriyal minimal volüm (LAVmin) mitral kapağın tam kapandığı anda ve sol atriyal sistol öncesi volüm elektrokardiyografide p dalgasının başında (LAVp) ölçüldü. Sol atriyal volüm ölçümleri biplane ''area-length'' metodu kullanılarak apikal 4 ve 2 boşluk görüntülerinden ölçüldü ve ortalamaları alındı. Tüm volümler vücut yüzey alanına göre düzeltildi ve aşağıdaki sol atriyal fonksiyon parametreleri hesaplandı. LA pasif boşalma volümü (LAPEV)= LAVmax -LAVp, LA pasif boşalma fraksiyonu (LAPEF)= LAPEV/ LAVmax, Konduit volüm (CV)= Sol ventrikül atım volümü-( LAVp- LAVmin), LA aktif boşalma volümü (LAAEV)= LAVp- LAVmin , LA aktif boşalma fraksiyonu (LAAEF)= LAAEV/ LAVp , LA total boşalma volümü (LATEV)= (LAVmax -LAVmin), LA total boşalma fraksiyonu (LATEF)= LATEV/LAmax. Tüm ölçümler ardışık üç kalp atımı esnasında tekrarlanılarak ortalamaları alındı Hastalar ile kontrol grubu arasında yaş, vücut yüzey alanı ve kalp hızı açısından anlamlı fark yoktu. Sol ventrikül diyastol sonu ve sistol sonu çapları MY'li hastalarda kontrol grubundakilerden önemli derecede artmıştı (p<0.001). Buna karşın her iki grupta da sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonları arasında belirgin farklılık yoktu. MY olgularında, MY regurjitan jet alanının LA alanına oranının ortalama değeri 0.37 ±10 idi. LA çapı kontrol gurubuna göre MY'li olgularda anlamlı derecede büyüktü (p<0.001). LA maksimal volümü, minimal volümü ve atriyal sistol öncesi volümü tüm MY olgularında kontrollere göre anlamlı derecede büyüktü (p<0.001). LA pasif boşalma volümü (p<0.01), LA aktif boşalma volümü (p<0.001), LA total boşalma volümü (p<0.001), ve konduit volümü (p<0.005) MY'li grupta kontrollerden belirgin derecede yüksek olmasına rağmen LA pasif boşalma fraksiyonu (p<0.001), LA aktif boşalma fraksiyonu (p<0.001) ve LA total boşalma fraksiyonu (p<0.01) MY olan hastalarda kontrollerden daha düşük olarak saptandı.Bu çalışmanın sonuçları romatizmal kronik MY'li hastalarda LA maksimal, minimal ve atriyal sistol öncesi volümlerin artmasına karşın LA mekanik fonksiyonların bozulduğunu göstermektedir.
Left Atrial Functions in Rheumatic Chronic Mitral Regurgitation Left atrial (LA) functions are affected in several cardiac pathologies. This study was planned to assess left atrial mechanical function in patients with rheumatic chronic mitral regurgitation (MR).18 patients (mean age 43 ±16 years) with isolated MR in sinus rhythm and 18 healthy controls (mean age 33 ±6 years) were included in this study. The severity of MR was estimated by color Doppler echocardiography. The ratio of MR jet area to left atrial area was calculated. With this method a ratio less than 0.20 was registered as mild, 0.20-0.39 as moderate, and 0.40 or greater as severe MR. LA volumes were measured echocardiographically at the time of mitral valve opening (LAVmax), at the onset of atrial systole (p wave on electrocardiography = LAVp) and at the mitral valve closure (LAVmin) according to the biplane area-length method in apical 4-chamber and 2-chamber view. All volumes corrected for body surface area, and following LA emptying functions were calculated. LA passive emptying volume (LAPEV)= LAVmax - LAVp, LA passive emptying fraction (LAPEF)= LAPEV/ LAVmax. Conduit volume (CV) =LV stroke volume-( LAVp- LAVmin), LA active emptying volume (LAAEV)= LAVp- LAVmin , LA active emptying fraction (LAAEF)= LAAEV/ LAVp , LA total emptying volume (LATEV)= (LAVmax -LAVmin), LA total emptying fraction (LATEF)= LATEV/LAmax. All measurements were averaged over three cardiac cycles.There were no significant differences in mean age, body surface area, and heart rate between patients and controls (p>0.05). Left ventricular end-diastolic and systolic diameters were significantly greater in patients with MR than in controls (p<0.001), whereas ejection fraction was not significantly different. A mean ratio of MR jet area to left atrial area were 0.37 ±10. LA dimension was significantly greater in patients with MR than in controls (p<0.001). LA volume indexes; Vmax, Vmin, and Vp were greater in patients with MR than in controls (p<0.001). Although LA passive emptying volume (p<0.01), LA active emptying volume (p<0.001), LA total emptying volume (p<0.001), conduit volume (p<0.005) were found significantly greater in patients with MR than in controls, LA passive emptying fraction (p<0.001), LA active emptying fraction (p<0.001), LA total emptying fraction (p<0.01) were significantly lower in patients with MR than in controls. The results of this study have indicated that LA maximal, minimal volumes and the one at onset of atrial systolie are increased, whereas LA mechanical functions are deteriorated in patients with rheumatic chronic MR

3.Is TIMI Frame Count Correlated with Left Ventricular Hypertrophy?
Remzi Yılmaz, Şükrü Çelik, Merih Baykan, Cihan Örem, Şahin Kaplan, Turan Erdoğan, Cevdet Erdöl
Pages 378 - 383
TİMİ kare sayısı (TKS) hesaplanması, koroner kan akımını değerlendirmek için basit, tekrarlanabilir, objektif ve kantitatif bir metot olarak önerilmektedir. TİMİ kare sayısı koroner rezervi yansıtır. Kardiyak hipertrofi, koroner rezervde azalma ile ilişkilidir. TİMİ kare sayısı ile ilişkili olan birkaç faktör gösterilmiş, fakat sol ventrikül hipertrofisi (SVH) ile TKS arasındaki ilişki henüz incelenmemiştir. Bu çalışmanın amacı SVH'nin TKS'yi etkileyip etkilemediğini belirlemektir. Miyokard infarktüsü öyküsü ve ciddi koroner darlığı olmayan 68 kişide TKS hesaplandı. Sol ventrikül kitle indeksi (SVKİ) Devereux formülüne göre belirlendi. Sol ventrikül kitle indeksi erkeklerde >134 gr/m2, kadınlarda >110 gr/m2 ise SVH varlığı kabul edildi. Hastalar SVH varlığına göre 2 gruba ayrıldı; grup 1 SVH olanlardan (n = 31; 53 ±13 yaş; 16 kadın), grup 2 SVH olmayanlardan (n = 36; 50 ±8 yaş; 16 kadın) oluşturuldu. Sağ koroner arter (SKA) ortalama TKS'si grup 1 'de grup 2'den anlamlı ölçüde daha fazla idi (sırasıyla 24,1 ± 4,9 ve 20,9 ±5,4; p = 0.01). Sağ koroner arter TKS'si, interventriküler septum ve sol ventrikül arka duvar kalınlığı ile anlamlı korelasyon gösterdi (sırasıyla r = 0,36; p = 0,004 ve r = 0,33; p = 0,007), fakat SVKİ ile anlamlı korelasyon göstermedi (r = 0.18; p = 0.17). Sol ön inen (SÖİ) ve sirkumflex (Cx) arterlerin ortalama TKS'leri iki grup arasında farklı değildi. Sol ön inen ve Cx TKS'leri ile ekokardiyografik parametreler arasında korelasyon yoktu. Sol ventrikül hipertrofisinin SKA TKS'si üzerine anlamlı etkisi vardır. Bu sebeple, TKS karşılaştırması yapılan çalışmalarda SVH dikkate alınmalıdır.
Is TIMI Frame Count Correlated with Left Ventricular Hypertrophy? The TIMI frame count (TFC) has been proposed as a simple, reproducible, objective, and quantitative method to assess coronary blood flow. The TFC reflects coronary flow reserve. Cardiac hypertrophy is associated with a decrease in coronary reserve. Several factors have been shown to relate with TFC, but the relation between left ventricular hypertrophy (LVH) and TFC has not yet been investigated. The aim of this study was to determine whether LVH affects TFC. The TFC was measured in 68 subjects without history of myocardial infarction and significant coronary stenosis. Determination of left ventricular mass index (LVMI) according to the formula of Devereux was performed, and LVH was defined by LVMI >134 g/m2 in men and >110 g/m2 in women. The patients were divided into 2 groups according to presence of LVH: group 1 with LVH (n = 31; aged 53 ± 13 years; 16 women), and group 2 without LVH (n = 37; aged 50 ±8 years; 16 women). The mean TFC in the right coronary artery (RCA) was significantly higher in group1 (24,1 ±4,9 frames) than in group 2 (20,9 ±5,4 frames, p = 0.01). The TFC in the RCA was significantly correlated with interventricular septum thickness (r = 0,36; p = 0,004) and left ventricular posterior wall thickness (r = 0,33; p = 0,007), but not with LVMI (r = 0.18; p = 0.17). The mean TFC in the left anterior descending (LAD) and left circumflex (Cx) arteries were not different between the two groups. No correlation existed between TFC in the LAD or Cx and echocardiographic parameters. Left ventricular hypertrophy has significant effect on the TFC in the RCA. Therefore, studies comparing TFC need to consider LVH.

4.Evaluation of Left Ventricular Diastolic Function by Doppler Echocardiography and Tissue Doppler Imaging in Chronic Cor Pulmonale
Mahmut Açıkel, Mustafa Yılmaz, Yekta Gürlertop, Hasan Kaynar, Nuri Kösel, Hüseyin Şenocak
Pages 384 - 391
Bu çalışmanın amacı kronik kor pulmonalede (KKP) standart Doppler ekokardiyografi ve doku Doppler görüntüleme (DDG) tekniğini kullanarak sol ventrikül (SV) diyastolik parametrelerini değerlendirmek ve bunları sağlıklı kişilerle karşılaştırmak idi. Bu çalışmada, iyi ekokardiyografik görüntü kalitesine sahip 33 KKP'li hasta (ortalama yaş: 60.1 ±12.0 yıl) incelendi ve yaş olarak benzer 20 sağlıklı gönüllü kontrol grubunu oluşturdu. Bütün hastalar ve kontrol grubu sinüs ritminde idi. Bütün hastalar ve kontroller Doppler ekokardiyografi ve DDG incelemesi yapıldı. Bütün hastaların solunum testi ve kan gazı analizleri vardı. Ayrıca, tüm hastalarda sistolik pulmoner arter basıncı (PAB) hesap edildi. Pulmoner hipertansiyon (PH) pik sistolik basıncın 30 mmHg'dan daha büyük olması olarak tanımlandı. KKP grubundaki hastalar kontrol grubundan daha düşük mitral E dalgasına (p<0.05), daha büyük A'ya (p<0.01), daha az E/A oranına (p<0.001), daha uzun mitral EDT (p<0.05) ve izovolümetrik relaksasyon zamanına (IVRT) (p<0.01), daha az mitral anüler Em velositesi (p<0.001) ve Em/Am oranına (p<0.001) sahiptiler. Ayrıca, sistolik PAB ile şu diyastolik parametreler arasında anlamlı korelasyon vardı: Mitral E/A (r=-0.422, p<0.05), IVRT (r=0.472, p<0.01) ve mitral anüler Em (r=-0.575, p<0.001). İki grup arasında yaş, cinsiyet, kalp hızı ve sistemik kan basıncına göre önemli fark yoktu. KKP'li hastalar PH'nın seviyesi ile ilişkili olarak SV diyastolik fonksiyon bozukluğuna sahiptirler. Biz KKP'li hastalarda standart Doppler ekokardiyografi ve DDG ile ölçülen diyastolik miyokardiyal velositelerinin birlikte kullanılmasının SV diyastolik fonksiyon bozukluğunun doğru belirlenmesine katkıda bulunabileceğini düşünüyoruz.
The aim of this study was to evaluate left ventricular (LV) diastolic parameters in patients with chronic cor pulmonale (CCP), and to compare these with healthy volunteers by using Doppler echocardiography and tissue Doppler imaging (TDI). In this study, 33 patients (mean age: 60.1 ±12.0 years) with CCP and good echocardiographic image quality were examined, and 20 age-matched healthy volunteers constituted the control group. All patients and control group were in sinus rhythm. Patients and the controls underwent Doppler echocardiography and TDI examinations. All patients had a respiratory test and blood gas analyses. Additionally, systolic pulmonary artery pressure (PAP) was calculated in all patients. Pulmonary hypertension (PH) was defined as peak systolic pressure greater than 30 mmHg. Patients in CCP group had lower mitral E wave (p<0.05), higher A (p<0.01), lower E/A (p<0.0001), longer EDT (p<0.05) and isovolumetric relaxation time (IVRT) (p<0.01), lower mitral anular Em velocity (p<0.0001) and Em/Am ratio (p<0.001) than the control group. In addition, there was a significant correlation between PAP and the following parameters: Mitral E/A ratio (r=-0.422, p<0.05), IVRT (r=0.472, p<0.01) and mitral anular Em (r=-0.575, p<0.001). There were no significant differences between the groups in terms of age, gender, heart rate and systemic blood pressure. Patients with CCP have LV diastolic dysfunction, which is correlated to PH levels. We concluded that the combination of standard Doppler echocardiography and diastolic myocardial velocities measured by TDI may contribute to determining LV diastolic dysfunction in patients with CCP.

5.Predictors of Spontaneous Conversion of Recent Onset Atrial Fibrillation to Sinus Rhythm and the Long-term Maintenance of Sinus Rhythm with Propafenone
Abdullah Doğan, Oktay Ergene, Cem Nazlı, Ozan Kınay, Mustafa Öztürk, Ahmet Altınbaş, Ülkü Ergene, Ömer Gedikli, Yeşim Hoşcan
Pages 392 - 399
Yeni atriyal fibrilasyonlu (AF) vakalarda, sinüs ritmine (SR) kendiliğinden dönüşün belirleyicilerini ve kardiyoversiyon sonrası uzun süreli SR'nin korunmasında propafenonun etkinliğini araştırmak bu çalışmanın amacıdır. Çalışmaya AF süresi 48 saati geçmemiş yeni AF'li 102 hasta prospektif olarak alındı. Akut koroner sendromu (n:17), kalp yetersizliği (n:5) ve akciğer hastalığı (n:2) olan toplam 24 hasta çalışmadan dışlandı. Kalan 78 hasta esas çalışma grubunu oluşturdu. Vakalar, SR?ne kendiliğinden dönüş için 12 saat boyunca gözlendiler. Sinüs ritmi gözlenen vakalar propafenon (n:21, ortalama yaş: 59.9 ±11.4 yıl) veya plasebo (n:24, ortalama yaş: 62.7 ±9.5 yıl) gruplarına randomize edildiler ve ritim kontrolü için 12 ay boyunca izlendiler. Takipte çalışmadan çıkan vaka olmadı. İki grubun klinik özellikleri benzerdi. Sinüs ritminde kalma Kaplan-Meier eğrisi ile değerlendirildi. Sinüs ritmine kendiliğinden dönüş, 78 hastanın 45 (58%)'inde gözlendi. Multivariye analizde, yaş, cinsiyet, altta yatan kalp hastalığı, AF süresi, sol atriyum (SA) çapı ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (SVEF) değişkenlerinden, yalnız 24 saatten kısa süren AF kendiğinden dönüş için bağımsız belirleyici olarak bulundu (OR:7.1, 95% CI: 1.6-31.3; p=0.01). On iki aylık takipte, propafenon grubundaki hastaların 16 (76%)'sı, plasebo grubundakilerin ise 10 (42%)'u SR'nde kaldılar (p=0.02). Multivariye analizde, propafenonla tedavi uzun süreli SR'nin idamesinde tek bağımsız belirleyiciydi (p=0.02). Yaş, cinsiyet, altta yatan kalp hastalığı, AF süresi, SA çapı ve SVEF belirleyici olarak bulunmadı. Propafenona ait ciddi yan etki gözlenmedi. Hemodinamik durum izin verdiği sürece, yeni AF'lu vakalar, kendiliğinden SR'ne dönüş için, en az 12 saat izlenmelidirler. Kendiliğinden dönüş sonrası, uzun süreli ritim kontrolünde, propafenonun plasebodan üstün olduğu gözükmektedir
We investigated predictors of spontaneous conversion of recent onset atrial fibrillation (AF) to sinus rhythm (SR) and the long-term efficacy of propafenone for maintaining SR after conversion in patients with the first episode of recent AF. This prospective study consisted of consecutive 102 patients with recent onset AF (?48 hours). Twenty-four patients were excluded due to acute coronary syndome (n:17), heart failure (n:5) and pulmonary disease (n:2). The remaining 78 patients constituted the main study population. After spontaneous conversion to SR within 12 hours, they were randomized to propafenone (n:21, mean age:59.9 ±11.4 years) or placebo groups (n:24, mean age: 62.7±9.5 years) and were followed up for long-term SR maintenance during 12 months. There was no withdrawal at follow-up. Clinical characteristics in both groups were comparable. The maintenenance of SR was analyzed by the Kaplan-Meier method. Spontaneous SR was observed in 45 (58%) of 78 patients. Among the variables of age, gender, underlying heart disese, AF duration, left atrial dimension (LAD) and left ventricular ejection fraction (LVEF), duration of AF ?24 hours was the only independent predictor of spontaneous conversion in multivariate analysis (OR:7.1, 95% CI:1.6-31.3; p=0.01). At 12 months, SR was maintained in 16 (76%) patients assigned to the propafenone group whereas it was so in those 10 (42%) assigned to placebo (p=0.02). By multivariate analysis, treatment with propafenone was the only predictor for maintenance of SR (p=0.02) in a model comprising age, gender, underlying heart disese, AF duration, LAD and LVEF had no predictive value. No major side effects occurred. Patients with recent onset AF should be monitored for at least 12 hours to observe spontaneous conversion as long as hemodynamics are stable. Propafenone seems to be superior to placebo for long-term maintenance of SR after spontaneous conversion.

6.Value of Left Atrial Function on Hemodynamic Response in Patients with Mitral Stenosis: A Dobutamine Stress Echocardiographic Study
Aytül Belgi, Selim Yalçınkaya, Seyhan Çetin, Özgür Ekiz, İbrahim Başarıcı, Bekir Kalaycı, Filiz Ersel Tüzüner
Pages 400 - 408
Mitral darlığı olgularında, dobutamin infuzyonuna farklı klinik ve hemodinamik yanıtın mekanizması tam olarak açıklanamamıştır. Bu çalışmanın amacı, mitral darlığı olgularında, dobutamin infüzyonu sırasında meydana gelen hemodinamik yanıt ile sol atriyum mekanik fonksiyonu arasındaki ilişkiyi incelemek ve hemodinamik cevabı bu parametre ile açıklayabilmek idi. Orta derecede semptomatik 42 mitral darlığı olgusu ( 33 kadın, 9 erkek; yaş ortalaması 46 ±9, 26-66), NYHA'a göre class II (ortalama kapak alanı 1.7 ±0.1cm2 ) dobutamin stres ekokardiyografi ile değerlendirildi. Hemodinamik ölçümler istirahat ve pik dobutamin infüzyonu sırasında alındı. Sol atriyal fraksiyonel kısalma, global sol atriyum fonksiyon indeksi olarak kullanıldı. Oniki hemodinamik olarak ciddi mitral darlığı olgusu grup II'yi ( dobutamin infüzyonu sırasında pulmoner arter basıncı >60mmHg, ortalama transmitral gradient >15mmHg ) oluşturdu. Hemodinamik bulguları aynı değerlere ulaşmayan 30 olgu grup I'i oluşturdu. Sol atriyal fraksiyonel kısalma grup II'de grup I'e göre anlamlı olarak daha düşük idi ( %19 ±3, 32 ±5, p<0.0001). Ayrıca, sol atriyum çapı anlamlı olarak grup II'de grup I'e göre daha geniş idi (grup I'de 43 ±5mm, grup II'de 50 ±2mm, p<0.0001). Basal hemodinamik ölçümler ve mitral kapak özellikleri farklı olmamasına rağmen, ortalama transmitral gradient (8 ±3 mmHg, 5 ±2 mmHg, p<0.0001) ve pulmoner arter basıncı artışı (24 ±3, 16 ±8 mmHg, p<0.007) grup II'de grup I'e göre anlamlı olarak daha fazla idi. Sol atriyal fraksiyonel kısalma ile ortalama transmitral gradient artışı arasında anlamlı negatif korelasyon vardı (r:-0.58, p<0.01). Sonuç olarak bu çalışmada, mitral darlığı olgularında dobutamin infüzyonuna verilen hemodinamik cevabın, sol atriyal fraksiyonel kısalma ile korele olduğu izlendi. Bazı mitral darlığı olgularında, hemodinamik parametrelerde belirgin artışın nedeni, sol atriyum dilatasyonuna eşlik eden bozulmuş sol atriyum fonksiyonu olabilir.
The mechanisms of different hemodynamic and clinical responses to dobutamine infusion in mitral stenosis are not clearly established. The aim of this study was to evaluate the relation between left atrial (LA) function and hemodynamic response in patients with mitral stenosis to dobutamine infusion and to explain this response related to this parameter. Forty-two consecutive moderately symptomatic patients (33 women, 9 men; mean age 46 ±9, range from 26 to 66), New York Heart Association (NYHA) class II with mitral stenosis (mean mitral valve area 1.7 ±0.1cm2) were evaluated with dobutamine stress echocardiography. Hemodynamic measurements were obtained at rest and peak dobutamine infusion. LA fractional shortening at rest was used as an index of global LA function. Twelve patients with hemodynamically serious mitral stenosis consisted of Group II (pulmonary artery pressure >60mmHg, transmitral mean gradient >15 mmHg during dobutamine infusion). The remaining 30 patients whose hemodynamic data did not reach the same level formed of group I. LA fractional shortening was significantly lower in group II compared to group I (19 ±3 vs 32 ±5 %, p<0.0001). In addition, left atrial dimension was significantly larger in group II (43 ±5 mm in group I vs. 50 ±2mm in group II, p<0.0001). While baseline hemodynamic parameters and mitral valve characteristics were not different in both groups, an increase in mean transmitral gradient (8 ±3 vs 5 ±2 mmHg, p<0.0001) and pulmonary artery systolic pressure (24 ±3 vs 16 ±8 mmHg, p= 0.007) were significantly greater in group II compared to group I during dobutamine infusion. Left atrial fractional shortening was negatively related to the increase in transmitral mean gradient (r:-0.58, p<0.01). We that hemodynamic response during dobutamine stress echocardiography correlated with LA fractional shortening in patients with mitral stenosis. In some patients with mitral stenosis patients, manifest elevation in hemodynamic parameters may depend on impaired left atrial function accompanying left atrial enlargement.

7.Arrhythmogenic Right Ventricular Dysplasia/Cardiomyopathy: Clinical Presentation of Four Siblings with Different Clinical Presentation and Review of the Literature
Vedat Davutoğlu, Selim Kervancıoğlu, Serdar Soydinç, Hakan Dinçkal, Yusuf Sezen, Murat Akçay
Pages 409 - 414
Aritmojenik sağ ventrikül displazisi/kardiyomyopatisi (ARVC) , primer olarak sağ ventrikülün ''fibrofatty'' -fibrosis ve yağlanma- yönünde patolojik değişimi ve sağlıklı görünümde olan genç populasyonda yaşamı tehdit eden ventriküler aritmi ile karakterize bir kardiyomyopatidir. Hastalık tipik olarak değişik penetranslı, otozomal dominant geçiş gösterir. Hastalığı oldukça değişik klinik özelliklerle yansıtan aritmojenik sağ ventrikül displazisi/kardiyomyopatili 4 kardeşi içeren bir aileyi bildiriyoruz: Kardeş A (bayan) 18 yaşındayken, 19 yıl önce, ani kardiyak ölüm öyküsü mevcut. 10 yıl sonra 14 yaşındaki Kardeş B (bayan) kalp yetmezliği tablosuyla başvurdu. Takibi boyunca tekrarlayan kalp yetmezliği atakları gözlendi. 2 yıl sonra ventriküler taşikardi atağı, ölümle sonlanan ventriküler fibrilasyona dejenere oldu. Kardeş C (16 yaş, bayan), 5 ay önce halsizlik, çarpıntı ve belirgin assit gelişti. EKG, tipik ARVC özellikleri gösteriyordu. Ekokardiyografide (TTE) sağ boşluklarda daha belirgin genişlemeyle beraber dilate kardiyomyopati saptandı. Holterde süreksiz ventriküler taşikardi epizodlarıyla beraber sık ventriküler ekstrasistoller izlendi. Magnetik rezonans görüntülemede (MRI) her iki ventrikülde adipoz değişim gözlendi. Sol ventrikül tutulumu gösteren ARVC tanısı konuldu. Halen kalp yetmezliği tedavisi ve sotalol altında olup genel durumu iyidir. Asemptomatik olan Kardeş D (9 yaş, bayan) ARVC'li ablası nedeniyle tarandı. EKG, TTE ve MRI, ARVC'nin erken faz bulgularını gösteriyordu. Sonuç olarak ARVC'nin doğal öyküsü; asemptomatik, subklinik seyredip ani ölümle sonlanma, açıkça hayatı tehdit eden ventriküler aritmi veya konjestif kalp yetersizliği ağırlıklı seyir gösterebilir.
Arrhythmogenic right ventricular dysplasia/cardiomyopathy (ARVC) is a cardiomyopathy characterized pathologically by fibrofatty replacement primarily of the RV and clinically by life-threatening ventricular arrhythmias in apparently healthy young people. The disease is typically inherited as an autosomal dominant trait with variable penetrance. We report four siblings with ARVC in one family with different clinical features: Sibling A had developed sudden cardiac death 19 years ago, at age 18. Sibling B, a 14-year-old girl admitted with multiple congestive heart failure attacks over a two-year period, finally developed fatal ventricular fibrillation at age 16. In sibling C, a 16-year-old girl with fatigue, palpitation and prominent ascites recently, typical features of ARVC were noted on ECG and nonsustained ventricular tachycardia on Holter recording. Echocardiography revealed dilated cardiomyopathy with prominent right chamber dilatation and magnetic resonance showed fatty replacement of right and left ventricular myocardium. The patient, diagnosed as having ARVC with left ventricular involvement, is currently on sotalol and congestive heart failure medication. Sibling D, a 9-year-old girl, screened because of her elder sister, was asymptomatic but her ECG, TTE and MRI revealed early phase of ARVC. In summary, the natural history of ARVC can be asymptomatic, subclinical-resulting in sudden death, overt with life-threatening arrhythmias, or dominated by progressive congestive heart failure.

OTHER ARTICLES
8.In Memoriam Dr. Hale Açıkalın

Page 415
Abstract |Full Text PDF

9.

Page 416
Abstract |Full Text PDF



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Quick Search

Copyright © 2024 Archives of the Turkish Society of Cardiology



Kare Publishing is a subsidiary of Kare Media.